19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
22 NİSAN 2010 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA KÜLTÜR [email protected] CMYB C M Y B Uygarlıklar çatışması… Endüstri rekabeti, teknoloji zaferleri, silahlanma yarışları… Sesten daha hızlı akıp giden görüntüler… Minimini bir “cip”e sığdırılan yeryüzünün tüm bilgisi, yeryüzünün tüm becerisi… Bilgisayarların, robotların gelişimi, daha çok, daha daha çok gelişimi… Sonra gümmmm! İzlanda’nın ucundaki bir volkan patlıyor ve geriye ne teknoloji, ne gelişme, ne de bir yerlere yetişme hırsı kalıyor… İnsanoğlunun ne denli aciz, ne denli kırılgan olduğunu anlayıveriyoruz. Bütün bu gelişmenin nasıl da tutsağı haline geldiğimizi kavrıyoruz. Volkan patlıyor, bir anda önceliklerimiz değişiveriyor. Gittiğimiz ülkede kaldığımız oteldeki yatağı beğenmezken, havaalanındaki bir şezlonga razı oluyoruz. Kül, toz ve lav bulutu Avrupa hava sahasını etkisi altına aldığında Sicilya’daydım. Avrupa medyası anında canlı yayına başladığında ilk görüntülerle birlikte aklıma yerleşen Nâzım’ın dizeleriydi, Hiroşimalı kız çocuğun sesiydi: “Bir avuç kül oluverdim / Külüm havaya savruldu” … İçimden “Bulutlar adam öldürmesin” diye sayıkladım… Bulutların adam öldürmediğini öğrenince, Roma Havaalanı kapanmasın diye yalvardım. Kapandı… Derken Catania’dan Roma’ya trenin 11 saat sürdüğünü öğrendim. Zaten trenler çoktan dolmuştu. O yetmezmiş gibi, Etna Yanardağı burnumuzun dibinde göz kırpıp duruyordu! Çıkardığım dersler Sınav kaçıracak gençlerin yanında, benim, torunlarla pazar günü randevumu kaçırmamın önemi yoktu elbet… Ya İzmir Kitap Fuarı’nda imza günüme yetişemezsem endişesi, ya İzmir ECEV’e (Ege Çağdaş Eğitim Vakfı’na) verdiğim sohbet sözünü yerine getiremezsem korkusu içimde büyürken eyvah Gülsin Onay’ın konserini de kaçırıyorum diye kahroluyordum… Neyse ki, rüzgârlar sayıklamalarımı duyuverdi, bulutun yönünü değiştirdi ve Roma Havalanı açıldı. O iki üç günlük heyecan ve endişeden sonra, “ya İstanbul’a dönemezsem, ölürüm!” duygusundan sonra kendime çıkardığım dersler şöyle: Yarın her planımız altüst olabilirmiş gibi yaşamayı öğrenmemiz gerek. Teknolojik gelişmenin peşini bırakmaksızın, sadece o gelişmeye güvenmemek. Düş gücüne ve yaratıcılığa “koyver gitsin” deyip alternatifler üretmek… Hızı azaltmak, ayrıntılara daha çok zaman ayırmak… Zor zamanlarda dayanışmanın gücüyle muhteşem dostluklar kurulabildiğini yeniden hatırlamak... Doğanın sesine daha sık kulak vermek… Yarım dolu bardağın yalnız boş yanını değil, dolu yanını da görmeyi öğrenmek… Duygu fırtınalarını, içinizden gelen duygu sözcüklerini ertelememek… Kavuşmaların hazzını daha çok, daha çok yaşamak, tadını çıkarmak… Yarın ölünecekmiş ve aynı zamanda hiç ölünmeyecek gibi yaşamak… Gülsin Onay ziyafeti İstanbul’a ulaştım ki, bir başka volkan patladı. Hem çok dramatik, hem çok pastoral… Hem gök gümbürtüsünü, hem de duru suları çağrıştıran bir volkan… O volkanın adı Gülsin Onay’dı. Chopin’in, “Balad”ları, “Noktürn”leri, çeşitlemeleri arasında sanki kendi özel bahçesinde dolaşırmış gibi, doğaya hükmeder gibi dolaşıyordu Gülsin Onay… Chopin’in en sevilen eserlerinden olan Polonez’de, eserin destansı havasıyla yorumcunun coşkusu adeta yarışıyordu… İkinci bölümde çaldığı Si minör Sonat birbirinden farklı duyguları bir araya getiriyor ve konseri taçlandırıyordu. Dinmeyen alkışlar üzerine Chopin’den ve hocası Adnan Saygun’dan seçtiği parçalarla ödüllendirdi dinleyicileri. Birkaç gün içinde, bir volkandan öteki volkana savruluvermiştim… [email protected] faks: 0212. 257 16 50 ESİNTİLER ZEYNEP ORAL Bir Volkan’dan Ötekine -“Ben bir Köy Enstitülüyüm...” Emekli öğretmen Faik Birol, çağdaş eğitim tarihimizin “destansı” yõllarõnõ an- lattõğõ “Bozkırdaki Fener” kitabõnda ken- dini böyle tanõtõyor… Çünkü bu tanõm, gu- rur duyulan bir “kimlik” ve onurla sürdü- rülen “devrimci”lik demek... (Kayseri- Mazaka Yayõncõlõk) Nitekim Kastamonu’daki sempozyumda buluşanlar da duygulu konuşmalarõna hep aynõ kimliklerini anõmsatarak başladõlar: “Bir Köy Enstitülü olarak diyorum ki...” Tümü “genç bakış”lõ, temiz-pak giyim- li, mutlaka kravatlõ ve Atatürk rozetli eği- tim emektarlarõmõzõ dinlerken düşündüm: Köy Enstitüsü mezunu olup da “yurtse- ver”lik ve “Cumhuriyete bağlılık” duy- gularõ güçlü olmayan tek bir kişiye bile rast- lanmamasõ, acaba hangi nitelikten kaynak- lanõyor? “Kuruluşunun 70. Yılında Köy Ensti- tüleri Sempozyumu”nun sonuç bildirge- sinde şöyle yanõtlanõyor: “Köy Enstitüle- ri, ulusal aydınlanma hedefinde ‘yaratõ- cõ aklõn’ değerini ve ‘üretken toplum’ ol- manın erdemlerini rehber alan kuşakla- rın yetişmesini amaçladı ve sağladı.” Böylesi bir eğitimden, günümüzde gide- rek artan şu çõkarcõ ve bencil kafalarõn ye- tişmesi mümkün müydü? 1950’deki “kar- şıdevrim” hükümetinin ilk icraat olarak Köy Enstitülerini kapatmasõ da zaten bundandõ.. Kastamonu Gölköy Enstitülüler Vakfõ, Yeni Kuşak Köy Enstitülüler Derneği ve Köy Enstitülüler Çağdaşlaşma Vakfõ’nõn 14- 17 Nisan’da Kastamonu Üniversitesi’yle bir- likte düzenledikleri sempozyumun, 22 otu- rumundaki 70 bildirisinden süzülen “sonuç bildirgesi”nde şunlar da vur- gulanõyor: “Köy Enstitüsü sisteminden sü- rekli yararlanabilmek için özerk çalışan bir ‘Köy Enstitüleri Enstitüsü’ kurulması, özellikle öğretmenlik eğitimi veren yük- sek öğrenim kurumlarının bu deneyim ve birikimden yararlanmaları...” Sempozyumun emektarlarõndan Meh- met Saydur, bildirgenin sadece “görüş”leri değil, ülkemizin ve eğitim dünyamõzõn esenlikli geleceği için en “yaşamsal” umut ve beklentileri de içerdiğini belirtiyor... ÜNİVERSİTEYE DE ‘YAKIŞTI’ Cumhuriyet tarihimizin kahraman ille- rinden Kastamonu, onurlu geçmişi gelece- ğe esin kaynağõ kõlan fikirleri ağõrlamaya ne kadar çok yakõşõyorsa, “genç üniversite”si de aynõ ev sahipliğin liderliğine o kadar ya- kõşõyordu… Henüz 4 yaşõndaki üniversite- yi il ve bölgeyle kucaklaştõran Rektör Prof. Dr. Bahri Gökçebay diyor ki; “Köy Ens- titülerini izliyoruz, kimi binalarımızı öğ- renci ve öğretim üyeleriyle birlikte çalı- şarak tamamladık, üniversiteyi kendi emeğimizle geliştiriyoruz...” Başta mimar Vedat Tek’in ünlü Hükümet Konağõ olmak üzere, anõtsal kamu yapõla- rõyla bezeli Cumhuriyet Meydanõ’ndaki ta- rihi lise binasõ, özenli bir restorasyonla “Rektörlük Binası” olmuş. Görkemli taş ya- põnõn “görmüş geçirmiş” duruşu, üniver- sitenin kentteki saygõnlõğõnõ simgeliyor. Senato Salonu’ndaki Atatürk resminde, Gazi’nin 1925’te Kastamonu’da söylediği şu sözleri okunuyor: “Efendiler ve ey mil- let, iyi biliniz ki Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, mensuplar memleketi olamaz.” Fen-Edebiyat, Eğitim ve Orman fakülte- leri, Sağlõk, Beden Eğitimi ve Kastamonu, Cide, İnebolu’daki meslek yüksekokullarõ, 7 bini aşkõn öğrencisi, 180’i akademisyen 350 personeliyle hizmet veren üniversitenin “Cide Rıfat Ilgaz Meslek Yüksekokulu” da ünlü yazarõmõzõn adõnõ ve anõlarõnõ ya- şatõyor. Bu duyarlõlõkla gerçekleşen sempozyumun ardõndan 18 Nisan Pazar günü de Kas- tamonu Üniversitesi Uygulama Ote- li’nin açõlõşõ yapõldõ... ‘DEVRİM MİRASI’MIZ Onur konuğu Server Tanilli’nin ra- hatsõzlõğõ nedeniyle katõlamadõğõ sem- pozyumda, 21 Köy Enstitüsüne ait “bina”larõn da “kültür ve mimarlık mirası” olduklarõnõ anõmsattõk… Mimarlar Odasõ, Yüksek Mimar Yıl- dız Keskin’in “Devrim Mimarisi Olarak Köy Enstitüleri” konulu dok- tora tezini 99’da Kültür Bakanlõğõ’na “bilimsel kaynak” olarak sunmuş ve ülke düzeyinde “tescil” edilmelerini sağlamõştõ. Bakanlõğõn, başvuru gerekçesinden esinle- nerek Koruma Kurullarõna gönderdiği 4 Ocak 2000 tarih ve 528 sayõlõ yazõsõ şöy- leydi: “Toplumsal aydınlanmamıza büyük katkıda bulunan ve dünyanın birçok ül- kesinde örnek eğitim kurumu olarak esin kaynağı yapılan önemli tarihsel ve kültürel süreçlere tanıklık eden ve Cum- huriyet döneminin Atatürk ilkelerini ya- şama geçirmek üzere eğitim ve çağdaş uy- garlık hedeflerini simgeleyen kimlikleriyle Köy Enstitüleri yapıları 2863 sayılı ya- sanın 6. maddesi gereği korunması gerekli kültür varlıklarıdır.” Devletin 50 yõl sonra, bu “vefa”sõyla ta- rihsel onurlarõ “tescil” edilen Köy Enstitü- lerimizin binalarõ ve arazileri gerçekten korunuyor mu? Sempozyuma katõlanlar, çoğunun ba- kõmsõzlõktan yok olmak üzere olduklarõnõ be- lirttiler... Mimarlar Odasõ’ndan, 10 yõl ön- ceki başvurusunun “sonuçlarını izleme”sini isteyerek şu dilekte bulundular: “Yurt dü- zeyinde bir incelemeyle 21 Köy Enstitü- sünün durumlarına ait kapsamlı bir ra- por hazırlanamaz mı?” Bu ivedi dileği oda yönetimine iletme sö- zü verirken, görsel sunumumda tesadüfen kullandõğõm eski Köy Enstitüsü fotoğra- fõndaki “keman çalan” öğrenci, konuşmam bittiğinde “Merhaba” demesin mi?.. “Resimdeki kemancı Hasan Yücel”le sar- maş dolaş olurken “Kemanınız duruyor mu” sorumu şöyle yanõtladõ; “Yarattığı sa- nat ve müzik sevgisi hiç eksilmedi...” Yücel’in mezun olduğu Gölköy Enstitü- sü binalarõ neyse ki “Jandarma Eğitim Ta- buru Komutanlığı”nda... O gün Kasta- monu’dan ayrõlmadan “kışla”da korumaya alõnan kültür mirasõ binalarõ da gezdik. Genç subaylar, eğitim için gelen askerlere binalarõn tarihçelerinin de “Cumhuriyet mi- rası” olarak anlatõldõğõnõ söylediler... Dedim ya, sempozyum Kastamonu’ya ve üniversitesine çok yakõşmõştõ... ‘Kuruluşunun 70. yõlõnda Köy Enstitüleri’ için 22 oturumda 70’i aşkõn bildiri sunuldu Kastamonu’da ‘Yurtseverlik Sempozyumu’ 1- Kastamonu Cumhuriyet Meydanı ve sağdaki Rektörlük Binası 2- Köy Enstitülü “kemancı” Hasan Yücel 1940’larda ve bugün... Mantel, Orange Ödülü’ne de aday Kültür Servisi- İngiltere’nin en saygõn edebiyat ödülleri arasõnda bulunan Booker Ödülü’nü kazanan Hilary Mantel, şimdi de kadõn yazarlara verilen Orange Ödülü için aday gösterildi. Aday listesinde yer alan diğer isimlerse şöyle: İlk kez aday olan Rosie Allison ve Attica Locke, Amerikalõ yazarlar Lorrie Moore ve Barbara Kingsolver, Monique Roffey. 30 bin pound değerindeki ödül sahibine, 9 Haziran’da Londra Royal Festival Hall’da düzenlenecek törenle verilecek. Mine Soysal’la çocuklar Kültür Servisi - Çõrağan Palace Kempinski’nin gerçekleştirdiği “Çõrağan Okumalarõ” bu hafta çocuklara ayrõldõ. Etkinlik kapsamõnda Günõşõğõ Kitaplõğõ Genel Yayõn Yönetmeni, yazar Mine Soysal bugün saat 14.00’te, Çõrağan Sarayõ’nda okurlarõyla buluşacak. Soysal, çocuklarõn ve gençlerin neden “eyvah kitap” dediğini dillendiren öykülerin yer aldõğõ “Eyvah Kitap!”tan bölümler okuyacak. 1 2 22 NİSAN 2010 Saat 14.00’te ULUSAL KANAL’da, Sn. Elif AKÇINAR’ın sunduğu “NELER OLUYOR” PROGRAMINDA, CUMOK İSTANBUL SÖZCÜSÜ NAMIK KEMAL BOYA ile “GÜNDEMDEKİ SORUNLAR”a DEĞİNİRKEN Cumhuriyet Devrimi’ne Saldırarak Kurumsallaşan Gericiliğe karşı, Toplumun Edilginlikten Etkinliğe NASIL GEÇEBİLECEĞİNİ KONUŞUYORUZ. CUMOK İSTANBUL ÇAĞRISI www.cumokistanbul.org
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle