25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Herakleitos'tan Yunus Emre'ye, Aydınlanmadan Materyalizme Değişimin Diyalektiği ve Enver Gökçe Bilinç şairıü\r Enver Cökçe. Kendi deyişlyle, diyalektik düşüncenin bilincini taşır kütlelere.' Nâzım Hikmet'm açtığı yolda kendi özgün şiirini yaratmıştır. Siirlerini kitlelere yaklaştırmış, kitleleri de şiirindeki yüksek bilincine çekebilmiştir. Halk duyarlıklarını iyi sezmiş. Şiirindeki bu yüksek duyarlığın halk dilinden, halk türkülerinden geçtiğini bilen Gök- çe'nin, şiir gelişimindeki temel kavşaklar ve şiir duraklari: "Halkşiirin- den Divan şiirine, Nâzımdan Dedekorkut'a, masaldan tekerlemelere" değin uzayan devrimci bir çizgide gelişir. Gelenekten beslenirken. şil- rin devrimci özünden ödün vermez. şiirinin özünde diyalektik ve ta- rihsel materyalizm yatmaktadır. Omurgasını da bu oluşturur şiirinin. n AN Ekber ATAŞ "A vnı ırnıakta iki ke/. vı- kanılmaz" ıhym lle- nıklitııs'. Nâ/.ım da "Aynı kiın/. dalı snllan- ıını/ aynı rüzgârla" diyor. Anlik Jüny.ı ve mculcrn çağın Ana ılolu'dan yükselen lııı iki büyük sesi, ,ıvnı hilinci tu^ımaktadır insanlığa. Kırklı çağlarda yaşamii; olıııularınm bir ı'ınemi yok. Kcndi yerel ve ulusallıkları- nı çok aşmış ve evrensel sesleri olmıış insanlı- ğın. Dalıası, bıı iki iist bilinç insanımn söyle- dikleri, nereden gelip nereye gideceğimizi de göstermektedir bize. I ler şeyin bir akış içinde olduğu, sürckli bir dcğişim ve gelişimin ya- şandığı her durum ve olguda, bir karşıtlık söz konıısudur çünkü. Doğasındaki merakla in- san, bir yandan yeninin peşinde koştururken, öte yandan da ycnilik karşıtı bir tutııculuğa yönelebilmektedir ne yazık. Kaynağında, her _t yenileşme eylcmi beraberinde karşıtıyla girer yaşamımıza. Diyalektik bir olgu bu. Ne ki, değişimin diyalektiğinden habersiz olanların yanıldıkları asıl nokta, her olay ya da olguda bir "tekrarın" yaşandığını sanmalarıdır. Oysa biitün olup bitenlere "aklın yolu ve deney yöntemiyle" bakabilseler eğer, bunun böyle olmadığını görebilecekler. Bundan ötiirii, de- ğişime dirençlidirler. I ler ne kadar değişime direnseler de, doğa yasaları bunun böyle ol- madığını, acı biçimde öğretmektedir diyalek- tik düşünce karşıtlarına. Diyalektiğin gereğini yapanlar, doğanın çözümsüzmüş gibi görü- nen sorunlarını aşmada din öğretÜerini değil, bilimsel düşünceyi erek edinmişlerdir kendi- lerine. O bilimsel düşünce ki, insana kendini sorgulatmakla kalmaz salt. Akıldışı her tür inanışı, akıl yargıcının önüne çikartıp yargıla- tır ona. Rvreni ve Tanrı'yı bile! Ben kinıim ve ne yapıyorum? Dünyaya ni- çin gcldim ve kimin için yaşıyorunıi' Insan özünde nasıl bir varlıktır? Dünyayı, daha in- sanca yaşanılır bir yer haline getirebilmek olanaklt mıdir? Bunun için insan ne yapmalı dır? Olaylann neden vc sonuçjannı, neye ve hangi yöntemlere başvurarak açıklayabilirim? Somut diinya ve doğa gerçeklikleri tlışındaki, bilimin hcnüz açıklayamadıgı »laylar dizisini, "nasıl anlamam ve neye dayanarak yorunıla- mam" gcrckv Bu ve benzeri sorulara verilecek yanıtlar, bizinı duruşumu/ıı da belirler. t^te, Batı dü şüncesinin temelinde, l>u "akılcılık ve bilim- sellik" yatmaktadır. Öyle sanıyorum ki, Enver (iökçetle aynı soruları çok kez somnışjtur kendisi- nc. Yanıtlarını yaşaınında buluruz. Çünkii biitün ya^anıı kavgaya adan- mış, kavgayla gecmiş bir şair. "De- ğişmeyen tek şey değişimin kendisi- dir" ilkesi yaşamının n/eti gibidir. ()zgürlüğü tüm insanlık için iste- miştir. Kavgası bunun içindir. Inan- dığı diinya görüşünün rengi, kişilik SAYFA 20 ve kimliğine de sinmiş (uikçe'nin. Yetiştiği ekiıısel birikiınin insancı ve evrensel yanları- nın da bıında etkili olduğu bir gerçek. Şiirini kurarken. yaşadığı coğrafya ve dünyadan kopnıaılan yaptı bütiin bıınları. Marksist dü- şüncenin estetiği ve sanat anlayışı icinde kala- rak. I lic yalpalamadı. tnandığı gibi yaşadı, yaşaıltklarını sciyledi ve yazılı. Bir milinı sap- ma göstermedi. Büyük bir birikimle başardı bunları. Daha «,'ocuk yaşlarda kitaba ve oku- maya ılüşkün bir kişilikle karşılaşıyoruz. Mchnıet KcnmPin yaüdığına göre, 'Mahalle arkaıiaşlığı ve öğrencilik yıllannda, ellerinden kitap dilşmezmiş. "Kitap delisi" iki arkadaş olarak, "sık sık birbirlerinden kitap alışveri- şinde bulunıırlarmış'. I latta 'Enver (!ök- çc'nin, elinden divanlann, eski yazı şiir kitap- ların düşmediğinden' söz eder. "Enver Gökçe şiire ilk olarak Ağıt'la başlamıştır!.." Ilk şiirini 194 Vte (Gelmcyen Bahar), liseyi bitirdiktcn bir iki yıl sonra yayınıladığtnı bili- yoruz Gökçe'nm. Ne ki, onun ilk yayımlanan şiirinin "Gelmcyen Bohar" değil, "Ağıt" ol- duğunu yazmaktadır Timuroğlu. Bu, öylesi- nc söylenmiş bir savsöz olmaktan çok ötede bir durum ve gerçeklik. JShver Gökçe tarihi- ne ve karanlıkta kalan birçok noktaya ışık tu- tacak ve Türk yazınının genç kuşak araştır- macılanna da yol gösterecek bir ipucu. Söy- leyenin ve yazanın Timıımğlu olması, bunu daha da önemli kılıyor. Onun söylediği ya da ya/dığı hiçbir söz ve yazısında, ortaya attığı hiçbir düşünce ve sav, ereğinin dışında söy- lenmediği gibi, düşünce yaşamımızdaki ka- ranlık noktalan aydınlatmaya yönelik olmuş- tur hep. Bunu büyük bir tarihsel sorumluluk bilinciyle yapar, yapmaktadır. Geride bırak- tığı seksen iki yıllık yaşama ömür katan haya- tı, önemli tanıklıklarla dolu. Bunun yetmiş yıla varan bölümü Türk düşün, yazın, sanat, eğitim ve yüneticiliklc geçmiş. Buna itiraz BASIN PRtSSCAf» özgüriüûü tüm Insanlık Içln lsteml$tlr, kavga- $ı bunun Içlndlr. InandıOı dünya görüşünün rengl. klslılk ve klmllglne de slnmls Cökce'nln. edenler çıka- caktır. Biz bu ilirazlardan çok, bu güçlü tanıklığın bizi götüreceği doğ- rııyıı bulmak düşüncesiyle, araştır- nıalarımızı bu tanıklığın ışığında sürdürmek niyetindeyiz. "Enver Gökçe'nin, şiire ağıtla başladığını" yazmakta- dır Timuroğlu, "Onun, kitap- larında yer almayan ama, "Ya- ba 'nın bu sayısmda (hangi sayısı olduğu belir- tilmenıiş yazıda. A.E.A) yayımladıklan 'Ağıt'ın, onun yayımlanmış ilk şiiri olduğunu sanıyonız. (....)Enver Gökçe'nin yayımlan- mış ilk şiiri sandığımız şiiri, toplumsal ve do- ğasal bir acının, Adapazarı depreminin şiiri- dir. Ülkü'nün 1 Temmuz 194igünlü43. sa- yısmda yayımlanmış..." diye yazmaktadır ay- nı yazıda. Devamında da güncelliğini ve öne- nıini koruyan bir dilcğiııi aktarmaktadır: "... Oysa, kültürümüzün büyük taşlan hak- kmda yapılacak araştırmalarda, araştıtmacıla- m yasakyayımlan inceleme olanağı verilse, çok önemli dıırumlar aydınlığa kavıışur... " Bu dileğe katılnıamak olanaksız. Belki de, Gökçe nın kaybolduğunu bildiğimiz "Yusuf ile Balaban Destanı "nın bulunması yönünde, küçük de olsa bir umut ışığı bu! İlk tutukluluk.. Sıkıntılar. Ardından, "Görüs Cünü" ve sonrası... Gökçe'nin, Türkiye Gençler Derneği da- vasıyla gelen 95 günlük ilk tutukluluğu: "Bugün görüş günümüz/Dost kardeş bir arada/Telden tele/Mendil salla el salla/Mer- haba! 1ar eşliğinde, "Fakültenin yanı demir- den köprü/Fakültenin önü bir sıra kavak- tı/Biz birgarip yiğit kişiydik/Bütün Hürri- yetler bizden uzaktı" diyerek, "takültenin önü "nde son bulur. Her iki şiir de, yaşanan gerçeklikten yola çıkılarak yazılmış bir du- rum şiiridir. O gün olup bitenleri, türkü içtenli- ğinde, dipten gelen şiir dalgasının hüzünlü czgi- si, sarıp sarmalar bizi. Bu şiir ve sonradan yazı- lacak olanlar "Büyük şii- rin" habercileridir ve uyanan yeni hayatın kı- pırtılarını muştular bizle- re. "Enver Gökçe, bir olayı, bir olguyu ya da bir dııyguyu ve düşünce- yi alırken olaym, olgu- nun, duygunun ve dü- şüncenin yerel kimliğini, sonra da ulusal kimliğini ortadan kaldmr. İşte bu yöntem, onun evrenseli yakalamasma yol açar..." (Timuroğlu, Ve- dhi) Aleksandır Fadeyev'm, "Genç Nöbetçi" adlı yapıtında geçen bir sahneyi anlatan şu tümceleri, hiç de yabancısı olmadığımız bir olayı anımsatmasıyla beraber, belleklerimizi yenilemesinden ötürü önemli. Sevginin ve sabrın musahibi emeğin, büyük yürüyüşü- nün belleklcrimizdc güzellediği işte o an: "Büyük halk göçünden bu yana stepler, böylesine bir kütle yürüyüşünc tanık olma- mıştı. Insanlar yürürken olgunlaşmış ya da olgunlaşmak üzere bulunan mısırlan ezip geçiyorlardı. Ama, buna kimseler üzülmü- yordu. Ne mısırları ezenler ne de onları ekenler." Herkesin olan, ama hiç kimsenin tek başı- na yaşamadığı coşkudan söz edilmektedir burada. Stepte yürüyen insanlarla, seksenli yıllarda Zonguldak'tm Ankara'ya aileleriylc yürüyen Zonguldaklı Maden işçileri vc onla- rı izlcycnlerin coşkuları bütünleşmiştir. Asya steplerinin kuru havası, Karadeniz'in yağ- mur bulutlarına karışmış. İnsan seli, hızla akmaktadır Ankara'ya doğru. Anımsayalım! Bu coşkunun kimliği belirsizdir artık. Ev- rcnselleşme denilen şey, işte budur! Birileri tarafından bir sevda uğruna ya da yaşadığı büyük aeının onanması için yakılmış türkü- lerin hüznünde, ilk söyleyenin kimliğini ara- yan çıkmadı henüz. Çiinkü halk denen bü- yük sessizlik, derinliklcrindc taşıdığı mag- malarıyla yaşar. Onları kitleselleştirip zulme karşı katılaştıracak havayla buluşacakları anı beklerler. Sabırlannın son deminde, küçük bir kıpırtıyla beraber, çığ olup düşerler dağ başlarından. Önlerine çıkanı ezip geçerler. Bu ncdenle, türküleri söyleyenin kimliği, halkın büyük yolculuğunda anlamını yitirir. Enver Gökçe, bu sessiz çoğunluğun derinli- ğindeki magmayı görenlerdcn. "Toplumsalcı Gerçekçi Türk şiirindeki" yerini, özgün kurgusu, kendine özgü yarattı- ğı şiir dilini kullanışıyla da geniş halk yığın- lan arasında beğenilmiş ve toplumca kabul gürmüştür. Kcndiliğinden oluşan bir geliş- medir bu! Başkalarına da öncülük eden Gökçe'yi bu değin önemli yapan nedenler ve gerekçeler üstüne, kendimce uzun sayıla- bilecek bir süredir çalışmalar yapmaktayım. "Büyük şiirin" yaratıcısı ve kurucusu Gökçe'nin, şiirini oluştururkcn "nerelerden ve nasıl beslendiği", şiirinin art alanında ki büyük ekinsel birikimin şiirine etkileri ko- nusu çok önemli. Başlı başına bir tez konu- sudur üniversitelerimiz için! • • Enver Gökçe, yaşadığı dönemde kit- tkm C U M H U R İ Y E T K İ T A P SAYI 1 0 5 3
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle