23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Claude Bouillon'dan 'Deri: Bedenln örtüsü' **> • HandeÖĞÜT I A Iman yönetmen Robert / \ Schwentke, tüylcr ürperti- /—% cifilmiDövmede (Tat- •X. ^ t o o ) , ülkesinin karanlık geçmişiyle yüzleşirken insan derisini kullanır ironik olarak. Kentte işle- nen seri cinayetler düğümü, bir Ja- pon sanatçınıtv çalışmalarını topla- yan bir fetişistte, yani tende çözülür. Bu efsanevi Japon sanatçının dövmelerini bedenlerinde taşıyan insanlar bir bir öl- dürülür, derileri kesilerck koleksiyon zenginleştirilir. Kara lilm klişclcrini ve stereotiplerini sonuna dek kullanan Schwentke'nin hikâyesini ilginçleştirmek adına kullandığı bir klişe değil bu. Ger- çekten de Japonya'da kendi bedenlerini sanat eseri gibi işleyen bir grup var. Ire- zumi denilen bu insanlar, vücutlannın her milimctresine dövme yaptırıyor ve bu kıymetli sanat eseri onu taşıyan bedenler ölse de yaşamaya devam ediyor. Süslü de- SAYFA 22 Bir gösterge olarak ten çıplak olsun boyalı olsun, dövmell ya da keslk olsun, beyaz ya da sl- yah olsun deri, simgesel bir anlam taşımıştı tarih boyunca. Kiml kez saflığın. klml kez bozulmamış ırkın. klmi kez güzelliğin ve sağlığın, ki- mi kez toplumsal sınıfın ve ekonomlk varsıllığın sembolü olan deri. ilkçağdan bu yana Insanoğlunun üzerinde en çok uğrastığı mekanlz- malardan blri. Deri: Bedenin örtüsü adlı kitabında, güzellik, saflık ve sağlık kadar savaşlann, clnayetlerln. deneylerin aracısı haline gelen deriyi enine boyuna mercek altına alan Claude Boulllona göre Insan- ları derilerine göre sınıflandırmanın aslında bilimsel hlçbir temeli yok. İnsanlar arasındaki renklerln farklılığı, bu hücrelerin sentezledlğl plgmentlerin yapısı ve boyuyla açıklanıyor. Beyaz bir derlye oranla siyah bir deride pigment tanecikleri daha genls ve yoğun; sadece bu kadar. $ riler, hava geçirmez çerçevelerin içinde korunarak, müze ve özel koleksiyonlarda sonsuzluk mertebesine eriştiriliyor. Aslın- da bütiin dinscl toplumlarda başat rol oy- nııyor cildin görünüşü. Süslenmiş deri, pek çok inisiyasyon töreni ve ritüelde ya- şamı, doğurganlığı, saflığı ve yeni bir ol- gunluk dönemini simgeliyor. Schwentke ise ilhamını Nazilerden, III. Reich döne- minde, katledilen Yahudilerin derileriyle döşenen odalardan almış, tıpkı ilk Ausch- wit2 kampıntn kurulmasından dokuz yıl sonra, 1949'da insan derisinden yapılma bir bayraktan söz ettiği Deri adlı romanı- nı yazan Malaparte gibi. DERİ-BEN KAVRAMI VE DIDIER ANZIEU Didier Anzieu, 1974'ten beri yühittüğü "ben-deri" kavramı üzerine çalışmasında, ben'in deriye nasıl dayandığını inceler- ken, benin işlevleriyle bedensel kılıfimı- zın işlevlerini öıtüştürür. Bouillon'un, ki- tabının Tanıklıklar ve Belgeler" başlıklı bölümünde söz ettiği Anzieu'nün L'Epi- dermenomadeet lapeaupsychique (Gö- çebe Üstderi ve Psişik Deri) adlı kitabı, derinin metaforu olan ben'i gözler önüne seren ilginç bir öyküyle başlar. Çocuk- ken, derilerinden soytınduğunu hayal ederek uyuyan ve derisini çalan hayalet kâbusları gören Anzieu'nün bu rüyası, in- sandan alınmış üstderi parçasınm labora- tuvar ortammda muhafaza edilip gelişti- rilmesi sonucu, yıllar sonra tekrarlamaya başlar. Bu kez rüyada görülen, Doğal De- ri Satıcısı adlı bir dükkândır. Rüyalannın sesinc kulak vererek deri transferi yap- tnaya girişen Anzieu, çocukluktaki deri değiş tokuşu hayalini gerçekleştirecek, ki- mi dillerdeki "kendini başkasının derisi- ne sokmak" deyimi basit bir metafor ol- maktan çıkacaktır böylelikle. Dünyanın dört bir yanından gclen, dövmelerle, sembollerle, motiflerle süslü derilerin sa- tıldığı bir "dükkân" açar. Zamanla ünü sınırlan aşar, koleksiyonerler kapısını aşmdırır. Ancak bir süre sonra işler tersi- ne döner. Çünkü asıl kökcninden koparı- lan deri parçası er ya da geç sertleşecek- tir. Üstelik yabancı bir deriye aşılanan parça asla tamamen entegre olmaz. Baş- kasının derisinin içine kendini resmen koymayı başaramamanın, derimizin bize hcm bol hem de dar gelişinin ve tiim emeklerinin boşa çıkmasının üzüntüsü içinde bu macerayı sonlandınr. "Deri- ben" kavramını ortaya attığı ilk yapıtı De- ri-Benıle, deri-beni şöyle tanımlar Anzi- eu: "Çocıığun beninin, gelişmesinin er- ken evreleri sırasında, beden yüzeyi dene- yiminden hareketle, kendini keodisine ben olarak temsil etmek için kullandığı bir şekillendirme." Böylece adı konan bu "deri-ben", dokunsal duyusallığa yasla- nan birincil ve metaforik bir ben temsili olarak ortaya çıkar. Derinin işlevleri, tut- ma, içerme, uyanlma engeli, bireyleşme, duyular arasdık, cinsel uyanlma destegi, libidonun yeniden dolması, izlerin kayde- dilmesi ve özyıkımdır. MAKYAJ. ESTETİK CERRAHİ VE KENDİNİ KESME Bu bağlamda Marina de Van'ın hem yönettiği, hem de başrolünde oynadığı în My Skin adlı filmin,"deri-ben"e ulaşma arzusunun dile gelişini göstermesi açısın- dan önemli olduğunu düşünüyorum. tyi bir işi, mutlu bir ilişkisi, lüks yaşam stan- dartlan olan Esther, bir kaza sonucu ba- cağında oluşan yarayı zamanla saplantı haline getirir. Bacağı derkcn, vücudunun diğer bölgelerini de kesip yaralar açarak kendine şiddet uygulayan Esther, kopar- dığı et parçalannın bir kısmını yerken bir kısmını bozulmadan saklayabilmek için çare arar. Hâkim güzellik anlayışına karşı performanslarıyla tanınan Orlan ise farklı kimlikleri deneyimjemek için bedenini cerrahi yollarla değiştirir. Izleyicinin sey- rine açık operasyonlarda teninden kopan et parçalarınıysa satışa çıkarır. Çalışmala- rında vücut ve ten, değiştirilemczlik ya da "genel kabul gören tarzlara göre" değişti- rilebilirlik niteliğini kazanırken Orlan, bir performansa dönüştürdüğü estetik ameli- yatları, güzellik kavramını yeniden yapı- landırmak için kullanır. En son projesi, her ırktan insanın teninden parçalar alıp birbirine ekleyerek bir elbise yapmak olan Orlan için önemli olan, aa duyma- dan bedeninin kesilip açıldığını gözlemle- mektir. Bedenini kesmek, kadınlara insan olduklarını, canlı olduklarını ispat etmek- tedir Marilee Strong'a göre. Kendi bede- ni üzerinde değişiklikler yaparken dene- yimlediği acı, sevinç gibi onu güçlendirir, içsel kaosuyla baş etme, onu kontrol altı- na alma biçimi olarak ortaya çıkar. Bir yer olarak deri ve onun üzerindeki işaret- İer, kadına yaşamındaki olaylan her an hatırlatan bir hafızadır zira. Kadın bu işa- reüere bakarak kendi tarihini okuyabilir. Kadının teni, teniyle ilişkisi ve erkek egemen söylem tarafından kurgulanışı, ortaçağdan ve romantik dönemden bu yana, feminist teoriler ve çalışmalar saye- sinde hayli değişti. Bouillon'un belirttiği gibi, antikçağ erotizminde zayıflık ve sol- gunluk aşkla bağdaştırılırken beyaz ten, aristokratik güzelliğin göstergcsi olarak baş tacı edilir, solgun, hastalıklı, porsele- nimsi ten, kadında aranan bir özellik hali- ne gelir. Eraile Zola, Rahip Mouret'nın Hatası adlı romanında Albine'in sütbeyaz teninden söz eder, erkek kahraman Ser- ge'nin teni ise buğday renklidir. Oscar Wilde'ın Doriatt Grey'in Portresfndtt de yine cazibesine karşı konulamayan, yanık tenli, romantik yüzlü bir erkektir. Willi am Shakespeare'in Venüs ve Adonis'i, Ovidius'un, Aşk Sanatı, kadın teninin saf- lığının, solgunluğunun ve beyazlığının temrinidir. "Âşık bir kadın mutlaka sol- gun olmalıdır, kadın gönlünü kaptırdı- ğında ona yakışan tek renk budur" Ovi- dius'a göre. Kleopatra'dan Marlene Diet- rich'e varıncaya kadar yüzyıllardır ideal kadın imajı, solgunluk ve kırılganlıkla bağdaştırılırken I. Dünya Savaşı'nın ar- dından gelişen sanayi toplumu ve değişen yaşam biçimleriyle bronz ten, müreffeh bir sırufa aidiyetin göstergesi haline gelir. En azından, güzel bir tatil geçirildiğinin nişanesidir. Charles Baudelaire, 1800'lerin ortasın- da yazdığı Makyaja Övgü'de, makyajı ye- ren filozofları eleştirir. Zira makyaj, doğa- nın tene acımasızca ektiği bütün lekeleri silen, onu tannsal ve üstün bir varlığa dönüştüren bir araçtır. Makyajın yapma- cık bir biçimde olmasa da bir tür saflıkla kendini sergileyebilmesi gerekir Baude- laire'e göre. Baudrillard ise makyaj ve yüzdeki derinliği silmeye yönelen kozme- tik uygulamaları, yüzü ayrıcalıksız bir anatomik parça şekline dönüştürmenin yöntemi sayar. Baştan çıkarma aynı za- manda bir "süslenme stratejisi" gibi işler ve makyaj da yüzü geçersiz kılmanın, par- lak ve pürüzsüz bir anatomik yüzcy yarat- manın yoludur. Makyaj sırasında yüzdeki unsurlann kıvnmları izlenerek yüzün ta- şıdığı ifade katı yavaş yavaş silinir ve be- den tümüyle türdeş bir baştan çıkarma yüzeyi şeklini alır. Radikal feminist düşü- nür ve politik bilimci Sheile Jeffreys ise Batılı güzellik uygulamalarının, Birleşmiş Milletler'in zararlı kültürel pratikler kap- samma alınmasını talep eder. Çünkü bi- çimleri değişiklik gösterse de, makyajdan kozmetik estetik cerrahiye dek tene uygu- lanan her tür pratik, kadının bedensel ve ruhsal özgürlüğüne şiddetle yönelmiş bir müdahaledir. • Deri: Bedenin Örtüsü/ Claude Bouil- lon/ Çevıren. Önıer Aygün/ Yapı Kredt Yaytnlart/ 128 s. CUMHURİYET KİTAP SAYI 1053
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle