26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Karadeniz’de kirlilik tehlikeli boyutta Prof. Dr. Levent BAT Sinop Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi B ilindiği gibi Karadeniz yüzyıllardır kıyısında yer alan birçok ülkeyle birlikte yurdumuzu da çeşitli su ürünleri ile beslemiştir. Elde edilen bilgilere göre; deniz ürünlerimizin yaklaşık yüzde 80’lik kesimi Karadeniz’den sağlanmaktadır. Yapılan hesaplamalara göre normal olarak, her bireyin günde 40 g hayvansal protein tüketmesi gerekmektedir. Bu hayvansal protein ise ucuz, besleyici ve kaliteli olması nedeniyle balıktır. Çünkü balık diğer bir çok karasal kökenli hayvansal proteinden içinde bulundurduğu doymamış yağ asitleri, vitaminler, özel proteinler gibi nedenlerle çok ideal ve aranan bir besin kaynağıdır. Bunun da önemli bölümünü hamsi ve istavrit gibi besin zincirinin ilk basamaklarında yer alan balıklar oluşturmaktadır. Bu iki balık Karadeniz ekosisteminde kendisinden sonra yer alan mezgit, uskumru, kalkan, palamut, lüfer, levrek gibi besin zincirinin üst basamaklarındaki balıkların varlık nedenidir. İnsan bu piramidin tepesinde yer alan zirvedeki organizmadır. Yüzyıllardır Karadeniz insanının önemli besin kaynağını oluşturan bu ekosistem için son yıllarda tehlike çanları çalmaya başlamıştır. Doğal olarak besin zincirinde ya da ağında yer alan organizmalardan herhangi birinin yok edilmesi, ekosistemdeki dengeyi az ya da çok etkileyecektir. Zincirin ilk basamaklarındaki bir organizmanın yok edilmesi durumunda, kendinden sonra gelen çok sayıda organizma olduğundan çok şiddetli bir etkiye neden olacaktır. Karadeniz’de yaşayan tüm canlılar ve bunların arasındaki ilişkiler yumağı diye tanımlayabileceğimiz bu besin ağında hamsi son derece önemli bir yerdedir. Son yıllarda giderek azalan hamsi avcılığı sadece bu tür açısından değil tüm Karadeniz ekosistemini çok şiddetli biçimde etkileyeceğinden önemlidir. Burada bu olayın ortaya çıkmasında etken olan iki temel olaydan söz edecek olursak bunlardan biri ve gerçeği aşırı avcılık, diğeri ya da potansiyel bir tehlike olan kirliliktir. Bir balık populasyonunun azalması veya küçülmeye başlaması ve buna bağlı olarak balıkların yaş gruplarının azalması populasyondaki doğal ölüm oranının yüksek olması ile açıklanabilir. Dengesiz ve sürekli yapılan bir avcılık ortamda bulunan balık stoklarını er geç azaltacaktır. Bir organizmanın varlığını sürdürebilmesinin başlıca şartı; hayatı boyunca en az bir kez üreyebilmesidir. Bugün Karadeniz balıkçılığında giderek düşen, hatta yok olma sürecine giren hamsi veriminin başlıca sorunu; son derece çoğalan ve av kapasiteleri artan balıkçı gemileriyle yapılan daha yaşını doldurmamış, bir kere bile üreyememiş balıkların avcılığıdır. Populasyondaki bu azalma denizel ortamdaki besin zincirine doğrudan bağlı olduğundan diğer avcı ve predatör türlerin gelişmesine de engel olmaktadır. Bugüne dek yapılan birçok bilimsel çalışma da ortaya çıkan sonuçlara göre, Karadeniz hamsisinin cinsi olgunluğa ulaşması 10 cm civarında olmaktadır. Karadeniz Çevre Programı (BSEP) Karadeniz’de 1980 yılında sayısı 3000 olan balıkçı teknelerinin 1994 yılında 4500 e çıktığını ancak yakalanan balık miktarının 1980 yılında 850000 tondan 1994 de 414000 tona düştüğünü bildirmiştir. Yine Birleşmiş Milletler Çevre Örgütü UNEP tarafından hazırlanan raporda Karadeniz’de son 30 yılda balık zenginliğinin bozulmuş olduğunu ve ortadan kalktığını belirtmişlerdir. 1965 tirmiş olduğu da bir gerçektir. Ancak başta da belirtildiği gibi Karadeniz’de kirlilik özellikle büyük kentler ve sanayi bölgelerinin yakınlarındaki kıyılarda hissedilir düzeydedir ya da önemli endüstriyel bölgelerden atıkla yüklenen nehirlerin ağızlarındadır. Bu amaçla bilim adamları özellikle bu bölgelerde kirlilik çalışmaları yapmaktadır. Günümüzde 9 milyon kimyasal madde olduğu ve bunun yalnızca 76.000' inin günlük hayatta kullanıldığı bilinmektedir. Özellikle kıyısal ve açık denizler türlü kirleticilerle etkilenmektedirler. Bunların en önemlileri genellikle metaller ve bileşikleri (Zn, Cu, Cd, Hg, Pb vb.), inorganik maddeler (fosfor, nitrojen, klor, bor, sülfid vb.), organik maddeler (aromatik hidrokarbonlar, petrol ürünleri, sentetik deterjanlar vb.), pestisidler ve radyonükleitlerdir. Bu kimyasal maddeler planktonda, midye, istiridye, yengeç gibi yumuşakça ve kabuklu organizmalarda ve balıklarda birikmektedir. Biyolojik birikimi olan organizmaların direkt olarak tüketilerek veya besin zinciri yoluyla insan vücuduna girdiğinde sinir sistemine ve organlara zarar verebilir hatta ölümlere de neden olabilir. Yine denizlere dökülen veya boşaltılan bu kirleticiler deri hastalıkları, amipli dizanteri, sarılık, tifo, kolera v.b. gibi tehlikeleri olmaktadır. Bu kimyasal maddeler (özellikle petrol ürünleri) balıkları da değişik şekilde etkilemektedir. Bunlar; 1) Balık vücudunda bulunan mukoza tabakasını zayıflamaktadır. Bu da erken ölüme neden olur, 2) Balıkların solungaçları etkinliklerini sürdürememektedir, 3) Larva halindeki balıklar zehirlenerek ölmekte böylece yeni stoka katılmayı önler, 4) Bazı maddeler özellikle petrol ürünleri fotosentezi engellediğinden plankton gelişimini önler, 5) Balıkların iç ve dış parazitlere Deniz kirliliği, balıkların iç ve dış karşı dirençlerini azaltırlar. Bu olumsuzparazitlere karşı dirençlerini azaltıyor lukları önleyebilmek için şu tedbirler alınmalıdır; 1) Kanalizasyon ve atık suların deşarjında ön filtrasyon sistemi kurulmalıdır, 2) Deniz trafiği içinde petrol kirlenmesine tirmektedir. Bunun yanı sıra Karadeniz’e kıyısı olan ülönem verilerek denizi kirleten taşıtlara verilen ceza ağırkeler bir günde binlerce ton şehir çöpünü denize atmaklaştırılmalıdır, 3) Deniz kirlenmesi güncel halde tutultadır. Karadeniz Çevre Programı BSEP 1996 da sundumalıdır. ğu raporda Karadeniz’de çözünmüş halde bulunan nitroÖzetle Sinop ve yakın çevresi ele alındığında, lokal jenin yüzde 58 inin ve fosforun yüzde 66 sının Tuna nehbir iki nokta dışında oldukça temizdir. Sinop Su Ürünlerinden kaynaklandığını belirtmişlerdir. ri Fakültesi’nde yaklaşık 10 yıldır yapılan çalışmalarda Yukarıda da belirtildiği gibi, Karadeniz’e akan ırbu yörenin organizmaları yani balığıyla yosunuyla ve maklar tarafından taşınan azot, ve fosfor bileşiklerini de deniz suyuyla temiz olduğu açıkça görülebilir. Sinop Su içeren nutrientler (besleyici elementler), denizdeki besin Ürünleri Fakültesi’nde yürütülen çalışmalarda özellikle zincirinin temelini oluşturan ve fitoplankton olarak biliKaradeniz’in Sinop yarımadasından örneklenen organen pasif olarak yüzen, mikroskopik deniz bitkilerinin nizmalarda bakır, çinko, kadmiyum, kurşun, demir, gelişmesini sağlar. Bu organizmalar ya besin zinciri içinmangan ve nikel gibi tespit edilen ağır metal düzeyleri de mikroskopik hayvansal organizmalarca (zooplankdiğer çalışmalarla ve uluslararası kuruluşlarca belirlenen ton) besin olarak tüketilirler ya da ölürler ve derin suladeğerlerle karşılaştırılmıştır. Örneklenen türler şöyle sıra çöküp bakteriler tarafından hemen hemen tamamıyla ralanabilir: ayrıştırılırlar. Bunun için de bakterilerin oksijene ihtiyaAlg ve deniz çayırlarından Enteromorpha linza, cı vardır. Ne yazık ki Karadeniz’in dip sularında yeterli Cystoseria barbata , Ulva lactuca, Cymodocea nodosa; miktarda çözünmüş oksijen yoktur. Oksijen tamamen omurgasızlardan, Patella coerulae, Idotea baltica, Eriptükendiğinde bakteriler oksijen bulabilmek için başka hia verrucosa (küflü=yengeç), Rapana venosa (salyankaynaklara yönelirler. Örneğin deniz suyunda bolca bugoz), Palaemon elegans (karides), Carcinus aestuarii lunan sülfattaki oksijeni kullanırlar. Oksijen sülfattan ay(yengeç), Mytilus galloprovincialis (midye) ve balıklarrıldığında çürük yumurta gibi kokan öldürücü bir gaz dan Alosa bulgarica (tirsi), Trachurus trachurus (istavolan hidrojen sülfit kalır. Bu yüzden Karadeniz’in 180 rit), Mullus barbatus (barbun), Merlangius merlagius eum den daha derin kısmı özelleşmiş bakteriler dışında ölü xinus (mezgit), Engraulis encrasicolus (hamsi), Belone durumdadır. Irmaklar tarafından taşınan her kirletici kebelone (zargana), Pomatomus saltatris (lüfer)’dir. sin olarak zararlı değildir. Karadeniz’de gübrelerden, deElde edilen sonuçlara bakıldığında bulunan ağır meterjanlardan ve lağımdan kaynaklanan nütrient artışı tal düzeyleri diğer denizlerimizde yapılan çalışmalarla başlangıçta bu denizin verimliliğini arttırmış ve hamsi ve uluslararası kuruluşların vermiş olduğu değerlerle gibi bazı balık türlerinin gelişimini etkilemiş olabilmekkarşılaştırıldığında Sinop yarımadasından örneklenen tedir. Ancak bunların deniz ekosistemi içindeki değişik tüm organizmalardaki değerlerin daha düşük olduğu göbitki ve hayvan türleri arasındaki duyarlı dengeyi değişyılında balıkçılığı besleyen 23 türden bugün yalnızca 5’inin önemli miktarlarda avlandığı ve bazı türlerin tamamen ortadan kalktığı aynı raporda bildirilmiştir. Karadeniz çok dar bir eşikle (İstanbul Boğazı) Marmara’ya açılan dünyanın tipik iç denizlerinden biridir. Bu nedenle su sirkülasyonu oldukça azdır. Böylesine durağan bir su yapısına sahip Karadeniz’e kıyısı olan başta Türkiye, Rusya, Ukrayna, Bulgaristan, Romanya, Gürcistan gibi ülkeler hem evsel hem de endüstriyel atıklarının önemli miktarları buraya boşaltılmaktadır. Bu ülkeler bir önlem almadığı sürece Karadeniz yakın bir gelecekte çöp yığını haline gelecektir. Yine Karadeniz’de kıyısı olan ülkelerin bu kıyılarda yaşayan yaklaşık 10.385.000 insanın oluşturduğu kanalizasyon atıklarının yılda yaklaşık 571.175.000 m olduğu tespit edilmiştir. Sadece bu ülkeler değil tüm Avrupa ülkeleri de konuya sahiplenmelidirler. Çünkü tüm Avrupa’yı dolaşarak gelen Tuna nehri gibi birçok nehrin suyu Karadeniz’e boşalmaktadır. Don, Dinyeper, Dinyester, Volga, Kuban gibi nehirler her yıl Karadeniz’e yaklaşık 300 km den fazla suyu boşaltmaktadırlar ve bu su beraberinde yaklaşık 2 milyar ton erozyonik maddeyi de beraberinde ge 8
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear