26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Mehmet SEZER Tarım Teknikeri Kültür balıkçılığının çevreyi kirlettiği savlarına karşı geliştirilen tez: Ü lkemizde ilk kültür balıkçılığı faaliyetleri 1960’lı yıllarda o zamanki adıyla Devlet Üretme Çiftlikleri bünyesinde, örnek olması amacıyla başlamıştır. O yıllardaki işletmeler, kar amacı gütmedikleri için, genelde enerji kullanarak çalışmaktaydılar. 1970’li yıllarda, kültür balıkçılığı yapmak isteyen kooperatiflere, Köyişleri ve Kooperatifler Bakanlığı’nca proje ve düşük faizli kredi sağlanmasına rağmen çok büyük bir gelişme sağlanamamıştır. 1970 yılında, Tarım Bakanlığı bünyesinde Su Ürünleri Genel Müdürlüğü’nün kurulması ve 1380 Sayılı Su Ürünler Kanunu’nun çıkarılması, kültür balıkçılığının gelişmesinde önemli rol oynamıştır. Yasanın çıkarılması sadece kültür balıkçılığı bakımından değil, o zamana kadar su rezervuarlarımızdaki balık populasyonunu vahşice azaltan, avcılık sektörüne de bir düzen getirme yolunda bir adım olmuştur. Su Ürünleri Genel Müdürlüğü’nün kurulmasının ardından, su potansiyeli daha fazla olan Antalya gibi bölge merkezlerinde, Su Ürünleri Araştırma Enstitüleri ve Üretme İstasyonları kurulmuştur. 1990’larda ise deniz kültür balıkçılığının önemine istinaden, Trabzon ve AntalyaDemreBeymelek Su Ürünleri Deniz Araştırma ve Üretme İstasyonları kurulmuştur. 1980’lerin ilk yıllarına kadar ülkemizde çok az ve iptidai özel sektör işletmeleri varken, bu tarihten itibaren, önce Trakya bölgesi ile Antalya, daha sonra Muğla illerinde Alabalık İşletmeleri, Konya ve Afyon bölgelerinde Aynalı Sazan İşletmeleri kurulmaya başlamıştır. Ülkemizin yıllık kültür balıkçılığı üretimi, 1989 yılında 4.354 ton iken 2000 yılında 79.031 tona ulaşmıştır. 2007 yılı üretiminin ise 150.000 tona ulaşması beklenmektedir. Türkiye’de balıkçılık konusu daha yeni yeni sektör olmaya başlamıştır. Halkımızın büyük bir bölümünde balık tüketme alışkanlığı olmayıp, su ürünleri tüketimi hala lüks olarak görülmektedir. Türkiye’de kişi başına yıllık su ürünleri tüketimi ortalaması 8,3 kg.dır. Halbuki dünya ortalaması 15 kg, Avrupa Birliği Ortalaması 23 kg iken komşumuz Yunanistan’da bu ortalama 25,1 kg. dır. Dünyada su ürünleri istihsal ve üretiminde ilk sırayı Çin ve Japonya alırken, Türkiye 33. sıradadır. Üç tarafının denizlerle çevrili olmasıyla öğündüğümüz ülkemiz için bu durum üzüntü vericidir. Ancak Akdeniz, barındırdığı su ürünleri türleri bakımından zengin, ancak populasyon bakımından fakir bir denizdir. Yapılan araştırmalar sonucunda, bir taraftan sanayi, turizm ve evsel atık kirlilikleri, bir yandan da katil yosun tehdidi altında olan Akdeniz’de su ürünleri populasyonu giderek daha çok tehdit altına girmektedir. Karada ise, baraj, göl ve göletlerimiz, küresel ısınmanın etkisiyle birer birer ya kurumakta, ya da su ürünleri yaşama ortamı yok olmaktadır. İçsu ürünleri istihsalimizin her yıl düşmesinin yanı sıra, Akşehir Gölü’nün kuruması, bunun en güzel göstergesidir. 1980’li yıllarda ülkemiz önemli bir kerevit (tatlı su istakozu) ihracatçısı iken, günümüzde kerevitin adı bile geçmemektedir. Kültür balıkçılığının dünyadaki geçmişine bakılacak olursa, ilk olarak Sazan, Çinliler tarafından kültüre alınarak aynalı sazan üretimine başlanmıştır. 250 yıl önce ise A.B.D. Alabalığı kültüre almış olup, gökkuşağı alabalığı ülkemizde de üretilmektedir. Dünya deniz ve okyanuslarının çevresel tehditler altında olması nedeniyle, kültür balıkçılığı üretimi insanlığın geleceğinde, önemli bir gıda olmaya da adaydır. Denizlerde su ürünleri populasyonu giderek azalmakta olup, kültür balıkçılığı üretimi, hem bu açığı kapatmakta, hem de denizler ve iç sulardaki su ürünleri populasyonunun korunmasına yardımcı olarak, çevresel dengeyi de desteklemektedir. Antalya’da kültür balıkçığı faaliyetleri, 1973 yılında mülga Köyişleri ve Kooperatifler Bakanlığı’nca finanse edilen, Kumluca İlçesi, Altınyaka Köyü’ndeki 5 ton/yıl kapasiteli Altınyaka Köy Kalkınma Kooperatifi’ne ait halen faal olan, Alabalık Üretim tesisi ile başlamıştır. 1982 yılında kurulan Su Ürünleri Müdürlüğü’nün gayretleriyle, halen faaliyetini sürdüren Merkez İlçe Akdamlar Köyü’nde ve Finike İlçesi, Arif Köyü’ndeki Alabalık tesisleri iptidai şartlarda üretime başlamıştır. Su Ürünleri Müdürlüğü bünyesinde Kepez Su Ürünleri Araştırma ve Üretim İstasyonu’nun da inşaatı da aynı döneme rastlamaktadır. Halen tam faal olan istasyonda üretilen Aynalı Sazan yavruları, KKTC de dahil, iç su rezervuarlarının Balık, ekolojinin sigortasıdır balıklandırılmasının yanında, üreticilerin yavru ihtiyacının da büyük bölümünü karşılamaktadır. İstasyonun KemerUlupınar tesislerinde ise Alabalık yavru üretimi yapılmakta ve yetiştiricilik tesislerinin yavru ihtiyaçları karşılanmaktadır. 1984’te ise Tarım ve Orman Bakanlığı’nda yapılan reorganizasyonla, Su Ürünleri Genel Müdürlüğü lağvedilmiş; Su Ürünleri Daire Başkanlıkları seviyesine indirilmiş; taşra kuruluşlarının elemanları da, yeni kurulan Tarım İl Müdürlükleri emrine verilmiştir. Bundan sonra illerde kültür balıkçılığı faaliyetleri İl Müdürlüklerindeki, Proje ve İstatistik Şube Müdürlükleri içindeki su ürünleri birimlerinde yürütülmüştür. Ancak bir çok ilimizde böyle bir birim dahi bulunmamaktadır. Antalya’nın şanslı yanı, o zamanki üretme istasyonundaki proje biriminin komple İl Müdürlüğüne verilmiş olmasıdır. Mevcut ekibin gayretleriyle, kültür balıkçılığı tesisi kurmak isteyen vatandaşlara, teknik yardım hızla sağlanmış ve projeleri uzun süre kurumda ücretsiz olarak yapılmıştır. 2004 yılına kadar da aynı hizmet cüzi ücret karşılığı, Türkiye’de sadece Antalya Tarım İl Müdürlüğü’nce verilmeye de Kültür balıkçılığı vam edilmiştir. Yaklaşık 20 yıllık engellerle karşı sürede Antalya İlindeki Alabalık karşıya... Üretim Tesisi sayısı 95 e, ÇipuraLevrek Yetiştiricilik Tesisi sayısı 5 e, Orkinos Yetiştiricilik Tesisi sayısı ise 4 e çıkmıştır. 1983 yılında 1 kg Alabalık fiyatı, 3 kg kırmızı ete karşılık verirken; üretimin hızla artması nedeniyle halen 1 kg alabalık fiyatı 46 YTL iken kırmızı etin ortalama fiyatı 1115 YTL ’dir. Geçen zaman zarfında özellikle büyük kentlerimizde balık yeme alışkanlığı oluşmuştur. Bir çok aile haftada bir veya iki kez balık tüketmektedirler. Alabalık yetiştiricilik tesisleri Tarım Bakanlığı’nca verilen kg başına 0,85 YKr. destekle ayakta kalma savaşı vermektedirler. 2000 yılında 1 kg yem 0,80 YKr. İken 2007 yılında 1,80 YKr. olmasına rağmen; 6,00 YTL olan balık fiyatı, 46 YTL. dir. Kültür balıkçılığı sektörü ülkemizde hızla ve düzenli bir şekilde gelişirken bir çok sorun ve engelle de karşılaşmaktadırlar. En önemli engel ise, kamuoyunun "kültür balıkçılığı tesislerinin çevreyi kirlettikleri" yönündeki son derece yanlış şekilde yönlendirilmesidir. Kültür balıkçılığı tesisleri Tarım İl Müdürlüklerinin yanı sıra başta Çevre Bakanlığı olmak üzere bir çok kurumca denetlenmekte, tesislerden alınan alık örnekleri rezidü laboratuvarlarında incelenmekte; karadaki tesislerin atıksuları ile denizdeki kafeslerden alınan su örnekleri periyodik olarak laboratuvar incelemesine tabi tutulmaktadır. Bu denetlemeler hem çevre kirliliği, hem de balığın tüketicisi olan halk sağlığını korumak amacıyla yapılmaktadır. Ayrıca üniversitelerimizin denizdeki tesislerde yaptıkları araştırma sonuçlarından, tesislerin çevreyi kirletmediği gibi denizdeki biyolojik ortamı zenginleştirdikleri sonucuna varılmıştır. Aslında, tesislerin çevreyi kirletmediğini anlamak için bilim adamı olmaya gerek de yoktur. Dünyada çevre kirliliğine en hassas canlılar su ürünleridir. Şayet tesisler çevre kirliliği yaratsalardı, bundan ilk etkilenen ve ölen balıklar olurdu. Bugün dünyadaki bir çok sanayi tesisi, çevreyi kirletmediklerini kanıtlamak için, tesisin atık sularında balık yetiştiğini göstermektedirler. Bu bilgiler ışığında "Balık ekolojinin sigortasıdır" dersek hiç de yanlış olmaz. Bu yanlış bilgilendirmenin kasıtlı olduğunu düşünmek de mümkündür. Ülkemizde fazla önemsenmeyen balıkçılık konusu, bir çok ülke için stratejik önem arz etmektedir. 1985’te Fransa ile İtalya arasında lakerda avcılığı yüzünden kriz yaşanmıştır. Ülkemizde ilk deniz kültür balıkçılığı faaliyetleri 1988 yılında ağ kafeslerde çipuralevrek üretimi ile başlamasına rağmen, turizmi olumsuz etkileyeceği gerekçe gösterilerek engellenmiştir. Bu engelleme olmasaydı, Antalya’nın ÇipuraLevrek üretimi 3 bin ton civarında olacakken, şimdi mevcut 5 adet tesisteki üretim 250 ton civarındadır. Halbuki komşumuz Yunanistan, 1992 yılında başladığı, Çipura üretim faaliyetini geliştirerek, Çipura ihracatında dünyada ilk sıraya yerleşmiş olup; bu ihracattan elde ettiği dış gelir turizm gelirlerine yakındır. Bir turizm devi olan Yunanistan’da kapalı koylardaki Çipura tesisleri ile beş yıldızlı otel ve tatil köyleri arasındaki mesafe 500 m. civarındadır. Otellerde kalan turistlere de , Çipura tesislerini ücret karşılığı gezme olanağı tanınmaktadır. Yine bir turizm devi olan İspanya’nın Cartagena bölgesindeki Orkinos yetiştiricilik tesislerine turistik geziler düzenlenmektedir. 2002 yılında ise ülkemizdeki ilk orkinos tesisi, KemerAkyarlar açıklarında kurulmuş bulunmaktadır. Bunu, 20032004 yıllarında Gazipaşa’nın 10 mil doğusundaki 3 adet tesisin kurulması izlemiştir. Dört adet tesisin yıllık üretim kapasitesi 5.000 tondur. Ancak çeşitli nedenlerle tam kapasiteye ulaşmaları engellenmektedir. Burada kamuoyunun yanlış yönlendirilmeleri yine devreye girmektedir. Gazipaşa Belediyesi’ne ait vahşi çöplük denizi hızla kirletirken, imar dışı ve arıtma tesisi olmayan otel ve tatil siteleri hızla yapılırken, ilçeye 10 mil uzaklıktaki tesislere karşı büyük bir önyargı ve adeta düşmanca yaklaşılmaktadır. Halbuki orkinos yetiştiricilik tesislerinde hiçbir kimyasal madde kullanılmadığı gibi, Orkinoslar balıkla beslenmektedir. Tesislerde yem olarak kullanılan balıklar, halen ithal edilmekte olup; Antalya ilinde yaz aylarında denizden avlanarak satılamayıp imha edilen balıkların değerlendirilmesi için iyi bir fırsat yaratmaktadırlar. Mavi Yüzgeçli Orkinos olarak adlandırılan tür, kısa adı ICCAT olan örgüt tarafında ülkeler verilen kotalar çerçevesinde yetiştirilmekte ve ihracına izin verilmektedir. Ülkemiz, ICCAT üyesi olmadığından yıllık 1.200 ton civarında bir kota alabilmektedir. Halbuki üye olan İspanya’nı kotası 20.000 ton civarındadır. Ülkemizdeki tesisler ise Orkinos yetiştiriciliği yapmayan Libya, Cezayir ve Fas gibi ülkelerin kotalarını ücret karşılığı kullanarak ihracat yapabilmektedirler. Tesislerde yetiştirilen Orkinosların tamamı, ortalama 2265 USD arasında bir fiyatla ihraç edilmektedir. Tesiste 68 ay beslemeye alınarak yetiştirilen balıklar; KasımAralık aylarında hasat edilerek, Japonya’dan gelen soğuk depolu gemilere teslim edilerek ihraç edilmektedir. Kültür balıkçılığı tesislerin bir önemli sorunu da Antalya İl Özel İdaresi’nce alına su ve deniz alanı kiralarının çok yüksek oluşudur. Çevre illerle kıyaslandığında, Antalya ilindeki tesisler, diğer illerdeki tesislerin 1012 katı kira ödemektedirler. Örneğin Muğla ilinde 1.000 lt/sn su kullanan bir tesis 2.000 YTL kira öderken, AntalyaAlanya’daki 30 lt/sn kullanan bir tesis 5.000 YTL ; KemerUlupınar’daki 60 lt/sn su kullanan bir tesis 7.500 YTL kira ödemektedir. Ülkemizde ve Antalya ilinde yeni yeni sektör haline gelmeye başlayan, kültür balıkçılığı tesislerinin daha da çoğalması, ülkemiz protein açığının kapanmasının yanı sıra, tamamı kayıt altında olan işletmelerin ödedikleri vergiler ve istihdama yaptıkları katkıların önemi daha da artmaktadır. Bu arada, balığın besin değeri ve insan sağlığındaki olumlu etkileri de çok önemlidir. 1380 Sayılı Su Ürünleri Kanunu’nun 13. maddesi gereğince su ürünleri kültür balıkçılığı tesisi kurmak, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’nın iznine tabii olup, bu izin de (ilgili bir çok kurumun izninden sonra) hazırlanacak projenin onayı ile verilmektedir. Bu nedenle, Kültür Balıkçılığı tesisi kurmak isteyen şahıs ve şirketlerin, tesis kuracakları su ve arazinin bulunduğu ilin, Tarım İl Müdürlüğü’ne mevcut form dilekçe ile başvurmaları gerekmektedir. 15
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear