26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Uğur BAZAN Veteriner Hekim lkemizde her yıl artan bir işsiz sıkıntısıyla karşı karşıyayız. Tamamı kayıtlı olmadığı için tam olarak tespit edilemese de işsizlik oranı yüzde 10 civarında görünüyor. Bu oran hükümetin bu politikalarıyla hiçte azalacakmış gibi durmuyor. Bu gün ülkemizde kırsal nüfus ortalama yüzde 30 ila 40 arasındadır. Bazı illerde ve bölgelerde bu oran yüzde 70’lere kadar çıkmaktadır. Bu kırsal kesimin büyük çoğunluğu geçimini hayvancılıkla sağlamaktadır. Bu gün hayvancılıkta ve dolayısıyla tarımda uygulanan yanlış politikalar sonucunda Türkiye’deki bu kırsal kesimlerin zamanla bu işsizler ordusuna katılacağı ve katılmakta olduğu da bir gerçektir. Görüyoruz; özellikle mevcut hükümet, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı son dönem süt ve et üreten çiftliklerinin kurulmasında ve işletilmesinde sermaye sahiplerine çok büyük destekler vermiştir. Bunu da dayandırdığı en önemli gerekçesi kaliteli ve temiz süt üretimini arttırmaktı. Fakat bu gün ülkemizde süt ve et üretiminde açık yok hatta fazla vardır. Köylerde ya da küçük işletmelerde üretilen sütlerin bir çoğunda bakteri oranı ve zoonoz hastalık riskinin yüksek olduğunu da hepimiz biliyoruz. Bunun sorumlusu olarak da köylüyü görmek büyük gaftır. Yıllardır Bakanlık içindeki teşkilatlanma ve veteriner hekim noksanlığı, projeyi uygulayan ya da üreten kişilerin ekonomik olanaksızlıklarla ve gereksiz siyasi çatışmalarla karşı karşıya kalması sonucunda oluşan başarısızlıklar hep küçük üretici olan köylülere mal edildi. Kağıt üzerinde oluşturulan kooperatiflerle bir dolu içi boş projeyle, bazı tüccarları zengin etmek ve oy toplamak uğruna ülke sermayesi heba edildi. Şimdi de farklısı yapılmıyor, zamanında bilerek yapılan yanlışlarla ve yine bilerek atıl bırakılan haralar ve üretme çiftlikleriyle yapay olarak oluşturulan bahaneler sonucunda şimdi yapılan özelleştirmeler, sermayeye verilen desteklere zemin hazırlandı. Küçük üreticiye ve üretici köylüye verilen desteklerse bir çok damızlık birliği ya da benzeri kuruluşların yönetimlerince gerçek sahipleri olan köylülere ulaşamadan tüccar zihniyetinde insanlar tarafından başka kaynaklara aktarılmaktadır. Büyük sermaye gruplarına açtırılan epey hayvan sayısına sahip çiftliklerin sayısı her geçen gün artmaktadır. Damızlık düve için kapıların açılmasının asıl maksadı da budur. Kaliteli süt üreteyim, muhatap olacağım patron sayısını azaltıp başım daha az ağrısın diye bu kadar kolaycı politika üretilir mi hiç? Ü Büyük çiftlikler işsizliği artıracak Bunun adı politika değil tam bir politikasızlıktır çünkü bir yeri yapayım derken başka bir yere daha fazla hasar vermenin kamu yararına yapılan politikayla ne gibi bir ilgisi olabilir? Sonuçta her yeni açılan büyük çiftliğin; ülkemizin yüzde 40’a yakını bu sektörden beslenirken bir köyü olduğu gibi aç bıraktığını unutmak büyük bir gaftır. Sonuçta ülkemizde süt üretimi yeter düzeydedir. Önemli olan kaliteyi arttırmaktır. Fakat kaliteli süt içelim derken, daha aç, daha işsiz, daha suça yatkın bir toplum yaratmayı nasıl oluyor da göze alabiliyoruz. İçemeyeceğimiz kaliteli bir sütün bizlere faydasını sorgulamak gerekir, çünkü eğer yeni açılan büyük süt ve et çiftliklerinde hayvan sayısına bir üst sınır getirmezsek ve küçük üreticiyi kalkındıracak projeler üretemez, Bakanlığı veteriner hizmetleri yönünden yeniden yapılandıracak bağımsız bir teşkilata kavuşturamazsak vay halimize! Çünkü bu gün kayıtlı olarak yüzde 10’larda olan işsizliğin yüzde 25’lere çıkmasını ve bunun sonucunda ülkenin daha büyük bir kaosa doğru sürüklenmesini engelleyemeyiz. Bu gün hayvancılık sektörüne yatırım yapmak isteyen sermayedarlara sahip olabilecekleri çiftlikler de hayvan sayısına sınırlama getirmek gerekliliği büyük önem taşımaktadır, bu çılgınlığa dur denmezse bizi hiçte iyi bir son beklememektedir. Başka ülkelere, ne zaman süt, ne zaman et satarsak, bu noktadan sonra bu üst sınırı tekrar değerlendirmeye almak tabii ki gerekecektir. Bu soruna bir çözüm bulunamazsa, ülkenin önündeki en büyük sorunlardan biri olan köyden kente göçü engellemekte bir hayal olarak kalacaktır. Sırf Avrupa ya da Amerika istiyor diye acımasız bir sistemi buraya entegre etmenin bizi sadece dışarıya daha çok bağlayacağını görmemiz gereklidir. Çünkü büyük işletmelerin sayısı ne kadar artarsa bunları tek elde toplayıp satın almakta Avrupalı ve Amerikalı sermayeler için daha kolay olacaktır. Eğer sistemimiz liberal ekonomiyse şimdiden buradaki haksız rekabeti görmemiz ve ilgili makamların bunu engellenmesi kamu yararına olacaktır. Haksız rekabeti teşvik edenin bakanlık olduğu da açıktır. Bugün Rusya’ da dahil olmak üzere bir çok Avrupa ülkesi kendilerinin güvenliği ve sağlığı için en önemli gördükleri sektörleri yabancı sermayelerin alımına kapadılar. Bizdeyse bir özelleştirmedir aldı başını gidiyor. "Parayı verene babalar gibi satarım". Diyebilen bir Maliye Bakanının bu bakış açısı, "Gafletinden midir, dalaletinden midir yoksa hıyanetinden midir?".Evet daha kaliteli gıdalar tüketeceğiz ama tüketme ve üretme gücümüzü kaybetmeden bunu yapacağız... Globalleşme adına ülkedeki sektörleri birkaç çuvala tıkıştırıp pazarlama mantığının bizim ekonomimiz de ya da ülke yönetimimiz de bir yeri olamaz. Bu ülke de cebinde parası hazır olanlar için bütün Avrupa ülkelerinin kapısı açık olabilir, buna mı güveniliyor acaba!.. Fakat basiretsiz politikalarla; işsiz, aç ve suça meyilli bıraktığımız ve bu gidişle bırakmaya devam edeceğimiz, bizim vatandaşlarımız için bu ülkeden başka çıkış, başka kaçış tercih edilmeyecektir, olmayacaktır, yoktur. Bütün olgular ve sonuçlar hesaplanmadan üretilen ve taklit edilen politikaların güdük kalacağını artık bilmek zorundayız. Kendimizin faydasına olan çözümlerin yine kendimizden çıkacağını unutmayalım yeter! Ama her sese her çözüme kulak kabartmak için her zemine tartışmaları taşımanın ve iyi niyetle, kompleksiz doğru değerlendirmenin en çok yine bize faydası vardır.Artık kulakları sadece kendi dediklerini ve amirlerinin (!) dediklerini duyabilen yönetici kadrolarının bu ülkeye hiç faydası yoktur. Bu ülke konuşuyor artık, kulağınızı bu ülkenin kalbine, vicdanına koyun! sektörlere teklif götürdük ancak şu ana kadar olumlu bir sonuç alamadık'' diye konuştu. Erdoğan, Erzurum'un büyükbaş hayvan varlığının göz önünde bulundurularak veteriner hekimlerin mutlaka bölgede ikame ettirilmesi gerektiğini anlatarak, bu konuyu ilgili makamlara da ilettiklerini ve sıkıntının çözümü konusunda gerekli girişimleri yapmaya çalıştıklarını bildirdi.Erdoğan, Tarım İl Müdürlüğü olarak, gerek süt ve gerek et üretiminde 2000 yılına göre ciddi bir artışı sağlamayı başardıklarını belirterek, ''Her türlü olumsuzluğa rağmen et ve süt üretiminde başarıyı sağladık'' dedi.Et üretiminin 2000 yılından bugüne, yüzde 144, süt üretiminin ise yüzde 56 oranında arttığını belirten Erdoğan, şöyle devam etti:''Bu durumun nedenlerinin başında uyguladığımız eğitim çalışmalarının olumlu sonuç vermesi geliyor. Ayrıca, hayvanlarımızın daha iyi beslenmesi, kültür melezi oranının yükseltilmesi ve çiftçilerimizin hayvancılık konusunda bilinçlenmesi de diğer önemli nedenler arasında yer almakta. İmkanlar ölçüsünde en iyi hizmeti yapmaya çalışıyoruz.'' Erzurum’a veteriner gerek ERZURUM (A.A) Büyükbaş hayvan varlığında 535 binle Türkiye'de ilk sırada yer alan Erzurum'da, en önemli sıkıntıyı veteriner hekim ihtiyacı oluşturuyor. Bölgede, 34 kamu, 53 özel sektör olmak üzere toplam 87 veteriner hekim görev yaparken, bir veterinere 6 bin 150 büyükbaş hayvan düşüyor. Coğrafyanın genişliği, iklim koşulları ve bölgedeki işin zorluk seviyesi, veteriner hekimlerin bölgeyi tercih etmeme nedenlerinin başında yer alıyor. Tarım İl Müdürü Bektaş Erdoğan, yüz ölçümü bakımından Türkiye'nin 4. büyük ili olan Erzurum'un büyükbaş hayvan varlığında, 535 binle ilk sırada yer aldığını belirtti.Erdoğan, özellikle son yıllarda Türkiye genelinde başlatılan suni tohumlama çalışmaları sonrasında veteriner hekimlere olan ihtiyacın arttığını anlatarak, şöyle konuştu: ''Suni tohumlama çalışmaları sonrasında bölgemizde veteriner hekime ihtiyaç duyulmuştur. Diğer illerden farklı olarak suni tohumlama çalışmalarında, Valiliğimiz ve Atatürk Üniversitesi ile ortaklaşa farklı bir program uyguluyoruz. Şu anda kamuda 34, özel sektörde ise 53 veteriner hekimle hizmet vermekteyiz. Bu sayı özel sektörde en az 150 olmalıdır. Kamuda da tayin olan hekimlerimizin yerine yeni atamalar yapılmalıdır. Elimizdeki imkanlarla çiftçimize en iyi hizmeti sunmaya çalışıyoruz.''Erdoğan, veteriner hekimlere duyulan ihtiyacın suni tohumlama çalışmalarıyla sınırlandırılmaması gerektiğinin altını çizerken, veteriner hekimlere hayvan sağlığı, küpeleme, aşılama ve hayvan sevkleri gibi konularda da ihtiyaç duyulduğu ifade etti. Küpeleme çalışmalarını özel birliklere verdiklerini belirten Erdoğan, ''Aşılama çalışmaları konusunda da özel 27
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear