26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Balık çiftliklerine iyimser de yaklaşılabilir Doç. Dr. Okan AKYOL Ege Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi S n zamanlarda balık çiftliklerine karşı yürütülen olumsuz kampanyalar, basında çok sık yer almaya başlamıştır. Protestoların ana sebebinin ise deniz kirliliği odaklı olduğu açık bir şekilde anlaşılmaktadır. Acaba çiftlikler denizi kirletiyor mu? Şüphesiz… İnsan yerleşim ve faaliyetinin yer aldığı her yer az veya çok kirlenir. Önemli olan bunun eşik değerleri aşmaması ve kontrol altında tutulabilir olmasıdır. Hatta en iyisi, mümkünse doğada hiçbir faaliyetin olmamasıdır. Çiftlikler konusunda en büyük tepkiyi başta turizmciler, sonra ikinci konut sahipleri yaratmaktadırlar. Diğer taraftan, acaba turizm çevreyi ne ölçüde kirletmektedir? Can Dündar’ın "Uzaklar" kitabından bahisle, senede 12 milyon turist ağırlayan Venedik, bu turistler çekildiğinde geride öyle büyük hasar ve çöp bırakmaktaydı ki, sadece o çöplerin toplanması için yılda 10 milyon dolardan daha fazla masraf yapmak zorunda kalan Venedik Belediyesi, bölgeyi turizme kapatmayı bile tartışmaya açmak zorunda kalmıştı. Yine adı Darwin’le özdeşleşen Galapagos Adaları’na giden turist sayısı son yıllarda 145 bini aşınca ve bu eşsiz doğal habitatta kirlenmeye bağlı tahribat baş gösterince, geçtiğimiz ay (Haziran 2007) dünya mirasına alınan adalara turizm sınırlaması getirilmek zorunda kalınmıştır. Bu iki örnek bile, turizmin çevre kirliliği konusunda çok da masum olmadığının bir göstergesidir. Tüm kıyı ve körfezleri gittikçe istila eden ikinci konutlara gelirsek, yılda sadece birkaç ay oturulmak üzere doğayı katledercesine kurulan ve 3621 sayılı Kıyı Kanunu’nu hiçe sayarcasına denizin kıyı kenar çizgisine kadar uzanan duvarlarıyla bu yazlık siteler, evsel atıklarını ne yapmaktadır? Bu sorunun cevabı, 4 Ekim 2006 tarihli Cumhuriyet gazetesinin son sayfa haberinden örneklenebilir; ODTÜ Deniz Bilimleri Enstitüsü araştırma sonuçlarına dayandırılan yazıda, Mersin kıyılarının ve deniz ekosisteminin ikinci konut sitelerince nasıl tahrip edildiğine dikkat çekiliyordu. Dünya sürekli artan nüfusuna koşut, artan protein ihtiyacını sağlamada denizlere ve balığa muhtaçtır. Avcılık yoluyla üretim ise, eşik değer kabul edilen 100 milyon tonu artık aşamamaktadır. Dahası bu üretim düşüş eğiliminde olduğundan, yetiştiricilik yoluyla desteklenmek zorundadır. Dünya yetiştiricilik üretimi ise günümüzde 60 milyon tonu aşmış durumdadır ve bunun parasal karşılığı 70 milyar doların üzerindedir. Dünya turizm gelirlerinin ancak yüzde 11’i kadar getirisi olan yetiştiricilik faaliyetleri için maddi kıyaslama yapmak da çok doğru bir yaklaşım olamaz. Zira insanlar turizm olmadan da yaşayabilir, ama gıdasız asla yaşayamazlar. Komşumuz Yunanistan yılda 100 bin tonu bulan yetiştiricilik faaliyeti gösterirken, en önemli turizm adalarından biri olan Simi’nin liman girişi bile turistleri ağ kafeslerle karşılarken; Akdeniz’in en önemli turizm ülkesi sayılan İspanya’nın üretimi 370 bin tonlara ulaşmışken, turizmcilerimizin henüz Yunanistan’ın üretimini bile yakalayamamış olan Türkiye’nin yetiştiricilik faaliyetlerini engelleme çabaları nasıl izah edilebilir? Kaldı ki, balık av yasak dönemi turizm sezonuna denk gelmektedir ve kültür balıkları bu anlamda turizmin balık ihtiyacını hem de oldukça ucuza karşılamaktadır. Yani, bu bir anlamda turizmi destekleyen bir yan sektör durumundadır. Ayrıca ülkemizin yetiştiricilik ve balıkçılık faaliyetlerinden sağladığı döviz (aynı zamanda yegâne hayvansal ihracat kaynağımızdır) ve istihdam katkısı turizmden daha önemsiz sayılabilir mi? Denizler hepimizindir. Elbette denizleri korumak her birey kadar ekmeğini denizden kazanan yetiştiriciler için de bir vazifedir. Mutlaka onlar da bu konunun farkındadırlar ve bindikleri dalı kesmek istemiyorlardır. Kullandıkları yemler (balık unu, soya unu, selüloz vb. ihtiva eden pelet yem veya taze balık) organiktir ve ancak fazlası, suda sadece bulanık bir görüntü oluşturabilmektedir. Ayrıca oldukça pahalı olan bu yemler, zaten ihtiyaçtan fazla verilip, heba edilmek de istenmez. Unutulmamalıdır ki, balık hepimiz için gereklidir ve Tarım Bakanlığı tarafından sürekli kalıntı kontrolü yapılan çiftlik balıkları oldukça sağlıklı, lezzetli ve ucuz birer protein kaynağıdırlar. Denizciliği çok fazla gelişememiş olan ülkemizin bari bu alanda ileri gidiyor olması engellenmemelidir. Dahası, büyük önder Atatürk, 1937 yılında hükümet programını açıklarken, denizciliğe verdiği önemi çok net bir biçimde şu sözleriyle ifade etmiştir: "… Denizcilik sadece ulaştırma işi değil, iktisadi iş olarak anlaşılacak ve tersaneler, gemiler, limanlar ve iskeleler inşa edilecek, deniz sporları kulüpleri kurulacak ve korunup geliştirilecektir. Çünkü toprakların ucu deniz olan bir ulusun sınırını, halkının kudret ve yeteneğinin hududu çizer. En uygun coğrafi konumda ve üç tarafı denizlerle çevrili olan Türkiye; endüstrisi, ticareti ve sporu ile en ileri bir denizci ulus yetiştirmek yeteneğindedir. Bu yetenekten yararlanmasını bilmeliyiz. Denizciliği Türk’ün büyük ulusal ülküsü olarak düşünmeli ve onu az zamanda başarmalıyız…" Çiftlikler kapatılıyor Özcan ÖZGÜR MUĞLADanıştay, Çevre ve Orman Bakanlığı'nın koşullarına uymayan balık çiftliklerinin taşınması yönündeki tebliğinin yürütmesini durdurdu. Ancak Çevre ve Orman Bakanlığı, çevreyi kirlettiği ve turizmi olumsuz etkilediği öne sürülen balık çiftliklerinin kapatılma işlemlerine başladı. Çiftlik sahipleri yer gösterilmesini bekliyor. Çevre ve Orman Bakanlığı, 24 Ocak tarihinde aldığı kararla deniz yüzeyinde balık çiftliği bulunan işletmeler için belirlenen yeni kriterlerin 13 Mayıs 2007 tarihine kadar yerine getirilmesini ve uygun yerlere taşınmalarını tebliğ etmiş, aksi taktirde kriterleri yerine getirmeyen 166 balık çiftliğinin kapatılacağını açıklamıştı. Kapatılmasına karar verilen 166 balık çiftliğinin büyük çoğunluğu Ege Bölgesi'nde yer alıyor. Bakan Osman Pepe, geçen yıl balık çiftliği sahiplerini uyarmış, "Makul bir süre tanırız, ama sonunda çiftlikleri kapatırız" demişti. Bu arada Bakanlık tarafından valiliklere gönderilen genelgede, kriterleri yerine getirmeyen çiftliklerin kapatılması için gereğinin yapılması istenirken, Muğla yöresinde bulunan 129 balık çiftliğinden 128'i için kapatma kararı çıkmıştı. Karara karşı açılan davada Danıştay 6. Dairesi, balık çiftlikleri ile ilgili düzenlemeyi getiren Çevre ve Orman Bakanlığı tebliğinin yürütmesini durdurmuştu. Muğla Kültür Balığı Yetiştiricileri Derneği Başkanı İhsan Bozan, tebliğ yürürlükteymiş gibi hareket ettiklerini belirterek ilgili bakanlığın yer göstermesi ile çiftlikleri taşıyacaklarını söyledi. Bozan, "Çevre Kanunu'nda değişiklik yapan kanun ve buna bağlı olarak çıkarılan tebliğin gereklerini yerine getirmek için İstanbul Üniversitesi ile bir anlaşma yapmıştık. Fiziki parametrelerin tespitini yaptık. 95 tanesi, üniversitenin raporuna göre parametrelere uygun değildi. Bakanlık daha sonra ölçümün adadan yapılması gerektiğini, ana karadan yapılmış ölçümlerin sayılmayacağını, bu sebepten işletmelerin geri kalan kısmının da kapanacağı yönünde görüş beyan etti. Biz de idari yargı yoluna başvurduk. Danıştay da tebliğin yürütülmesini durdurma kararı verdi. Ancak dava esas olarak incelenmekte" dedi. Muğla Valisi Lütfi Yiğenoğlu da, Türkiye denizlerinde bulunan 232 balık çiftliğinin 129'unun Muğla sahillerinde yer aldığını vurgulayarak,"İlimizden yılda 40 bin ton balık ihraç ediliyor. 9899 yıllarında balıkçılığın gelişmesi için plansız çalışma yapılmış. Şimdi ise daha uygun bir şekilde planlar yaparak bu sektörü geliştirmek için çaba sarf edeceğiz. Hukukun dışına çıkmadan elimizdeki hazineyi daha da büyütmek hedefimiz. Muğla’ya döviz girdisi sağlamak için balık çiftliklerine karşı değilim" dedi. 14
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear