26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Yılan balığı göç eylerken… Tahsin CEYLAN ir anın mutluluğunu yaşayabilmenin bedeli, yaşamınızın son bulmasına değer mi? Bence değer "o an" ruhunuza kaydedilmiş ve sizde kalan bir görüntü yaratabilmişse eğer… Poyraz’la yaşama günlük tutarken, bakanla görenin hatırasını kaydetmek üzere bu kez Azmakçayı’ndayız. Gökova’da denize dökülen Azmakçayındaki konuklarımız ise Anguilla anguilla. Daha önce Sevgili Bülent Gözcelioğlu tarafından Tübitak Bilim ve Teknik Dergisi için haber yapılan ancak, Türkiye denizlerinden ya da içsularından görüntüsü bulunmayan, bu yılan balığını görüntülemek ve yaşam serüvenine tanık olmak istedik. Hayvanlar aleminin bir bölümü bir dizi düzensiz ya da düzenli yer değiştirme etkinliğiyle bir bölgeden diğerine hareket eder. Böcekler, memeli hayvanlar, kuşlar ve balıkların zaman zaman göç ettikleri herkesçe bilinir. Göçün ortaya çıkmasında en önemli nedenlerin başında üreme, yavruların yetiştirilmesi, kış gelmeden önce bulunulan bölgeden uzaklaşma (özellikle kuşlar için), yaşam ortamındaki besin miktarında azalma, populasyonun artmasıyla birlikte yaşam alanının küçülmesi gibi nedenler öncelikli olmaktadır. Omurgalı hayvanlarda da, balıklar başta olmak üzere bir çok göçmen tür var. Bunların en ünlüsü Clupea harengus yani ringa balığı. Eşeysel olgunluğa ulaşan binlerce ringa, önce büyük sürüler oluşturur ve daha sonra yumurtlamak için denizlerin kıyı kısımlarına göç ederler. Bunlardan başka ton balıkları, uskumrular ve morina balıkları da sürüler halinde göç ederler. Ekolojinin egemen gücü olduğuna inanan ve hamile bir kadına zarar verebilmeyi ahlaki bulmayan, İnsanoğlu burada da ise fırsatı kaçırmaz. Üremek için bir araya gelen bu balıklar, büyük av gemileri ve gelişmiş sonarlarla ( sualtındaki cisimleri ses dalgaları yansıtarak saptayan aygıt ) izlenir ve kolayca avlanırlar. B etçildirler. Besinleriyse mikroskobik hayvanlardır ( zooplanktonlar ). Bu küçücük yavrular gündüz 300 – 600 metre derinliklerde bulunurken geceleyin yüzeye daha yakın 35 – 130 metre arasında bulunurlar. Su akıntılarını takip ederek kıyılara kadar ulaşan yavru yılanbalıkları nehir ağızlarına gelirler. Bu yolculuk 2 yıl kadar sürer ve yavrular Atlas Okyanusu’nu aşıp Avrupa kıyılarına ulaşırlar. Yılanbalığının bizim kıyılarımıza ulaşması ise neredeyse 3 yılı bulmaktadır. Nehre giren yılanbalıklarında beslenme alışkanlığı da değişir ve etçilden hepçile ( omnivor ) dönüş yaşanır. Ağırlıklı olarak küçük omurgasız hayvanlarla, belli bir boydan sonra da diğer balıklarla beslenirler. Büyümeleri yavaştır ve hayatlarının ilk 7 ile 10 yılı arasında büyürler. Sonra büyümeleri yavaşlar ve eşeysel olgunlaşma dönemi başlar. Erkekler nehir ağızlarında denize yakın kısımlarda kalırlarken, dişiler nehrin en üst kısımlarına kadar çıkarlar. Hayvanın bu özelliği, cinsiyetlerinin belirlenmesini sağlar. Susuz ortama karşı çok dayanıklı olan yılanbalıkları ve uzun süre su dışında kalabilirler. Çünkü bu eşeysel olarak tam olgunlaşıncaya kadar hiç beslenmediklerini ortaya koyar. Üreme alanındaki deniz derinliği 4 – 5 bin metredir. Yılanbalığı larvaları ise 400 – 500 metrede güneş ışınlarının son ulaştığı derinliklerde yakalanırlar. Yılanbalıklarının yumurtladıktan sonra öldükleri sanılıyor. Çünkü üreme bölgesinde canlı veya ölü bireylere rastlanmamaktadır. Sonuç olarak ülkemizde, bazen de yanı başımızdaki akarsuda yaşayan yılanbalıklarına bakarken bir kez daha düşünmekte yarar var. Bu hayvanlar Meksika körfezinde dünyaya gelirler, uzun bir yolculuktan sonra Avrupa kıyılarına ve sonunda bizim kıyılarımıza kadar ulaşırlar. Dişiler akarsuların kaynaklarına kadar çıkar, orada büyürler ve zamanı gelince kıyılarımızdan ayrılırlar. Bir bakıma konuklarımız sayılırlar. Çok uzun ve tehlikeli bir yolculuktan sonra hayatta kalmayı başarabilenler, doğdukları yere gelip yaşamlarında bir kez yapacakları işi yaparlar; yumurtlarlar ve ölürler. GÖÇ SIRASINDA YÖN BULMA Göç eden hayvanların yön bulmadaki yetenekleri bilim dünyasında pek çok araştırmaya konu olmuş ve birçok görüş ileri sürülmüş. Bunlardan en önemlilerinden biri göç sırasında dünyanın manyetik alanını kullandıkları görüşü. Bilindiği gibi, dünyamızın bir manyetik alanı bulunur. Bazı deniz memelileri, kuşlar, bazı balıklar, bazı böcekler, bazı mikroorganizmalarda bu manyetik alanı saptayabilen algılayıcılar var. Manyetoreseptör denen bu algılayıcıları sayesinde hayvanlar, uzun mesafeli göçte veya gezintilerinde yönlerini kolayca bulabiliyorlar. Ama bunun dışında kullandıkları referanslar da vardır. Yılanbalıklarının doğdukları yere geri dönüşleri, manyetoreseptörler ve suyun kimyasal yapısını tanımalarıyla açıklanmaktadır. Denizler de dahil olmak üzere, her suyun, hatta her bölgenin kendine özgü bir kimyasal yapısı olur. Rota bu kimyasal bileşime göre saptanır. Sargasso Dernizi’nde doğan canlılar, gelişme bölgelerine doğru göçerken suyun kimyasal yapısını belleklerine kaydederler. Gelişme dönemini tamamlayıp geriye dönerken de, belleklerinde kayıtlı olan yoldan üreme alanlarına geri dönerler. Buraya kadar her şey tamam. Peki aklımıza şöyle bir soru gelebilir; bu hayvanlar neden 5000 km’lik bir mesafeyi aşarak Avrupa kıyılarına veya 1000 km’lik bir mesafeyi aşarak Kuzey Amerika’ya gidip orada beslenip, büyüdükten sonra tekrar doğdukları yere dönüyorlar? Bu sorunun tam bir yanıtı olmamakla birlikte kabul edilen bir görüşe göre, dünyamızdaki kıtalar henüz birbirinden ayrılmamışken, yılanbalıkları yine bugün de üredikleri yerde ürüyorlardı. Sonra kıtalar ayrılamaya başladı. Yılanbalıkları üremelerine aynı yerde devam ettiler. Kıtalar arasındaki mesafeler başta bu kadar uzun değildi ve kara parçaları milyonlarca yıl sonra bugünkü durumuna geldi. Göç başta kısa mesafelerde yapılırken, kıtalar birbirinden ayrılıp uzaklaşınca göç mesafesi de arttı. Bu bölge, belki de onların yumurtlamak için en uygun koşulları ( suyun sıcaklığı, kimyasal yapısı, bölgenin jeomanyetik alanı gibi ) sağlayan bir bölge. Bu yüzden hayvan binlerce yıldır aynı bölgeye gelip yumurtlamakta. İşte Anguilla anguilla’nın yaşam öyküsü. Kırılgan dünyamızdaki ekolojik yaşamı gerçeğe kapanmış gözlerle değil, kayıp yaşamların ağırlığını hissetmeden gelecek kuşakların çocuklarını da düşünerek yarına taşımaya özen göstermeliyiz. Selam Olsun… İLK GÖÇ Avrupa ve Amerika yılanbalıklarının üreme yerleri Bermuda adaları ve Antiller arasında bulunan Sargasso Denizi’dir. Yılanbalıkları, Avrupa ve Kuzey Amerika kıtasından oldukça uzakta olan bu bölgede, mart ve nisan aylarında yaklaşık 300 – 500 metre derinlikte yumurta bırakırlar. İlkbahar başında yumurtadan çıkan larvalar defne yaprağına benzer ve bu yüzden bunlara Leptosefalus larvaları denir. Bu larvalar Gulf Stream ( Meksika körfezinden başlayıp Batı Avrupa kıyılarına kadar gelen sıcak su akıntısı ) akıntılarıyla Avrupa kıyılarına kadar göç ederler. Şimdiye kadar rastlanan en küçük larvalar 7 mm boyunda ve bunlara 75 – 300 metre derinliklerde rastlanıyor. Avrupa kıyılarına ulaşıncaya kadar 75 mm boya erişiyorlar. Bu arada katettikleri mesafe 5000 km kadar ( Amerika yılanbalığı için 1000 km). Bu canlılar kıyılara ulaşınca defne yaprağı şeklinden, yılanbalığını andırır bir şekle girmeye başlarlar. Vücut büyüklüğü ve ağırlıklarında bir azalma olur. Planktonları yakalamak için ağızlarında bulunan dişler kaybolur ve bu olay başkalaşım ( metamorfoz ) olarak adlandırılır. Yaşamlarına denizde başlayan bu canlılar, ilk dönemde planktonik ( hareketleri su akıntılarına bağımlı ) bir hayat sürerler. Bu aşamada hayvanlar, yağmurlardan sonra ıslak yerlerde, nemli çimenlerde kolaylıkla hareket edebilirler. Bu avantajları sayesinde bir nehirden başka bir nehre ( kısa mesafeli ) bile geçtikleri bilinmekte. 10 – 15 yaşına kadar tatlı sularda büyüyen sarı yılanbalıkları ikinci bir başkalaşım geçirirler. Zeytin yeşili ve sarımsı olan vücut renkleri değişir. Karın kısmı gümüşi, sırt kısmıysa daha koyu bir renk alır. Vücuttaki yağ oranı artmaya başlar ( toplam ağırlığının %40’ ı kadar ). Bu fazla yağlanma Sargasso Denizi’ ne yapacağı zorlu göçe dayanmasını sağlar. Göz çapı iki kat daha büyür. Bu sayede daha az riskli bir yolculuk yapar. İKİNCİ GÖÇ Bu göç yılanbalıklarının üremek için doğdukları yere olan göçtür. Gümüşi yılan balıkları sonbaharda, tatlı suyu terk ederek denize girdiklerinde eşeysel olgunlukları tam olarak tamamlamamıştır. Yaklaşık 18 ay sürecek bu uzun ve tehlikeli yolculukta tek amaç var: doğdukları yere ulaşıp üremek. Gümüşi yılanbalığının denizdeki yaşamı pek bilinmemekte. Denize girmeden önce nehir ağızlarında yakalanan bireylerde, sindirim organlarının işlevlerini yitirdiği biliniyor. Bu durum yılanbalıklarının, Sargossa Denizi’ndeki üreme alanına ulaşıncaya ve 24
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear