26 Haziran 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Fatih ÖZDEN Tarım Ekonomisti Tarım bekleneni veremiyor Dört dekarlık pamuk tarlasına sahip olan bir işletme, pamuk hasadını aile işgücü ile gerçekleştirebilir… politikaların sadece dünya gerçeklerine değil aynı zamanda ülke gerçeklerine de uygun olmasıdır. Söz gelimi AB’nin bugün için uygulamakta olduğu Ortak Tarım Politikası Avrupa’nın yüzlerce yılda geçirmiş olduğu evrime ve bugünkü tarımsal yapısına uygun olarak hazırlanmıştır. Türkiye tarımı ise AB ülkelerinin geçirmiş olduğu dönüşümü tamamlayamamıştır. Hal böyle olunca farklı tarımsal yapılara sahip olan ülkelerde uygulanacak politikaların da farklı olması gerekmektedir. Bu durumu şöyle bir benzetmeyle anlatabiliriz: Dört dekarlık pamuk tarlasına sahip olan bir işletme, pamuk hasadını aile işgücü ile gerçekleştirebilir, dışarıdan işgücü tutmak bu işletme için ekonomik değildir. Elli dekarlık pamuk tarlası olan biri ise dışarıdan işgücü tutarak hasadını yapar, onun için de makineli hasat ekonomik değildir. Ancak beş bin dekar pamuk tarlası sahibi için makineli hasat gayet akılcı olabilmektedir. Görüldüğü gibi farklı yapılardaki işletmelerde belli bir amaç (hasat) için farklı araçlar (aile işgücüyabancı işgücümekanizasyon) kullanılmaktadır. Oysa Avrupa ile tamamen farklı tarımsal yapılara sahip olan Türkiye’den Avrupa ile aynı politika araçlarını kullanması istenmektedir. Son yıllarda özellikle gelişmiş ülkelerde tarıma yapılan desteklerin kalktığı söylenmektedir. Bu söylem doğruyu yansıtmamaktadır. Gelişmiş ülkeler geçmiş yıllarda yaptıkları desteklerin sonucunda tarım sektörlerinde meydana gelen değişime uygun olarak bu desteklerin şeklini değiştirmektedir. Bugün için halen AB’nin bütçesinin yüzde 40’ı tarıma ayrılmaktadır. Türkiye’nin de tarım sektöründe gelişme sağlayabilmesi için tarıma gerekli desteği vermesi gerekmektedir. Tarıma yeterli desteğin verilmesi belli bir finansmanı gerektirmektedir. Bu finansman sorununun çözülebilmesi için çeşitli öneriler getirilebilir. Örneğin yüksek gelir ve katma değer getiren kuruluşlar tekrar kamulaştırılabilir. Ayrıca finansman sorununun aynı zamanda bir bölüşüm sorunu olduğu göz önünde tutularak bugüne kadar verimsiz alanlara yönlendirilen atıl kaynaklar tarım sektörüne kaydırılabilir. Bunun yanında IMF’ye verilen faiz dışı fazla taahhüdü de birçok yatırım için ciddi kaynak oluşturabilir. Buralardan gelmesi olası kaynaklar AB’nin Türkiye’ye tarım sektörü ve kırsal kalkınma için vaat ettiği kaynaklardan çok daha büyük bir meblağa ulaşabilir. Bu öneriler kimileri açısından çok radikal gelebilir. Ancak genelde Türkiye ekonomisini özelde de Türkiye tarımını düze çıkaracak önlemlerin radikal olması gerekmektedir. Bu tip kararlar alarak uygulamaya koyan ve başarılı olan ülkeler vardır. Tarım sektöründe tekrar arzu edilen gelişimin sağlanabilmesi için günün gerçeklerinden kopmayan ancak ulusal çıkarların ön planda tutulduğu politikalara ihtiyaç duyulmaktadır. İ nsanoğlu binlerce yıllık geçmişinde bilgisayarsız, internetsiz, telefonsuz, çamaşır makinesiz, otomobilsiz, uzun yıllar geçirmesine karşılık gıdasız geçirdiği hiçbir yıllarda başlıca hammaddesi olan pamuğu ithal dönem olmamıştır. Bütün canlılar gibi etmeye başladığı düşünülürse tarımın sanayi insanların da yaşayabilmeleri için birinci koşul sektörüne katkısında da önemli sorunların beslenebilmeleridir. Bu açıdan bakıldığında gıda ve yaşandığı söylenebilir. Türkiye 1996 yılında bu gıdaların elde edilme sürecini kapsayan tarım yaklaşık 167 bin tonluk pamuk ithalatı karşılığında insanlık için yaşamsal bir faaliyet olarak karşımıza 300 milyon dolar öderken 2006 yılında ithal ettiği çıkmaktadır. pamuk miktarı 738 bin tona ödediği döviz ise 948 Söz konusu yaşamsallık aynı zamanda ülkeler milyon dolara çıkmıştır (http://comtrade.un.org/). için de geçerlidir. Her ne kadar küreselleşme adı Bazı çevreler bu durumu tekstil sektöründeki altında artık dünyadaki sınırların kalkmakta olduğu gelişmeye bağlamaktadırlar. Ancak aynı dönemde iddia ediliyor olsa da, ulusal çıkarlar adına pamuk ekim alanlarının yüzde 26 azalarak 744 bin sınırların yeniden ve çok daha keskin şekilde hektardan 547 bin hektara inmiş olması bu çizilmekte olduğu bir süreçten geçmekteyiz. Hal önermenin geçerliliğini azaltmaktadır böyle olunca tarım, ülkeler açısından stratejik bir (www.fao.org). sektör olma özelliğini aratarak devam Pamuk dışındaki tütün ve şeker pancarı gibi ettirmektedir. endüstri bitkilerindeki durumda pek iç açıcı İnsanoğlunun geçirmiş olduğu avcılık ve gözükmemektedir. Şeker pancarı ve tütün toplayıcılık döneminden sonra başlayan tarımsal üretimine kota getirilmesini öngören yasal faaliyetten, ilk zamanlarda tek beklenen insanların düzenlemelerin hemen ardından TEKEL’in ve beslenme, barınma ve giyim gibi ihtiyaçları Şeker Fabrikalarının özelleştirilme süreçlerinin karşılaması olmuştur. Ancak aradan geçen zaman başlatılması ile bir yandan tarımsal üretimde daha içerisinde tarım bu ihtiyaçları karşılamak dışında fazla dışa bağımlı olma tehlikesi doğmuş diğer da bir takım görevler üstlenmiştir. Bugün için yandan da karlı çalışan veya çalışabilecek bakıldığında ise tarım sektöründen yerine getirmesi işletmelerin kapanması söz konusu olmuştur. beklenen işlevler şöyle sıralanabilir: Tarım sektöründe son yıllarda yaşanan olumsuz "İnsanların gıda ihtiyacını karşılamak, milli dönüşümün sebebi sorgulandığında karşımıza gelire ve dış ticarete katkı sağlamak, sanayi uygulanan politikalardaki hatalar çıkmaktadır. sektörüne hammadde üretmek, işgücüne katkı Aslında buna uygulattırılan politikalar denilse daha sağlamak, kalkınmanın finansmanını sağlamak." doğru bir tespit yapılmış olacaktır. Zira bu olumsuz Tarım sektöründen yerine getirmesi beklenen bu dönüşüm sürecinde uygulamaya konulan tüm görevler göz önünde tutulduğunda tarımın bir ülke için ne kadar önemli ve stratejik olduğu daha iyi anlaşılmaktadır. Dört dekarlık pamuk tarlasına sahip olan bir işletme, Türkiye açısından bir pamuk hasadını aile işgücü ile gerçekleştirebilir… değerlendirme yapıldığında, ne yazık ki tarımın kendisinden beklenen işlevleri istenilen düzeyde yerine getirdiği söylenememektedir. Zira temel görevi ülke insanın besin ihtiyacını karşılamak olan tarım sektörü, bu işlevini yerine getirmekte yetersiz kalmakta ve her geçen gün ithal edilen ürün sayısı artmaktadır. Buna bağlı olarak yıllarca dış ticaret fazlası veren tarım sektörü son yıllarda (200020032004 yılları) açık vermeye başlamıştır. Bu durum Türkiye’nin tarım sektöründe kendine yeterlilik açısından gücünü kaybetmeye başladığının göstergesi olarak kabul edilebilir. Tarım sektörünün milli gelir içindeki payı bakımından bir değerlendirme yapılacak olursa şunlar söylenebilir: Ekonomik gelişmeye paralel olarak tarım sektörünün milli politikaların kaynağı ülke dışından olmuştur. Tütün gelir içindeki payının azalması normal bir ve Şeker Yasaları, ülke gerçeklerinden tamamen durumdur. Nitekim 1980 yılında GSYİH içinde uzak olan Doğrudan Gelir Desteği Uygulaması, tarım sektörünün payı yüzde 25 iken 2006 yılına son olarak çıkarılan Tohumculuk Kanunu, SEK, gelindiğinde bu oran yüzde 11’e gerilemiştir TEKEL, Şeker Fabrikaları gibi tarımsal KİT’lerin (www.tuik.gov.tr). Ancak sektördeki istihdamın özelleştirilmesi uygulamaları Dünya Bankası, aynı hızda gerilememesi ve halen toplam Uluslararası Para Fonu ve Avrupa Birliği gibi çalışanların yüzde 34’ünün tarım sektöründe kurum ve örgütlerin istekleri neticesinde hayata istihdam ediliyor olması üreticilerin her geçen yıl geçirilmiştir. daha da yoksullaşmasına neden olmaktadır. Tarım sektöründeki olumsuz gidişatı tersine Türkiye’nin otomotiv sanayinden sonraki en çevirmenin temel koşulu; uygulamaya konulacak büyük ihracat kalemi olan tekstil sektörünün de son 31
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle