26 Haziran 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Prof. Dr. Mustafa KAYMAKÇI Ege Üniversitesi G ünümüzde, uluslararası sömürünün (emperyalizm) bir aracı olarak süt sığırları da kullanılıyor. Anılan sömürü, Türkiye’de de devreye sokuluyor. Bu nasıl oldu? Kısaca açıklayalım. Türkiye’de 24 Ocak 1980 kararları ile tarımda korumacılığın kaldırılması ve desteklenmelerin azaltılması sürecine sokuldu.Sürecin yansıması şöyle gerçekleştirildi; iç piyasayı terbiye için Batı ülkelerinden önce süt ve ürünleri, daha sonra et ve ürünleri dışalımı yapıldı. Bununla birlikte ABD/AB merkezli ülkeler stoklarını eritemediler, çünkü ellerinde bu ürünleri yaratan sığır fazlalığı vardı. Anılan nedenle bu kez Dünya Bankası aracılığıyla yeni bir senaryo yazıldı.Ucuz dış kredi sağlanarak Türkiye’ye 300 bin baş civarında damızlık sığır pazarlandı. Bu yetmediği gibi, et üretimi için de aşırı miktarda kasaplık erkek hayvanda getirildi (Dağ köylerinde bile bu amaçla tesisler kuruldu). Bunun sonucunda, geçici olarak süt ve et fazlası oluşturuldu.Süreç içinde fiyat düzenleyicisi tarımsal Kitler de (SEK ve EtBalık Kurumu gibi)özelleştirildiği ve kapatıldığı için yetiştiriciler sütlerini ve ürettikleri hayvanları değer fiyata satamadılar. Damızlık hayvanlarını satarak zarardan kurtulmaya çalıştılar. Bütün bunlar, Türkiye hayvancılığını geliştirmek için yapıldı, ancak beklenilenin aksine hayvancılık büyük bir yara aldı. Sağmal sığır sayısı önemli ölçüde azaldı. Buna karşılık Türkiye, Batı’da sorun haline gelen sığırları alarak onları rahatlattı. Fakir Türk Çiftçisi, zengin Batılı çiftçiye ve tekelci firmalara yardım etti. Damızlık sığır dışalımı, Avustralya ve Uruguay gibi ülkelerin dışında, AB ülkeleri ve ABD’den Deli Dana Hastalığı (BSE) nedeniyle, geçtiğimiz aylara kadar yasaktı. Dışalımın sınırlandırılmasında örgütlenmiş sığır yetiştiricilerinin önemli ağırlığı olmuştur. Kendi güçlerini harekete geçiren sığır yetiştiricileri, ıslahta da önemli başarılar sağlamışlardır. Bununla birlikte Batı’nın elinde yeniden biriken stoklarını eritmek için yeni düzenlemeler içine girdiği gözlemlenmektedir. 2007 Mayıs’ında Paris’te toplanan Uluslararası Salgın Hastalıklar Ofisi, ABD’yi risk gru Süt sığırcılığı, uluslararası sömürünün aracı kılınmak üzere bundan çıkararak, riski denetlenebilir ülke grubuna sokmuştur. Bu günlerde, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’nın ABD’den damızlık hayvan dışalımına izin verdiği bilinmektedir. Türkiye’den giden kimi heyetler, hayvan seçimine başlamışlardır bile. Önümüzdeki 2008 Mayıs’ında da AB ülkelerine izin verilmesi beklenmektedir. Bu şekilde, hastalıklı damızlık sığır dışalımı patlama gösterecektir. BSE, korunması ve tedavisi imkansız olan bir hastalıktır. Genç hayvanlarda yapılacak testlerle şimdilik anlaşılamamaktadır. Hastalığın uzun süren bir kuluçka dönemi vardır. Sağlıklı görülen bir hayvan hastalık taşıyabilir. Her türlü hayvan ürünleriyle de insanlara geçebilmektedir. Hastalık belirtileri sığırlarda 36 yıl (en erken 20 ayen geç 15 yıl) arası bir dönemde ortaya çıkıyor. İnsanlarda da, 55.5 yıl (en erken 22 ayen geç 40 yıl) arasında belirtilerini gösteriyor. İnsanda görülen erken klinik belirtiler arasında, hafıza kaybı en önemlisi. En son aşamada felç ortaya çıkıyor ve hasta birkaç ay içinde ölüyor. Oxford Üniversitesi’nden yapılan bir yayına göre, önümüzdeki yıllarda 5 milyon insanın BSE’den öleceği tahmin edilmektedir. Bu bağlamda, Türkiye’de de sığır dışalımı için önemli bir gerekçe hazırlanmaya başlanmıştır. AB müzakere sürecinde, sanayiye dökülen sütü temel olarak, süt kotasının arttırılması konusu gündeme getirildi. Daha sonra bu kotanın genişletilmesi için Türkiye’de dev sığırcılık iş letmelerinin kurulması gerekliliği dayatıldı. Bu amaçla, 2005 yılından itibaren yeni kurulacak dev sığırcılık işletmelerine olağanüstü desteklerinin getirilmesi sağlandı.Bu destekler arasında, devlete ait kamu işletmelerinin kiralanarak büyük sermayeye devredilmesi de sayılabilir. Kurulmakta olan dev sığırcılık işletmeleri de damızlık gereksinimlerini Türkiye iç pazarından karşılayamayacaklarını belirterek damızlık dışalımının kitlesel olarak başlatılması için bir baskı grubu olarak ortaya çıktılar. Bu baskıyı arttırmak için, şimdilik askıya alındığı belirtilen "Sözleşmeli Damızlık Süt Sığırcılığı Projesi" de sahneye sokulmak istendi. Özetle, Türkiye süt sığırcılığının geliştirilmesi, daha doğrusu geliştirilememesinde, göz önüne alınması gereken önemli etmenlerden birisinin AB/ABD kaynaklı dış dinamikler olduğu gözlemlenmektedir. Burada Batı’nın çıkarlarını Türkiye’nin çıkarlarıyla çakışıp çakışmadığı dikkate alınmalıdır. Daha öncede belirtildiği üzere AB Tarım müzakere sürecinde süt üretim kotası konusundaki görüşmelere bu açıdan bakmakta yarar vardır. Bir yandan, getirilecek kotayla süt ve ürünleri için ileride Türkiye’yi pazar duruma getirme isteği vardır. Bir yandan da kotanın belirli ölçüde arttırılması isteğine yanıt vermek gerekçesi ile kurulması başlanan dev sığırcılık işletmeleri için, damızlık sığır dışalımının kapısı açılmak istenmektedir. Bu süreç başlamıştır. BSE, kapıdadır. Damızlık hayvan dışalımına karşı çıkılmalıdır. Gebe düve ithali ile deli dana gelecek ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi Zootekni Bölümü ile İzmir İli Damızlık Sığır Yetiştiricileri Birliği ve Tire Süt Müstahsilleri Tarımsal Kalkınma Kooperatifi’nin 2526 Ekim 2007 tarihlerinde düzenlediği "Türkiye Süt Sığırcılığı Kurultayı"nın ana konusunu gebe düve ithalinin deli dana hastalığı nedeniyle Türkiye’ye getireceği zararlar oluşturdu. Kurultay sonrası yayımlanan bildirgede, Türk halkının sağlığı üzerinde yeni oyunların devreye sokulduğu belirtilirken, "Başta ABD olmak üzere Avrupa Birliği’nden de, Türkiye’de kurulmakta olan dev sığırcılık işletmeleri için, gebe düve ithali başlatılacak. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’ndan ithalat için izin çıkmış bulunuyor." denildi. Ege Üniversitesi Zootekni Bölüm Başkanı Prof. Dr. Mustafa Kaymakçı, İzmir İli Damızlık Sığır Yetiştiricileri Birliği Başkanı Adnan Erkin ile Tire Süt Müstahsilleri Tarımsal Kalkınma Kooperatifi Başkanı Mahmut Eskiyörük’ün ortaklaşa açıkladıkları bildirgede, şu görüşlere yer verildi: "Sığır ithalatı birçok açıdan sakıncalı. Bunlardan birincisi, sığır yetiştiriciliğimizi olumsuz olarak etkilemesidir. Başlangıçta iç piyasada sığır fiyatlarını aşağı çekecek, çiftçilerimiz sığırlarını ucuza satmak zorunda kalacaklardır. Binlerce çiftçimiz işsiz kalacaktır. Dev sığırcılık işletmeleri Türkiye’nin yapısal özelliklerine uygun değil. AB ülkelerinde de 100 baş ve üzeri işletmelerin oranı yüzde 1’i geçmiyor. İdeal model 40–50 başlık işletmeler. Bu nedenle Türkiye’de de yapılması gereken iş, ilk aşamada işletmelerimizi destekleyerek 20–25 baş kapasiteli işletmeler haline getirmek, ürünlerin işlenmesi ve pazarlanmasında kooperatifleşmeyi yaygınlaştırmaktır. İkincisi, ABD’nden ithal edilecek sığırların, Deli Dana Hastalığı(BSE) açısından bulaşık olma olasılığının çok yüksek olmasıdır. Türkiye’ye ithal edilecek sığırlar, genç düve olacağı için bu hastalığın varlığı testlerle saptanamıyor. Hastalık belirtileri sığırlarda en erken 20 ayda doğumdan sonra ortaya çıkıyor. Deli Dana Hastalığı’nın, insanlara bulaşma olasılığı yüksek. Kuluçka dönemi çok uzun, ortalama 5–5.5 yıl. İnsanlarda hafıza kaybı yapıyor, son aşamada felç ortaya çıkıyor ve hasta birkaç ay içinde ölüyor. Gebe düve ithalatından derhal vaz geçilmelidir. Çünkü; ¦ Geçmiş yıllarda yapılan gebe düve ithalatları Türkiye hayvancılığına gerekli yararı sağlayamamıştır. ¦ Türkiye’nin damızlık ithal gebe düveye ihtiyacı yoktur. Aksine, Türkiye düve ihraç edecek üretim potansiyeline sahiptir. Damızlık düve üretme çiftlikleri kurularak, kesime giden düveler üretime kazandırılmalıdır. ¦ Türkiye’deki sığırcılık işletmelerinde var olan kültür ırkı (Holstain, Esmer gibi)sığırlar için pazar ihtiyacını sayı ve verim bakımından karşılayacak düzeydedir. ¦ Gereksiz olarak yapılacak ithalat, Türkiye’de zor durumda olan küçük ve orta ölçekli işletmelerin kapanmasına neden olacaktır. ¦ İşletmelerin kapatılmasıyla, milyonlarca çiftçi ve köylümüz işsiz kalacak, şehirlere göçe zorlanacak ve Türkiye’nin sosyal yapısı daha da bozulacaktır. ¦ Gebe düve ithali aynı zamanda BSE riski taşıdığı için, halkımızın sağlığı açısından büyük tehlike oluşturmaktadır. İthal düveler, Türkiye’yi riskli ülkeler grubuna sokacak, bu durum ilerideki ihracat şansımızı kaybetmemize neden olacaktır. ¦ İthal edilecek düveler, BSE riski taşıdığı için, Türk halkının sağlığı büyük bir tehlike içine girecektir. ¦ BSE hastalığı, halkın et ve süt tüketimini olumsuz olarak etkileyecektir. ¦ İthal gebe düvelerin et ve süt ürünlerini alıp işleyen sanayici teşhir olduğunda da pazar kaybına uğrayacaktır. Gebe düve ithalatının yapılması, sağlık, ekonomik ve sosyal açıdan büyük bir tehlike taşımaktadır. Gebe düve ithalatına karşı çıkılmalıdır. Türkiye süt sığırcılığının geliştirilmesi için, ithal düveye ihtiyaç yoktur. Türkiye süt sığırcılığında varolan sorunların çözümü, tarımsal amaçlı kooperatiflerin, yetiştirici birliklerinin, üniversitelerin ve diğer ilgili grupların bir araya gelerek oluşturacakları ulusal hayvancılık politikalarından geçmektedir". 23
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle