Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Günler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Avrupa’nın göz ağrısı ‘Hicaznar’ Gürsu KUNT NTALYA Tarihte bilinen en eski meyvelerden biri olan, bazı kültürlerde bolluk ve bereketin simgesi kabul edilen, kimi dinlerde kutsallaştırılan, süsleme sanatında yerini alan, edebi eserlere konu olan, halk türkülerinde adı geçen nar; anavatanı Anadolu’da bugün önemli bir dönemi yaşıyor. Anadolu toprakları, son yıllarda yıllık 70 bin tonu aşan nar üretimiyle, dünya genelinde ilk sıralarda yer alıyor. İran, Irak, Suriye gibi ülkeler de yine önemli nar üretim alanları arasında gösteriliyor. Afganistan, Gürcistan, Azerbaycan, Özbekistan gibi bazı Orta Asya ve Arap ülkeleri ile Pakistan, Hindistan, Çin ve İspanya da ikinci derecede önemli nar üreticisi ülkeler arasında yerini alıyor. Üretimin hemen hemen hiç olmadığı Avrupa’da ise nar, egzotik meyveler sınıfında, biraz da Ortadoğu’nun gizemini taşıyan meyve olarak görülüyor. Genellikle üretici ülkelerde tüketilen nara ilgi Orta ve Kuzey Avrupa ülkelerinde de giderek artıyor. Avrupa’da ‘‘Türk Narı’’ görüntüsünü yaratan Hicaznar ise en çok tercih edilen çeşitler arasında yerini alıyor. Türkiye, Avrupa ülkelerinin yanı sıra, Rusya ve Uzakdoğu ülkelerini de yeni ama gelişmekte olan bir pazar olarak görüyor. Avrupa’ya ihracata yönelik Hicaznar çeşidi, son 20 yıldır Antalya, İçel, Adana, Aydın, Denizli ve Muğla’da yetiştiriliyor ve bu illerde bahçe sayısı giderek artıyor. Türkiye’den ihraç edilen narın, neredeyse yarıya yakın bölümü de Antalya’dan karşılanıyor. 1983 yılında Antalya Narenciye ve Seracılık Araştır A ma Enstitüsü’nde çalışmaya başlayan, uzun yıllar boyunca da nar üzerinde araştırmalar yapan Dr. Caner Onur da araştırmalarının karşılığını almış bir isim. Uzun süren çalışmalardan sonra, Hicaznar’ın, çok daha tercih edilen tipini ıslah etmeyi başaran ve bu tipe Canernar adını veren Dr. Onur, yeni çeşidin çok daha yüksek fiyattan satılabileceğine dikkat çekti. Türkiye’de nar konusundaki ilk çalışmalara 1970’li yıllarda başlandığını ifade eden ve sadece Akdeniz bölgesinde 72 tür tespit edildiğini söyleyen Onur, şunları söyledi: ‘‘Bunların arasından Hicaznar, kısa süre içinde ulusal çeşit haline geldi. Hicaznar dikiminin yapıldığı bahçe sayısı kısa süre içinde arttı. Bu çeşit Avrupa’da gurbetçiler aracılığıyla çok tuttu ve zaman içinde ihracat miktarı yükseldi. Ancak Hicaznar’ın, sert çekirdekli yapısından kaynaklanan bir kusuru vardı. Halk arasında çekirdeksiz olarak bilinen, bilim dünyasında yumuşak çekirdekli olarak tanımlanan narın, Hicaznar üzerinde ıslahı için uzun çalışmalar yaptık. Buna ilişkin 4 bin melez bitki elde ettik. Sonunda, Hicaznar’dan daha koyu kırmızı kabuklu, meyveleri daha kırmızı, yumuşak çekirdekli, mayhoş ve tatlı çeşitler tespit ettik. Artık Canernar tipi yavaş yavaş nar bahçelerinde yerini almaya başlayacak.’’ Dr. Onur, Hicaznar meyvelerinin Avrupa’da İsrail ve İspanya çeşitlerine göre 2 katı fiyatına satıldığını da vurgularken, Avrupa’nın tek nar üretici ülkesi olan İspanya’nın bu yıl 100 binden fazla fidan talebinde bulunduğunu açıkladı. Canernar piyasaya çıktığında ise bu meyveye ilginin daha da artacağını açıkladı. Hicaznar’ın, meyve suyu üretimi, şoklama için uygunluğunun yanısıra, 67 ay depolarda korunabildiğini de ifade eden Dr. Onur, ‘‘Gelecekte Hicaznar sanayi lik, bu melez çeşit de sofralık olarak değerlendirilecektir’’ dedi. Dr. Onur, narın pek çok meyve türüne göre kolay, masrafsız üretildiğini ve ihracat şansının yüksek olduğunu belirtirken, gelişen nar sanayine ilişkin de şu bilgileri verdi: ‘‘Nar sanayi giderek gelişiyor. Nar suyu, votka türü alkollü içkilerde iyi bir katkı maddesi. Denizli’nin Çal ilçesinde bir meyve suyu fabrikası nar suyu üreterek bunu konsantre hale getiriyor ve şokluyor. Bu ürün, Japonya ve Rusya’ya ihraç ediliyor. Ayrıca, nar şarabı da gelişme alanı olan bir sektör. Bazı bölgelerde narın tanelendiği fabrikalar kurulmaya başlandı. Bunlardan biri de Belek’te düşünülüyor. Yemesi güç olan narın, tanelendiği fabrikalar, daha sonra bunu ambalajlayarak, üreticiye sunacaklar. Eskiden halk pazarlarında satılan nar ekşisi de artık fabrikalarda üretilip, etiketlenerek satılıyor. Bu da narın hem üretimini, hem de tüketimini artırdı. Bu arada yüzde 20 yağ oranına sahip nar çekirdeği kozmetik sanayinde de kullanılıyor. Denizli Çal ilçesindeki meyve suyu fabrikasında elde edilen nar çekirdekleri, İsrail’e ihraç ediliyor. Nar kabuğu boya maddelerinde kullanılıyor. Ayrıca hayvanlarda şap hastalığına iyi geldiği için hayvan yemi olarak da değerlendiriliyor.’’ Demir ve potasyum yönünden oldukça zengin olan nar, ateş düşürücü özelliğe sahip. İshal ve dizanteri gibi hastalıklarda da kullanılan narın, tansiyon düşürücü etkisi var. Kolestrolü düşüren, kalp ve damar yağlarını eriten meyve, hazmı kolaylaştırıcı ve ferahlatıcı etkisiyle de tercih nedeni. Meyve sularının aldatıcı ferahlığının yerine gerçek serinletici özelliğe sahip nar suyu, votka, cin gibi alkollü içeceklerde değerli katkı maddesi olarak görülüyor. NKARA (Cumhuriyet Bürosu) EgeVet firmasının önderliğinde Ankara’da düzenlenen bir toplantıyla süt sığırcılığı sektörü ele alındı. ABD’li Area Director Of Marketing firmasının temsilcilerinin de katıldığı toplantıda, ABD’de de yayınlanan süt reklamlarından örnekler sunuldu. Gösterilen reklamlarda ‘‘sütsüz’’ yaşamın cehenneme benzetilmesi dikkat çekerken, ABD’de ‘‘Sütünüz var mı?’’ iletisini veren reklamlarda oynayan ünlülerin ‘‘süt bıyığı’’ ile çekilmiş resimlerinin süt tüketimini arttırdığına dikkat çekildi. Ayrıca reklamlarda sütün yararlarından, sözgelimi kalsiyum ve vitamin içerdiğinden söz edilmesi gerektiği belirtildi. Veteriner Hekim Tahir Selçuk Yavuz toplantıda yaptığı konuşmada, süt tüketimindeki reklam eksikliği nedeniyle piyasada kolalı içeceklerin talep gördüğüne dikkat çekerek, devletten beklemeden üreticinin kendi tanıtımını yapması gerektiğini söyledi. Tahir, ‘‘Marka Süt tüketiminin artırılmasının yolları aranıyor A ları değil sütün değerini anlatmalıyız’’ dedi. AKP Aydın Milletvekili Ahmet Ertürk de, işletmeci olduğunu belirterek, üreticinin 400 bin liraya sattığı sütün marketlerde 1 milyon 600 bin liraya satıldığına dikkat çekti. Ertürk, ‘‘Üretimdeki artış nedeniyle süt piyasasında yaşanan dalgalanmalar üreticinin canını sıkmasın. Mevsim etkisi nedeniyle artış yaşandı’’ dedi. Sütün saklama ömrünün çoğaltılması için yeni çalışmalar yapılması gerektiğini vurgulayan Ertürk, köylülerin de veteriner ve ziraat mühendisleri desteğiyle işletmeci olabileceğini söyledi. Tarım Bakanlığı Büyükbaş ve Küçükbaş Hayvancılık Dairesi Başkanı İbrahim Özcan, mevsim nedeniyle süt üretiminde yaşanan artışların, fiyatları aşağı çektiğini ve üretici kendi sütünü işlemediği sürece dalgalanmaların olacağını savundu. Hayvan kaçakçılığının Türkiye’de yüzde sıfır olduğunu söyleyen Özcan, ‘‘Suni döllenme yapanların ve sperma getirenlerin doğru işler yaptığı sürece arkalarındayız’’ dedi. Süt tüketimi konusuna da değinen Özcan, ‘‘ Hayata başlarken bu kadar önem taşıyan sütün daha sonra neden tüketiminin azaldığını anlamıyorum’’ dedi. Özcan, sokak sütçülüğü ve denetimsiz mandıralar olduğu için kişi başına düşen oranların kayıt dışılık nedeniyle saptanamadığını belirtti. Bir çok üreticinin katıldığı toplantıda, Aydın Milletvekili Ahmet Ertürk’e ‘‘Fabrikalar kasıtlı olarak mı ürünlerimizi almıyor?’’ sorusu yöneltildi. Ertürk, ‘‘ Böyle bir şey olduğunu düşünmüyorum. Kooperatif, birlik, AB ve Tarım Bakanlığı’nın formlarında fabrikalar kurarak süt piyasasında ki dalgalanmalar engellenebilir’’ yanıtını verdi. Süt üreticileri, fabrikaların süt alım fiyatlarını devletin verdiği desteğe göre aşağı çekmesinin üreticinin zararına olduğunu ve marketlerdeki süt fiyatlarının kontrol altına alınması gerektiğini de dile getirdiler. 9