22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

CHP’li Oğuz Oyan, DB ve IMF’nin dayattığı Tarım Satış Kooperatif ve Birlikleri Yasası ile birliklerin ölüm fermanının hazırlandığını söyledi. TEMA tarım politikalarını tartıştı Kooperatif ve Birlikleri hakkındaki yasayla, birlikler mali açıdan bağımsız ama devletin mali desteğinden yoksun bırakıldı. Bunun uzun vadede birliklerin ölüm fermanı olduğu açıktır. Eğer geleceğe ilişkin umudumuzu yitirmemişsek, niçin IMF ve Dünya Bankası politikalarına hayır denilmesi gerektiğinin netleştirilmesi her şeyin önünde gelmektedir’’ dedi.Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı Gökhan Günaydın ise, Türkiye’nin tarım politikalarındaki yetki alanının, olası bir AB üyeliği durumunda, uluslar üstü bir düzleme terkedileceğini belirterek, bunun Türkiye için olumsuz sonuçlar doğurabileceğini ifade etti. Günaydın, şunları söyledi: ‘‘Geçmişten bugüne toprak reformu çabalarının sonuçsuz kalması, örgütlenme alanında yaşanan açık ve bağımlı politikalar, sektörü çöküş noktasına getirmiştir. DTÖ Cenevre Çerçeve Anlaşması ve DTÖ Tarım Anlaşması, tarım piyasalarının tehlikeli bir biçimde liberalize edilme sürecini tetikleyecektir. Ya 2015’e kadar tüm dünya ile rekabet edecek bir sektörü kurgulayacağız ya da 2015’e kadar bu ülkede yaşayan bir tarım sektörü kalmayacak’’ diye konuştu. TEMA Vakfı Danışmanı Mahir Gürbüz, temel sorunların yapı, bitkisel üretim, hayvansal üretim, üretici örgütlenmesi ve desteklenmesi olduğunu belirtti. ‘‘AB’li veya AB’siz seçeneklerini gözeten, Ulusal Tarım Politikası hazırlanması gerekir. Avrupa, Türkiye’nin nüfus büyüklüğü, coğrafi konumu, ekonomisi, güvenlik ve askeri potansiyelinin oluşturduğu etki nedeniyle, AB’ye üye olamazsınız diye açıkça söylüyor. Avrupa ile taban tabana zıt sorunlarla karşı karşıyayız. Müzakere süreci bir mücadele süreci olmalıdır’’ dedi. Hacettepe Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Ahmet Şahinöz, son 4 yıldır tarımda gerileme dönemine girildiğini vurgulayarak, yeni tarım politikaları yapılması gerektiğini söyledi. Şahinöz, ‘‘Yöntem olarak genelleştirilmiş destek politikalarından dinamik ve seçici politikalara geçilmelidir’’ dedi. ODTÜ öğretim üyesi Prof. Dr. Halis Akder de, Türkiye’nin tarıma ilişkin sorunlarını sadece AB’den alacağı kaynaklarla çözemeyeceğini kaydederek, ‘‘Türkiye kendi bütçesi ve AB’den alacağı kaynakla tarımdaki bütün problemleri çözemez. Bunun için bir önem sırası belirlemeliyiz. Bütünü olduğu gibi monte etmek çözüm değildir’’ dedi. Akdeniz Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ali Koç, AB’nin dünyanın en büyük muz ithalatçısı olduğunu, Türkiye açısından AB üyeliğinin muz sektörü için ciddi ekonomik sonuçları olacağını belirtti. Muz üretiminde maliyeti azaltan ve kaliteyi artırıcı yönde araştırma ve geliştirme çalışmalarına ciddi kaynak tahsis edilmesinin önemine de dikkat çekti. NKARA (Cumhuriyet Bürosu) AB müzakere sürecinde Türk tarımının sorunları bir kez de TEMA tarafından düzenlenen sempozyumda tartışıldı. Sempozyumda konuşan Ziraat Mühedisleri Odası Başkanı Gökhan Günaydın, Türk tarımı için dönüm noktasının 2015 yılı olacağını belirterek, ‘‘2015’e kadar ya tüm dünya ile rekabet edecek sektörü kurgulayacağız ya da 2015’e kadar bu ülkede yaşayan bir tarım sektörü kalmayacak’’ dedi. TEMA Vakfı tarafından TÜBİTAK konferans salonunda düzenlenen geçen Mayıs ayında düzenlenen ‘‘AB Hazırlık Müzakere Dönemleri ile Üyelik Koşullarında Türkiye Tarımı’’ konulu sempozyum tartışmalara sahne oldu. Sempozyumun açılış konuşmasını yapan TEMA Mütevelli Heyeti Başkanı Hayrettin Karaca, temel sorunun toprak erozyonu olduğunu söyledi. Toprak sorunu çözülmeden tarımdaki sorunların çözülemeyeceğini dile getiren Karaca, ‘‘Aç köyler gördük. AB ne derse desin, benim köylüm aç gidin görün’’ dedi. Toprak erozyonunu ‘‘sessiz kriz’’ olarak tanımlayan Karaca, ‘‘Dışarıdan gelen yardımla yaşanabileceğine ve bizi terbiye edeceklerine inanlar var. Türkiye’nin geleceği her alanda esir olmuş’’ diye konuştu. CHP Genel Sekreter Yardımcısı Oğuz Oyan da, ‘‘Dünya Bankası ve IMF’nin dayattığı Tarım Satış A Tarımda ortak cephe oluşturmanın zamanıdır Mehmet REİS (TACA Tarıma Can Platformu) ünya ticaretinde tarım sektörünün önemini tüm dünya ülkeleri kabul etmektedir. Tarımla ilgili alanlarda birbirlerine zarar vermemek ve küresel düzeyde yeni rekabet kurallarını belirlemek için ülkeler arasında sık sık toplantılar düzenleniyor. Dünya Gıda ve Tarım Örgütü’nün (FAO) 2005 Şubat’ta açıklanan raporuna göre dünya ticaretinde önemli yere sahip kakao, kahve, şeker, pamuk, buğday fiyatları 1980 ile 2000 yılları arasında yüzde 50’ye yakın oranda düştü. Bunda gelişmiş ülkelerin bu ürünlerde kendi çiftçilerine verdikleri yüksek ihracatı sübvansiyon uygulamaları belirleyici rol oynadı. ABD, Avrupa Birliği ülkelerinin pazarını ele geçirmek için maliyetlerinin çok altında satışlar yaptı, örneğin Amerika buğdayını iç piyasada tonunu 125 dolara satarken bazı ülkelere yarı fiyatına sattı. Kuzey Afrika ülkeleri başta olmak üzere Amerika’dan ucuz buğday alan diğer ülkeler buğday üretimi yapmaktan vazgeçti. 1986 yılından 1994 yılına kadar devam eden bu satış politikası 1994 yılında Dünya Ticaret Örgütü (WTO) anlaşmasına kadar devam etti. Buğ D day fiyatları tekrar 125 dolara çıktı. Ucuz ürün alan ve çiftçisini üretimden vazgeçiren bu ülkeler tekrar çiftçimiz ürün eksin ve ürünleri kendi çiftçimizden alalım dediklerinde iş işten geçmişti. Çünkü yıllarca üretim yapan çiftçilerin çoğu artık yoktu. Bu şekilde Kuzey Afrika ülkelerinin tarım potansiyeli sonlandırılmış oldu. İçerisinde Türkiye’nin de bulunduğu gelişmekte olan ülkelerin tarım sektöründeki tüm destek ve sübvansiyonlarının kaldırılmasını isteyen gelişmiş ülkeler kendi ülkelerindeki tarım ürünlerine (2004 yılında azaltacaklarını açıklamalarına rağmen) en yüksek düzeyde teşvik yapmakta ve kendi çiftçilerine yüksek ihracat sübvansiyonları uygulamaktalar. 148 üyeli Dünya Ticaret Örgütü (WTO) 2005 Aralık ayında toplanacak ve küresel düzeyde yeni rekabet kurallarını belirleyecek. Bu toplantının gündeminde özellikle gümrük tarifeleri, gelişmekte olan ülkelerin tarımsal ürünlerine koydukları gümrük engelleri ve tarım sübvansiyonlarının azaltılması konuları yer alıyor. Çoğunluğu gelişmiş ülkelerin oluşturduğu OECD üyesi ülkelerde tarım sübvansiyonlarının tutarı gelişmekte olan ülkelere göre kat ve kat daha fazla. Gelişmekte olan ülkelerin meydana getirdiği G20’ler başta ABD ve AB ülkeleri olmak üzere zengin ülkelere kendi çiftçilerine verdikleri sübvansiyonların kaldırmaları çağrısında bulunarak tarımla ilgili alan larda ortak politikaların belirlenmesini talep etmekteler. Dünya çiftçilerinin yüzde 72’sini ve dünya tarımsal üretiminin yüzde 22’sini üreten G20 Grubu’na dahil ülkeler gelişmiş ülkelerin tarımda uyguladıkları sübvansiyonlar nedeniyle dünya tarım ürünleri ticaretine büyük darbe vurulduğunu ticaretin kuralına göre oynanmadığını vurgulamaktalar. Zengin ülkelerin uyguladıkları tarım sübvansiyonları ile oluşturulan fiyatların kaygı verici olduğu diğer ülkelerin tarımını sıkıntıya soktuğu ve çiftçilerin mağdur edildiği belirtilmektedir. Dünya ticaretin de çok önemli yeri olan tarım sektöründe yaşanan bu olumsuzluklara karşı ortak bir tavır alınması gerekmektedir. Ülkemizde, tarımda oluşturulan bu ortak cephede yerini almalıdır. Türkiye, G20 Grubu ülkelerinden farklı olarak AB ile müzakere masasına oturacaktır. AB, Ortak Tarım Politikası kurallarına uyulmasını isterken Dünya Ticaret Örgütü ve standby doğrultusunda IMF ile yapılan anlaşma gereği uyulması geren kuralları diretecektir. Türkiye nüfusunun yüzde 35’inin tarım sektöründe geçiniyor olması, Türkiye’de tarımın sosyal ve ekonomik alandaki önemine istinaden tarımla ilgili alanlarda tavrımızı net sergilemeliyiz ve taviz konusunda son derece dikkatli olmalıyız. Aksi durumda ülke tarımı dönüşü olmayan bir çıkmaza girer. 25
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle