02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

AOÇ Genel Müdürü Güldal, satışları ikiye katlayacaklarını söyledi ‘Gıda güvenliği ve kalitede üstünüz’ 25 Mayıs 1925’te Atatürk tarafından kurulan, 11 Haziran 1937’de büyük önder tarafından Hazine’ye bağışlanan Atatürk Orman Çiftliği, bugün piyasaya sunduğu süt ve süt mamülleri, şarap, bal ve meyve sularıyla ‘rakiplerine göre gıda güvenliği ve kalitesi bakımından’ üstünlüğünü kanıtlamış durumda. Üstelik bunu kâr ederek yapıyor. Şimdi bizim satışlarımızda da bu sahteciliğin ortaya çıkmasının sonucunda bir kıpırdanma oldu. Çünkü AOÇ denince akla itimat, güven gelir. Siz balda denetimi nasıl sağlıyorsunuz? Balı sözleşmeli çalıştığımız Ege Bölgesi ağırlıklı 45 kooperatiften alıyoruz. Burada işledikten sonra paketleyip satıyoruz. Bu kooperatiflerde eğitim çalışmaları yapıyoruz. Ayrıca az miktarda da Tarım İl Müdürlüğü denetimindeki arıcılardan alıyoruz. Buraya gelen balı biz kendi laboratuvarlarımızda analiz yapıyoruz. Yine de sizin laboratuvarlarınızın da yapamadığı analizler vardır? Çok doğru. Bazı açılardan bu analiz eksik kalıyor, onun için üniversitelerin, TÜBİTAK’ın ve Tarım Bakanlığı’nın laboratuvarlarından da yararlanıyoruz. Ama esas önlemimiz, yıllardır birlikte çalıştığımız, güvendiğimiz kooperatifler. Uzun süreli oluşturduğumuz işbirliği. Paramız garantidir ama karşılığında da belli standartlar isteriz. Bu kadar güvenilir olmasına karşın satışlarınız 15 yıl öncesine göre düştü... Sahteciliğin etkisinin yanısıra, balda da reklam, tanıtım eksiğimiz var. Reklama çok ihtiyacımız var. Ancak AOÇ genel bütçeden pay almadığı, tamamen kendi kendini çevirdiği halde, hükümet genelgelerine uymak zorunda. Harcama yapılmayacak, denildiğinde bu bizi de bağlıyor. Yatırımda da durum aynı galiba... Örneğin IMF’ye verilen taahhütler nedeniyle, bir önceki yıl programlanan yatırımın yüzde 10 fazlasının üstünde yatırım yapmamıza izin verilmiyor. Onun için depolarımızı üretim tesislerimizi, paramız olduğu halde doğru dürüst yenileyemiyoruz. Yavaş yavaş yeniliyoruz. Buna rağmen 2003’de 800 milyar lira olarak gerçekleşen yatırımlar 2004’de 2.2 trilyon liraya çıktı. Meyve sularında da benzer sıkıntıları yaşıyorsunuz herhalde? Tabii. Ancak buradaki büyüme dikkat çekici oldu. 2003’de 136 bin litrelik meyve suyu satışımız vardı. Bu rakam 2004’de 270 bin litreye çıktı, yani ikiye katladı. Ürünlerimiz depolardan dışarı taşmış durumda, koyacak yer kalmadı. Reklam ve yatırım sorunlarından başka satışlarınızı arttırmak için ne çeşit stratejiler uyguluyorsunuz? Balda pazarlama stratejisi olarak ürün çeşitliliğine gittik. Yelpazeyi genişletiyoruz. Meyve suyunda sürekli Murat KIŞLALI NKARA Atatürk Orman Çiftliği’nde (AOÇ) şarap üretimi 1925 yılında, büyük önder Mustafa Kemal Atatürk’ün direktifiyle, bugün hala kullanılan Ankara Hayvanat Bahçesi’nin karşısındaki tesislerde başlamıştı. Şarap üretimi dönemsel bir faaliyet alanı olduğu için, 1961 yılında şaraptan boş kalan zamanlarda faaliyet göstermek üzere domates suyu üretimine geçildi. Bunu 1980’lerde başlayan bal ile ilgili faaliyetler ve son 2 yıldır yapılan diğer meyve sularının üretimi izledi. KİT’lerin faaliyetlerini işletme açısından denetlemekle yükümlü Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu’nun ‘‘AOÇ 2003 Yılı Raporu’’na göre kurum 2003 yılında domates suyu dahil meyve suyu satışlarından 56 milyar lira, bal satışlarından ise 235 milyar lira kâr etti. YDK, AOÇ’nin başarısını, kendi alçakgönüllü ve bürokratik üslubuyla ‘‘Domates suyu üretimi, 1997’de başlayan modernize çalışmaları soncunda el değmeden üretilen ve otomatik dolum yapılan bir sistem haline getirilmiştir. Çiftlikte uygulanan bal işleme teknolojisi, Türk Gıda Kodeksi’nin bal tebliği ile tespit edilen esaslara dayanmaktadır. Bu sebeple gıda güvenliği yönünden herhangi bir problem söz konusu değildir’’ şeklinde ifade ediyor. Buna karşın YDK sorunların altını çizmekten de geri kalmıyor: ‘‘AOÇ ürünlerinin piyasadaki eşdeğerlerine göre, gıda güvenliği ve kalitesi yönünden üstünlüğü uzman kuruluşlarca tespit edilmesine rağmen, pazarlamada ciddi zorluklarla karşılaşıldığı görülmektedir. Bu piyasada rekabet edebilmek için, üretim ve maliyetlerde olduğu kadar, pazarlama konusunda da yeni adımların atılmasına ihtiyaç duyulmaktadır.’’ Cumhuriyet kurumun başarısını ve eksikliklerini, 1999 yılından beri AOÇ’nin genel müdürlüğünü yapan Hasan Güldaş’a sordu. İşte yanıtlar: Baldaki sahtecilik sizi nasıl etkiledi? Teknolojiyi sahte bal üretmek için kullanıyorlar. Glikoz kat, laboratuvar tahlillerinde görülmemesini sağla. Çok sıkıntı yaşadık. Satışlarınıza ciddi darbe vurmuş. 1987 yılında 600 tona yaklaşan bal satışlarınız geçen yıl 218 tondu... Ama Tarım Bakanlığı bu sahteciliğin üstüne gitti. A AOÇ Genel Müdürü Hasan Güldaş, bayi satışlarını ayda 2 trilyon lira artırmayı hedefliyor. yeni ürünler çıkarıyoruz. Son olarak nar suyunu piyasaya sokuyoruz. Ayrıca tüm ürünlerimiz için başbayilik sistemine geçtik. Esasen Ankara’da tanındığımız için satışlarımız Ankara ve biraz da İstanbul’daydı. Şimdi bu bayimizle tüm yurda yayılıyoruz. Böylece satışlarımız artacak. Normalde bayilerle çalışmanın da sıkıntıları vardır. YDK raporunda tek bir firma kalan ihaleyi yetki limitleri çerçevesinde bakan onayına sunmadığınız için eleştirilmiştiniz. Sonuçta siz bir kamu şirketisiniz, bayiye normalde kamuya ait satışlardan bir pay vereceksiniz. Karşılığında ne alacaksınız? Bunun AOÇ için faydası ne olacak? Bayi bizim yapamadığımız AOÇ reklamını yapacak. İlk başladığında ayda 50 milyar lira olan bayi satışları şimdi 250 milyar liraya çıktı. Biraz da bu yeni sistemin etkisiyle 2003 yılında 18.1 trilyon lira olan ürün satışından elde ettiğimiz ciro, 2004 yılında 23 trilyon liraya çıktı. Hedefiniz ne? Bayi satışlarımızı ayda 2 trilyon lira artırmayı hedefliyoruz. Ayda 2 trilyon lira satış artışı, yılda 24 trilyon liraya denk gelir. Böylece nihayetinde satışlarımızı reel olarak iki katın üstünde artırmayı hedefliyoruz. Peki tahsilat sorunu yaşamamak için ne gibi önlemler aldınız? Yüzde 20 oranında nakit veya banka mektubu teminat alıyoruz. Geri kalanı için de ipotek alıyoruz. Bunlar bizi rekabet açısından çok zorluyor ama yapmak zorundayız çünkü sonuçta AOÇ bir kamu şirketi. Rakipler teminatsız, çeksiz mal veriyorlar. Tüm bu sıkıntılara rağmen biz karlılığımızı arttırdık. 2003 yılında 2.9 trilyon lira kar eden AOÇ, 2004’de bu karını 3.6 trilyon liraya çıkardı. AOÇ bir kamu kuruluşu dediniz. Düşmanı çoktur... AOÇ’yi yok etmek isteyenler var. Siyasi olarak da, ekonomik olarak da. Ekonomik olarak güçlü olursa buna kimse yeltenemez. Bunun için üretip satması lazım. İddialıyız, iyi şeyler yapıyoruz. AOÇ’yi özelleştirmek mi istiyorlar? Zaten bir kısım ‘Verelim, satalım’ diyor. Ama kurum kar etmeye devam ederse bu sesler kesilir. 14
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle