Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Günler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Suni tohumlama tasarımları aceleye getirilmemeli Prof. Dr. Hazım GÖKÇEN E kim 2005’de başlaması beklenen Avrupa Birliği’ne uyum görüşmelerinde Türkiye’yi en çok zorlayacak konuların başında hiç kuşkusuz hayvancılıkta verimliliğin artırılması ve ürün maliyetlerinin düşürülmesi gelecektir. Ancak bu sayede Türk hayvan yetiştiricisi AB ülkelerindeki meslektaşları ile rekabet etme şansı bulabilir. Öte yandan, AB’nin olmazsa olmaz koşulları arasında yer alan bölgeler arası kalkınmışlık farklarının ortadan kaldırılması olgusu da özellikle geri kalmış yörelerimizdeki hayvansal üretimin çoğaltılmasına ve ürün maliyetlerinin düşürülmesine sıkı sıkıya bağlıdır. Geniş bir coğrafi alana sahip olan ülkemizin hayvancılıkta en geri kalmış bölgelerinin başında Doğu ve Güney Doğu Anadolu Bölgeleri gelir. Bu nedenle, anılan bölgelerdeki hayvancılığın geliştirilmesi ayrı bir önem ve öncelik taşımalıdır. Hükümet geçtiğimiz ocak ayında başta Doğu ve Güney Doğu Anadolu bölgeleri olmak üzere tüm Türkiye genelinde hayvancılığı geliştirmek amacıyla bir teşvik kararnamesi yayınlamıştır. Anılan kararnamede sığırlarda verimliliğin artırılması için suni tohumlamadan yararlanılması ve ineklerin soy kütüğüne kayıt olmaları teşvik edilmektedir. Bu bağlamda suni tohumlama yaptıran yetiştiriciden ücret alınmamakta ve suni tohumlamadan doğan buzağı karşılığında yetiştiricilere azımsanmayacak bir para desteği verilmektedir. Bu teşvik kararnamesi uyarınca özellikle Doğu Anadolu Bölgesi’nin kimi illerinde tarım il müdürlüklerinin öncülüğünde ve serbest veteriner hekimlerin yürütücülüğünde sığır suni tohumlaması projeleri başlatılmıştır. Ne var ki, bu projeler aceleye getirildiği, bilimsel bir alt yapısı bulunmadığı ve tohumlama sezonu başladıktan sonra uygulamaya konulduğu için daha şimdiden başarısızlıkla yüz yüze gelinmiştir. Oysa ki, ilk kez uygulanan bölgesel nitelikteki suni tohumlama projelerinin başarısı sürdürülebilirlik açısından son derece önemlidir. Eğer yetiştirici ilk kez tanıştığı suni tohumlamadan sonuç alamaz daha doğrusu tohumlanan ineği gebe kalmazsa bu teknikten soğur ve bir daha da kolay kolay başvurmaz. Bu başarısızlık geniş bir popülasyonda görüldüğünde ise çok sayıda ineğin kısır kalması sonucu süt, et ve yavru veriminde görülen düşüşler sadece yetiştiricilerin bütçelerinde değil ulusal ekonomide de derin yaralar açar. Bir bölgesel suni tohumlama projesinin insan, hayvan ve organizasyon olmak üzere üç temel ayağı vardır. İnsan ayağını oluşturan yetiştirici eğitimli, veteriner hekim deneyimli olmazsa en iyi organizasyonu kurun başarılı olamazsınız. Hele hayvanların genital sağlığı bozuksa sonuç almak olası bile değildir. Doğu Anadolu Bölgesi’nin kimi illerinde uygulanan suni tohumlama projelerindeki aksaklıklar yetiştiricilerin eğitimsiz, veteriner hekimlerin deneyimsiz, ineklerin genital sağlıklarının bozuk olmasından kaynaklanmaktadır. Kanımca, sorunların en vahimi anılan illerdeki ineklerin yarıdan çoğunun brusella, tüberküloz, İBRİPV gibi kısırlığa ve yavru atmaya neden olan bulaşıcı genital hastalıklara yakalanmış olmasıdır. Hastalıklı inek tohumlandığında ya gebe kalmaz ya da gebe kalır ama yavrusunu atar. Aslında Hayvan Sağlık Zabıtası Kanunu’na göre ihbarı mecburi ve tazminatlı olan bu hastalıklara yakalanmış ineklerin derhal kesilip itlaf edilmeleri gerekir. Ama ne yazık ki bütçede bu konuya ayrılan ödenek son derece yetersiz olduğundan hasta hayvanlar kesilememekte, bu da hastalığın daha da yaygınlaşmasına neden olmaktadır. Hele suni tohumlama uygulanmayan sürülerdeki tabii tohumlama boğaları hastalığı çiftleşme yoluyla inekten ineğe kolayca bulaştırarak sorunu büsbütün ağırlaştırmaktadır. Artık sonuna gelinen bu çiftleş me sezonu günahıyla sevabıyla ama kanımca başarısızlıkla geçip gidecektir. Belki tohumlanan inek sayılarında görece bir artış sağlanabilir ama gebelik sonuçları maalesef çok düşük düzeyde kalacaktır. Çözüm önerilerimi belki önümüzdeki yılda dikkate alınır umuduyla sunmak istiyorum. Her şeyden önce ve hiç vakit yitirilmeden bölgedeki hayvan yetiştiricileri tarım il müdürlükleri elemanları tarafından eğitilmelidir. Bu eğitimde yetiştiricilere suni tohumlamanın önemi ve yararları iyice anlatılmalı, özellikle kızgınlık tespiti, genital sağlık, beslenme ve hijyen konularında bilgiler verilmelidir. Öte yandan, suni tohumlamayı yapacak olan veteriner hekimlerin deneyimleri veteriner hekim odalarının düzenleyeceği yoğun ve uzun dönemli kurslarla artırılmalıdır. İneklerde yaygın olarak görülen brusella, tüberküloz, İBRİPV gibi bulaşıcı genital hastalıkların eradikasyonu çalışmalarına tez elden başlanmalı, önümüzdeki çiftleşme sezonu yani şubatmayıs dönemine kadar başta koruyucu aşılama ve tazminatlı itlaf olmak üzere tüm önlemler ivedilikle alınmalıdır. Kısırlığa neden olan bulaşıcı genital hastalıklar önlenmeden suni tohumlamadan başarılı sonuç almak kesinlikle olanak dışıdır. Kısırlığa neden olan ve bölgede yaygın olarak rastlanan mineral iz element eksikliğinin giderilmesi amacıyla samana dayalı beslemeden vazgeçilerek mısır silajı, fiğ, korunga gibi kaba yemlerin kullanımına ağırlık verilmelidir. Şu anda genellikle serbest veteriner hekimlerle bireysel sözleşme yapılarak yürütülmeye çalışılan organizasyon biçimi değiştirilerek sektörde faaliyet gösteren dernek, birlik, kooperatif, şirket gibi tüzel kişiliklere de yetki ve sorumluluk verilmelidir. Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde uygulanan suni tohumlama projelerinin başarısı sadece bölge insanına değil, ileride AB’ye girişi kolaylaştırarak tüm Türkiye’ye yarar sağlayacaktır. TZOB Başkanı: Tarımı hapşırtmayın, nezle olursunuz A TZOB Başkanı Şemsi Bayraktar NKARA (Cumhuriyet Bürosu) Türkiye Ziraat Odaları Birliği Başkanı (TZOB) Şemsi Bayraktar, Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali Coşkun’a ‘‘Tarım hapşırırsa sanayi ve ticaret erbabı nezle olur. Bizi hapşırtmayın’’ dedi. Bayraktar, Coşkun ile yaptığı görüşmede, nişasta bazlı şeker oranlarının arttırılması ile ilgili duyumlar aldıklarını belirterek, TZOB olarak buna tepki gösterdiklerini söyledi ve şöyle konuştu: ‘‘Kotaların arttırılması demek, kâr yapan, zarar etmeyen bazı şeker fabrikalarının kapatılması demektir. Türkiye’de ki şeker fabrikalarının yatırım değeri 4 milyar dolardır. Milyonlarca insan pancar üretmekte ve bu fabrikalara pancarını satmaktadır. Kotaların arttırılması konusunda üreticilerimizin tepkisi giderek büyümektedir.Yeni Şeker Kanunu’nda bunun dikkate alınarak, tatlandırıcı kotalarının arttırılmamasını bekliyoruz.’’ Süte ilişkin sıkıntılarını da dile getiren Bayraktar, süt fiyatlarında aşırı bir düşme olduğunu, bir kilo süt satan üreticinin bugün ancak bir kilo yem alabileceğini, bu durumda üreticinin üretime devam etme şansının kalmadığını aktardı. TZOB Başkanı şunları söyledi: ‘‘Sanayicilerimizle bir araya geldik. Gelin bir adım biz atalım, bir adım da siz atın, dedik. Üreticiyi mağdur etmeyen, üretimi kurutmayan bir fiyatta anlaşalım, dedik.Ama, kendilerinden bugüne kadar olumlu bir cevap alamadık. Bir kaynak var ve bu kaynağı kurutmayalım. Çünkü, Türkiye’de 10 yılda bir hayvan katliamı yaşanıyor. Yani üretimi arttırmak marifet değil, pazarlama sorunlarına da hep birlikte çözüm bulmalıyız. Varoşlara, okullara ve hamile kadınlara süt içirtme projemiz var. Sayın Bakanımızdan bu projeye destek istiyoruz.’’ TARİŞ’in parçalanmaması gerektiğine de dikkat çeken Bayraktar, ‘‘TARİŞ, bugüne kadar birlik ve beraberlik içinde başarılı hizmetler vermiş bir kuruluştur. Onun parçalanması bizi fevkalade rahatsız etti. Biz bu konuda üzerimize düşen görevleri yapacağız. Sayın Bakanımızdan da bu parçalanmanın giderilmesi konusunda yardımlarını talep ediyoruz’’ 30