Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Aylar
Günler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
19 MAYIS 1719 MAYIS 2019 PAZAR Atatürk’ün spor tutkusu Yüzme, kürek ve olmazsa olmazı güreş! “Kancabaş sandalın küreklerine oturdu mu, gözünün içi gülerdi” diyor, Atatürk’ün 1930’lu yıllardaki yakın maiyeti. Keza yüzerken de aynı keyfi alırmış. Cüsseli bir safkan at gördüğünde de mutlaka kafileyi durdurur, başını okşarmış. Güreş ise olmazsa olmazıymış... Evet, Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün çok ön plana çıkmasa da spora karşı çok farklı bir yaklaşımı vardı. Hatta, sporu devlet politikası yapmıştı genç Cumhuriyet’in temellerinin atıldığı ilk yıllarda Ulu Önder. Öyle ki, vefatının hemen ardından dünya basını Atatürk’ün liderlik, askerlik meziyetlerini manşetlerine taşırken, o günlerin tek gündelik spor gazetesi olan Fransız ‘L’Auto’, bir sayfasını ‘Atatürk’ün spora verdiği büyük öneme’ ayıracak ve “Dünyada ilk defa beden eğitimini mecburi kılan devlet adamı o oldu. Yalnız kâğıt üzerinde, nutuklarda değil, bilfiil yerine getirdi. Statlar ve çeşitli spor merkezleri tesis ettirdi. Halkevlerinin spor kollarını bizzat murakabe etti. Milletin mukadderatına hâkim olduğu günden itibaren Türkiye’de spor, gittikçe artan bir önem ve değer kazandı” yorumunu yapacaktı. Gürbüz, terbiyeli evlatlar Atatürk genç bir subayken sporun bir ulusun kaderini nasıl çizebileceğini biliyordu. 1915’te “Osmanlı Genç Dernekleri Genel Müfettişliği”ne atandığında hükümet için hazırladığı raporda, okullardaki cimnastik derslerinin artırılmasını teklif eden Ulu Önder, 8 Temmuz 1920’de kendi emriyle Muhafız Alayı’nı kurdurmuş ve bu alaya bağlı “Muhafız Gücü” adında da bir spor kulübü oluşturulmasını sağlayan yegâne lider olarak ön plana çıkmıştı. Bu kulüp; futbol, atletizm, binicilik, bisiklet ve polo branşlarında uzun yıllar faaliyet gösterdi. Atatürk Türkiyesinde spor kulüpleri kurulmuştu ve yurtdışında beden eğitimi ve spor alanında eğitimlerini tamamlamış olan genç Türkler, 1922’de ilk Türk spor teşkilâtı olan “Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı”na önayak oldu. Bu cemiyetten 1926’da Atatürk’ü ziyarete giden bir heyete Büyük Önder, parasızlığın umutsuzluk yaratmaması gerektiğini, ülkemizin örgütlü spor faaliyetlerine başlamasının yeni olduğunu, ülkeyi kurtarmak için Anadolu’ya ayak bastığında hiç parası bulunmadığını ve başarıya ulaştıkça maddi zorlukların kendiliğinden çözüldüğünü ifade etmiştir ve “Gürbüz ve yavuz evlatlar isterim. Bunu görmezsem hakkınızdaki itimadımı yitirirsiniz” demiştir. Kentte, köyde spor! Atatürk’ün isteğiyle 1924’te çıkarılan “Köy Yasası”, köylerde cirit, güreş, nişan vs. köy oyunlarını özendirici hükümlere yer veriyordu. 1930’da çıkan “Belediyeler Yasası” ise belediyelere spor alanları, çocuk bahçeleriyle yerel ihtiyaçlara yönelik statlar yapmak ve işletmek gibi hükümler getirdi. Atatürk’ün çok önem verdiği 3530 sayılı “Beden Terbiyesi Kanunu”, 1938’de kabul edildi ve ülkemize hizmet verecek birçok sporcuya teşvik oldu. Atatürk, sporlar arasında en çok güreşi severdi. İtalyanları yenen Milli Güreş Takımımız, Florya’daki Cumhurbaşkanlığı Köşkü’nde Atatürk tarafından kabul edilmişti. Atatürk, güreşçilerimizi tek tek kutlamış, özel bir sevgi duyduğu sevimli ağırsıklet şampiyonumuz Çoban Mehmet’e takılmaktan da kendini alamamıştı: “Sen herkesi kolayca yeniyorsun Mehmet” demiş, sonra ilave etmişti: “Seninle güreş tutsak beni de yenebilir misin?” Koca Çoban, çocuksu bir mahcubiyetle başını öne eğip, “Sizi bütün cihan yenemedi Paşam. Ben nasıl yenebilirim?” demişti. Atatürk, Çoban Mehmet’in bu yanıtı karşısında pek duygulanmış ve aslan yapılı ağırsıklet şampiyonumuzu alnından öpmüştü. Atatürk’ün güreş zevk ve merakının çocukluk yıllarından kalma olduğunu, çocukluk ar Paşa’nın süvarileri kadaşlarından olan eski Ankara Belediye Başkanı Asaf İlbay’ın şu sözlerinden de anlamak mümkündür: “Çocukluk yıllarında da sık ve temiz giyinmeyi severdi. Kuvvetli ve cesaretli insanlara hayranlık duyardı. Güreşe bayılır, mahalle çocuklarını sık sık güreştirir, seyrine doyamazdı.” Denizci Atatürk Atatürk, doğaya ve denize tutkulu bir liderdi. Denize yakın olmak, yüzmek ve kürek çekmek ve dinlenmek amacıyla Florya’daki Cumhurbaşkanlığı Deniz Köşkü’nü yaptırmıştır. Atatürk, Florya’nın en gözde plaj yeri olmasında büyük rol oynamıştır. Cumhurbaşkanlığı Köşkü’nün inşaatı 43 gün sürmüştür. Ahşap köşk, 1935’in temmuzunda tamamlanarak Atatürk’ün istirahatine tahsis edilmiştir. Yine Moda Koyu’nda yapılan yelken ve kürek yarışlarını “Acar” motorundan ya da “Ertuğrul” yatından izlemekten de büyük keyif alırdı. Yarışları dürbünle izleyen Atatürk, kazananları küpeşte kenarından alkışlardı. Kabotaj Bayramı’ndaki yarışlarda Anadolu ve Rumeli fenerleri tahlisiye istasyonlarının kürek ekipleri arasındaki ezeli rekabetten doğan, iddialı ve çekişmeli yarışları izlemek Atatürk’ün hoşuna giderdi. Okçuluk ‘ata yadigarı’ Atatürk, Türk’ün ata yadigârı sporlarından biri olan okçuluğa karşı da büyük ilgi göstermiştir. Bir zamanlar Türk’ün şanına şan katan bu sporun yeniden ihyası yolunda ilk emir ve direktifler Atatürk’ten gelmiştir. Atatürk’ün emir ve direktifleriyle “milli sporumuz okçuluğun canlandırılması, gelişmesi ve eski şöhretine yeniden sahip olabilmesi” amacıyla ilk adım 1937’de atıldı. Atıcılıkta askeri faktör Atatürk’ün bizzat meşgul olduğu spor dalları arasında atıcılık da yer almaktadır. Askeri okul öğrencisiyken atıcılığa merak sarmış, arkadaşları arasında keskin nişancılığıyla tanınmıştı. Bu merakı hayatı boyunca da devam etmişti. Dolmabahçe Sarayı’nın bahçesindeki fotoğrafı da atıcılığa olan merakının göstergesidir. Ulu Önder, 1920’de kendi emriyle Muhafız Alayı’nı kurdurmuş ve bu alaya bağlı “Muhafız Gücü” adında da bir spor kulübü oluşturulmasını sağlayan yegâne lider olarak ön plana çıkmıştı. Atatürk genç bir subayken sporun bir ulusun kaderini nasıl çizebileceğini biliyordu. 1924’te çıkarılan “Köy Yasası”, köylerde sporu özendirici hükümlere yer veriyordu Ata ve atçılığa özel bir merak ve sevgisi olan, aynı zamanda gayet iyi de at binen Atatürk, yurtta atçılığı ve yarışçılığı daima teşvik etmiştir. Türkiye’de atçılığı ve yarışçılığı teşvik amacıyla kurulan “Yarış Islah Encümeni” de Atatürk’ün büyük desteğini görmüştür. Bu encümenin vaki ricası üzerine adına bir “Gazi Koşusu” ihdas olunmasına da severek izin vermiş (1926) ve böylece Türk yarışçılık dünyasının en önemli klasiği halini almış olan “Gazi Koşusu”, 1927’den itibaren Türk yarışçılığına renk katmaya başlamıştır. “Atatürk’ün süvarileri”nin (Ce vat Gürkan, Saim Polatkan, Cevat Kula ve Eyüp Öncü) binicilik dünyasının en büyük yarışlarından biri olan Roma Enternasyonel Konkurhipikleri’nin en büyük mükâfatı ve en önemli yarışı olan “Mussolini Kupası”nı kazanmaları Atatürk’ü çok sevindirmişti. Kadın spor yapacak Atatürk’ün Türk sporuna kazandırdığı en önemli unsurlardan biri de kadın sporculardır. Türk kadını, Atatürk’ün devrimleri ve kesin direktifleriyle Türk sporunun içindeki yerini aldı. Sporcuların kızları, kız kardeşleri ve hatta eşleriyle başlayan bu girişimler, kısa zamanda geniş kitlelere yayıldı. Bunda da Atatürk’ün emir ve direktiflerinin büyük katkısı olmuştur. Atletizm ve tenisle spor alanlarında görülmeye başlayan Türk kızları; daha sonra kürek, eskrim ve yüzmede de kendilerini göstermeye başladı. Türk kadını, 1926’da Ömer Rasim Koşalay’ın girişimleri ve çalışmalarıyla ilk kez atletizm pistlerinde göründü ki dünya kadınlarının Olimpiyat Oyunları’nda ilk kez 1928’de piste çıkmaları göz önüne alınacak olursa bu, Türk sporu nam ve hesabına sevindirici bir olaydır. Kurtuluş Savaşı’na şekil veren futbol maçı Ulu Önder Atatürk’ün resmi olarak ilk seyrettiği futbol karşılaşması, Akşehir’deki ordulararası maçtır. Yazar Turgut Özakman’ın “Şu Çılgın Türkler” adlı kitabındaki bilgilere göre Kurtuluş Savaşı’nda düşmana son darbeyi indirmeye hazırlanan Başkomutan Mustafa Kemal, son derece gizli tutulan Büyük Taarruz planını açıklamak için Batı Cephesi Karargâhı’nın bulunduğu Akşehir’de komutanları bir araya getirmek ister. Futbol bahanesi Komutanları dikkat çekmeden Akşehir’de toplamak için bir futbol maçı düzenlenmesi kararlaştırılır. Bu fikir büyük liderden gelir. Atatürk, Nutuk’ta bunu, “28 Temmuz 1922 günü öğleden sonra yaptırılan bir futbol maçını görmeleri ileri sürülerek ordu komu tanları ve birtakım kolordu komutanları Akşehir’e çağırıldı. 2829 Temmuz gecesi komutanlarla genel olarak saldırı konusunda görüştüm” sözleriyle anlatıyor. Batı Cephesi Karargâhı Futbol Takımı’yla Kolordular Karması’nın 28 Temmuz Cuma günü Akşehir’de maç yapmaları kararlaştırıldı. İşgalci kuvvetlerin şüphelenmemesi için maç basına bildirildi ve hemen ardından ordu ve kolordu komutanları, yakın birlikler, bu maçı izlemeye çağırıldı. İlçede saha olarak hazırlanan bir düzlüğe iki sıradan oluşacak bir ahşap tribün yapıldı. Toprak sahada yapılan tarihi maçta oyuncular uzun şortluydu ve ayaklarında bot, yarım çizme ya da postal vardı. Biri kırmızı, diğeri beyaz formalıydı. Tarihi maç 22 bitti. Maçtan sonra komutanlar, akşam yemeğinden sonra cephe karargâhında Başkomutan’a ayrılmış büyük odada bir araya geleceklerdi. Kolordu komutanları taarruz planlarını bilmiyordu. İlk kez öğreneceklerdi. Memleketin kaderinde çok önemli bir yeri ve rolü bulunan hayati bir toplantıyı kamufle eden bu maçın ardından komutanlara “Büyük Taarruz” kararı açıklanmıştı. Her şey yüz yıl önce Samsun’dan başladı… Çok büyük bir kararlılık ve azimle devam eden mücadele Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün liderliğinde büyük bir zaferle sonuçlandı. Cumhuriyet’imizi kuran, pek çok devrimle çağdaş medeniyetler seviyesine ulaşma yolunu bize açan, sadece bir asker değil, bir lider ve aynı zamanda bir başöğretmen olan Ata’mızı saygı, şükran ve özlemle anıyoruz. Bir yüz yılı gururla geride bırakıp önümüzdeki ikinci yüz yıla başlarken Cumhuriyet’imizin temel değerlerine sıkı sıkıya bağlı, demokrasiye, hukukun üstünlüğüne ve insan haklarına saygılı Genç İş İnsanları olarak ekonomik ve sosyal kalkınmayı başarmak, ülkemizde yaşayan herkesin eğitim ve refah seviyesini yükseltmek için çalışmaya ve üretmeye aynı kararlılıkla devam edeceğimize söz veriyoruz. 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramımız kutlu olsun. Ege Genç İş İnsanları Derneği EGIAD 19 MAY.indd 1 15/05/2019 13:07