Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Aylar
Günler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
19 MAYIS 21. yüzyıla giremedikPROF. DR. BİLSAY KURUÇ, 1919’un yıldönümünde GENÇLERE DÜŞEN GÖREVLERİ ANLATTI 1119 MAYIS 2019 PAZAR n Kurtuluş Savaşı’nın başlangıç günü olan 19 Mayıs 1919 sadece bir günün adı mıdır, sizce bugünün asıl hedefleri nelerdir? 100 yıl önce nasıl bir ülke ile karşı karşıyayız? 19 Mayıs 1919 bir uzun yürüyüşün başlangıcıdır. Uzun yürüyüşte bir köylüler ülkesindeyiz. Birinci safhası “Milli Mücadele”dir. Siyasi ve ekonomik bağımsızlık için, Osmanlı’nın bağımlılığından kurtuluş için yapılan yekpare (parçaları bir bütün oluşturan) bir savaştır. 1921 Moskova Antlaşması Türkiye’nin kapitülasyonsuz bir ülke olacağının ilk belgesidir. Ana belge 1923 Lozan’dır. İkinci safhası çağdaş uygarlık düzeyinin üstünü hedefleyen mücadeledir. İki safha iç içe geçmiş: Mustafa Kemal’in Sakarya Meydan Muharebesi öncesi öğretmenlere yaptığı konuşma bunun ilk belgesi. Ana belge 1940’ın Köy Enstitüleri oldu. n Bir uzun yürüyüşten bahsediyorsunuz. Bu yürüyüşün siyasi ve ekonomik bağımsızlık ve uygarlık düzeyinin üstüne çıkma mücadelesi safhalarından geçtiğini, bu safhaların da iç içe olduğunu belirtiniz. Bu uzun yürüyüşü biraz daha açar mısınız? İsmet Paşa 1932’de İzmir’deki konuşmasında Cumhuriyetin sürekli mücadele ile başlayıp ilerleyen bu niteliğini vurgular. Mustafa Kemal’in Milli Mücadelenin son muharebesinde, 30 Ağustos 1922’deki “Ordular ilk hedefiniz!” komutunun Türkiye’nin Akdeniz medeniyetinde yine yerini almasının ilk hedefi olduğunu vurgular. 1933’ün Cumhuriyet Bayramı nutkunda Atatürk, “Muasır medeniyet seviyesinin üzerine çıkma” hedefini hatırlatıyor. Yani 1919’da başlayan “uzun yürüyüş”te Cumhuriyetin sürekli mücadele ile gelişecek niteliğini unutmamak gerekiyor. n Cumhuriyetin sürekli mücadele ile gelişmesinin temelleri nelerdir, bu mücadele nasıl başlamıştır? Mustafa Kemal 1923 Şubat İzmir Kongresi’nde birinci safha olan Milli Mücadele’den, henüz Cumhuriyet olarak adı konulmamış ikinci safhaya geçişi anlatıyor: İki vurgusu var: Birincisi geçmişle hesaplaşma ve geçmişten siyaseten kopmanın zorunluluğunu anlatıyor. İkincisi, “unsuru asli” dediği halkın, geçmişte daima fetih için asker yapılıp topraktan ve üretimden koparılan halkın, yani köylünün üretim yapmayı öğrenmemiş, yani çiftçi olamamış tablosudur. O halde, hedef “iktisat devri”ne erişme mücadelesidir. Üretici olma iradesi iktisat mücadelesidir. n Uzun yürüyüş Atatürk sonrası dönemde de devam etmiş midir? Devam ettiyse Atatürk devrimlerinin üstüne bir katkı sağlanmış mıdır? Uzun yürüyüşün sonraki dönemlerde en önemli belgesi 1961 Anayasası oldu: Bu, siyasal ve ekonomik bağımsızlığı kurumsallaştırmayı amaçlayan kapsamlı Cumhuriyetçi proje oldu. “Unsuru asli” ye bir üretim dünyası hazırladı. Ağır lık merkezi bir sosyal devlet inşası oldu. Sonraki yıllar bu uzun yürüyüşü kesme tertipleri ile yaşandı. Ve henüz bu tertipler sürecinin aşamaları içinde, Cumhuriyet mücadelesi yaşanıyor. nCumhuriyetin uzun yürüyüşünü kesme tertipleri çoğu zaman başarı elde etmiş görünüyor. Ama tarihin tekerleği sürekli ileri gider diye biliyoruz. 21. yüzyılda uygarlık projemizin kesintiye uğramasının önüne nasıl geçeceğiz? Şimdi Türkiye’nin önünde 21. yüzyıla giriş davası var. Türkiye henüz bilgi, görgü ve ufuk olarak 21. yüzyıla giremedi. Oysa çağ hızlanıyor, seksen milyonluk, çoğu genç nüfusumuzdan mücadele ile kendini kanıtlaması bekleniyor. Mücadele öncelikle yeni bir ekonominin inşa edilmesi ve genç nüfusa yakışacak şekilde bilimde varlık gösterebilmek için olacak. Bütün bunlar toplumumuzun yeni bir siyasal aşamaya erişebilmesi ile iç içe olacak. Çok çalışmaktan başka çare yok İsmet Paşa’nın 1932’deki İzmir konuşmasından: Akdeniz binlerce seneden beri medeniyet havzası ve dünya siyasetinin geçididir. Gazi, meydan muharebesinin neticesini ifade eden hedefi değil, Akdeniz siyasetinde ve Akdeniz medeniyetinde Türk milletinin layık olduğu yüksek mevkii almak edebini göstermiştir. Milli Mücadele dediğimiz tarih safhasının fârikası (belirgin niteliği) budur. Türk milleti binlerce seneden beri medeniyetinde ve siyasetinde başlıca mevki tuttuğu Akdeniz’den suni ve cebri olarak (yapay biçimde ve zorla) uzaklaştırmak istedi Türk milleti iradesiyle ve yenilmez azmiyle Akdeniz’deki mevkiini ve vazifesini istirdat eyledi (gücüyle geri aldı)... Nazari olarak bir harbin “son” ve ka ti (kesin) neticesinin büyük ordularına göstermek vaziyetinde iken, Gazi’nin Akdeniz’in “ancak ilk hedef” olarak gösterilmesine de dikkat etmeliyiz. Milli Mücadele ruhunu ve Gazi’nin yüksek rolünü Sevr Muahedesi’nden kurtulmak çerçevesinde görmek dar ve kısa bir anlayıştır. İlmen ve iktisaden “geri bırakılmış” bir cemiyeti çok çalışmaktan ve “hususi tedbirlerle” (özel önlemlerle) yetiştirmekten başka çare yoktur. İktisatta milli varlığı müdafaa etmek ve iktisatta milletin geri bırakıldığı mesafeleri kapatmak mecburiyeti iktisadi devletçiliğimizin izahıdır. Bilsay Kuruç, “Mustafa Kemal Döneminde Ekonomi Büyük Devletler ve Türkiye”, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, Eylül 2011, s.261262263 Milletimizin karakteri yetenek ile doludur Maarif Kongresi’nde Mustafa Kemal’in 15 Temmuz 1921 tarihli konuşması: Gelecek için hazırlanan vatan çocuklarına, hiçbir zorluk karşısında baş eğmeyerek sabırla çalışmalarını ve eğitimdeki çocuklarımızın ana babalarına da yavrularının eğitimlerini tamamlamak için her fedakârlığa katlanmaktan çekinmemelerini öneririm. Büyük tehlikeler karşısında uyanan milletlerin ne kadar kararlı oldukları tarihçe ispat edilmiştir. Silâhıyla olduğu gibi beyniyle de mücadele etmek zorunda olan milletimizin, birincisinde gösterdiği gücü ikincisinde de göstereceğine asla şüphem yoktur. Milletimizin temiz karakteri yetenek ile doludur. Ancak bu doğal yeteneği ortaya çıkarabilecek yöntemlerle donatılmış vatandaşlar gereklidir. Bu görev de sizlere düşüyor. Millî hükumetimizin ciddiyet ve içtenlikle istediği derecede Türkiye kadın ve erkek öğretmenlerinin hayat ve refahını henüz sağlayamamakta olduğunu biliyorum; fakat milletimizi yetiştirmek gibi kutsal bir görevi üzerine alan yüce heyetinizin bugünün durumunu dikkate alacağından ve her zorluğu yenerek bu yolda gayet sabırla yürüyeceğinden şüphem yoktur. Hâkimiyeti Milliye: 21.07.1921 BİLSAY KURUÇ Cumhuriyet’in bilgelerinden Prof. Dr. Bilsay Kuruç, 19 Mayıs’ı bir uzun yürüyüşün başlangıcı olarak nitelendirerek, bu yürüyüşün Lozan Antlaşması, Köy Enstitüleri, 1961 Anayasası’yla devam ettirildiğini belirtiyor. Sürecin çeşitli mücadelelerle kesintiye uğratılmaya çalışıldığını belirten Kuruç, günümüzde de bu mücadelenin devam ettiğine dikkat çekti. Kuruç, Türkiye’nin 21. yüzyılda olması gerektiği yer ve bu yerin niteliği konusunda da ufuk açıcı öneriler dile getirdi.