Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Aylar
Günler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
10 19 MAYIS 2019 PAZAR 19 MAYIS ALTAN ÖYMEN, 19 MAYIS 1945’İN Türkiye için ÖNEMİNİ ANLATTI Demokrasiden ayrılmayız ALTAN ÖYMEN Çocukluğu ve gençliği 19 Mayıs’ın, coşkuyla kutlandığı 1930’ların, 40’ların Ankarası’nda geçti. 19 Mayıslar da Harp Okulu öğrencilerinden, Gazi Eğitim Enstitüsü’nün öğrencilerine, Köy Enstitüsü ekiplerinin gösterilerine kadar ilgiyle izlendiği günlerin genciydi. Atatürk ilke ve devrimlerini çekirdekten içselleştiren gazeteci, siyasetçi ve eski CHP Genel Başkanı Altan Öymen’in, söyleşimizde dikkat çektiği en önemli noktalardan biri; Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’nün 19 Mayıs 1945’te yaptığı tarihi konuşmaydı. n 19 Mayıs’ı nasıl kutlayan, algılayan ve heyecan duyan bir kuşaktınız. O günleri nasıl anımsıyorsunuz? Çocukluğumun büyük kısmı 1930’ların, 40’ların Ankara’sında geçti. 19 Mayıs, coşkuyla kutlanılan dört milli bayramımızdan biriydi. O zamanki adıyla “Gençlik GAMZE ve Spor Bayramı”ydı. ResAKDEMİR mi törenleri, tüm devlet protokolünün katılımıyla Ankara’da stadyumda yapılırdı. Zaten stadyumun adı da öyleydi: “19 Mayıs Stadyumu”. Öteki milli bayramlarımızdan 23 Nisan’daki Milli Egemenlik ve Çocuk Bayramı okullardaki törenlerle kutlanırdı. 30 Ağustos’taki Zafer Bayramımız ile 29 Ekim’deki Cumhuriyet Bayramımız ise hipodromdaki askeri geçit törenleriyle... Ben o törenleri de hatırlıyorum: Bazılarına babam ve annemle giderdim. Askerlerimizin geçişini, uçakların uçuşunu izlerdim. Bence stadyumdaki 19 Mayıs töreni, o törenlerin en renklisiydi. Bir kere, 19 Mayıs öncesindeki günlerde başlayan “bayrak koşusu”nun son aşamasına sahne oluyordu. Bayrak, Atatürk’ün Samsun’da karaya çıktığı yerde, sporcu gençler tarafından alınıp, belirli illerimizden geçen bir yolda koşularak elden ele teslim ediliyordu. Ankara’daki stadyuma getiriliyordu. Cumhurbaşkanı’na sunuluyordu. Bununla, Samsun’da başlayan milli mücadele hareketinin geçirdiği aşamalar hatırlatılmış oluyordu. Tören programında ayrıca, törene katılan öğrenci gruplarının o zamanki adıyla “jimnastik” (beden eğitimi) gösterileri vardı. En fazla ilgi çeken gösterilerden biri Harp Okulu öğrencilerininkiydi. Sahaya tam bir disiplin içinde çıkarlardı. Düz duvara tırmanmaktan, tel üzerinde yürümeye kadar, hem yetenek, hem eğitim gerektiren bir dizi güç işi başarırlardı. Büyük ilgiyle izlenen gruplardan biri de, Ankara’daki “Gazi Eğitim Enstitüsü”nün öğrencileriydi. Onlar, kızlı erkekliydi. Aletli jimnastik yaparlar, “kasa”lardan atlarlar, çemberler den geçerlerdi. Görüntüleri estetik açıdan da etkileyiciydi. Köy Enstitüsü ekiplerinin gösterileri de vardı. Onlar da programa halk danslarıyla katılırlardı. O danslar da çok alkışlanırdı. Törenlerin programında sadece, gençlerin sahadaki gösterileri değil, devletin ilgili kişilerinin konuşmaları da yer alırdı. Cumhurbaşkanı da, tüm millete bir “hitabe”de bulunurdu. İnönü’nün tarihi 19 Mayıs konuşması! n Cumhurbaşkanlarının mesajları nasıldı? Konuşmalarda gençliğe hitap edilirken neler vurgulanırdı? Tabii, konuşanların hepsi, gençliğe olan güvenlerini vurgularlardı. Ama Cumhurbaşkanı, bazen, devletletin genel politikaları hakkında açıklamalar da yapardı. 1945 yılında, Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’nün yaptığı “19 Mayıs konuşması”, Cumhuriyet tarihimizde çok önemli bir aşamanın ilk adımı sayılır. İnönü, o konuşmasında, Cumhuriyetin, tek partili rejimden çok partili demokrasiye geçişinin artık başlayabileceğini belirtmişti. Savaşın ardından O yılki 19 Mayıs, İkinci Dünya Savaşı’nın Avrupa’daki bölümünün sona erişinden hemen sonraydı. 1939’da başlayan Avrupa savaşı, 6 yıla yakın sürdükten ve 10 milyonlarca insanın ölümüne, bir o kadarının sakatlanmasına ve büyük şehirlerin yakılıp yıkılmasına neden olduktan sonra, 8 mayıs günü Almanya’nın teslim olmasıyla bitmişti. Türkiye, savaş boyunca çok başarılı bir politika çizgisi izleyerek, o savaşa fiilen girmemeyi başarmıştı. Ama savaşın sürdüğü yıllar boyunca, muhtemel saldırılara karşı caydırıcı olabilmek için, savaşa her an hazır olduğunu gösteren seferberlik koşulları al tında kalmıştı. Gerek siyasal, gerek sosyal açıdan çok zorlu bir dönem geçirmişti. O 19 Mayıs gününde İnönü, savaşın bitişini, ülkesinde demokratik hayata geçmenin fırsatı olarak görüyor ve gösteriyordu. O konudaki özet cümlesi şuydu: “Harp (savaş) zamanlarının ihtiyatlı tedbirlere lüzum gösteren zorlukları ortadan kalktıkça, memleketin siyaset ve fikir hayatında demokrasi prensipleri daha geniş ölçüde hüküm sürecektir.” İhtiyatlı bir cümle ama... Bu cümle gerçi ihtiyatlı bir cümleydi. Ama bu sözün hemen arkasından, o konudaki adımlar atıldı. Yasal değişikliklerin bir kısmı yapıldı. İktidar partisi karşısında birkaç parti birden kuruldu. Ayrıca meclis içinde de, o vakte kadar Cumhuriyet Halk Partisi’nin kıdemli milletvekillerinden bir kısmı başta eski başbakanlardan Celâl Bayar olmak üzere CHP’den ayrılıp Demokrat Parti’yi kurdular. 1950 seçiminde de Türkiye’de Cumhuriyet’in kuruluşundan beri ilk defa bir iktidar değişikliği gerçekleşti. Türkiye Cumhuriyeti, böylece, çağdaşlaşma hedeflerinden birine daha gene barış içinde ulaşmış oldu. Ve biz Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları, o vakitten bu vakte kadar, gene barış içinde, birçok defa iktidar değişiklikleri yaşadık. Diğer tüm demokratik ülkelerdeki gibi... Gerçi demokrasimizin gelişmesi yolundaki çabalar, zaman zaman engellerle karşılaştı, çatışmalara yol açtı, kesintilere uğradı. Ama bütün o engellerin, kesintilerin çoğu, sonuçta, halkın iradesiyle aşıldı. Türkiye’yi, demokrasi, adalet ve özgürlükler çizgisinden, hiçbir gücün sürekli olarak ayıramayacağı, tekrar tekrar kanıtlandı. Bundan sonrasında da, elbet hep öyle olacak. Bu açıdan, 19 Mayıs gününü Atatürk’ün liderliğindeki Kurtuluş Savaşımızın başlangıcı olmasının yanında, Cumhuriyetimizin çağdaşlaşması yolundaki gelişmelerin çok önemli bir aşamasına geçtiğimiz günün yıldönümü olarak da kutlayabiliriz. Eskiyle yeninin farkı n 19 Mayıs nasıl bir gelecek idealidir? Atatürk devrimlerinin Cumhuriyetin bekçisi kıldığı gençlik üzerindeki etkilerini, sağladığı olanakları, nasıl bir simge olduğunu değerlendirir misiniz? Ben, tabii, çocuk yaşlarındaydım 1930’larda, 1940’ların başlarında... 19 Mayıs’ın ve sonrasının önemini evde annemden babamdan, okulda öğretmenlerden öğreniyordum. Onlar o dönemi ve sonrasını bizzat yaşamışlardı. “Eski”yle “yeni”yi karşılaştırabiliyorlar, Türkiye’nin kısa bir sürede “nereden nereye” geldiğini gerçekçi gözlerle saptayabiliyorlardı. Bunu, kendilerinden sonraki kuşaklara “görgü tanıkları” olarak anlatabildiler. 19 Mayıs 1919’u izleyen gelişmeleri, kurtuluş savaşımızı, Cumhuriyetimizin kuruluşunu ve hukuk devriminden eğitim devrimine, medeni kanundan kadın haklarına ve nihayet demokratik düzene geçişimize kadar tüm çağdaşlaşma hareketlerinin ülkemize, milletimize neler kazandırdığını yansıtabildiler. Tabii, artık o dönemlerin görgü tanıkları çok azaldı. Ama çok şükür, o dönemlerle ilgili kitaplar var, anılar var, belgesel eserler var... Onlara bakılarak çok iyi görülür Türkiye’nin 1919’dan sonraki atılımlarla “nereden nereye?” geldiği... Sorunuzda da değindiğiniz gibi, özellikle, Atatürk’ün, Cumhuriyet’in bekçisi olan gençliğe yönelik mesajlarının değeri daha iyi anlaşılır.