Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Aylar
Günler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
19 MAYIS 2319 MAYIS 2019 PAZAR Milli Mücadele dönemi şair ve yazarları, eserleriyle o günlere ışık tutuyor Edebiyatta Kurtuluş Savaşı ATAOL BEHRAMOĞLU Bugün dünya ölçüsünde önemli bir şiir, roman, öykü, tiyatro ve sanatın bütün alanlarını kapsayan bir çağdaş sanatımız söz konusu ise, bunu kuşkusuz Kurtuluş Savaşımıza ve o günlerde bugünlerin temellerini atan şair, yazar ve sanat insanlarımıza borçluyuz. Türk edebiyatının kurtuluş savaşı öncelikle Türkçenin kurtuluş savaşıdır. Bu bakımdan ve bu anlamda da öncülük Mehmet Emin Yurdakul’un 1898’de yayımlanan “Türkçe Şiirler” adlı ilk şiir kitabındadır. Serveti Fünun şiirinin etkinliğini sürdürdüğü bir dönemde öz ve özlü Türkçesiyle şimşek gibi parlayan bu şiirler toplamı, örneklediği anadil ve ulusallık bilincinin yanı sıra toplumsal adaletsizliğe karşı insancıl vurgularıyla da önemlidir. Toplumda karamsarlığın etkin ve yaygın olduğu bir dönemde Mehmet Emin Yurdakul’un şiirleri ve duruşu, yol gösterici ve yol açıcı olmuştur. İzmir’in işgali üzerine 23 Mayıs 1919’da Sultanahmet’te düzenlenen mitingde yaptığı kısa fakat çok etkileyici konuşmadaki sözleri de bu doğrultudadır: “Biz bütün felâket ve musibetlere, her şeye karşı memleket ve milletimizin hayat ve necatından(kurtuluşundan) ümidimizi kesmeyelim. Bilelim ki, gökler fırtınasız, baharlar hazansız olmadığı gibi, hiçbir vakit insanlar da dertsiz kalmamışlardır. Istırap, beşeriyetin talihidir. Mağlubiyet her milletin hayatında mukadderatın elinden içtiği bir zehirdir. Lakin fırtınalardan sonra parlak güneşler, hazanlardan sonra şu güzel çiçekler göründüğü gibi, dertlerden sonra da saadet günleri gelir. Eğer biz felaketten, mağlubiyetten ders almayı bilirsek, şüphe yok ki, bizim içtiğimiz zehir bir ilaç olacaktır.” İşte senin vatanın Ziya Gökalp yazıları ve şiirleriyle Kurtuluş Savaşımızın yanında yer almış, dilde Türkçeleşmeyle birlikte Kurtuluş Savaşımızın ve edebiyatımızın Kurtuluş Savaşının öncülerinden bir düşünür ve şairimizdir. Bir ülke ki camiinde Türkçe ezan okunur, Köylü anlar mânasını namazdaki duanın... Bir ülke ki mektebinde Türkçe Kuran okunur Küçük büyük herkes bilir buyruğunu Huda’nın... Ey Türk oğlu, işte senin orasıdır vatanın! Çiğnenmez senin yurdun Ziya Gökalp’le dünya görüşleri ne kadar farklı da olsa konu yurt sevgisi olunca ondan farksız konulan Mehmet Âkif Ersoy’un “Çanakkale Şehitleri”, “Bülbül”, “İstiklal Marşı” vb. şiirleri, Çanakkale Savaşı ve sonrasında emperyalizme karşı savaşlarımızın dile getirildiği destansı şiirlerdir. Eşin var, âşiyânın var, bahârın var, ki beklerdin; Kıyâmetler koparmak neydi, ey bülbül, nedir derdin? O zümrüd tahta kondun, bir semâvî saltanat kurdun; Cihânın yurdu hep çiğnense, çiğnenmez senin yurdun. Baştan başa tutuşsun Genç Nâzım Hikmet’in İstanbul’un 16 Mart 1920’de işgali sonrasında aynı yıl ağustos ayında “Alemdar” dergisinde yayımlanan “Kırk Haramilerin Esiri” ve “Anadolu’da Yeni Gün”de 21 Mart 1921’de yayımlanan “Ağa Camii” adlı şiirleriyle, onlardan birkaç yıl önce yazılmış bir ergenlik dönemi ürünü sayılması gereken “Mütareke Geceleri” adlı daha az bilinen bir şiirini, sonraki yılların büyük Kurtuluş Savaşı destanı olacak “Kuvayi Milliye”nin habercileri saymak gerekir... İşgal birliklerinin bayrağı çekilmiş Ağa Camisi önünde duydukları kederle ve isyanla dile getirilmiştir. Ey bu caminin ruhu: Bize mucize göster Mukaddes huzurunda el ağlamayan bu yer Bir gün harap olmazsa Türkün kılıç kınıyla Baştan başa tutuşsun göklerin yangınıyla Anne için yanacak Kurtuluş Savaşı şiirlerden bende kişisel olarak en çok iz bırakmış olanlardan biri de kimi dizeleriyle, Kemallettin Kamu’nun “İzmir Yollarından Son Mektup” adlı duygu dolu şiiridir... Belki şimdi sana son Sözlerimi yazmadan Gözlerim kapanacak. Belki var daha beş on Dakikalık bir zaman. Anne, için yanacak Mektubum okunurken. Unutulmaz şiirler Kurtuluş Savaşı konulu şiirler arasında Necmettin Halil Onan’ın “Bir Yolcuya”(1927), İbrahim Alaatin Gövsa’nın “Siperden Mektup”(1926), Ai Canip Yöntem, Enis Behiç Koryürek vb. şairlerin kimi şiirlerini saymak gerekir. Sonraki yıllarda aynı konuda yazılmış şiir ve destanlar bir başka ve çok daha geniş bir araştırma alanını kapsıyor. Kahramanlık ve acıyla dolu eserler YAKUP KADRİ KARAOSMANOĞLU MEHMET EMİN YURDAKUL Mustafa Kemal Atatürk ve Halide Edip Adıvar ZİYA GÖKALP ÖMER SEYFETTİN KEMALETTİN KAMU NAZIM HİKMET Roman ve öykü türünde “Edebiyatımızda Kurtuluş Savaşı” ya da “Türk Edebiyatının Kurtuluş Savaşı” başlığı altında üzerinde durulması gereken örneklerden ilki, kuşkusuz, Ömer Seyfettin’in öykülerdir. Ömer Seyfettin öyküleri ve Selanik’te yayınlanan “Genç Kalemler” dergisindeki yazılarıyla ulusal edebiyatımızda bir köşe taşıdır. Bu dergide 1991’de yayımlanan “Yeni Lisan” adlı yazısı, bu edebiyatın bildirgesi niteliğindedir. Kimi öykülerinde acıtıcı bir gerçeklikle savaşın acılarını dile getirmiştir. Halide Edip Adıvar, okurken ve dinlerken bu gün bile göz yaşartan Sultanahmet Mitingi konuşmasında “kardeşlerim, evlatlarım” diye seslendiği on binlerce kadın ve erkek karşısında ırkçı ve emperyalist işgali lanetlemekteydi: “Asırlardan beri sinsi sinsi devam eden Avrupa’nın istila siyaseti her vakit Türk toprakları üzer inde en vicdansız bir şekilde tecelli etmiştir. Ay’da ve yıldızlarda zapt edilecek Müslüman ve Türk toprakları ve milletleri olduğunu haber alsa oraya istila ordusu göndermek için mutlak yol bulacak olan Avrupa’nın eline nihayet bir fırsat geçm iştir.” Onun ilk romanları arasındaki “Ateşten Gömlek” (1923), “Vurun Kahpeye” (1923) Kurtuluş Savaşımızda yaşanmış acıları ve kahramanlıkları dile getiren ilk yapıtlardandır. Çok sonraki yılların ürünü “Türkün Ateşle İmtihanı” ise Kurtuluş Savaşı dönemine tanıklığın bir başyapıtıdır. Yakup Kadri Karaosmanoğlu ise Kiralık Konak (1922), Nur Baba (1922), Hüküm Gecesi (1927), “Sodom ve Gomore”de (1928), Osmanlı’nın son dönemlerindeki toplumsal çöküntülerinin büyük bir yazarın gözlem, irdeleme ve yazarlık yeteneğiyle dökümünü yapmış, 1932’de yayımlanan “Yaban”la ise sonraki gerçekçi edebiyata sağlam bir örnek ve temel oluşturmuştur. Sanatçılara borçluyuz Balkan ve 1. Dünya savaşlarının yıkımları sonrasında 19 Mayıs 1919’da Mustafa Kemal Paşa’nın Samsun’a ayak basmasıyla başlatabileceğimiz Türkiye Kurtuluş Savaşı, Türk ulusunun ve edebiyatının da kurtuluş ve yeniden doğuş sürencinin başlangıcıdır. Bugün dünya ölçüsünde önemli bir şiir, roman, öykü, tiyatro ve sanatın bütün alanlarını kapsayan bir çağdaş sanatımız söz konusu ise, bunu kuşkusuz Kurtuluş Savaşımıza ve o günlerde bugünlerin temellerini atan şair, yazar ve sanat insanlarımıza borçluyuz.