Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Aylar
Günler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
6 19 MAYIS 2019 PAZAR 19 MAYIS Seçilmiş İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, Atatürk sevgisini anlattı, gençlere güvendiğini söyledi Atatürk benim ışığım Atatürk bir ülkenin, bir devletin, bir milletin geleceğe hazırlanması noktasında olağanüstü bir lider. Geleceği bu denli okuyabilen ve attığı her adımın üzerinden ne kadar zaman geçse de bırakın eskimeyi kuvvetlendikçe kuvvetlenen kaç lider vardır? Atatürk barışı ana felsefe olarak hem kendi toplumuna hem de dünyaya miras olarak bırakmış bir lider. “Yurtta sulh cihanda sulh” bence çok derin bir felsefe. Bugün herkes tarafından irdelenmesi gereken, bütün dünyaya, bütün ülkelere anlatılması gereken bir felsefe. Belediye başkanlığı teklifi yapıldığında ailemle görüştüm. 14 yaşına yaklaşan oğlum Semih, “Aday olmanı istemem. Ama Atatürk sorumluluk alırken hiç düşündü mü?” diye bir soru sordu masada. Ailenin bütün fertlerinin muhalif düşünceleri tersine döndü o an itibarıyla. “Atatürk, önüme ışık tutan ve her anında beni canlı ve diri tutan bir lider” diyen seçilmiş İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, Beylikdüzü Belediye Başkanlığı döneminde ulu önder Mustafa Kemal Atatürk ve Milli Mücadele’nin gelecek nesil lere aktarılması adına üç önemli kitap çalışmasına imza attı: Mustafa Kemal’in 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıktıktan sonra geldiği Sivas’ta geçirdiği 108 günü anlatan “Sivas Milhazal li Mücadele’nin 108 Günü”, Atatürk’le ocak ilgili Türkiye ve dünyada yayımlanan karikatürlerin derlendiği “Karikatürlerde Atatürk” ve Türkiye ve dünya basınında Atatürk’le ilgili haberlerin derlendiği “Basında Atatürk”. 19 Mayıs 1919’un 100. yılında gençlere çok güvendiğini söyleyen İmamoğlu’nun 19 Mayıs mesajı ise şöyle: Her şey çok güzel olacak. n 19 Mayıs 1919’un 100. yılı... Nasıl değerlendiriyorsunuz? 19 Mayıs tabii ki öncelikle bir milli uyanış anı. Aynı zamanda Mustafa Kemal Atatürk’ün ortaya koymuş olduğu büyük bir cesaret. Samsun’dan yola çıkarken zihninde, savaşın içinde boğulmuş bir halkı uyandırma ve tam bağımsız bir Türkiye hayalinin oluşması vardı. Türkiye Cumhuriyeti’nin var oluşuna karar verildiği an Mustafa Kemal’in 19 Mayıs’ta Samsun’a çıktığı andır. Geleceğe umutla bakmak için n Çocukluğunuzda 19 Mayıs nasıldı? Şimdi nasıl? Öncelikle 19 Mayıs çok zevkliydi, çok renkliydi. Çocukken 19 Mayıs kutlamalarını izlerken “Ben genç olunca onlar gibi bu bayramı nasıl kutlayacağım, o hareketleri yapabilecek miyim” diye düşünürdüm. Farklı bir coşkusu, farklı bir enerjisi vardı. Şu anda ne yazık ki son düzenlemelerle çelenk koymanın bile soğukluğunun yaşatıldığı bir bayram kutlama süreci var. Yayımlanan genelgeler bayramın gerçek ruhunu kaybettirdi. Ama sağ olsun ki Türkiye’nin birçok noktasında yerel yönetimler gerçekten bayramları hissettiren kutlamaları yerine getiriyor. Kaldı ki milli bayramlar insanların kayıtsız şartsız bir araya geldiği, hisselerin birleştiği anlar olmalı. Milli bayramlar gerçekten millet olma, bir arada olma, birbirini hissetme, geçmişi unutmama ve geleceğe umutla bakabilme noktasında, güzel bir nesil yetişmesi için önemli buluşma anları. Çocukluğumda o buluşmanın ahengi, insanların bir araya gelişi, ailelerin çocukları stadyumda tribünlerden izleyip coşkuyla alkışlamaları, Karadeniz’de, Trabzon’da benim zihnimde kalan şeyler. Sonra lise döneminde bizzat o bayramlara katılma, farklı figürlerle ya da farklı görevlerle orada bulunmanın heyecanı her zaman zihnimizde taze. Umarım milli bayramlar o eski günlere döner. Örneğin 19 Mayıs’ın 100. yılını hissediyor muyuz? Hissettiriliyor mu? Ne yazık ki o noktada çok büyük eksiklikler var. Kuvvetlendikçe kuvvetleniyor n Atatürk sizin için ne ifade ediyor? Benim ışığım. Yani Atatürk bir ülkenin, bir devletin, bir milletin yönetilmesi, yön verilmesi ve geleceğe hazırlanması noktasında olağanüstü bir lider. Birçok ülke insanın, liderlerinin kabul ettiği bir liderliği var Mustafa Kemal Atatürk’ün. Geleceği bu denli okuyabilen ve attığı her adımın üzerinden ne kadar zaman geçse de bırakın eskimeyi kuvvetlendikçe kuvvetlenen, bu kadar sağlıklı ilkeleri ortaya koyan kaç lider vardır? O bakımdan olağanüstü bir lider. Barışı ana felsefe olarak hem kendi toplumuna hem de dünyaya miras olarak bırakmış bir lider. “Yurtta sulh cihanda sulh” bence çok derin bir felsefe. Bugün herkes tarafından irdelenmesi gereken, bütün dünyaya, bütün ülkelere anlatılması gereken bir felsefe. Tüm bu yönleriyle benim için Atatürk gerçekten bir ışık. Önüme ışık tutan ve her anında beni canlı ve diri tutan bir lider. Yaşamıyla, bu ulusa kattığı değerlerle, halkına Cumhuriyeti ve demokrasiyi hediye eden tek lider olmasıyla çok değerli. n Atatürk’le ilgili üç kitaba destek oldunuz. Bu kitaplardan biraz bahseder misiniz? Katkı sunduğumuz 3 eserimiz olmuştu. “Basında Atatürk” eseri, bir gazetecinin bize tavsiyesiydi ve bu özel bir eseri bastırdıktan sonra şunu gördüm ki az önce bahsettiğim dünyada lider olabilme vasfı böyle bir şey. Tüm olumlu yönleriyle yani Kuzey Amerika’dan, Güney Amerika’ya, Afrika’dan, Uzakdoğu’ya varıncaya kadar gazete kupürlerinde Atatürk’ün hem aktif döneminde hem Osmanlı döneminde hem de hayata gözlerini yumduktan sonra da en değerli şekliyle bahsedilir olması olağanüstü bir şey. O eser öyle çıktı ve benim için çok değerli bir çalışmaydı. Sonrasında gerçekten “Karikatürlerde Atatük” de çalışması yapılmış ama geliştirilmeye muhtaç ve daha iyi taramalarla daha güçlü hale getirilmesi değerli bir eser önerisi gelmişti. Bu da bugünün siyasal ortamında ya da mizahın tamamen siyasetin dışında tutulduğu bir ortamda bundan neredeyse 100 yıl önce Mustafa Kemal Atatürk’ün aslında ne kadar karikatürize edildiği ama dünya basınında ama ulusal basında ve bunun da hem şakalarıyla hem de yön verici, zekâ dolu çizgileriyle çok değerli bir an olduğunu düşündüm. Bunu bugünün İMAMOĞLU’nun 19 Mayıs Mesajı ‘Her şey çok güzel olacak’ n Türkiye’de gençleri gördüğünüzde ne düşünüyorsunuz? Bence Türkiye gençliği, Türkiye’nin yönetimiyle direkt alakadar değil. Ben özellikle seçim döneminde ve seçimden sonraki dönemde, yoğun ilişki kurduğum gençlerle alakalı şunu söyleyebilirim. Bu ülkenin insan kaynağı çok yüksek seviyede. En büyük eksiklik bu ülkeyi yönetenlerin kendilerini erişilmez hale getirmesi, gençlikle bağ kuramaması, gençlikten faydalanmamaları. Yani aslında Türkiye’nin gençliğiyle faydalı bir ilişki kurabilirseniz, ama belediye olun ama ülke yönetimi olun, inanın işinizi çok kolaylaştıracak bir insan kaynağına sahip olursunuz. Elbette eksikliklerimiz var. Eğitim noktasında çok büyük eksikliklerimiz var. Türkiye’nin genç beyinlerinin bu ülkeyi tercih et meme sorunları var. Bunu aşmanın tek yolu var: Bu gençlere demokrasiyi hissettirmek, özgür ortamları sağlamak, özgürlüklerinin asla kısıtlanmayacağını onlara teminat olarak verecek bir yönetim modeli, ülke modeli ortaya koymak. Bunu başarmak, Türkiye’yi kayıtsız şartsız dünyanın en seçkin, en üretken ve gerçekten yaratıcı tarafıyla dünyanın en aktif ülkelerinden birisi haline getirir. Gençlerde bunu hissediyorum ama bir fırsat verilmediğini, baskı altında tutulduklarını da görüyorum. Zaten böyle olmasa birçok gencin hayallerini Türkiye dışındaki ülkeler süslemez. Biz bunu tersine çevirmeliyiz. Bana göre 1919’un 100. yılında tam bağımsızlık mücadelesine koşan genç Atatürk’ün bana verdiği en derin mesaj, bugünün gençliğine özgün ve özgür bir ortamda üretken bir Türkiye yara tabilme mücadelesidir. Bu bağlamda gençlere sonsuz güvendiğimi tekrar belirtmek isterim. n 19 Mayıs mesajınız var mı? Her şey çok güzel olacak. n Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Gençliğe çok güveniyorum. Türkiye’nin önümüzdeki belki en az 20 yıllık olağanüstü mücadelesi, yerel yönetimlerdeki mücadelesi olsun, Türkiye’nin gelişimi olsun ve Türkiye’nin birçok noktadaki neredeyse devrim noktasındaki atılımları olsun tamamıyla gençlerin varlığıyla olacaktır. Bu manada Ata’mızın Türk Gençliğine Hitabes’inde sıraladığı tehditleri de dikkate alarak ama önüne bakarak geleceğe hep birlikte gençlerle yürümeyi dilerim. 19 Mayıs 1919 Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı kutlu olsun. Türkiyesi’nde basılması gerektiğine karar verdik. O da öyle bir eserimiz oldu. Sivas’ta 108 gün “Sivas’ta 108 gün”. Tabii bu benim için daha çarpıcı. Sivas’ta 108 gün eseriyle ilgili ben Sivas gezimde, bir kez daha kongrenin önemini, kogre sürecini keşfettim. Çokça Atatürk’le ilgili eser okumuş birisiyim. İddialıyım bu konuda. Yani belki ortaokul döneminden beri Atatürk’le ilgili okuduğum eser sayısı olağanüstüdür. Ama Sivas’ta 108 gün vakit geçirdiğini ıskalamışım. Sivas’ta hem valiliği hem de belediye başkanlığını ziyaretimde bir kapsayıcı eserin olup olmadığını sorduğumda böyle bir eser olmadığını gördüm. Mutlaka buna başlanılması gerektiği konusunda orada da tavsiyelerde bulunmuştum. Zira üzücü de bir olay yaşadım. Mevcut vali, benim bu eser üzerinden siyaset yaptığımı dile getirmiş. Benim politika yaptığımı, aslında Sivas’ta 108 gün eserinin olduğunu, Cumhuriyet Üniversitesi’nde bir hocamızın bir eser çıkardığını söylemiş. Ben o eseri de biliyorum. Zira bizim kaynağımızda da ondan faydalanıldı ve hocayla da irtibat halinde çalışıldı. Şimdi valilerin ya da devlet kademesinde bulunan insanların yapılmış bir eseri övmesi ve sahiplenmesi gerekirken beni politika yapmakla suçlaması çok canımı yaktı, çok üzdü. Kendisine birçok kez not bırakmama rağmen bana geri dönmedi. Arkadaşlarım bana bu eseri valinin de basmak istediğini söylediklerinde, kesinlikle basabilirler, memnuniyetle diye onay vermiştim, ama daha sonra herhalde bir irtibat kopukluğu oldu ya da kaygı duydular, bilemem... Türkiye’de bazen bu tür duyguların önüne başka şeyle konabiliyor. Bu beni üzdü. Dolayısıyla gelmek istediğim nokta “Sivas’ta 108 Gün” önemli bir tarihsel süreçtir. Samsun’a ayak basan Atatürk’ün Ankara’ya gelişine kadar ki en önemli zaman dilimini Sivas’ta geçirmiştir. Yani bir nevi aslında Sivas’ı bir öncü başkent olarak tercih etmiştir. Bunu tüm Türkiye’nin hissetmesini diliyorum. Cumhuriyet kenti dendiğinde elbette ki Ankara’dır, elbette ki Anıtkabir’le beraber bizim için manevi bir merkezdir. Ama “İkinci bir Cumhuriyet kenti neresidir” derseniz, ben ce Sivas’tır. Bu yönüyle, anılarıyla, orada geçirilen zaman dilimiyle, kadınların evlerindeki emekleri, kermes düzenleyerek bütçe oluşturup Ata’mızın bütçesine katma çabalarıyla gerçekten maneviyatı dolu dolu bir dönemdir. Bunu ortaya koyan bir eseri film tadında 108 günün, tek tek, sayfa sayfa anlatılması benim için çok değerli bir çalışmaya dönmüştür. Atatürk’ü okuyun n 19 Mayıs’tan bugüne baktığınızda Türkiye’yi nasıl değerlendiriyorsunuz? Her anı bir mücadele ama şu anda bile bir mücadele veriyoruz. Demokrasi adına mücadele veriyoruz. Demokrasinin 21. yüzyıl terimleriyle gelişmesi için mücadele veriyoruz. Hakların, özgürlüklerin, hukukun en üst seviyede olması için mücadele veriyoruz. 1919 ruhuyla yola çıkan Mustafa Kemal Atatürk’ten bugüne, yani 100. yılı tamamlamış olan bu süreçte derseniz ki “En büyük mücadele nerededir” elbette ki Kurtuluş Mücadelesi’dir. Çünkü her tarafı işgal edilmiş Türkiye’nin toprakları üzerinde farklı emelleri olan emperyalist dünyaya karşı dik bir duruş sergilenmiştir. Dolayısıyla ben bazen 30’lu yaşlarda bu sorumluluğu alan Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarının bu öncü mücadelesini gerçekten tüylerim diken diken olarak okuyorum. Bir sorumluluğa, yola çıkmak istediğiniz bir anda bir kılavuz gerekiyor ya da bir ışık gerekiyorsa ülke sorumluluğu adına tavsiyem, Ata’mızın o dönemdeki herhangi bir mücadelesini okuyup irdelemesi bile sorumluluk duygusunu ve motivasyonunu artıracaktır. Ben belediye başkanlığı teklifi yapıldığında aile meclisi kurduğumda, gençliğe adım atan 14 yaşına yaklaşan ortanca oğlum Semih, “Elbette babam olarak bu görevi kabul etmeni, aday olmanı istemem. Ama sonra düşündüğümde aklıma geliyor. Atatürk sorumluluk alırken hiç düşündü mü?” diye bir soru sordu masada. Ailenin bütün fertlerinin muhalif düşünceleri tersine döndü o an itibarıyla. Onun için gerçekten Atatürk her çocuğa, her aileye ülke sorumluluğu adını önemli bir motivasyon gücü.