Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
29 Ekim 2012 Pazartesi Cumhuriyet Bayramı 59 Demir ağlar politikası ülkenin ‘teknik bağımsızlığı’ olarak düşünüldü Uygarlıkdemiryoluilegeldi ozan Antlaşması 23 Ağustos 1923’te Türkiye Büyük Millet Meclisi’nce onaylandı. Kurtuluşun ve kuruluşun mimarı Atatürk Lozan öncesinden başlayarak Meclis açılış konuşmalarında demiryolu konusuna hep ağırlık verdi. Tren ve demiryolu, Cumhuriyet kurucuları için “teknik istiklâl” anlamına geliyordu. Bağımsızlığın olmazsa olmazıydı bu. Tarihten süzülüp gelen ders ve deneyimin getirdiği bir sonuçtu. Aynı itkiyledir ki Mustafa Kemal daha Samsun’a gitmek üzere İstanbul’dan ayrılmadan Ali Fuat Cebesoy ’la Ereğli’deki 20. Kolordu’nun Ankara’ya taşınmasını kararlaştıracaklardı. Çöküş ve işgalden kurtuluşa uzanan yolların yapıtaşlarını döşeyenler, ulusal direnişin karargâhı kılınacak bu eskil kentte bir dayanma duvarı kurmak için o günden başlayarak kolları sıvayacaklardır. Durumu sezen İngiliz “kontrol subayları” Cebesoy komutasındaki kolordunun Ankara’ya taşınmasını geciktirmek, başarabilirlerse engellemek için ne gerekiyorsa yapacaklardır. Sonunda yumuşayacak ancak Mondros Mütarekesi koşulları gereğince el koydukları trenlere vagon başına 60 altın lira isteyeceklerdir! Bunun üzerine asker Ereğli, Aksaray, Kırşehir üzerinden yürüyerek Ekim 1919’da Ankara’ya gelecek, Etlik sırtlarına yerleşecektir. Tren ve demiryolu, o günden başlayarak ulusal bağımsızlığın taşıyıcı altyapısı, kurucu demiryolcu kuşağın nitelemesiyle “teknik istiklâl”in öteki adına dönüşecektir. 31 Aralık 1892’den beri Ankara’da demirlemiş bulunan tren, şimdi kendisini bekleyen kurtuluşun askeriyle buluşarak, bağımsızlığın başkentine evrilen ışıklı yol başında 27 Aralık 1919’u gözlemektedir. Sivas Kongresi’nde “manda sorunu” görüşülürken bu tezi savunanların sözleri, özellikle Refet Bey’in (Bele) trajik ve talihsiz sorusu daha Ankara yoluna düşmemiş Mustafa Kemal’in belleğine yerleşecektir. Ankara’ya geldiği ilk günlerde kalacağı Ziraat Mektebi’nden sonra konut ve karargâh tuttuğu istasyondaki “direksiyon binası”nda kalırken, istasyona gelen her katarın Bele’nin sorusu çengeline takılıp kaldığını da gözlemleyecektir! L ÜMİT SARIASLAN Cumhuriyetin ilanını izleyen yıl Atatürk’ün temelini attığı SamsunÇarşamba dar hattı o “çengel”i kırmak yolundaki simgesel ve anlamlı ilk adımdır (21 Eylül 1924). Aynı yıl başlayan ve treni Kayseri’ye Sivas’a, Erzincan ve Erzurum’a götürecek hattın yapımı ise aralıksız sürdürülecektir. AnkaraSivas hattı üzerinde yapımı tamamlanarak işletmeye açılan ilk durak, Ankara’ya 86 kilometre uzaklıktaki Yahşihan İstasyonu’dur (17 Nisan 1925). Genç Cumhuriyetin ilk büyük açılış törenini yaparak hizmete koyduğu bu demiryolu, Erzurum’a uzanan çetin yolda verilen ilk “büyük sınav” olacaktır. Başbakan İsmet Paşa’nın açılış töreninde yapacağı konuşma Cumhuriyet demiryolculuğunun önsözü olarak tarihteki yerini alacaktır. 1923’le başlayıp 194043’e kadar hummalı bir çabayla yürütülen Cumhuriyet demiryolculuğu “az zamanda çok ve büyük işler başarma”nın çelikten anıtına dönüşecektir. İlk adımı izleyen 20 yılda eldeki demiryolu ağı iki katına çıkarılacak, tren Cumhuriyet ağacının göverip gövdelenmesinde, yeni yapının kurulup kurumlaşmasında kilit önemde bir işlev üstlenecektir. Dahası, Cumhuriyetle özdeşleşecektir: Kayseri İstasyonu’nun 29 Mayıs 1927’de yapılan açılış töreninde Cumhuriyet demiryolcu luğunun kurucu Genel Müdürü Behiç Erkin şöyle başlayacaktı konuşmasına: “Bu hat, Büyük Gazi’nin dehâsı ile doğudan batıya yükselen istiklâl zaferini, yine o büyük iradenin etkisi altında batıdan doğuya doğru koşturuyor.” Bu koşu, Erzurum Sivas kongrelerinden göverip gelen bağımsızlıkçı çizgide hiç aksatılmadan aynı inan ve güvenle sürdürülecek, anayurdumuz bir baştan bir başa demir ağlarla örülecektir. Trenin dumanı sadece yurt toprağına değil, mektuptan şiire, öyküden romana ve resme hayatın toprağına da sinecektir. Yeni hat yapımından demiryolu altyapı ve teknolojisini geliştirmeye, demiryolu ağının atkı ve çözgüsünü yurdun hizmet ve yatırım bekleyen tüm alanlarıyla birlikte görüp güçlendirmeye yönelik köktenci bir kalkınma atılımıydı bu. Yönetsel, kurumsal işleyişten kültürel ilişkilere; gezici eğitim (X. Yıl’da düzenlenen görkemli Seyyar Terbiye Sergisi gibi) ve sağlık sergilerine dek Cumhuriyetçi bir dikkat ve uyanıklıktı. O dikkat ve uyanıklıkla Karadeniz’i Akdeniz’e, Doğu’yu Batı’ya bağlayarak toprağı yurt kılmaktı Cumhuriyet demiryolculuğu. Aynı bağımsızlıkçı özen ve ödünsüzlükle, yeni yolların yapımına koşut bir çizgide “imtiyaz demiryolculuğu” döneminden kalma “şirket demiryolları”nı devletleştirme (millileştirme) savaşımıydı. Emperyalist Batı’ya bağlı ve bağımlı demiryolculuktan çıkarılan ders hiç unutulmadan yürütülecek bir ekonomik bağımsızlık savaşı. Öyle ya, siz dik ve doğru duracaktınız Toprak yurt kılındı ki, Batı da size öyle dursun. Nitekim Avrupa’yı Anadolu’ya bağlayan şark demiryollarının devletleştirilmesi imza töreninde şirket temsilcisi M. Devis, demiryollarının çetin cevizi Ali Çetinkaya’ya “İktisadi kalkınmanın yabancı unsurları ortadan kaldırması bir zorunluluktur. Bu zorunluluğa uyarak biz de gidiyoruz” diyecekti (25 Aralık 1936). Gidecektiler! Ama takvimler 1947’leri gösterdiğinde, Türkiye’nin yılda 125 lokomotif üretecek bir fabrika kurmak tasarımı karşısında kapımızı çalacaktı birileri! Bay Thornburg, Amerikan petrol tekeli Standart Oil Company’nin Mühendisler Kurulu Başkanı nazikçe uyaracaktı bizi! “Esas itibarıyla ziraatçı olan ve ziraat için lüzumlu çelik saban v.s. malzemeyi henüz yapamayan bir memleketin lokomotif inşa etmek arzusu mevsimsizdir.” Peşi sıra, “Türkiye’nin ilerleme adı altında devletin ekonomik alandaki etkinliğini daha çok genişletmek, memlekette komünist idealine hizmet eder!” diyerek aba altından sopa göstermeyi de unutmadan... “Mevsimler” dönüyor Cumhuriyetle gidenler “demokrasi”yle birlikte geri geliyorlardı!.. Demokrasi baharıyla birlikte Thornburg ve ekibinin ziyaretinde patlayan “işaret fişekleri”ni doğru okuyan (!) siyaset, San Fransisko tipi liberal demokrasi katarına atlayacak, eşzamanlı olarak Cumhuriyetin trenleri kör hatta çekilecektir. O gün bugündür meydan “demir ağlar”ın değil duble yollarındır. İmtiyaz demiryolculuğu kurtkapanında Osmanlı’nın İstanbul’dan Ankara’ya 21 yılda getirdiği tek hattın yanına, daha yeni, o da Eskişehir’e kadar bir hat ekleyebildik! Ne gam… 2023’e 10 kala ne edip edip elimizdeki demiryolu altyapısı ve dağarını borçlu olduğumuz ilk on yılı, Cumhuriyeti ve Cumhuriyetin trenlerini kargışlamakla uğraşıyoruz habire. Bununla kalsak!.. Nicedir bir yandan azarlarken bir yandan pazarlıyoruz. Meydan duble yolların Direksiyon binasında kader