Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
28 Cumhuriyet Bayramı Sanayileşme ile ücretli işçi sınıfı yaratıldı 29 Ekim 2012 Pazartesi Emeğin hakları hep öncelikliydi E ŞÜKRAN SONER mek tarihimizin yazılımında elbet bizde de Osmanlı dönemine uzanan işçi eylemleri, grevlerin, direnişlerin örnekleri var. Ancak Osmanlı’nın özünde kendi halkını, sanayileşme, emeği kayıtlıücretli üretici olma konumundan uzak tutma gerçeğini atlamamak, söz konusu işçi örgütlenmeleri, grevler, direnişlerin emperyal ülkelerin Osmanlı toprakları üzerindeki şirketlerinde ağırlıklı görüldüğünün altını çizmek koşuluyla. Dünya Savaşı, Osmanlı’nın yıkılışı, Kurtuluş Savaşı, Cumhuriyetin kurtuluşkuruluş koşullarında, sanayileşmiş toplumlarda yaşanan işçilerin hakları için örgütlenmeleri, sendikalaşmaları, grevler, sözleşme süreçlerinin yaşanması, kayıtlı ücreti ile geçinen işçi sınıfının oluşmamış olması bağlantılı söz konusu değildi. İş hukuku tarihimizin birkaç dönemeç taşıyla, sanayileşmiş toplumlarda sınıfın bilinci, örgütlenmesi ile kazanılmış hakların, ülkemizde öncelikle çalışanların bireysel haklarının yasal düzenlemeleri ile gündeme girdiğini söyleyebiliriz. Osmanlı İmparatorluğunun esnaf kuruluşları, loncaları tarafından oluşturulan kurallar, çıraklık, kalfalık, ustalık hiyerarşik ilerleme düzeninde ilerlemeyi öngörmüştür. Tanzimat döneminde 18651869 nizamnameleri madenlerde çalışan işçilerin ücretleri, sağlık ve güvenliklerine ilişkin bazı kuralları öngörmüştür. 1877 Meccelesi’nin kira sözleşmelerini düzenleyen bölümünde iş ilişkilerine de yer verilmiştir. Ücretli işçi sınıfının kitleselleşmesindesanayileşmişülkelerin çok gerisinde kalan Türkiye’de, sınıfın toplumsal, örgütlü sendikal haklarının gelişimi de aynı ölçekte geride kaldı. Nazilli Basma Fabrikası’nın işçileri pankartlarıyla bayram kutlamalarına katılıyor. Kadın işçiler fabrikada çalışıyor. Kurtuluş Savaşı devam ederken 1921 yılında Meclis’in Cumhuriyet düzenlemeleri çıkardığı 151 sayılı yasa Ereğli Havzası maden işçilerinin çalışma yaşı, asgari ücreti, iş süreleri, işçi sağlığı konularında koruyucu nitelikli ilk hukuk düzenlemesidir. Cumhuriyetin ilanından sonra ilk yasa 2.1.1924, 394 sayı ile, resmi ve özel işyerlerinde 1 gün tatil yapılmasını zorunlu hale getirmiştir. 22.4.1926 tarih, 818 sayılı Borçlar Yasası ile işçiler için hizmet akdini öngören hükümlere yer verilmiştir. 1930’lu yıllarda devletin öncülüğü ile ulusal sanayinin kurulmaya başlaması, işçi sayısının giderek artması sonrası, 8.6.1936 tarih, 3008 sayılı İş Yasası yürürlüğe girmiştir. Kimi değişikliklerle 30 İşçiler kömür ocağında işbaşı yapıyor yıl yürürlükte kalmıştır. İkinci Dünya Savaşı sonrası çalışma yaşamının düzenlenmesinde sıçrama yaşanmış, 1946 yılında Çalışma Bakanlığı’nın kuruluş yasası yürürlüğe girmiştir. Özgür sendika kurma, sendikaya üye olma hakları benimsenmişse de grev yasağı ve zorunlu tahkim sistemi yürülükte kalmıştır. Emeğin örgütlenmesinde, kitlesel ücretli çalışanlar, sanayileşmede geride kalma ile bağlantılı sözleşmelerle yasal hakların geliştirimesinde geride kalan Türkiye’de, bireysel haklarda kimi anlamlı yasal düzenleme maddeleriyle, dünya örneklerinin önünde adımlar da söz konusudur. Sanayileşmiş toplumlarda, işçi sınıfının örgütlenmesi, sözleşmelerle gelişen hakların zamanla yargı kararları, hukuk düzenlemeleri ile tüm işçileri kapsaması söz konusu iken, sistemin işlemediği Cumhuriyet Türkiyesi’nde dünya örneklerinden alıntılanan iş yasalarının ileri hükümleri ile genel uygulama örnekleri söz konusu olabilmiştir. Örneğin “eşit işe eşit ücret”, kadınlar için düşük ücret uygulanamaması kavramları, gelişmiş demokrasilerde, konfederal yapı içinde ABD’de bile 1980’ler sonrasının sözleşmelerinin tartışma gündeminde önemli yer tutarken, Türkiye’de yıllardır yasal düzenleme ile çözümlenmiş haklar kapsamında yer alıyorlardı. Demokrasilerin olmazsa olmaz ayağı sendikal haklar, toplu pazarlık düzeninin gerçek işleyişinden ise ancak 1961 Anayasası, 63 sendikal haklar düzenlemeleri ile söz etmenin olanağı var. 196380, 17 yıllık bir uygulama süreci örgütlü gelişim için çok kısa sayılsa bile, dünyada örneği yaşanmamış bir hızlı gelişmeden, kayıtlı, sigortalı çalışanların yüzde 50’yi aşan rekor bir örgütlenme ve toplu sözlemelerden yararlanma sürecini gerçekleştirdiklerinin altını çizmeliyiz. Üstelik toplu sözleşme düzeni ile kazanılan çok hızlı, ileri hakların tüm emeği ile ücretli geçinenlerin yaşamları, çaışma koşullarında lokomotif etkisi yarattığını belirtmeliyiz. Kapitalist düzenler, gelişmiş demokrasilerde örneği olmayan bu büyük sıçramanın, yasal hakların olmadığı dönemlerde gelişen bilinç, 1946’lar sonrası yükselen sendikal örgütlülük, fiili kimi sözleşme uygulamaları ile de yaratılmış toplumsal birikimin ürün olduğu yadsınamaz. Ne yazık ki o günlerden bu günlere yeniden sürekli geriye gidiş süreci ile 11 milyon üstü çalışanda, 500 binin altına inmiş sendikal haklar, toplu sözleşmelerden yararlanabilen işçi sayısına, yeni bir karanlık döneme düşmüş konumdayız. Yeni karanlık dönem