01 Haziran 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

52 Cumhuriyet Bayramı 29 Ekim 2012 Pazartesi 1930’lu yıllarda Türkiye’nin düşmanı yoktu; saygın bir ülkeydi... Barışçı dönem bitiriliyor A BİLAL ŞİMŞİR nkara hükümeti, 1920’de kurulunca, dış politikada önce Doğu’ya açıldı. 2 Aralık 1920’de TürkiyeErmenistan Barış Antlaşması imzalandı ve savaş haline son verildi. Ondan sonra, her askeri zaferin ardından diplomatik başarılar da kazanıldı. Birinci İnönü Zaferi üzerine, Moskova’da 1 Mart 1921’de TürkiyeAfganistan “Dayanışma” Antlaşması, 16 Mart 1921’de de TürkiyeSovyet Rusya Dostluk ve Kardeşlik Antlaşması imzalandı. Sakarya Zaferi’nin ardından, 13 Ekim 1921’de Kars’ta, Türkiye ile Ermenistan, Azerbaycan ve Gürcistan arasında Dostluk Antlaşması imzalandı. Bu antlaşmalarla Sovyet Rusya ve Kafkas Cumhuriyetleri Misakı Milli esaslarını resmen tanıdılar ve Türkiye’nin Kafkas sınırı kesinleşti; kırk yıl Rus işgalinde kalmış olan Kars ve Ardahan’ı Türkiye geri aldı; Batum ise Gürcistan’da kaldı. 20 Ekim 1921’de Ankara’da TürkFransız Anlaşması imzalandı. Bir ön barış niteliğindeki bu anlaşma ile Anadolu’da TürkFransız çarpışmaları sona erdirildi; TürkiyeSuriye sınırı ana hatlarıyla belirlendi. “İskenderun bölgesi” yani Hatay, özerkliğe kavuştu; bu bölgede Türkçenin resmi dil olması kabul edildi. (Md.7). 30 Ağustos 1922 Büyük Zafer’in ardından Meriç Nehri’ne kadar Doğu Trakya ve Edirne, diplomasi yoluyla Yunan işgalinden kurtarıldı. Bunlar, Kurtuluş Savaşı yıllarında Türk diplomasisinin önemli başarılarıdır. 24 Temmuz 1923’te imzalanan çok ta Atatürk’ün direkti : “Arap dünyasına bulaşmayacaksınız; emperyalistdevletlerinardındagörünmeyeceksiniz.Ruslarıtahrik etmeyeceksiniz.” raflı Lozan Barış Anlaşması ise Türk diplomasisinin eşsiz bir zafer harikasıdır. Bu tarihi anlaşma, yeni devletimizin doğuş sürecini tamamlamış, Misakı Milli sınırlarımızı tanıyıp tescil etmiş, bağımsızlığımızı ve egemenliğimizi onaylamış, Devletler Hukuku bakımından Türkiye’nin dış ilişkilerinin temelini atmıştır. Lozan Barış Antlaşması, bir bakıma Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin tapu senedi gibidir. Atatürk’ün barışçı dış politikasında komşularımızla ilişkilerin çok önemli ve öncelikli bir yeri vardır. Türkiye, her komşu ülkeyle önce ikili düzeyde ilişkileri geliştirmeye, ardından çok taraflı ilişkiler ve işbirliği sistemi oluşturmaya ve çevresinde bir barış bölgesi yaratmaya önem ve emek vermiştir. Sabırla yürütülen bu politika, 1934’te Balkan Paktı’nın, 1937’de de Sadabat Paktı’nın kurulmasıyla sonuçlanmıştır. Atatürk’ün direktifleriyle hareket eden diplomatlarımız, komşularımızla ilişkilerimizde ortak sınırların güvenliği konusunda çok duyarlı davranmışlardır. Anlaşılan, daha önce Balkanlar’da yaşanmış olan büyük acılar gözden uzak tutulmamıştır. Bilindiği gibi, 1870’lerde Bulgar ihtilalcileri, önderleri sınırlar ötesinden Osmanlı topraklarına göndermişlerdi. Botev, Stambulov, Benkovski gibi birkaç başarısız denemeden sonra 2 Mart 1876’da Filibe’nin Komşularla ilişkiler öncelikliydi Dostlukanlaşmaları 9 Ekim 1923’te ilan edilen Türkiye Cumhuriyeti, tam anlamıyla bağımsız, barışçı bir dış politika izlemiş, hemen her devletle dostluk antlaşmaları imzalayarak dış ilişkileri geliştirmeye koyulmuştur. Türkiye, 19231936 yılları arasında 40 ayrı dostluk antlaşması imzalamıştır. O dönemde yeryüzünde bağımsız devletlerin sayısı zaten 50 kadardı. Türkiye dostluk antlaşmalarıyla, “Yurtta barış, dünyada barış” düsturunu benimsediğini, asla yayılmacı politika izlemediğini, her ülke ile dostluk ilişkileri geliştirdiğini göstermiştir. Dostluk antlaşmaları ile, imzacı devletler arasında “Bozulmaz bir 2 barış ve sonsuz bir dostluk olacaktır” deniyor, antlaşmalar süresiz imzalanıyordu. Türkiye ile sorunları bulunan ülkelerle dostluk antlaşmaları uzun müzakereler gerektiriyordu. Örneğin Yunanistan’la Dostluk Antlaşması ancak 1930 yılında yapılabilmiştir. 1925’te imzalanan TürkiyeBulgaristan Dostluk Antlaşması’nın müzakereleri ise aralıklarla iki yıl sürmüştür. Türkiye, bu dostluk antlaşmasına bir protokol eklemiş, bununla Bulgaristan’daki Türklerin azınlık hakları güvenceye alınmıştır. Sofya hükümeti, ilişkilerimizin en kötü olduğu dönemde bile antlaşmayı feshedememiştir. dört köyünde bir Bulgar ayaklanması çıkarmışlardı ve bu küçük ayaklanma, OsAtatürk’ün direktifleri manlı Devleti’ni 1877’de felaketli Rus Atatürk, 1930’larda Numan MeneSavaşı’na sürüklemeye yetmişti. Bu bir. İkincisi, 1890’larda Sofya’da kurulan Edir mencioğlu aracılığıyla Dışişleri BakanlıneMakedonya İhtilal Örgütü’nün silahlı ko ğı’na şu direktifi vermiştir: “Arap dünyasımitacıları da Bulgaristan’dan gelip Trakna bulaşmayaya ve Makedonya’da caksınız; emperyirmi yıl boyunca kan yalist devletlerin dökmüşler, terör estirardında görünmişlerdi. Gittikçe kanmeyeceksiniz. grenleşen bu terör eyRusları tahrik etlemleri de 191213 Balmeyeceksiniz.” kan Savaşı’nı tetikleAtatürk’ün bu mişti. Sonunda Osmanözlü talimatı, onun lı Devleti’nin Avrupa sağlığında titizlikkanadı elden gitmiş ve le uygulanmıştır. yüz binlerce Rumeli TürTürkiye Cumhuküsü “sinekler gibi” kıriyeti, hiçbir bürılmış, yüz binlercesi de yük devletin etkiAnadolu’ya sürülmüştü. sinde kalmadan, Atatürk, Zabit ve Kutam bağımsız ve mandan ile Hasbihal adbarışçı bir dış polı kitabında, “Bir gün litika izlemiştir. işittim ki, vatanım SeRusya’ya karşı lanik ve orada anam, açık ve dürüst kardeşim, bütün akraba davranmış, hiçve taallukatım mahi Atatürk, Ürdün Kralı Abdullah ile bir Arap devletiyetlerini anlattığım için nin içişlerine karışmamıştır. vatanımdan kovulduİzlediği bağımsız ve barışçı dış politika ğum zevat tarafından düşmana teslim ile Türkiye, diplomatik başarılar kazanedilmiş” der. mıştır. Lozan Antlaşması’nın eksikleri tamamlanmış, 1936’da Montreux Boğazlar Sınırların güvenliği Barış bozulmasın, geçmişin Balkan acı Sözleşmesi imzalanmış, Trakya sınırlarıları hiç yaşanmasın, Anadolu Rumeli ol na da tam egemen olunmuş ve nihayet Hamasın düşüncesiyle, 1930’larda İran ve Irak tay, diplomasi yoluyla kurtarılmıştır. ile yapılan antlaşmalara ve Sadabat Paktı’na, Ve karamsar sorular ortak sınırlarımızın güvenliğine ilişkin Atatürk hayata gözlerini kapadığı zaman, önemli maddeler konmuştur. 15 Haziran 1926 tarihli TürkIrak sınırı Türkiye’nin düşmanı yoktu, hiçbir ülkeyve İyi Komşuluk Antlaşması’nda şu hüküm le kavgası yoktu, dostluğu aranan, gıpta edilen büyük ve güçlü bir ülkeydi. vardı: Bugün ise dış politikada Atatürk’ün “Taraflar, sınır bölgelerinde birbirlerinin aleyhine hiçbir propaganda ör gösterdiğinin tam tersi bir yol tutturulgütüne ve kuruluşuna izin vermeye muştur. Komşularımızla ilişkilerimiz bozulmuştur. Emperyalizm çevremizde doceklerdir.” (Md.12) 5 Kasım 1932 günlü Türkiyeİran Gü laşmakta ve üzerimize gelmektedir. Kanvenlik, Tarafsızlık ve Ekonomi İşbirliği An lı terör, Türkiye Cumhuriyeti topraklarında kol gezmektedir. Bu tehlikeli gidişat dütlaşması’nın ilgili maddesi de şuydu: “Bağıtlı taraflar kendi ülkeleri içinde, zeltilemez mi? İstenirse, zor da olsa, geç de öteki taraf ülkesinin esenlik ve güvenli olsa düzeltilebilir. Ama bunun bir işaretiğini bozmak ya da hükümetini değiş ni bile göremiyoruz. Karamsar sorular, zihtirmek amacı güden örgüt ve topluluk nimize hücum ediyor. Vaktiyle atalarımıların oluşmasına ve yerleşmesine bundan zın Balkanlar’da çektiklerini hatırlıyoruz. başka öteki ülkeye karşı propaganda yo İstemeye istemeye bir kıyaslama yapıyor luyla ya da başka herhangi bir araç ile ve sormaktan kendimizi alamıyoruz: Balkan Savaşı’nın 100. yılında Türkiye savaş amacı güden kişilerin ya da toplulukların oturmalarına olanak ver Cumhuriyeti de Balkan’laşıyor mu? mezler.” (Md.5) Sınır güvenliği sorununa, 8 Temmuz 1937 günlü Türkiye, Afganistan, Irak ve İran arasında Saldırmazlık Antlaşması’nda (Sadabad Paktı’nda) daha açık ifadelerle yer verilmiştir.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle