22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

50 Cumhuriyet Bayramı 29 Ekim 2012 Pazartesi Hani Cumhuriyet? nkaralı bir marangozun el emeğinden çıktığı belli başkanlık kürsüsünde oturan İkinci Reis Vekili İsmet Bey, hafifçe öne eğilir: I Müzakere kafi görülerek maddelere geçilmiştir. Teşkilatı Esasiye Yasası’nda öngörülen değişiklik okunur: Madde 1 Hakimiyet bilakaydüşart milletindir. İdare usulü halkın mukadderatı bizzat ve bilfiil idare etmesi esasına müstenittir. Türkiye devletinin şekli hükümeti Cumhuriyettir. Reis, kaşlarının altından aşağıda oturanlara bakar: I Madde hakkından söz isteyen var mı? “Hayır” sesleri o kadar yüksektir ki, tavandan aşağı asılan petrol lambaları titreşir. Reis, devam eder: I Söz isteyen yok. Maddeyi aynen kabul buyuranlar lütfen el kaldırsın. Kabul edilmiştir. Ankara Öğretmen Okulu’nun uygulama sınıfından getirilen tahta sıralar öne, arkaya doğru itilir. Tüm mebuslar ayaktadır artık. “Yaşasın Cumhuriyet” bağırışları arasında, sürekli alkışlar duyulur. Meclis’in Karahisari Şarki üyesi Mehmet Emin Bey, reisten izin ister; duygulu bir konuşmanın ardından ekler: I Cumhuriyetin ruhu önünde tazimen kıyam ederek, üç kere “Yaşasın Cumhuriyet” diye hükümetimizi taziz etmelerini muhterem arkadaşlardan temenni eylerim. A IŞIK KANSU Üyelerin bu kez peşpeşe üç kez “Yaşasın Cumhuriyet” çağrıları, tavanı aşıp göğe yükselir. 89 yıl sonra, aynı binadan içeriye süzülüyoruz. Mahzen kadar serin binanın içi. Hafif bir küf ve nem kokusu yayılıyor etrafa. Ayağımızın altındaki ahşap gıcırdaması, derin bir sessizlik ile karşı karşıya kalacağız. Önümüzdeki koridorun kendisi gibi tanıklıkları uzun: Ulusal Kurtuluş Savaşı, Saltanatın Kaldırılması, Lozan Barış Antlaşması’nın onaylanması, Cumhuriyetin ilanı, Mustafa Kemal Atatürk’ün Cumhurbaşkanı seçilmesi... Başımızı, 29 Ekim 1923’te Cumhuriyetin ilan edildiği ilk TBMM Genel Ku rul salonunun kapısından uzatıyoruz. O gün, İsmet Bey’in oturduğu kürsü tam karşımızda. Kürsünün üstünde, eski Türkçe yazı ile “Hakimiyet Milletindir” yazısı asılı. Altta, katiplerin oturdukları oymalı tahta sandalyeler, önlerinde mürekkep hokkaları. Sactan iki odun sobası, salonun hemen ortasında. Sarkaçlı saatin tiktakları duyulmuyor. Işığa doğru yöneliyor, camdan dışarı bakıyoruz. Otobüsler geçiyor, insan seli Ulus’a doğru akıyor. Dönüp binaya bakan yok gibi... Karşıdaki odadan tıkırtılar duyduk sanki. Ankaralı telgraf memuru Hamdi Bey’in eli, kimbilir kaç kez gitti şu manüpleye: ‘Şifregayet müstaceldir...’ Şimdi bir camın ardında duran alıcıverici o telgraf aracı, bir Kurtuluş Savaşı kahramanı aslında. Bir kenarda unutulmuş gibi duran 1917 yapımı Browning 30 kalibre makineli tüfek desen pek yabancı değil. Silik Kurtuluş Savaşı filmlerinde hızlı hızlı yürüyen askerlerin kullandıklarından... Atatürk’ün Meclis’te kullandığı odaya geçiyoruz. Bir eski telefon, iki koltuk, iki de üzerinde meyve resmi olan çinili sehpa. Kimbilir, sehpanın üzerindeki koyu kahvesinden bir yudum aldıktan sonra yapmıştır ilk Cumhurbaşkanlığı konuşmasını: I Türkiye Cumhuriyeti mesut, muvaffak ve muzaffer olacaktır. Camlı kapıdan dışarıya çıkıyoruz. Yüzümüze temiz hava çarpıyor. Arkada, binanın içinden sanki uğultular geliyor: I Bir dua yapılsın. Katip üye, 29 Teşrinievvel 1339 tarihli tutanağı kapatıyor: I Karahisar Mebusu Kamil Efendi tarafından kürsüde bir dua kıraat edilmiştir. Hitamı müzakerat: Saat 09.00. Atatürk Bulvarı’na doğru yürüyoruz. Başımızı çeviriyoruz geriye, binanın balkonunda Mustafa Kemal, sağ elini kalpağına götürüp selamlıyor bizi. Kulağımız çın çın: I Yaşasın Cumhuriyet, yaşasın Cumhuriyet, yaşasın Cumhuriyet. Yeni Meclis’e yöneliyoruz. Bir hıçkırık gelip boğazımıza saldırıyor: I Hangi Cumhuriyet, hangi Cumhuriyet... Hani Cumhuriyet?
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle