28 Nisan 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Sağlık dili somuttur. İyi bilinmesi önce hekimler, sonra hastalar için gereklidir. Çoğu zaman bir ilacın tanıtım yazısının bile anlaşılması kolay değil. Sağlıktaki öğrenim yanlışları, kullanım yanlışlarına kadar genişlerse yaşama koşullarını zorlaştırabilir. Ölüme götüren kimi yanlış uygulamaların gazetelere yansıdığını görüyoruz. Kuşkusuz sağlık dilindeki anlaşılmayan Türkçenin yanlış ölümlere yol açması yok denecek kadar azdır. Ama sağlık dili Türkçeleşmedikçe hekimliğin felsefesine varmak kolay olmayacaktır. Mustafa Şerif ONARAN Değinmeler Sağlık Dili kik Cemiyeti adıyla kurulurken Sağlık Bakanlığı eliyle 1934 yılında bir genelge yayımlayarak Türkçe Hekimlik Terimleri’nin derlenmesini istemiştir. Daha, kapsamlı bir Türkçe Sözlük bile yokken, Türk Dil Kurumu, dilimizin söz varlığını saptamak için derleme çalışmalarına girişmiştir. Bursa’da Şefik İbrahim İşçil adında bir hekim ile Ali Ulvi Elöve adında bir edebiyat öğretmeni bu işe gönül vermiş, 1938’e kadar çalışarak “Türkçe Hekimlik Terimleri Üzerine Bir Deneme” adıyla, 13 bin terimli bir sözlük hazırlamışlardır. Bu sözlük Türk Dil Kurumu’nun, özellikle Türk Dil Kurumu Genel Yazmanı İbrahim Necmi Dilmen’in çabalarıyla 1944 yılında Kurum yayını olarak Bursa’da basılmıştır. Yerleşmiş hiçbir Arapça, ya da Latince terimin Türkçe karşılığını benimsemek kolay değildir. Deneme niteliğindeki bu sözlüğün basımı sırasında tartışmalar çıkmıştır. Ünlü bir tıp profesörü: “Yahu, siz ne yapıyorsunuz? Ortalığı karıştırdınız, bu işten vazgeçin. ‘Maddei gaita’ya ‘dışkı’, ‘teneffüs’e ‘solunum’ demişsiniz. İnsan teneffüs eder, hayvan solur” diyerek bu çalışmaya karşı çıkar. Şefik İbrahim İşçil düzenledikleri sözlüğün bir “deneme” olduğunu anımsatarak şu görüşleri belirtir: “Eserin içinde değiştirilmesi ve yerlerine daha iyilerinin konması gereken hayli uygunsuz öz Türkçe karşılıklar ve tek kişinin gözünden kaçan birçok basım yanlışları vardır. Bununla beraber, karşılıkların yüzde onu işe yararsa ödevimizi yapmış sayılabiliriz.” Terim yapma yöntemleri iyi bilinmediği gibi, Türkçenin söz varlığı da yeterince belirmediği için “Türkçe Hekimlik Terimleri Üzerine Bir Deneme” adındaki sözlüğün başarılı olmadığını kabul etmek zorundayız. Ama bu bir denemedir. Yol açan özelliği vardır. Dr. Şefik İbrahim İşçil ülkücü bir hekimdi. Bu çalışmayı yenilgi olarak görmedi. Onun “Ülküde amaç savga değil başarıdır” sözü, sağlık dilini geliştirmek isteyen dilciler için yol göstericidir. CERRAHPAŞA’DAKİ TOPLANTI “Türkçe Hekimlik Terimleri Üzerine Bir Deneme” adındaki çalışma, olmayana ergi yoluyla, terim çalışmalarının nasıl olması gerektiğini düşündürmüş, Türk Dil Kurumu Terim Kolu, kendi alanında uzman olan dilcilere bu konuda yol göstermiştir. Terimler tanım özelliği gösterdikçe öğrenilmesi kolay olmuyor. Örnekse, Şefik İbrahim İşçil’in sözlüğünde Apandisit’in Osmanlıcası “İltihabı Zeyli Dudîi Averi”, Türkçesi “Kör Bağırsak Takı Yalımı” olarak tanımlanmıştır, Ekrem Kadri Unat Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nde Atatürk’ün doğumunun 100. yılı nedeniyle 1828 Mayıs 1981 tarihlerinde “Türkçe Tıp Terimleri” üzerine bir toplantı düzenlemişti. Terimlerin belirli bir kavramı karşılayan tek anlamlı sözcükler olduğunu, sağlık bilimini kolay öğreteceğini anlatan Ekrem Kadri’ye göre: “Türkçe’de bulunacak terimler yabancı terimlerin sözcüklerinin dilimize çevirileri değil, bilimdeki anlamlarının dilimizdeki karşılıkları olmalıdır.” “Terimler uzun olmamalı ve dilimizin niteliklerine uygun olmalıdır. Bundan dolayı tıp terimleri hekimlerin ve dil uzmanlarının birlikte çalıştığı kurullarca hazırlanmalıdır.” Ekrem Kadri Unat’ın başkanlık ettiği bu toplantıya Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nin değişik uzmanlık alanlarından 20 öğretim üyesi katılmış, sağlık dilinin geliştirilmesi için ne gibi yöntemler üzerinde durulacağı tartışılmıştır. Sonra da bu toplantıdaki bildiriler bir kitapta toplanmıştır (TÜRKÇE TIP TERİMLERİ TOPLANTISI, İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Yayınları, Mayıs 1982). Öğrencilik yıllarımızda Fazıl Noyan ile Cihat Tahsin Gürson’un hazırladığı “Küçük Tıp Terimleri Kılavuzu” vardı. Ama öğretim üyeleri daha çok kendi alanlarıyla ilgili terimleri kitap haline getiriyorlardı. Örnekse Zeki Zeren “LatinceTürkçeOsmanlıca Anatomi Sözlüğü ve Anatomi Terimleri” adlı kitabı yayımlamıştı. Şanizade Ataullah Efendi’den Kaplan Arıncı’ya kadar “Anatomi Terimleri” üzerinde özellikle durulmuştur. Orhan Kuran’ın da belirttiği gibi; “Tıp mesleğini seçen bir kişinin ilk önce mutlaka İnsan Anatomisini öğrenmesi gerekir. Çünkü daha sonra öğrenmesi gereken her tıbbi bilgi anatomi bilgisi ile ilgili olacaktır.” Hekimliğin belli bir alanındaki sözlükler arasında “Solunum Fizyolojisi Terimleri” ile “Işınbilim Terimleri”ni özellikle anmalıyım. Bir zamanlar “Cerrahi”, “İç Hastalıkları” gibi bilim dalları yan dallara bölünmemişti. Şimdi iç hastalıklarının bir yan dalı olan Gastroenteroloji (sindirimbilim) bile Proktoloji (gödenbilim), Hepatoloji (Karaciğerbilim) yan dallara ayrılmaktadır. Herhangi bir yan dalda derinleşmek demek, onları anlatacak yeni terimlerin oluşması demektir. Göz gibi küçük bir organımızın hastalıklarında bile değişik uzmanlık alanları var. Sağlık dilini oluşturan genel terim sözlükleri böyle kapsamlı bir çalışmayı karşılayabilir mi? Gene de Aykut Kazancıgil’in “Tıp Sözlüğü”nü, Utkan Kocatürk’ün “Açıklamalı Tıp Terimleri Sözlüğü”nü sağlık dilinin gelişmesini sağlayan olumlu çalışmalar olarak değerlendirmeliyiz. Bu arada usta sözlükçü Pars Tuğlacı’nın “Tıp Lügatı”nı; önemli bir girişim olmasına karşın, Hayri Sözen’in yarım kalan “Yeni Ansiklopedik Tıp Lügatı”nı da anımsamak gerekir. HEKİMLİK TERİMLERİ YARKURULU Burada, 1970’li yıllarda Türk Dil Kurumu’nda oluşturulan “Hekimlik Terimleri Yarkurulu”ndan özellikle söz açmak istiyorum. D in, hukuk, sağlık gibi geniş dil alanlarında Türkçeleştirme çalışmaları yeterince yapılamamıştır. Kuran’ın dili 1500 yıl önceki Arapçadır. Sözcüklerin kazandığı, yitirdiği anlam yüklerini yeterince bilmiyoruz. Hukuk dilinin soyut oluşu, Türkçeleştirmede terazinin dengesini bozabilir kaygıları vardır. Ama sağlık dili somuttur. İyi bilinmesi önce hekimler, sonra hastalar için gereklidir. Çoğu zaman bir ilacın tanıtım yazısının bile anlaşılması kolay değil. Sağlıktaki öğrenim yanlışları, kullanım yanlışlarına kadar genişlerse yaşama koşullarını zorlaştırabilir. Ölüme götüren kimi yanlış uygulamaların gazetelere yansıdığını görüyoruz. Gazetelere geçmeyen, dar sağlık çevrelerinde yanlış ölümlere daha çok rastlanıyor. Kuşkusuz sağlık dilindeki anlaşılmayan Türkçenin yanlış ölümlere yol açması yok denecek kadar azdır. Ama sağlık dili Türkçeleşmedikçe hekimliğin felsefesine varmak kolay olmayacaktır. Terim Kolu Başkanı Emin Özdemir ile Hacettepe Üniversitesi’nden Üstün Yıldırım’ın da katıldığı bu yarkurulda şu hekimler vardır: Orhan Öztürk, Ekrem Gülmezoğlu, Atalay Yörükoğlu, Yaman Örs, Ceyhun Atuf Kansu, Mustafa Şerif Onaran... Uzmanlık alanlarımız ayrı olsa da dil anlayışında birleşiyorduk. Yani bir kavrama karşılık bulmak her zaman tartışmalara yol açar. Ama sağlık gibi somut sayılacak bir bilim dalında buna zorunluluk vardır. Dr. Ceyhun Atuf Kansu diyordu ki: “Yabancı terimlere dayanan bir bilim uygulamasını büyüye benzetebiliriz. Büyünün de uygulamada kendine özgü sözcükleri, terimleri, törenleri ve yalın halktan gizlenen kutsal dokunulmazlıkları vardır. Hekimliği de anadilden ayrılan terimlere uygularsanız, onu bir büyü haline getirirsiniz. O zaman bilim ile büyü arasındaki sınır kalkar, bilim de bir gizem, bir büyü olur. Hekimlik dilinin yabancı terimleriyle karşılanmasına hekimliği bir büyü haline getirdiği için karşıyım ilk önce. Hekimlik bir bilim olarak, kendini büyüden ayıran genel dile, ulusal dile gereksinir; bir sanat, bir iyileştirme sağaltma sanatı olarak da halkın buyruğundaysa terimlerini halk diline, ulusal dile uydurmak zorundadır. Hiçbir bilimin, halk üstünde, insanlık üstünde bir yeri yoktur, her bilim halk içindir, insanlık içindir. Hekimlik dilinin Türkçeleşmesi için savaşanların temel ereği budur. Hekimliği büyüden, gizemden kurtarmak istiyorlar. Hekimlik dilinin Türkçeleşmesini isteyenler bu kuramı savlıyorlar.” Türk Dil Kurumu’ndaki Hekimlik Terimleri Yarkurulu çalışmalarını bir kitapta topladı (HEKİMLİK TERİMLERİ KILAVUZU I, Türk Dil Kurumu Yayınları, 1978). Ama Ceyhun Atuf Kansu 17 Mart 1978’de öldüğü için bu kitabın yayımlandığını göremedi. Bu nedenle “Hekimlik Terimleri Kılavuzu” onun anısına adandı. BÜYÜK SAĞLIK SÖZLÜĞÜ Türk Dil Kurumu 100’e yakın irili ufaklı terim kılavuzu çıkardı. Bunlar bir “Büyük Terim Kılavuzu”nda toplanmalıdır. Ancak hekimlik terimleri öylesine geniş bir alandır ki, sağlıktaki yenilikler ucu açık olarak öylesine yeni terimlerin oluşmasını gerektiriyor ki, sağlık dilini kapsayacak büyük bir sözlüğe gereksinim duyulmaktadır. “Büyük Sağlık Sözlüğü” için kendi alanlarının uzmanlarına danışarak, görevi sürdürecek çekirdek takım çalışmasına gereksinim vardır. Batı’daki bir büyük sağlık sözlüğü temel alınarak, ülkemize özgü eklentiler yapılarak böyle bir çalışmaya girişmek için geç bile kalınmıştır. Kısa zamanda tamamlanması söz konusu olmayan, süreklilik isteyen böyle bir çalışmada yabancı kavramlara karşılık bulmakla yetinmemek, hem dilsel, hem kavramsal bakımdan denetimlerinin yapılmasını sağlamak gerekecektir. Anlam yönünden, yapısal bakımdan terim niteliği taşıyan karşılıklar benimsenecektir. Ne var ki kendi alanının ustası olan nice uzman hekim, mesleğini uygulamaktan vakit bulup dil işiyle uğraşamaz. Türk Dil Kurumu böyle bir çalışmayı düzenleyebilirse sağlık dili büyük bir güç kazanacak, hekimliğin ilerlemesini de kolaylaştıracaktır. ? Not: Bu yazı; 26 Eylül 2007’de Dil Bayramı’nın 75. yıldönümünde Dolmabahçe Sarayı’nda sunulduktan sonra, “Cumhuriyet KİTAP” okurları için düzenlenmiştir. Bu sayfayla iletişim kurabilmeniz için dergilerinizi ve kitaplarınızı aşağıdaki adrese gönderiniz. ŞANİZADE Sağlık dilinin Türkçeleşmesine emeği geçenler arasında Şanizade Ataullah Efendi’yi başta anmak gerekir. 1826’da ölen Ataullah Efendi özellikle anatomi terimlerinin Türkçeleştirilmesi için çalışmış, “Istılahatı Etibba” adındaki sözlüğünde “uyluk kemiği” gibi Türkçe sözcükler kullanmayı göze almıştır. Ama ondan yüz yıl kadar sonra gelen Mazhar Paşa anatomi terimlerini Arapça köklerden türetmiş, üstelik bu terimler daha çok Arapların işine yaramıştır. Geçen yüzyıllarda sağlık bilimleri alanı sınırlı olmasına karşın Osmanlı dilcileri hekimlik terimlerine yeterince önem vermemişlerdir. Cumhuriyet döneminde, Türkçenin benliğini bulması çalışmalarını düzenlemek amacıyla Türk Dil Kurumu’nun kurulması dilimizin gücünü ortaya koyacaktı. Sağlık dilini Türkçeleştirmek de bu çalışmanın bir yönünü oluşturacaktı. YAZIDA BİÇEM Ağdalı bir Osmanlıcaya, Latince, Fransızca terimlere boğulmuş bir sağlık yazısı sanki hiç anlaşılmasın diye kaleme alınmış gibidir. Böyle bir yazıda bir anlam karmaşası varsa; ya yazarın konusunu iyi bilmemesinden, ya da kolay anlaşılmayan bir yazıyla kendini önemsetmesinden gelen bir özellik yüzündendir. Billmsel bir sağlık yazısı sıradan insanı ilgilendirmese de, konusunun uzmanı olan hekimi zorlamamalıdır. Biçem bozukluğu yüzünden oluşan karışıklığın dışında, sağlık diline Türkçenin açıklığını, akıcılığını kazandırmak gerekecektir. Dil Devrimi, sağlık diline yeterli gücü kazandıramamıştır. Yapılan çalışmalara kısaca değinmek, nasıl bir yöntemle başarıya ulaşılacağını belirtmek gerekecektir. DENEME NİTELİĞİNDE BİR SÖZLÜK Türk Dil Kurumu, daha Türk Dili TetSAYFA 28 MUSTAFA ŞERİF ONARAN Hekimköy Sitesi 20. Sk. No: 8 06800 ÜmitköyAnk. Tel.: (0312) 235 91 11236 23 46 CUMHURİYET KİTAP SAYI 921
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle