29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

... KISA KISA ... KISA KISA ... KISA KISA ... KISA KISA ... Antikçağ’dan Günümüze Sanatta Mitoloji venini içeriyor. Bu ise her şeyden önce, kitapçı raflarında sıklıkla karşılaşabileceğimiz, “mitoloji sözlüğü” ya da bu alana yönelik ayrıntılı inceleme ve analizler içeren kitaplara benzer bir çalışmanın bulunmadığı anlamına geliyor. Kitabını 17 bölümde kurgulayan Magalhåes, her bölümde okuyucusunu bu sınıflandırmaya uygun sanat eserlerinin görselleri ve içerik açıklamalarıyla baş başa bırakıyor. Böylece Yunan mitolojisinin sözel içeriğini cisimleştiren sanat eserlerinin yalnızca tekiltarihsel değerine değil, aynı zamanda benzer bir temanın farklı yüzyıllardaki üretiminin “karşılaştırmalı” analizine imkân vermesi açısından da önem taşıyor. Bu analize konu olan dönemsel yapıtlar içinde kuşkusuz en önemlisini, Antik Yunan uygarlığı dönemine ait sanat eserleri oluşturuyor... Mitolojiyi içeren eserlerin önemli bir kısmının yok olmuşluğu, bu eserlerin değerini daha da büyütüyor. Magalhåes’in çalışması, bugün Paris Lovure Müzesi’nde sergilenen ve “Kronos’u Aldatan Rhea” temalı MÖ V. yüzyıla ait vazodan, Napoli Ulusal Arkeoloji Müzesi’nde Yunan orjinalinden Hellenistik dönemde kopya edilen MS II. yüzyıla ait “Farnese Atlas” mermer heykeline dek çok sayıda sanat eserini içeriyor. Benzer şekilde, Ostia Müzesi’nde sergilenen ve MÖ I. yüzyıla tarihlenen bir sunak taşı, British Museum’da yer alan, MÖ V. yüzyıla tarihlenen Phidias’ın Partenon kabartmaları ve Sousse’de sergilenen MS III. yüzyıla ait “Neptün” mozaiği, antik dünyada tanrıların ve rol oynadıkları olayların toplum içindeki görünümlerini açığa çıkartmak gibi bir işlev de üstleniyor. “Antik Çağ’dan Günümüze Mitoloji” kitabının ilerleyen bölümleri, Yunan panteonunda önemli rol oynayan tanrıları konu alan sanat eserlerinin ayrıntılı bir dökümüyle devam ediyor. RÖNESANS VE MODERN SANATTA MİTOLOJİ Antik Çağ’ın taş ve mermer işçiliğiyle yoğunlaşan sanatsal ürünlerinde cisimleşen mitolojik figürleri ile bu figürlerin Rönesans resim ve heykel sanatına uzanan evriminin takibine imkân verişi, Magalhåes’in çalışmasının en ayrıcalıklı yönlerinden ? Göktuğ HALİS ntik Çağ Yunan Mitolojisi, “batı dünyasının” temellerini dayadığı kültürel yapı olarak, ilkçağdan günümüze çok sayıda sanat eserinde can bulur. Her ne kadar Yunan kültür ve medeniyetinin kökenlerinin Mısır ve Fenike gibi Doğulu kabul edilen toplumlara ait olduğu iddiasıyla ortaya çıkanlar çoğalsa da, Yunan mitolojisinin “özgün yönleri” üzerine yapılan ısrarlı vurgunun sanat tarihi içerisinde hatırı sayılır bir külliyat oluşturduğunu görmek mümkündür. Roberto Carvalho de Magalhåes’in “Antik Çağ’dan Günümüze Sanatta Mitoloji” kitabı, “mitolojiyi” Yunan ile sınırlayan ve bu uygarlığın çok öncesine uzanan Mezopotamya ve Mısır gibi Doğu uygarlıklarının da en azından dahil olduğu bir çalışma umudumuzu yarıda bırakan “Avrupa merkezci” bakış açısının açık izlerini taşıyor. Buna rağmen özgün konusu ve mitolojiyi konu edinmiş sanat eserlerini içeren derlemenin boyutuyla “özel” bir önem taşıyor. Magalhåes’in çalışması, yerinde bir düzeltmeyle tekrarlarsak, mitolojinin değil; kişi ve olayları, günümüzde alabildiğine popüler hale getirilmiş temalarıyla “Yunan mitolojisinin”, ilk çağlardan Rönesans’a, oradan da modern dünyaya dek sanattaki serü A birisini oluşturuyor. Buna karşın “Ortaçağ Batı” dünyasının es geçilemeyecek Hıristiyanlık baskı dönemi, Rönesans’ın anlamı ve buradan hareketle modern sanata uzanan kanalların teorik desteğinin sunulmaması gibi noktalarda ciddi eksiklikler de göze çarpıyor. Kitap, sanat eserlerinin yorumlanmasında ve dönemsel karşılaştırma girişimlerinde felsefi, tarihsel ve ekonomik açılımlara ihtiyaç duyacak okuyucuyu “insanlık tarihinin en önemli sanatsal yapıtlarıyla” baş başa ve savunmasız bırakıyor. Diğer bir deyişle Antik Yunan Mitolojisini temel alan ve tanrı isimleriyle anlamlanan bir sınıflandırmanın zaafları açıkça okunabiliyor. Hiç kuşkusuz Eskiçağ ve Rönesans sanatçılarının kaygılarına ve amacına yönelik böylesi bir boşluk kimi bakış açılarınca “abartılı” nitelenebilmekle birlikte, “ideolojik” duruşu açığa çıkarır nitelikler taşıyor. Çok sayıda Antik çağ düşünürü ve sanatçısının Mısır ve Fenike gibi “doğulu” kökenleri kabul ettiği göz önüne alındığında, Yunan mitolojisindeki önemli figürlerin, kaynak kültürlerdeki üretimlerinin es geçilmesi böylesi bir anlama geliyor. Çok daha önemlisi Rönesans düşünürü ve sanatçısının kaygılarının “Yunan sanatını yeniden canlandırmak” ya da “Yunan felsefesini yeniden keşfetmek” olarak gösterme eğiliminin “Avrupa merkezci tarih anlayışının” kayda değer savunularından birisi haline gelişi saptamasıyla önem kazanıyor. Doğal olarak Magalhåes’in Rönesans sanatçılarından alıntılarının “Yunan kültürünü özgün” ve bugünkü Batı medeniyetinin kökenlerini oluşturduğu şeklindeki sav bütünlüğünde incelenmesi gerekiyor. Magalhåes’in “Antik Çağ’dan Günümüze Mitoloji” çalışması, Yunan mitolojisinin ana figürlerini konu alan sanat eserlerinin kaynaklarını belirtmek gibi ayrıcalıklı bir tutum takınıyor. Bu bağlamda kitap yer yer Hesiodos, Homeros ve Vergilius gibi Antik Yunan ve Roma kültürünün önde gelen ozanlarından alıntılarla zenginleşiyor. ? Antikçağ’dan Günümüze Mitoloji/ Roberto Carvalho de Magalhåes/ Alfa Yay./ 976 s. görülebilir. Kaldı ki birçok kitabı Nazilerce yakılmıştır. Mann, yaşadığı çağın dünya tarihini etkileyen siyasal ve sosyal olaylarını yapıtlarına yansıtmaktan geri durmamıştır. Hiciv niteliği taşıyan “Mavi Melek”te yazar, imparatorluk Almanyası toplumunun burjuvazisini ve onun ahlak anlayışını sert bir üslupla eleştirir. Romanın ana kahramanı Profesör Unrat, yıllardır kendisine takılan ve hiç hoşlanmadığı lakabını kullananlara karşı saplantı derecesinde kinle dolan bir despot, hatta anarşist ruhlu bir öğretmendir. Öğrencilerini “enselemek”i hayatının amacı haline KİTAP SAYI Sandro Botticelli (Floransa 14451510), “Venüs’ün Doğumu”, y. 1482 (tuval üzerine tempera, 184.5x285.5 cm, Uffizi Müzesi, Floransa ? Esra KURMUŞ lman edebiyatına aşina olanlar, Nobel ödüllü yazar Thomas Mann’ın ağabeyi olan Heinrich Mann’ı da bilirler elbet. 1817 yılında doğan Alman yazarın on iki yapıtı olmasına karşın, bunların en çok duyulanı 1905’te yayımlanan “Profesör Unrat”tır. Şüphesiz bunda, romanın yönetmen Josef von Sternberg tarafından 1930’da beyazperdeye uyarlanmasının ve sinema tarihinde “femme fatale” olarak ünlü Alman şarkıcıoyuncu Marlene Dietrich’i yaratmasının da katkısı vardır. A Mavi Melek Profesör Unrat Romana geçmeden önce Heinrich Mann’ın yaşamına ufak da olsa bir göz atmakta fayda var sanıyorum. Zengin bir tüccar olan babası vefat edince, ekonomik nedenlerle Berlin’e taşınan yazar, liseden sonra kitapçılık eğitimi almış daha sonra da Berlin’de bir yayınevinde çalışmış. Sırasıyla Fransa ve İtalya’da bulunmuş. Bu ülkelerin sanatları, yazarın edebi çalışmalarını beslemesi açısından önemlidir; bu iki ülke onun için Avrupa’nın temsilcisidir. 1950’de vefat eden yazarın yaşadığı dönem göz önünde bulundurulursa, yapıtlarında 1. Dünya Savaşı’nın etkileri ? SAYFA 24 CUMHURİYET 921
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle