24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

? çünkü bu adanın insanlarının ve umarım çağımız insanının ruhunu yansıtıyorlar. Ama dikkatli ve derinlemesine bir okuma, bu şiirlerin derinlerinde alttan alta hâlâ akmakta olan bir umudu da sezdirecektir, diyorum. Evet, doğru, bu şiir karamsar. Daha doğrusu, koyu bir hüznü barındırıyor, diyelim. Belki de bu özelliğiyle, yaşadığımız trajedi, yaşamaya devam ettiğimiz travmayla adadaki iki toplum ile öbür azınlıkları toplumsal ve bireysel planda yüzleşmeye; bu trajedinin oluşmasından payımıza düşen suçu, sorumluluğu üstlenmeye, ‘eteklerimizdeki taşları karşılıklı dökmeye’, vicdan muhasebesine çağıran bir şiirdir bu; günümüz Kıbrıslı Türk ve Rum barış yanlısı şairlerinin, yazarlarının yapıtlarıyla, aydınların, politikacıların, sivil toplum örgütlerinin, bireylerin çabalarıyla birlikte, onların bir parçası olarak. 60’lı yıllarda sizin deyiminizle hamaset kokan şiirler, 70’lerin başında soyut şiir ve iki yıl kadar sonra toplumcu gerçekçiliğe geçiş. Şiirinizdeki bu dönüşümlerin etkenleri nelerdir? Ben, ta başından ‘hamaset edebiyatı’larına karşı oldum. Bunun, iki toplumu daha da düşmanlaştırmaktan, birbirlerini ‘ötekileştirmek’ten başka hiçbir işe yaramayacağını düşünüyordum. Öyle de oldu zaten. Başlangıçta ‘Kıbrıs sorunu’ yokmuş gibi davranmışsam, bir nedeni düşmanlıktan başka bir şey getirmeyen ‘hamaset’in kendisine akıl ve ruhumla karşı olmamdı, ama bir neden de bu hamaset dilinin şiiri giderek manzumeleştirmiş olmasıydı. Bense yeni bir şiir dili oluşturmak peşindeydim ve başlangıçta romantik, serüvenci bir şiir yazmış olsam da, bunu yaparken bile manzumeleşen şiir dilini, yeni bir dil arayışıyla ayağa kaldırmaya çalışanlardan biri olmayı amaçladım hep. Başlangıçta şiirimde belirgin etkileri olan Attilâ İlhan ve İkinci Yeni şiirinin dili, zaman içinde yerini kendi oluşturduğum retoriğe; gene imge yoğunluklu, zaman zaman oldukça yalın, ama hayata daha açık, onun içinde oluşan bir şiire bıraktı. FARKLI BİR ŞİİR Beslendiğiniz kaynaklar zaman içinde nasıl bir değişim gösterdi? Bana kalırsa, ben kendimi Türk şiir çıktığım Ortadoğu kültürüyle birbirini zenginleştirmesi, beni ve şiirimi de zenginleştirdi ya da etkileyip değiştirdi diyelim. Sonunda ortaya çıkan çekirdeğinde Kıbrıs’ın uzun tarihi ve kültürel birikimi olmak üzere bu birikimin ürünü bir şiir. Yani, öyle umarım. Söyleşilerinizin birinde şiirinizi tanımlarken ‘Kıbrıslıların farklı Türkçesinden farklı bir şiir çıkarma dürtüsü’nden söz etmişsiniz. Nedenleriyle birlikte bu ‘dürtü’yü anlatır mısınız? Sanırım, buraya kadarki yanıtlarımda bu sorunuzun yanıtı, en azından ipuçları var. Kendimiz olmalıydık. Türkçe şiirin ‘merkezi’nde, ama ‘farklılığı’ ile de dışında... Kıbrıslıların özdekselliğini, tinselliğini, farklı çağrışım ve algı zenginliği barındıran Kıbrıslı Türkçesinin ürünleri olmalıydı şiirimiz. ‘Alfa ve Omega’nın ardından (1999) yapılan bir söyleşinizde "Bir dosyalık şiir birikti bile" demişsiniz. Fakat son kitabınız yine bir seçme. Yeni şiirlerinizi niçin yayımlamıyorsunuz? Yukarıda da belirttiğim gibi, iki şiir dosyam hazır. Sözleşme gereği, yayın önceliği Dünya Kitapları’nda. Yakında iki dosyam da email ve CD yoluyla ellerinde olacak. Oradan gelecek yanıta göre bir biçimde günışığına çıkacaklar. ‘MERKEZ’İN ŞİİRİ Türkiye şiirinin bugününü kısaca değerlendirir misiniz? Türkiye şiirinin bugününün bir ‘periferi şairi’ tarafından değerlendirilme girişimi, büyük olasılıkla ‘merkez’den bir tür ‘hariçten gazel okumak’ ya da ‘tereciye tere satmak’ olarak algılanacak. Elbette belirgin görüşüm var, ama bir röportajın çerçevesi içine bunları bütünlüklü, kapsamlı ve gerekçeli olarak dile getirmek hem zor hem de netameli. Ancak şu kadarını söyleyebilirim: Bugün yazmakta olan şairler arasında (da) çok önemli, çok sevdiğim, ilgiyle okuyup zenginleştiğim şairler var. Bir de arada dil engeli olmasa, olsa bile biraz daha öbür dillerin kapıları zorlansa, eminim ki bazı şairler ses getirir. Günümüz Türkiye şiirinden (de) dünya şiiri birtakım zenginlikler kazanır. Peki, ben de bir şey sorayım: Bir ‘periferi şairi’nin Türkiye şiiri hakkında ne düşündüğü kimin umurunda? Türk şiirinin ‘merkez’inde şiirimiz hakkında kaç kişi ne biliyor ya da önemsiyor? Türkiye’deki yaygın ve yerleşik şiir kodlarından kurtularak, bu farklı şiire bakmayı düşünen birileri var mı ya da? Bu farklılığı fark etmek niyet ve isteği taşıyan? Elbette bizim şiirimizi gene içimizden çıkacak eleştirmenler, sosyalbilimciler, akademisyenler (üniversiteler) değerlendirecek. Bence Kıbrıslı Türklerin şiiri de, Türkiye dışında yazılan öbür Türkçe şiirler gibi, Türkçe şiir haritasına kendi ‘adalar’ını oluşturarak renk ve zenginliklerini katıyorlar. Merkez’de kaç kişi bunun farkında ya da kaç kişinin umurunda? Bence Türkçe şiirin ‘merkez’inin Fransa, İngiltere, İspanya, Portekiz gibi ülkelerden alacağı çok dersler var. O ülke dillerinin, sınırları dışında yazılan şiir(ler)ine nasıl bir bilinç ve sevgiyle sahip çıkıyorlar, bunu kendinde sorgulamalı Türkçe şiirin ‘merkez’i. ? Ada’mın Sahilinde/ Fikret Demirağ/ Dünya Kitap/ 207 s. 852 SAYFA 9 ‘antolojisi’yle hesaplaşmış sayıyorum. Bir ölçüde Dünya şiiriyle de, ama daha çok ‘çeviri dili’ aracılılığıyla. Dönemden döneme şairlerim, ustalarım oldu. Yoğunlaştığım şiir hinterlandları çeşitlendi. Eski Mısır şiiri, Antik Helen ve çağdaş Yunan ve İspanyol şiirleri başta olmak üzere, tüm Akdeniz kültürü ve şiiri beslendiğim ana kaynaklar oldu. Bunların, derin köklerine yolculuğa CUMHURİYET KİTAP SAYI
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle