04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

SİHİRLİ DEĞNEK Çocuklar İçin Kitaplar Hazırlayan: Nilay Yılmaz Para Ayla Çınaroğlu, Uçanbalık Yayınları, 2006 Resimleyen: Uğur Köse (69 yaş) Tarla faresi çalıların arasında yirmibeş kuruş bulur. Ne işe yaradığını bilemez ama paranın pırıltısı çok hoşuna gider. Kirpi de tarla faresinin elindeki paranın pırıltısı karşısında çok heyecanlanır. Tarla faresine parayı sulu bir elma ile değişmeyi önerir. Parayı ne yapacağını bilemeyen tarla faresi teklifi kabul eder. Ancak kirpi de para ile ne yapacağını bilemez. Paraya dişlerini geçiremeyince aç kalan kirpi onu fıstık karşılığında sincapla değişir... Para elden ele dolaşır. Pırıltılı yirmibeş kuruşun yolculuğu nasıl devam edecek dersiniz? Korulukta yok yok! Sincap, kaplumbağa, kirpi ve tarla faresi yaşadıkları koruda pırıltılı paradan başka neyle karşılaşmıyor ki! Okumayı yeni öğrenen minik sihirli değneklerin bayılacağı korunun komşuları: Yeni Bir Yuva; Kara Kutu; Top; Yaralı Var ve Piknikçiler adlı kitaplarda karşımıza çıkıyor. Uğur Köse’nin resimlediği sevimli hayvanların başına bilseniz neler geliyor neler! Koruda hayvanların karşılarına çıkan eşyalar çocukların bu çok tanıdık eşyaları başka bir gözden görmesine yardım edecek... El yazısı ile yayımlanmış kitap arayanlar! Korudaki Komşular dizisi kitap koruluklarında sizi bekliyor... MEKTUBUNUZ VAR! “Çöldeki Liman”, Gérard Streiff, Can Gençlik, 2005 Türkçesi: Feridun Aksın: 2005, (812 yaş) Yazı İşleri Müdürüm, İlgi çekici bir konu bulursam, önümüzdeki ay çıkacak olan dergide kapak konusu olarak girebileceğinizi söylemiştiniz. Konuyu buldum: Aral denizinin sularının çekilmesi... Düşünün ki, koskoca bir deniz, yanlış politikalar yüzünden yok oluyor... Ya tamamen kaybolursa? Ne yapacagız o zaman? Haritalardan silecek miyiz Aral’ı? Bu konuyu, son okuduğum kitaptan esinlendim: “Çöldeki Liman” adlı bir macera kitabı... Gerçi öykü olarak pek heyecanlı değil ama bu, konudan değil, anlatımın çok hızlı, adeta özeti andırır bir üslupta olmasından. Öyle ki, bir olayın başlaması, gelişmesi ve sonu neredeyse aynı paragraf içinde bitebiliyor, o kadar hızlı geçişler var. Bir de, seçilen sözcükler okuru yanlış yönlendirebiliyor, bakın bu konuda benim araştırmamda çok dikkatli olacağımdan emin olabilirsiniz. “Arkadan gelen arabalar tarafından ezilme tehlikesine karşın birden yavaşladı.” (s.82) deyince ne anlarsınız? Ezileceğine göre bu bir yayadır, değil mi? Ama sonra bir de bakıyorsunuz, “Arabadan çok uzak olmayan gizlice bir yerde park ederek uzun bir süre bekledi.”(s.82)... Hmmm, demek yaya kendini değil de, arabasını mı düşünüyordu ezilmesin diye? Aynı tür hatalar çok. Bir başka cümle: “İçlerinden birinin kepini kaybettiği öbür iki memuru çağırdı ve gözden kayboldu.” (s.40) Anlayabilene aşkolsun... Yazarın hızlı anlatım tercihi mi, çevirmenin özetlemesi mi anlayamadığım birçok yere takıldım. Yine de okudum kitabı, çünkü maceranın akışı değil ama konu ilginçti ve şimdiye kadar hiç aklıma gelmeyen bir gerçeği fark etmemi sağladı. Okuduğum kitabı size de ileteceğim sevgili Müdürüm. Kapağa bakıp da, “Resimler: Başak Karafaki” diye okursanız, sakın benim gibi kitabın içindeki resimleri aramaya kalkışmayın. Tek resim, kapaktaki... Ben Almati’ye doğru yola çıktım bile (Kazakistan’ın başkenti). Gider gitmez Hémione derneğini bulacağım ve oradan size tüm bilgileri aktaracağım. Sevgilerle, Süper Gazeteci adayı Aytül Akal Ufuk Erol (TED, Ankara) “Sol Ayağım”, Christy Brown, Nokta Kitap Yayınları, 2005 “Aniden kız kardeşimin yaptığı şeyi yapmak için çok büyük bir istek duymuştum. Sonra ne yaptığımı tam olarak düşünmeksizin ve bilmeksizin sol ayağımla kız kardeşimin eline uzanıp tebeşiri ondan aldım. Bunu yapmak için neden sol ayağımı kullandığımı bilmiyorum, bu birçok insan için olduğu gibi benim için de şaşırtıcı, çünkü küçük yaşlarımda ayak parmaklarıma garip bir ilgi göstersem de bundan önce herhangi bir şekilde ayaklarımdan birini kullanmak girişiminde bulunmamıştım. Onlar benim için ellerim kadar kullanışsız olabilirlerdi. O gün her nasılsa sol ayağım, görünüşte kendi iradesiyle, kız kardeşimin eline uzanıp kaba bir biçimde ondan tebeşiri almıştı.” Bu bölüm, kitapta ilgimi çeken yerlerden birisi. Heyecan içiren, eğlenceli, hem mutluluk hem de üzüntü gibi karmaşık duyguları yaşayabileceğiniz bir roman. Tüm kitap sevenlere bu romanı öneririm. Ufukcuk, hediyen yola çıktı bile... İyi tatilleer... Yine yaz, olur mu? BÜYÜKLERE ÖDEV “Çocuk ve Spor”, Dr. Eric Small, Optimist Yayınları, 2006 (Spor, fiziksel faaliyet, beslenme ve sağlığı koruma hakkında sizin ve çocuğunuzun bilmek isteyeceği her şey / Annebabalar ve antrönerler için doktor önerileri / Bebeklikten gençliğe) “İlkem Çocuklara Saygı Duymak”, Recep Nas, Ezgi Kitabevi, 2006 (Çocuk Eğitimi) “Çocuk İnsandır”, Recep Nas, Ezgi Kitabevi, 2006 (Çocuk Eğitimi) SİHİRLİ HABERLER II. Ulusal Çocuk ve Gençlik Edebiyatı Sempozyumu yaklaşıyor... (4 6 Ekim 2006, Ankara) Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi’nin düzenlediği sempozyumun bildiri başlıkları: Çocuğun gelişim sürecinde dilsel bir uyaran olarak çocuk edebiyatının yeri ve önemi; Çocuğun gelişim sürecinde çocuklar için yaratılan müzik yapıtlarının yeri ve önemi; Çocuk ve gençlerin duygu ve düşünce sağlığını olumlu olumsuz etkileyen yayınlar; Ülkemizde, çocuk ve gençlerin okuma kültürü edinme sürecindeki temel sorunlar; Çocuğun gelişim sürecinde görsel bir uyaran olarak resmin, karikatürün yeri ve önemi; Çocuk tiyatrosu; Çocuk ve gençlik edebiyatı eleştirisi; Çocuk ve gençlik edebiyatında çağdaş yönelimler; Ülkemizdeki çocuk ve gençlik edebiyatının sorunları ve çözüm önerileri; Türkçe öğretiminin temel bir aracı olarak çocuk edebiyatı. (http://cgsempoz.education.ankara.edu.tr/index.html) Çocuk ve Gençlik Yayınları Derneği (ÇGYD) Yılın Kitabını seçiyor… ÇGYD, ilk kez 2005 yılında yayınlanmış ve daha önce başka bir yerde baskısı yapılmamış olan çocuk kitaplarını bekliyor… “Yılın En İyi Çocuk Romanı”, “Yılın En İyi Resimlenmiş ve Tasarlanmış Kitabı” ve “Yılın En İyi Okul Öncesi Öykü kitabı” (Metinresim / tasarım odaklı iki ayrı seçim yapılabilir). Son katılma tarihi: 20 Haziran (Çocuk ve Gençlik Yayınları Derneği / Necati Bey Caddesi, Başcerrah Sokak, No:8/23 Karaköy, İstanbul Tel: 0212 286 06 31 0 532 423 02 26) Sulhi Dölek Çocuk Öyküleri Yarışması ÇGYD, Tüyap’ın katkılarıyla 2005 yılında kaybettiğimiz değerli yazar Sulhi Dölek anısına bir çocuk öyküleri yarışması düzenlemektedir. Yarışmaya katılacak yazarlar 18 yaşını tamamlamış olmalıdır. / Öykü dili Türkçedir. Yapıtlar kurgu ve anlatım bakımından 10 12 yaş düzeyinde olmalıdır. / Yarışmaya katılacak yapıtlar çeviri, uyarlama, derleme ve alıntı olamaz. Daha önce tümüyle ya da bir bölümü yayınlanmış yapıtlar yarışmaya katılamaz. / Daha önce bir başka yarışmada ödül kazanmış yapıtlar yarışmaya katılamaz. Son katılım: 15 Eylül 2006 (Ayrıntılı bilgi için: Çocuk ve Gençlik Yayınları Derneği / Necati Bey Caddesi, Başcerrah Sokak, No:8/23 Karaköy, İstanbul Tel: 0212 286 06 31 0 532 423 02 26 / e posta: [email protected]) Sihirli Çocuk Dergileri! Kırmızı Fare (http://www.mavibulut.com.tr) Ebe Sobe (http://www.ebesobe.com) Nilay Yılmaz Kurtuluş Deresi Cad. No: 47 Bilgi Üniversitesi, Dolapdere/İstanbul [email protected] Tel: 0212 236 78 42 0212 311 51 82 KONUK SİHİRLİ DEĞNEK Mavisel Yener (Yazar) "Dereden Tepeden Dereliköy’den" Aysel Gürmen, Uçanbalık Yayınları, 2006, 104 s. (10+ yaş) Dereden Tepeden Dereliköy’den "savaş hiç olmasın, çocuklar ve anneleri ağlamasın" diye yazılmış öyküler toplamından oluşuyor. Farklı yaş grupları için yayımlanmış kırkın üzerinde kitabı olan Aysel Gürmen ilk kez anılarını paylaşıyor okurla. Geçmişte güzel günler de yaşamış bir göçmen o, Kıbrıs doğumlu. "Çocukluk anılarımı yazmaya bir türlü elim varmadı. Beni eğlenceli öykülerimle tanıyan okurlarıma savaşı anlatmak benim için zordu." diyor. Ve ekliyor; "6 Ocak 1964 yaşamımı keskin bir bıçak gibi ikiye böldü. Beni evimden, köyümden, sevdiğim insanlardan ayırdı. Korku, endişe ve yoklukla tanıştırdı. Kısacası; çocukluğumu elimden aldı." Aysel Gürmen bir zaman trenine bindiriyor okurunu. Bu trende isyan ve kızgınlıktan çok hüzün var. Yazar çocuk gözleriyle görüp çocuk yüreğiyle duyumsadıklarını yine çocuğun dilinden aktarıyor. Kitapta yedi öykü yer alıyor. İlk bölümün adı: "Bir varmış…" Bu bölüm yazarın yedi yaşına kadarki güzel günlerinden yüreğine ve yüreğimize sızanlar. Mesarga Ovası’nın kokuları, dört gözle beklenen turnalar, sırık fasulyelerinin hışırtıları öykülerden çıkıp yanıbaşınıza geliveriyor. Kişinin kendi tarihine dönmesi demek ülkesinin ve dünyanın tarihine dönmesi anlamını da taşır. Gürmen okuru da o tarihlere döndürerek okunmaya değer anılarını silinmez izlere dönüştürmeyi baSAYFA 38 şarmış. İlk bölümdeki Abiyi Biyi Bi isimli öykünün, sevginin sıcaklığı ile kurulan insanlararası iletişimde başarıyı yakalama konusunda önemli iletileri olduğunu düşünüyorum. İletişim fakültelerinde incelenmesi, üzerinde konuşulması gereken bir öykü. Kitabın ikinci bölümü "…bir yokmuş" yazarın tanığı olduğu, onu köyünden koparan anı öykülerden oluşmuş. Büyük acılar yaşamış Kıbrıslı bir Türk çocuğunun dilinde, yalnız onun yaşantısında değil, bir ülkenin tarihinde gezinti yapıyorsunuz. Bu öyle bir gezinti ki, her adımda dokunaklı ve derin düşüncelerle sarsılıyor okur. Bu acılı ülkedeki yaşantının kapısını çalmak yazarın serinkanlılığına bir kez daha alkış tutmayı gerektiriyor. Çünkü anı yazarken pek çok tehlike bekler yazarı. Gürmen bu tehlike taşlarının hepsinden başarıyla atlamış, anı öykülerini yazarken "edebiyat" yaptığını asla unutmamış. Kişilerin davranışlarından söz ederken onlara eşlik eden duyguları anlatmaktansa, okurun hayal gücüne bırakmış, kendi görsel tanıklıklarını ön plana almayı başarmış. "Rum okulu ve Şaguri’nin evinin bahçe duvarı arasında kalan patikada tek sıra olarak yürüyorlardı. Patikanın sonuna yaklaşırken en önde yürüyen Hüsniye aniden durdu ve arkadakilere ‘Oturun! Sesler geliyor yoldan,’ diye fısıldadı. Hepsi birden oldukları yere çötüler ve emekleyerek asfalt yolun kenarına kadar gittiler. Yol kenarında büyüyen otların arasından yolu izlemeye başladılar. Yolda silahlı yabancılar kol geziyordu." (s, 96) Öykülerin kronolojik bir sıra izlemesi genç okurun kitapla iletişimini kolaylaştırmış. Yazar, çocukluğunun evlerini, odalarını, çevreyi anlatırken o dönemde Kıbrıs’ta nasıl yaşandığı konusunda önemli ip uçları da veriyor. Harup ağacı, hellim gibi Kıbrıs kültürüyle ilgili sözcüklerin öykülerde dengeli kullanımı sayesinde, o kültüre yabancı okur da kurgudan kopmuyor, tam tersi merak duygusu körükleniyor. Dereden Tepeden Dereliköy’den, akıcı dili, ilginç öyküleri, şiddete ve savaşa karşı duruşuyla bütün sıradanlıkları aşmış; iyi bir okumaya davet çıkaran öyküler toplamı. CUMHURİYET KİTAP SAYI 852
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle