05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

? bir köşeyazarını okuyup onun yorumunu benimsemek halkımızın daha kolayına geliyor. Okur uyuşturuldu. Okuru yönlendirmek de gazetenin elinde. Okura ne verirseniz onu alacaktır. Onun için biraz temiz bir şeyler vermeye çalışsak diyorum. İsim vermek istemiyorum ama bir starımızın eski kocasının çapkınlıklarıyla günlerce okuru, ‘okur bunu istiyor’ diye oyaladıkları zaman utanç duyuyorum. Hayır okur bunu istemiyor ‘siz okuru buna mahkum ediyorsunuz. Okuru buna mahkum ettiğiniz ve alıştırdığınız için okur yanılıyor’ diyorum. Aziz Nesin’in çok sevdiğim bir sözü vardır hani bedava topluiğne bile verseniz okur gidip o gazeteyi alıyor. Yeni Gazete’den ayrılınca neden Milliyet’i seçtiniz? O çok genç yaşların büyük idealizmi ve ukalalığı içinde başka bir gazetede çalışacaktım. O da iyi bir gazete olmalıydı bu arada kültür sanat konularında yoğunlaşmayı kafama koymuştum. Gazeteleri önüme alıp baktığımda sanat ve kültür sayfası olan Milliyet ve Cumhuriyet vardı. Cumhuriyet’in tiyatro eleştirmeni vardı ama Milliyet’in yoktu; açıkçası bu çok belirgin bir neden oldu seçim yapmama. Aslında her alanda muhabirlik yapmışsınız. Evet ama yüreğim hep kültür ve sanattan yanaydı. KONTROLLÜ BİR İNSAN yardımcı oldu. Ayrıca dostlarım, ailem, arkadaşlarım olmasaydı, çevremi saran o destek, o mektuplar, okurlar olmasaydı ne yapardım bilmiyorum. Sarmalandım, atlatmama çok yardımcı oldu sevgileri. Şu da benim çok ağırıma gidiyordu, bizi susturmuşlardı, yok etmişlerdi, öldürmüşlerdi ama okurdan gizliyorlardı bunu. Ve ondan sonra da özür olarak CNN de böyle yapıyor diye yazdı Milliyet’in o zamanki ombudsmanı. YANIT ARARKEN... Zeynep Oral, Yaşar Kemal ile... Abdi Bey ile çok güzel bir diyaloğunuz olduğunu okuyoruz satırlarınızda. Abdi İpekçi’yi anlatır mısınız biraz? Ondan çok şey öğrendim. Hem çekinirdim, hem de rahat hissederdim yanında. Mesafeliydi, yüzü hemen hiç gülmezdi ama güldü mü de durmazdı. Mükemmeliyetçiydi. Sağduyulu ve kontrollü bir insandı. Alçakgönüllü, çalışanları doğru yöne yönlendiren, güç veren, destekleyen bir insandı. Bulunmaz bir insandı. O zamanlar çok farklıydı. Herkes çok açık, birbiriyle dayanışma içinde, birbirini sakınan, kollayan bir aile gibiydi. Daha sonra Mehmet Y. Yılmaz’la görüştünüz mü ya da görüşmeyi düşündünüz mü hiç? Hayır. Asla istemedim ve istemiyorum da. Şunu özellikle vurgulamak istiyorum; hiç kimse hiçbir yerde ilelebet kalmak üzere girmez. Hiç kimse hiçbir işyeri için elzem değildir, vazgeçilmez değildir ama her şeyi yapmanın bir adabı vardır. Bağışlayamadığım ve asla bağışlayamayacağım, kovulmamızın insanlık dışı bir biçimde yapılması. Hiçbir mesleği aşağılayarak söylemiyorum ama üç gün yanımda çalışan odacıyı böyle kovmam. Bir kâğıt parçası, iki satırlık bir yazı yetebilirdi. Zaten kitapta o yeterdi diye bir bölüm var o bölüm SAYFA 6 kendi başına 3040 sayfa gidiyordu, duygu sömürüsü yapmamak için kısalttım. Her şey yapılabilir ama bunun bir adabı vardır. Ki bir akşam önce Mehmet Y. Yılmaz ile telefonla konuşmuşuz uzun uzun, hiçbir şey söylenmiyor bana. Bir gün sonra yani o günün sabahı ‘günaydın’ demiş. Bırakın profesyonelliği anlatacak sözcük bulamıyorum. Terbiyesiz bir insan değilim, kimseye karşı saygısızlık, terbiyesizlik, kabalık, hoyratlık yapmadım ne öncesinde, ne de kitabımda. Artık içimden nefreti attığımı zannediyorum ama inanın bazı şeyleri yazmaya utandım. Bazı şeyleri sırf o nedenle yazmadım. Herkese aynı muamele mi yapıldı kovarken? Hayır. Bazılarına telefon edildi, dın Bey olur böyle şeyler’ diye. Aydın Bey’e bir şey söylemedim, artık konuşmak gereksizdi. Ama beni çok çok üzen bir şey daha var ki o da Milliyet’te kalan kimi arkadaşlarımın, sevdiğim kimi insanların sonradan Aydın Bey ile konuşmamı ‘Milliyet’e dönmek istiyor onun için Aydın Bey ile konuşuyor’ şeklinde yaymaları, söylemeleri. O beni kovulmaktan daha çok acıttı. O nedenle sonrasında Aydın Bey ile pek görüşmek istemedim. Milliyet’teki kovulmanın ardından yaşadığınız travmayı anlatır mısınız? Korkunç bir dönemdi, korkunçluğu, kodlarımı kaybetmiştim. Önce kendi başıma çözmeye çalıştım, olmayınca bir psikoloğa gitim, o çok Ekonomik kriz, tensikat filan… Nereye kadardı yani kovulma olayında kendinize pay çıkardığınız oldu mu? Olmaz mı, elbette. Yanıt ararken önce hep ben kötüyüm, işimi yapmıyorum, demodeyim, dinozorum, Abdi Bey’i çok hatırlatıyorum, fazla entel kaçıyorum diye düşündüm. Bu gazete Abdi İpekçi’nin gazetesi olmayacak diye haykırıyorlardı. Abdi Bey’i neden hatırlamak istemiyorlardı? Abdi İpekçi ekolü sansasyona yer vermeyen, muhabirin ya da köşe yazarının kendisi haber değil yazdığı olay haber olan, doğruluğunu birkaç yerden doğrulatan bir habercilik anlayışını içeriyordu çünkü. Abdi İpekçi döneminin tirajı mı düşüktü? Hayır hiç değildi. Bahanedir bunlar. Veda mektubunuz yayımlanmadı. Veda mektubum tam haliyle bir tek internet sitemde yayımlanabildi, başka hiçbir yerde değil. Tabii benim içimi en çok acıtan şeylerden biri böyle zamanlarda dostluğu görüyorsun, ihaneti görüyorsun, dost bildiklerinin hıyanetini görüyorsun. Cesurları, korkakları görüyorsun, oh iyi oldu diyenleri görüyorsun, bazısı içini daha çok acıtıyor, bazısına şaşıyorsun inanamıyorsun. Bir süre sonra bu yaşananlar insanı güçlü kılıyor mu? Belki güçlü değil, bence başka sözcük bulmamız lazım. Daha çok kendine güvenmeyi belki öğreniyorsun, daha seçici oluyorsun. Taşlaşmıyorsun ama içinde bir dal kırıldı mı onun bir daha asla onarılmayacağını bilincinde öteki dallarını güçlendirmeye çalışıyorsun. Ama orada o yumuşak kırılgan dalın farkındasın yani onu hiçbir zaman içinden söküp atamıyorsun ama daha seçici oluyorsun, daha çok koku almaya başlıyorsun etrafından, kendini daha çok korumaya çalışıyorsun belki seçici olmak da onunla ilgili. Yani güçlendirmek değil ama değiştim belki biraz o masumiyetimi saflığımı kaybettim, o güçlendiriyorsa insanı evet.? Meslek Yarası/ Zeynep Oral/ Doğan Kitap/ 178 s. KİTAP SAYI 852 bazılarına biri söyledi gazeteden. Hiç sezmediniz mi? Aklımın ucundan geçmiyordu. Hatta insanlar telefon edip geçmiş olsun böyle bir şey duyduk dediklerinde saf saf hayır yok böyle bir şey yanlış duymuşsunuz diyordum. Bu konuyu Aydın Doğan ile konuştunuz mu? Haberi var mıydı? Her karşılaşmamızda Aydın Bey o kadar üzgün olduğunu bana ifade ve belli ediyordu ki açıkçası onu neredeyse ben onu teselli etmek durumunda kalıyordum ‘üzülmeyin Ay Korkunç bir dönemdi, korkunçluğu, kodlarımı kaybetmiştim. Önce kendi başıma çözmeye çalıştım, olmayınca bir psikoloğa gitim, o çok yardımcı oldu. Ayrıca dostlarım, ailem, arkadaşlarım olmasaydı, çevremi saran o destek, o mektuplar, okurlar olmasaydı ne yapardım bilmiyorum. Sarmalandım, atlatmama çok yardımcı oldu sevgileri. CUMHURİYET
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle