05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

O K U R L A R A Zeynep Oral’ı tanımayan mı var? Bir dönem Türk kültür ve sanat yaşamının en önemli adlarından biriydi Oral. Milliyet gazetesinin kültür sayfası ve asıl önemlisi de Milliyet Sanat dergisi Zeynep Oral’ın adıyla özdeşleşmiştir. Günün birinde, Milliyet’teki işini kaybetti Oral. Milliyet gazetesinde geçen 33 yılını “Meslek Yarası” adıyla kitaplaştırdı. Bu kitabı üzerine konuştuk kendisiyle. Fikret Demirağ, Kıbrıs Türk şiirinin en önemli adı. Demirağ’ın şiirlerinden yapılmış bir seçme Dünya Kitap tarafından yayımlandı. Demirağ’la seçme şiirleri üzerine söyleştik. Atilla Keskin, 1960’lı yılların önemli öğrenci liderlerinden biriydi. Yargılandı, hapis yattı, sonra salıverildi. 12 Eylül darbesiyle yurtdışına çıktı. Uzun yıllardır yurtdışında yaşıyor. Anılarını romanlar halinde yayımlıyor Keskin. Bu dizinin dördüncü ve son romanı “Çiçekler Susunca” üzerine konuştuk Atilla Keskin’le. Tahsin Yücel, edebiyatımızın en önemli adlarından biri. Olağanüstü romanlarının yanı sıra, olağanüstü denemeleri, eleştirileri ve araştırmalarıyla da tanıyoruz onu. “Göstergeler”, Tahsin Yücel’in edebiyat üzerine denemelerini bir araya getiriyor. Yücel’in bu kitabını Mehmet Yalçın değerlendirdi. Bol kitaplı günler... TURHAN GÜNAY eposta: [email protected] [email protected] P dergisinin yazarlarından biri sayılırım; baştan beri, konu ağırlıklı bir yayın olduğu için, yeni konu seçildiğinde (Ferit Edgü yönlendirir o seçimi), derginin editörü (son bir yıldır Ahsen Erdoğan) beni arar, yazı ya da katkı ister, çorbada tuzum olur. Bazı konular beni hiç sarmaz ("Şarap" sayısında olduğu gibi), bazı konulara düşünüp ısınırım (ya da ısınamam), benlik bir konuda ("Ada" sayısı) kesişme sağlanamaz bazan, tam tersi de olur: Enis BATUR Şimdi, işte, "Uçmak" temasını seçmişler, "Melek" de ağır basabilir bir noktada, yıllardır üzerinde yoğun ve kesintisiz biçimde çalıştığım iki konu, büyük olasılıkla iki ayrı deneme yazmam söz konusu olacak. Bir yazıya, bir metne doğru ilerlemek sabah, oturup bunun üzerinde düşündüm biraz. Vesile üzre yazma bağlamında bir kez dile getirdim görüşlerimi: ‘Bana bir vesile yaratın, size bir metin kurayım’ denklemi, soluk alırcasına yazanların (tutkun, hasta ya da deli dememek için böyle diyorum bu kez) yeğledikleri bir formüldür. Giderek "vesileyazı"dan uzaklaştım ben; daha çok, neyi yazmak istiyorsam onu yazıp veriyorum dergilere. Gene de, somut bir konuda öneri getirildiğinde yokluyorum kendimi. Nedir yokladığım, aslında? İstek duyup duymadığım. İşin başındaki ölçü bu. "Uçmak", ilgi alanımın merkezinde yer alan konulardan biri. Her şeyden önce, yaşamöyküsel boyutu var sorunun: Büyükbabası (5 no'lu bröve Salim Batur'a aittir) ve babası pilotluk mesleğini seçmiş, çocukluğu bütünüyle o ortamın içinde geçmiş bir yazı adamıyla karşı karşıya olduğumuz unutulmamalı burada. Zamanla, ötesine geçtim: Daidalos’a, Firnas’a ve uzayan çizgiye. Ardından, meleklere geldi sıra: Tam beş yıl oldu kısık ateşte üzerinde çalışmaya koyulalı. "Uçmak" üzre iki deneme, böyle bir sürecin bir noktasına denk geliyor sonuçta. İçhazırlık açısından hayli donanımlıyım. O donanımdan hareketle önhazırlıklarımı yürüteceğim, masaya oturmazdan önce. Yazma aşaması üçüncü evre. Bu türden bir kavşakta, yan sancılarla ana bir iki sancı iç içe geçer, onları ayrıştırBilge Karasu mak gerekecektir: Yazacağım denemeler, ileride hangi kitabın, bütünlüğün parçaları olacak? Hangi metinlerin, kitapların arasına çatılacaklar? Opera ile Melekler Kitabı’nın orta yerinde, onlardan yemeden, nasıl yazılmalılar? Sonuncu kaygı canalıcı önemdedir. P dergisiyle görüşürken, melekler bağlamında dolgun bir ipucunu esgeçtim, bile göre: Söylesem, ya benden bunu yazmamı isteyebilirler, ya da dergide kullanmaya kalkışıp kitabımın, tasarımın özgün bir çizgisini istemeden silebilirler. Bir metne ilerlerken, her seferinde bu soydan sorunlar kuşatır beni. Okur, genellikle, önüne çıkan metnin arkasını göremez. Pervasız Pertavsız Bir metne ilerlerken mem gerekir mi? Bu soruyu yıllardır içimden atamıyorum. BİR KUŞ DAHA Arjantin’de, önce kaybolan sonra bulunan bir papağana iki adam birden sahip çıkınca, polisler kuşu ‘soruşturma’ya almışlar. Dört gün boyunca susmuş papağan, beşinci gün "Jorge" diye seslenmiş, bununla yetinmeyip Jorge’nin koyu taraftarı olduğu futbol takımının marşını söylemiş, olay böylece aydınlanmış. Günlük kâbusu andıran gazetelerden ara sıra bu türden biriki ışıltılı haber devşirince, günüm gecem karanlıktan bir süreliğine kurtuluyor. Papağan hikâyelerine zaten bayılırım. Geçenlerde, Halki Palas’a kahve molası için uğradığımızda, tenha salonun dibindeki kafesinde sıkılan Coco seslenmişti: "Meraba". ("H" sesini sevmiyor Coco). Sonra, sıra bütün öteki numaralarını sergilemeye geldi: Boşalan yiyecek kutusunu gagasına sıkıştırıp kafesin zeminine defalarca vurdu, müthiş ıslık çeşitlemelerini peşpeşe dizdi (bana Fatma Tülin’e âlenen asılıyor gibi geldi), en sona miyavlama marifetini bıraktı. Coco’nun olağanüstü bir kırmızı kuyruğu var. Televizyona her gece bir alay papağan çıkıyor. Haberlerde ve yorumlarda duyuyoruz onları. Hiçbirinde öyle kuyruk yok. İŞİN İÇİ Tasarı üzre tasarı: Yazarların gerçekleştiremedikleri kitap projelerini kuşatacak bir kitap projesi. Mektuplara, planlara, krokilere dayanan bir belgelik.Mimarîde, mimarlarda onca –haklı olarakönemsenen "proje"ler, iş yazı, yazın bağlamına geldiğinde bir hayli geriye itiliyor şaşıyorum. Yazı, yazdıkça oluşur diye düşünüldüğünden mi? Şiirde genel olarak böyledir, Melih Cevdet’in altını çizdiği gibi; düzyazıda değil ama, yazarların "konu"larını kâğıda döktüğünü biliyor, ayrıntılı dökümlere rastlıyoruz. Melih Cevdet Anday Yapmak, bitirmek, bütünlemek elbette bambaşka her şey mi? “Bu Kalem Melun”un çıkışından bu yana on yıl geçmiş. Zaman akıp gidiyor, giderken tortularını bırakmayı sürdürüyor. Bu süre içinde, o gövdeye, ikinci bir kitaba eklenecek kaç başlık doğmuştur bilmiyorum, bakmadım. Böyle bir işe kalkışır mıyım ileride ayrı, böyle bir işe kalkışmak için bence erken: İlk kitapta, 23 yıldan derlenen 66 proje yer alDevamı 23. sayfada BİR KUŞ Albatros ile ilgili bir belgesel izledim geçenlerde. Araştırmacı, kendisini bütünüyle o sıradışı kuşa adamış. İki yıldır, Kuzey Kutbu yakınlarında, insanlardan hepten uzakta, an be an gözlemde bulunuyormuş. Tekeşli, evine bağlı bir canlı Albatros. Morfolojisi düpedüz görkemli. Belgeselin ardından kalktım yerimden, Baudelaire’in "Bütün Şiirleri"ni aldım raftaki yerinden, sindire sindire okudum "Albatros"u. Sonra Türkçe çevirileriyle karşılaştırdım. Belgesel, şiire bakışımı enikonu değiştirdi. Büyük bir şiir benim gözümde olduğu gerçeğini değiştirmedi. Baudelaire’ın Pléiade baskısındaki "Albatros" şiirine ilişkin notlardan, şairin Dr. Yuan’ın bir araştırma gezisi raporundan yararlandığını öğrendim. Aynı sayfada, şiiri bir gemi yolculuğu sırasında yazmaya başladığına, dolayısıyla albatrosları çıplak gözle görmüş olduğuna da değiniliyor. Bellli ki geç ve güç tamamlamış "Albatros"u, Kötülük Çiçekleri’nin ilk basımına bundan alamamış şiiri. Onu daha iyi okuyabilmek için bir de, yakından, albatrosu gör İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına İlhan Selçuk? Genel Yayın Yönetmeni: İbrahim Yıldız ? Yayın Yönetmeni: Turhan Günay ? Sorumlu Müdür: Güray Öz ? Görsel Yönetmen: Dilek Akıskalı ? Yayımlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş. ?İdare Merkezi: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sok. No: 2, 34381 Şişliİstanbul, Tel: 0 (212) 343 72 74 (20 hat) Faks: 0 (212) 343 72 64 ? Baskı: İhlas Gazetecilik A.Ş. 29 Ekim Cad. No: 23 Yenibosna İstanbul Tel:0 (212 454 30 00 ? Cumhuriyet Reklam: Genel Müdür: Özlem Ayden / Reklam Müdürü: Eylem Çevik? Tel: 0 (212) 251 98 74 75 0 (212) 343 72 74 ?Yerel süreli yayın ? Cumhuriyet Gazetesinin ücretsiz ekidir. CUMHURİYET KİTAP SAYI 852 SAYFA 3
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle