04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

KISA KISA... KISA KISA... KISA KISA... KISA KISA... Gelinlik manın başkarakteri Fenaye, şiirle uğraşan, romantik, geleneksel değerleri umursamayan bir üniversite öğrencisidir. Zaten düğünü olan gençler de Fenaye’nin okul arkadaşlarındandır. KADININ AHLAKI VE DAVRANIŞLARI Annesi Zinaye’nin, kocasını aldatan, kendini bir beğeni noktası olarak merkeze alan, şuh davranışlı bir insan oluşu, Fenaye’nin kişiliğinin oluşmasında etkili olsa da, kızı tarafından kendisine bu davranışlarından ötürü eleştirel bakılmış. Kendi havasında, istediğini yapan bir insan oluşu da Fenaye’nin özgür bir birey olarak yetişmesine neden olmuş. “Fenaye’nin terbiyesine annesi Zinaye’nin güçlü etkisi olmuştu. Bu etki sonraları Fenaye’nin yüreğinde zayıf adamlara karşı nefrete dönüşmüştü. Onda kadının ahlakı ve davranışlarıyla ilgili özel bir düşünce oluşmuştu: Kadın özgür olmalıdır! İsterse sever, isterse nefret eder, kendi bileceği bir iştir. Hatta bir kere babasını sevmediğini itiraf eden annesine sormuştu: Sevgi duymadığın insanla niye yaşıyorsun? Annesi de ‘Onunla bir odada, hatta bir yatakta olsam da, kendimi ruhen sevdiğim adamın yanında hissederim’ demişti.” Fenaye ise bunun karşılığında ‘Ben böyle şeye kesinlikle izin vermem. Ruhum nerdeyse, bedenim de orada olmalıdır” demişti. “O annesinin ‘Hayatın kendi akışı var, bazen insanı avucuna alıp öyle yerlere götürür ki hiç de ruhun incinmez, bir de bakarsın ki iş işten geçmiş’ düşüncesini kabul etmemişti” şeklinde bir ifadeyle de annesinin, kızı Fenaye’nin kişiliğinin oluşmasında olumlu olumsuz etkileri, Fenaye’nin annesine eleştirel bakışı, eklenebilecek daha başka ifadelerle de romancı tarafından romanda belirtilmiş. Kafasında oluşan tipi henüz bulmayan, ancak kendisine hayranlık duyulan özgür kişilikli Fenaye’nin âşıklarından biri olup aşkına karşılık bulamayan Fedai ise Karabağ Savaşı gazisi. Yazarca olumlanan bir karakter olan Fedai, mantıklı, düşünen, kararlı, onurlu yoksul bir genç. Yazar geleneksel kültürü savunsa da ne Fenaye’nin, anne tarafından Ermeni kökenli oluşu, ne de Fedai’nin Karabağ Savaşı’nın gazilerinden birisi olması, Ermenilere karşı doğal olarak ülkesinin tarafında olsa da olumsuz bir bakış açısıyla bakılmasına yol açmamış. Bu da geleneksel bir kültürden yana olan ancak faşizan bir bakış açısına karşı olan yazarın insana bakışının zenginliğini de gösteriyor. Romana başlamadan önce, yeri gelmişken burada yine Caferov’un önsözüne dönüp günümüz Azerbaycan edebiyatında Karabağ konusunun çok fazla işlenmediğini, Hüseynbala Mirelemov’un da Karabağ konusunun yazarı olarak tanındığını belirtelim. FENAYE VE HARİS Romanın ilerleyen bölümlerinde Fenaye’nin âşık olduğu Haris’in ve son bölümlerinde ise babası Kadir’in zengin olma serüvenleriyle Sovyet çözülmesinden sonra sermayenin oluşumu da sorgulanmış. Görünüşte her şeyin yasal göründüğü, ancak etik olmayan yollarla zenginleşmeleri, yazarın özgür bir birey olan ya da olmaya çalışan Fenaye’nin bakış açısından eleştirilmiş. Fenaye’den yaşça fazla büyük olan sevgilisi Haris ile babası Kadir, Sovyet döneminde Azerbaycan’da üst konumlarda olmalarına rağmen çözülüşten sonra para kazanmak adına yine toplumda seçkin bir yere gelebilmek için ülkelerinin kızlarını Dubai’ye satan bir çete kuran Haris ve bu çetede kendine yer bulan Kadir... işi o kadar ilerletirler ki Kadir ilişkide olduğu Haris’in yeğeni Rahime’yi, Haris de romanın ilk bölümlerinde gözündeki ‘büyük aşkı’Fenaye’yi birbirlerinden habersiz Dubai’ye satmaya karar verirler. Fenaye, toplumu hiçe sayan özgür bir birey olmasına rağmen, parayı önemsememesi, Rahime’ye göre daha etik bir duruşunun oluşu; durumun farkına varmasına ve buna tepkisini göstermesine neden olur. Bu tepkisi sonucunda da Haris o sırada kullandığı arabayı öyle hızlı sürer ki sonunda bir kaza yaşanır. Haris bu kazada ölür. Fenaye ise hamiledir ve bebeğini kaybeder. ÖZGÜR BİREY OLABİLMEK... Ancak romanın asıl ekseninin özgür bir birey olmak için geleneği, aileyi, toplumu yadsıyan, kendi içinde etik değerleri olsa da sonuçta ağır bedeller ödeyen intihar eden Fenaye’nin yazar tarafından bir acıma bakışıyla eleştirisi olmuş.Yazarın bu bakış açısını roman okunurken okur da birebir yaşıyor. “... Gözlerini yumdu. Gözlerinin önünde çeşitli biçimlerde beyaz, kırmızı, mavi, gelinlikler göründü. Bir an için mutlu oldu. Demek ki asıl mutluluk da hayalinde yarattığı bu beyaz, bu kırmızı, bu mavi renkli gelinliklerden geçermiş. Oysa bir zamanlar gelinlikleri nefretle süzer, dudak bükerdi. (...) Dünya tamamen gelinliğe büründü. Her taraf mavi, kırmızı, beyaz çiçeklerle donatılmıştı. (...) Sanki uykudaydı. Küçük bir çocuğun elinden tutup, basamakları çıkıyordu. Merdivenleri tırmanıyordu. Çocuğun topak, ufacık, yumuşak etli elleri yüreğini ısıttı, kuş kanatları gibi çarpan yüreğine sakinlik verdi. Biraz durdu. Onunla yan yana yürüyen delikanlıya baktı” gibi pasajlar Fenaye’nin ölüm anına doğru duygu ve düşüncelerinin çarpıcı bir şekilde çizilmesi usta ? Faruk BAL A bir kalemle karşı karşıya olduğumuzu gösteriyor. Yine Ressam Yusuf gibi zaman zaman bazı karakterlerinin bilinçaltlarının verilmesi sırasında kişinin o an bulunduğu ruh durumuyla ilgili düşsel anlatılara, bazı ilginç gözlemlere yer verilmesi, bazı sayfalarda da anlatılara denk düşen desenlerin olması romanı daha da çekici kılmış. Romanda metin içi göndermelerin yerli yerinde oluşu kurgunun sağlam, anlatımın da zengin olduğunu gösteriyor. Ayrıca roman, çevirmenin tavrından olsa gerek, kimi yerlerde Azericenin kimi deyimleri o dilin zenginliği içinde Türkiye Türkçesinde yansıtılmaya çalışılmış. Bence başarılı da olunmuş. Sonuçta Gelinlik, Sovyet çözülmesinden sonra yeni sisteme geçişte birey ve toplum hayatında yaşanan sancıların yansıtıldığı, okunmaya değer güzel bir roman. ? Gelinlik/ Hüseynbala Mirelemov/ Gri Yayınevi/ 336 s. zerice, Türkçe’nin kardeş dillerindendir biridir. Ancak Azerbaycan edebiyatından da dilimize çevrilmiş edebiyat ürünü pek azdır. Bu az çevrilen ürünlerden biri geçen ay Gri Yayınevi’nden yayımlandı. Hüseynbala Mirelemov’un Gelinlik adlı romanı... Yasemin Bayer tarafından dilimize çevrilmiş. Hüseynbala Mirelemov, 1947 doğumlu. Azerbaycan Devlet Politeknik Enstitüsü İnşaat Fakültesi Gaz Teçhizatı bölümünü bitirmiş. Azerbaycan Yazarlar Birliği ve Azerbaycan Jurnalistler Birliği üyesi. Mesleği ile ilgili yazdığı kitaplar üniversitelerde ders kitabı olarak okutulan, politika, tiyatro, öykü gibi değişik alanlarda da ürünleri olan bir yazar. Bazı kitapları Rusçaya ve İngilizceye çevrilmiş. Kitabın önsözünde Prof. Nizami Caferov’un belirttiğine göre, Azerbaycan Sovyet dönemi nesrinde monoton bir üslubun egemen olduğu, bu üslubun baskısıyla çoğu zaman bir yazarın dilini, kullandığı betimleme araçlarını ve mecazlar sistemini diğer bir yazarın dilinden, betimleme sahasından seçmenin, ayırmanın o kadar da kolay olmadığını, bu yüzden de dilde, bu tür otoriter hâkim üslubun, kişisel üslupların ortaya çıkmasına, yazarın kendi kişisel üslubunu geliştirmesine engel olduğu vurgulanıyor. Yine Caferov’a göre 60’lı yıllardan başlayarak Azerbaycan nesrinde kişisel üsluplar yaratma eğilimi güçlenmiş. “60’lılar” olarak adlandırdığı bu yazarlar, insanın içsel özgürlüğünün savunmasına kalkarken Gelinlik’in kahramanı Fenaye’nin selefi sayılabilecek karakterler yaratarak, onların gelenek karşıtı yaşam biçiminde insan özgürlüğünün belli olanaklarını aramışlar. Yine 60’lılardan Azerbaycan edebiyatının klasiği olmuş ilk büyük hacimli yapıtıyla dikkati çeken Anar’ın Ağ Koç, Kara Koç adlı eserinin de ciddi maddi ve etik sorunları içeren politik bir roman olmasına rağmen, Hüseynbala Mirelemov’un Gelinlik romanında doğrudan içsel sorunları konu aldığını belirtmiş Caferov. Birkaç ailenin kaderi sembolik olarak ele alınarak, Azerbaycan toplumunda ortaya çıkan sosyopsikolojik gelişmeler anlatılmış. Roman bir düğünle başlıyor. Ro Dur Gitme ? Hülya SOYŞEKERCİ on zamanlarda yazın alanında biraz ihmal edilmiş görünmesine karşın, varlığının sürekliliğini, yüreğimizin ve yaşantılarımızın içinde derinden duyumsatan bir gerçeklik var; Anadolu gerçekliği... Yılların fotoğraf sanatçısı İsa Çelik’in ilk öykü kitabı Dur Gitme’nin satırlarında, Yaşar Kemal gibi ustaların yapıtlarındaki o büyüleyici efsane tadıyla, köykasaba gerçeklerinin izdüşümleriyle yeniden karşılaşmak; çarpıcı ve heyecan verici bir okuma yaşantısına dönüşüyor. Taşı toprağı, çiçeği yaprağı, dağı bayırı, sevdalı uçurumları ile Anadolu doğası ve bu coğrafyadan insan manzaraları... Nakışları, kilim motifleri, ezgileri ve sevda masallarıyla dile gelen Anadolu’yu okurken, bir taraftan Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun görsel dizeleri içinden geçer gibi oluyoruz. Her biri buruk bir hüzne dönüşen, tam anlamıyla yaşamın atardamarından beslenen “sahici” öyküler, Dur Gitme’nin öyküleri. Yazar, her öyküde değerleri, gelenekleri ve inançları birkaç çizgiyle de olsa yansıtarak Anadolu insanının S Hüseynbala Mirelemov SAYFA 30 CUMHURİYET KİTAP SAYI 852
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle