05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Tahsin Yücel'den 'Göstergeler' Bernanos’la başlayan serüven 'Göstergeler’i belirli bir yoğunlukla okuyup bitirmiş olanlar, aynı kitabı yeni baştan okuma gereksinimi duyabilirler; öyle yapmalarında da yarar var. Böylece, başlıkları ve konularıyla birbirlerinden çok değişik görünen yazılardaki ortak kaygı daha bilinçlice izlenmiş olur. Özellikle kitabın dayandığı kuramsal tutumu kavramak ve değişik yazıları belirli bir ortak paydada değerlendirmek için… ? Mehmet YALÇIN OKUMA DÜZEYLERİ u yazının amacı, bir kitap olarak Göstergeler’i kendi içinde tanıtmaktan çok, düşünsel bağlamına az da olsa bir ışık tutmaktır. Tahsin Yücel’in daha önce yayımlamış olduğu bilimsel çalışmalara göre, bu kitap çok daha kolay okunabilir nitelikte, çünkü bir doruğa çıkmış olmanın rahatlığıyla yazılmıştır. Kitabın kendi içinde yeterli ve "benzersiz" bir yapıt olduğunda kuşku yok: Tahsin Yücel’in yaratıcılık sürecinde öncesiyle ve sonrasıyla özdeş olmayan (aşkın) bir "an" olduğu söylenebilir. Ama aynı yapıt, bir süreç öğesi olarak, "Tahsin Yücel" gerçekliğinden bağımsız da değildir. O nedenle, daha inceleyici bir gözle, daha kapsamlı ve daha derinlemesine bir değerlendirme yapabilmek açısından, bana göre onu iki türlü okuma olasılığı var: Birincisi, yüzeysel yapısıyla; sözcüklerin, tümcelerin doğrudan ele verdiği anlam çizgisi neyse, onu izleyerek okuma. İkincisi derin yapısıyla, yazarı o doruğa ulaştıran serüvenin bilinciyle okuma. Birincisinde yazar ile okurun rahatlıkla paylaşabileceği ortak göndergeleri (yani bir bakıma öncesi olmayan doğrudan iletişim konuları) vardır. Tahsin Yücel sanki de, kimi güncelliklerin itmesiyle, ilk kez usundan geçenleri ya da hemen orada anımsadıklarını dile getirmiştir. Kimi düşünür ya da yapıtlara başvurduğu oluyorsa, o sırada savunduğu düşüncelerine sıcak bir dayanak olsun diyedir. Çünkü kitap, günümüze uygun bir toplum eleştirisi olarak, yalnızca belirli bir alanın (örneğin göstergebilim’in) uzmanlarına değil, güncel yozlukların ayırdında olabilecek geniş bir okur kesimine sesleniyor. Bu aşamada yazar kendine özgü bir uslamlama yordamıyla belirli bir inandırma gücü sergilemektedir. Ayrıca, "Tahsin Yücel söylüyorsa doğru söylüyordur" gibi toplumsallaşmış bir önyargının da bu inandırıcılıkta etkisi olabilir. Nitekim kitap çıkar çıkmaz eleştirmenlerin kaleme sarılması ve içeriğine ilişkin oldukça da aydınlatıcı bilgiler vermesi boşuna değildir. Ama yine de böyle bir masumane okuma koşulunda zaman zaman okuru duraksatan, şaşırtan, belki de sıkan durumlar olabilir. Çünkü Yücel bu yapıtında en yoğun ve en keskin kavram tanımlarını yaşamsal olgulara dönüştürerek (illustré ederek) gündelik bir söyleşi B çizgisine taşımıştır (Tıpkı kimi filozofların, en karmaşık görüşlerini yazınsal yapıtlar özellikle de tiyatro oyunları aracılığıyla canlı kılmayı denedikleri gibi… ). Yani şöyle: Tahsin Yücel, düşünsel olarak dayandığı birçok kuramsal bilgi kaynağına açık bir dille gönderme yapmıyor, bir biçimde bunu yapma gereğini de ortadan kaldırıyor. Ama hiç değilse belirli bir okur kesimine yandan şöyle bir göz kırpmadan da edemiyor. O nedenle Göstergeler’in altyapısına ulaşmak ve onu daha derinlemesine okumak, Tahsin Yücel’e inanmanın daha nesnel ve daha mantıksal gerekçelerini kavramak açısından önemlidir diye düşünüyorum. GÖSTERGELER’İN ALTYAPISI Tahsin Yücel’in üretken yaşamını belirleyen üç kalın çizgi vardır: Yoğunluk ve başlangıç sırasına göre bunlar çevirmenlik, anlatı sanatı ve dil kuramları. Günümüzdeki "Tahsin Yücel" gerçekliğinin oluşmasında bu etkinlik sıralaması bence çok önemlidir. Alıntılar’la başlayan ve Göstergeler’i de içeren düşünce ürünleri bu birikimin sonucudur. Daha çocuk yaşta denecek öğrencilik yıllarında (1953, 1954 dolayları), her nasıl olduysa, Yaşar Nabi Nayır’ın ilgisini çekmiş ve Varlık Yayınları’nda çevirmenliğe başlamıştır. Bir süre Nayır’ın odasında, onunla birlikte çalışmış, daha sonra ayrı bir odaya taşınmıştır: Öylesine sıkı sıkıya yerleşmiştir yayınevine! Artık orada düzenli ve yoğun biçimde, büyük çoğunlukla Fransız yazınından çeviriler yapar. Bir yandan da hem Varlık dergisinde özgün yazılar, hem de Nayır’ın her yıl genç yazıncıları yüreklendirmek amacıyla yayımladığı Yeni Hikâyeler adlı (100 kuruşluk) kitapçıkta öyküler yazar. Çeviri öyle bir etkinliktir ki insanı, söz yerindeyse dilin dokularından başlayan bütün gizemleriyle, güçlükleriyle, hileleriyle karşı karşıya getirir; diller arasındaki aşılması olanaksız görünen uyuşmazlıklar da cabası. Yoğun ve uzun süren bir çeviri uygulaması nice karmaşık sorunları çözmeye ve önünde sonunda bir tür anlamlama (signification) uzmanı olmaya zorlar insanı. Konulara, düşüncelere, mantıklara duyarlı bir çevirmen için, çeviri aynı zamanda daha kapsamlı içerik ortamlarına bir katılımdır, tanıklıktır: Çok sayıda anlatı oyunları içinde yaşanan böyle bir deneyim, temel anlatı örnekçele ? KİTAP SAYI 852 SAYFA 20 CUMHURİYET
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle