05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

? de, aynı yıl içinde, "Greimas’ın yönettiği Univers sémiotiques (Gösterge evrenleri) adlı dizinin ilk kitapları arasında […]: Coquet, Courtés, Rastier, Zilberberg gibi göstergebilim çevrelerinde saygın bir yeri bulunan araştırmacıların yapıtları"yla birlikte…. Batı’nın bilgi dünyasında bu iki çalışma yalnızca "özgün" bulunmakla kalmıyor, aynı zamanda uygulamalı bir göstergebilimin gelişmesinde öncü nitelik de taşıyor. "BERNANOS’UN BİLGİKURAMSAL İŞLEVİ Kuruluşu gecikmiş olan göstergebilim 60’lı yıllarda yöntem olarak kendini oluşturma ve yönlendirme açısından yoğun bir atılım dönemi yaşadı. İlk uygulama denemelerini, Ferdinand de Saussure’ün 20. yüzyıl başlarında yaptığı tasarı niteliğindeki tanımıyla sınırlı tutanlar oldu: "Göstergelerin toplum içindeki yaşamını inceleyecek bir bilim". O nedenle birçok göstergebilim tutkunu, değişik alanlarda bir tür "göstergeler dizgesi" avına çıkmış, yeni örnekler ortaya koyma çabasına girişmişti: Duyusal yanları (gösterenler) toplumca biçimlendirilmiş ve belirli anlamlara (gösterilenler’e ) bağlanmış öğeler dizgesi: Örneğin sesle üretilen doğal dil öğeleri, görüntüye dayalı trafik imleri, dokunmayla ayırt edilen kabartma yazıları, vb. Ama gösteren – gösterilen bağıntısı temelinde "göstergeler dizgesi"ni inceleyecek bir göstergebilim yanında, salt gösterilenler (kavramlar) temelinde bir "anlamlar dizgesi" ya da başka deyişle "anlamlama dizgesi"ni inceleyecek ikinci bir göstergebilim anlayışına yönelmeler de söz konusuydu. Tahsin Yücel’in "Bernanos" çalışması, işte bu ikinci tür göstergebilimin başlangıcında yer alır ve bu anlamda öncü bir nitelik taşır. Çünkü tümce boyutundaki iletilerin içeriğini belirleyen saymaca dil kuralları tümceler arasında, betiksel ya da söylemsel boyutta geçerli görülmüyordu. Birinci türden göstergebilim, doğrudan doğruya dilbilimin bir uzantısıdır ve Danimarkalı Louis Hjelmslev’e göre, dilsel ya da dil dışı her türlü iletişim dizgelerinde aynı "dil şemaları"nı inceler. Çünkü biçimi aynı, tözü değişik, "çiftdüzlemli" dillerdir hepsi. Oysa ikinci türden göstergebilim, göstergelerin bağlayıcı niteliğinden kurtulmuş, mantık temeline dayalı, tek düzlemli bir içerik çözümlemesi olarak belirlenmiştir ve o doğrultuda büyük bir etkinlik göstermiştir. "Bernanos"un önemi, yalnızca çok sayıda yapıtın incelenmesi ve çok değişik imge örneklerinin derlenerek anlamlarının ya da yazarın kişisel tutumunu simgeleyen yanlarının açıklanmasında değil, "imgeler" arasındaki bağıntıların ve örgenlenme biçimlerinin açığa çıkarılmasında. Yani amacı ne Fransız diline bir katkı sağlamak ne de yapıtları yoluyla Georges Bernanos’un kişiliğini ya da bu kişilik yoluyla yapıtlarını aydınlatmak. Tahsin Yücel, karşılaştığı bütün çokluklar ve karmaşıklıklar arasından, belirli düzeylerde ilişki biSAYFA 22 ÖZGEÇMİŞ ahsin Yücel, 1933 yılında Elbistan'da doğdu. Galatasaray Lisesi'ni ve İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Fransız Dili ve Edebiyatı Bölümü'nü bitirdi. Aynı bölümde uzun yıllar öğretim üyeliği yaptıktan sonra, 2000 yılında emekli oldu. Çok çeşitli alanlarda ürünler vererek yazınımıza katkıda bulundu. Yazın araştırmalarına 1969'da yayımladığı L’Imaginatre de Bernanos’la başladı. Bunu 1973 yılında yayımlanan Figures et Messages dans la Comédie Humaine izledi. Ardından 1979'da Anlatı Yerlemleri'ni, 1982'de Dil Devrimi ve Sonuçları ile Yapısalcılık'ı yayımladı. Tahsin Yücel'in deneme ve eleştirileri de büyük yankılar uyandırdı. 1976'da Yazın ve Yaşam, 1982'de Yazının Sınırları, 1991'de Eleştirinin Abecesi, 1993'te Tartışmalar, 1995'te Yazın, Gene Yazın, 1997'de Alıntılar, 1998'de Söylemlerin İçinden (1999 Sedat Simavi Edebiyat Ödülü), 2000'de Salaklık Üstüne Deneme, 2003'te Yüz ve Söz'le deneme ve eleştirilerini okurla buluşturan Yücel, roman ve öyküleriyle de edebiyatımızda kendine kalıcı bir yer edindi. Yücel, ilk romanı Mutfak Çıkmazı’nı 1960 yılında yayımladı. Bunu 1975'te Vatandaş, 1992'de Peygamberin Son Beş Günü (Orhan Kemal Roman Ödülü), 1995'te Bıyık Söylencesi, 2002'de Yalan (2003 Yunus Nadi Roman Ödülü ve 2003 Ömer Asım Aksoy Roman Ödülü) ve Kumru ile Kumru (2005) izledi. Öykü kitaplarından, Sait Faik Hikâye Armağanı'nı kazanan Haney Yaşamalı 1955 yılında, Düşlerin Ölümü 1958'de (1959 Türk Dil Kurumu Öykü Ödülü), Ben ve Öteki 1983'te, Aykırı Öyküler 1989'da ve Komşular 1999'da (Dünya Kitap 1999 Yılın Kitabı Ödülü) yayımlandı. Pek çok çeviriye imza atan Tahsin Yücel'e 1984'te Azra Erhat Çeviri Yazını Üstün Hizmet Ödülü verildi. Yücel'in 1957 yılında yayımladığı Anadolu Masalları başlıklı bir de masal kitabı var. Vatandaş aynı adla (2004 yılında), Peygamberin Son Beş Günü de Les Cinq Derniers Jours du Prophète adıyla (2006 yılında) Fransızcaya çevrildi ve Fransa’da aynı yayınevinde (Editions du Rocher) yayımlandı. Paris Üniversiteleri öncülüğündeki bir kuruluşlar topluluğu, "dünyanın en seçkin bilim ve sanat insanları"na yönelik onur doktorluğu verdi kendisine (2005). ? T bir anlamlama evreninin içerdiği bağıntılar çerçevesinde incelenmiştir. Niçin bu öğeler birer sözcük ya da gösterge değil de "imge" olarak ele alınıyor? Kanımca bununu nedeni şu: G. Bernanos, insan duygularını ya da tutumlarını bir tür "alegorik eğretileme" yoluyla birer varlık öğesi ya da başlı başına birer varlık olarak betimlemekte, onları nerdeyse görselleştirerek çarpıcı imgelere dönüştürmektedir. Ama yapıta sıcaklık kazandıran yalnızca bu öğelerin bireysel nitelikleri değil, söylensel (mitolojik) denebilecek anlamlama öyküsüdür: Sağlık ile sayrılık, canlılık ile cansızlık, tin ile özdek, umut ile umutsuzluk, yoksulluk ile varsıllık, vericilik ile kısmıklık, varlık ile yokluk, sıcak ile soğuk, aydınlık ile karanlık, yer ile gök, aşağı ile yukarı, yeğni ile ağır, sıvı ile katı, vb. gibi karşıtlıklar ekseninde Yaşam ile Ölüm’ü betimleme serüvenidir. Ceset (Le Cadavre), Hayvan (La Bête), Yaşlı (Le Vieux) ve Yaşayan (Le Vivant) kavramları, insana özgü üretken yaşamsallığın (tıpkı "Düşünüyorum, öyleyse varım" sözünde yatan özün) nelerden soyutlanarak bir anlam kazandığını ortaya koyan aşamalı bir çözümlemedir. Burada bir tür imgesel varoluşçuluk felsefesi söz konusudur: G. Bernanos bütün bu nitelikleri kendine göre belirli bir değerler dizgesi’ne (axiologie’ye) bağlamıştır. Bunlar yalnızca geleneksel anlamda aktöre (ahlak) değerleri değil, aynı zamanda yapısal bir oluşum için geçerli olan ve belirli eşdeğerlik ve karşıtlıklar dizgesinde yer alabilecek değerlerdir. İki temel kavramdan birini (örneğin Ölüm’ü) horgörme, kin, kibir, yalan, bencillik, kısmıklık, yiyicilik, vb. birer ölümcül sayrılık belirtisidir, umutsuzluk nedenidir: değişik düzeylerde Ölüm’e yönelmeyi belirten öğelerdir; buna karşılık sevgi, düşkünlük, yoksulluk, vb. gibi nitelikler de sağlığı ve çocukluğu betimleyen Yaşam öğelerdir. Son çözümde bütün bu öğeler Yaşam Ölüm ekseninde yerini bulan ve böylece, yine değişik düzeylerde eşdeğerlik ve karşıtlık dizgeleri ortaya koyan nesne terimler’dir: Daha kısa bir deyişle, yaşamsal varoluşun betimleyici öğeleri… DÜŞÜNCENİN DOĞASI çimleri saptamıştır. Tezinin ilk satırlarında belirttiğini, sonuna koyduğu Türkçe özette de şöyle açıklıyor: "Klasik anlamda edebiyat incelemeleri genellikle sanatçının hayatı ve çevresi, sanatı üzerinde başka sanatçıların etkileri gibi verilerin ışığı altında yapılır, kısacası eser, kendi dışında kalan şeylerle aydınlatılmaya çalışılır. Bu incelemede ise, Bernanos üzerinde yapılmış çalışmalar da gözden geçirilmiş olmakla birlikte, yal nızca yazarın eserleri üzerinde durmak, eseri kendi kendisiyle aydınlatmak ana ilke olarak benimsenmiştir". "BERNANOS’UN” İÇİNDEN Bir tez çalışması olarak "Bernanos" fazla oylumlu değil; kitap kapsamında 100 sayfayı biraz geçiyor, buna karşılık son derece yoğun: Kuramsal kaynakçası bir yana, 25 yapıttan derlenmiş "imge" örnekleri, Tahsin Yücel bir düşünceyi savunurken ya da eleştirirken kimileyin yazınsal (Proust örneğinde olduğu gibi), kimileyin de düşünsel yapıtlara başvurur; bir öykü, roman ya da şiir sözü de birer başvuru kaynağı olabiliyor. Gerçi sanatçılar genellikle imgeler üretir ve onlar üstünde varsayımlara ve çözümlemelere girişir, oysa düşünürler gerçeklikler üstünde durur. Ama sonuçta her iki kesim de bir betimleme çabası içindedirler: Düşsel ya da gerçek, belirli düşünce düzenekleriyle inandırıcı bir dizge kurmaya çalışırlar. Düşünür, bir dış dünyanın gerçekliğini, sanatçı da yapıtının gerçekliğini betimler. Hem ayrıca, niçin bir anlatı dünyasında betimlenen imgeler bilim insanının da incelediği gerçekliklerle örtüşmesin ya da onları bir biçimde aydınlatmasın? Kimi roman KİTAP SAYI ? CUMHURİYET 852
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle