Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Fikret Demirağ ile "Ada’mın Sahilinde"yi konuştuk Fikret Demirağ Kıbrıslı bir şair; şiirleriyle Türkiye'de de iyi tanınan bir şair. Demirağ şiirlerinden yaptığı bir seçmeyi "Ada'mın Sahilinde" adıyla yayımladı. Demirağ'la bu kitabını konuştuk. ? Mehmet ÇAKIR eçme Şiirler’ ve ‘Tanrı Müziği Bir Sessizlikte’den sonra ‘Ada’mın Sahilinde’ yine bir seçme şiirler kitabı. Niçin yeni bir seçme şiirler yayınlama ihtiyacı duydunuz? Kitabın önsözünde buna değindim aslında: İlk iki seçme şiirler kitabı Kıbrıs’ta yayımlanmıştı ve daha çok Kıbrıslı Türk şiir okurlarına ulaşabilmişlerdi. Bir de, bazı edebiyat dergi ve ekleriyle yakın ilişkide olduğum bazı şair ve eleştirmenlere... "Ada’mın Sahilinde"yse Kıbrıslı Türk şiir okurları ve önemle, iki seçmeler kitabından sonra şiir okuru olarak beliren, özellikle tükendiği için birincisini edinme olanağı kalmayan gençler yanı sıra ve daha çok Türkiyeli ve Türkiye dışında yaşayan Türkçe şiir okurlarına yönelik bir seçme. Yani farklı bir okur profili için düşünüldü. Daha geniş ve değişik, diyelim. Poetik serüvenime ve şiirime Kıbrıslı Türk şiir okurları kadar aşina olmayan Kıbrıs dışındaki şiir okurları göz önünde tutuldu özetle. Bu, bir. İkincisi: Serüvenin daha geniş ve bütünlüklü bir fotoğrafını yansıtması için, 7’şer kitaplık dönemleri kapsayan ilk iki seçmeden bazı şiirler bir araya getirildi. Yani 14 kitaba yayılan bir seçme "Ada’mın Sahilinde". Hem poetik hem de politik bir serüvenin ve bu serüven içindeki bir şair duruşunun grafiğini, tipiklikleriyle en iyi ortaya çıkaracak ürünlere başvuruldu bu kitapta. Yani ‘en iyi’ şiirlere değil, ‘en tipik’ olanlara! Böyle bir seçme amaçlandı. Aslında, aynı amaç için, kitaptakiler yerine bir başka 74 şiir de seçebilirdim, hatta üçüncü bir 74 şiir de. Ama bir ölçüyü gözetmek ve sonuçta bir ‘tercih’ söz konusuydu. Üçüncü neden: Dünya Kitapları’nın benimle yaptığı ve daha geniş bir projeyi kapsayan sözleşmenin ilk kitabı olarak, benden ‘seçme şiirler’ istemesiydi. Bir tür ‘öntoplu sunum kitabı’ yani. Gerçi benim şiirim ve grafiğim Türkiye’de hiç bilinmez değil; orada da bazı şiir kitaplarım yayımlandı geçmiş yıllarda. Dergilerde çok düzenli ve sık olmasa da zaman zaman şiir ve yazılarımla göründüm, ama böylesine uzun bir döneme yayılan ‘toplu sunum’ kitabı ilk kez oluyor. Sözleşmeye göre, bunu başka kitaplar izleyecek. En önemlisi de birbirini bütünleyen ve Kıbrıs’ın 8 bin küsur yıllık tarihine, bu tarihin de son 4050 yılına yoğunlaşan ‘Kıbrıs Trajedisi’ni toplumsal ve bireysel bağlamda kuşatan dört kitaplık bir ‘dizi’nin Acılı Bir Yurt İçin genel başSAYFA 8 ‘S “Bir ‘periferi şairi’nin Türkiye şiiri hakkında ne düşündüğü kimin umurunda” zandı. Seçme şiirler kitaplarıma almadığım şiirler, o ilk kitaplarımda yer alan bir tür ‘kör yordamı dönem ürünler’i, böyle tanımlıyorum ben onları. Yayımlanmasalardı iyi olurdu, ama oldu bir kere. Her dönemi ve ürünlerini kendi koşulları içinde değerlendirmek gerekir, diyelim. İsterseniz avuntu deyin, ama olan olduktan sonra söylenecek fazla bir şey de kalmıyor. Mazeret aramanın da hiç anlamı yok. Seçmede yer alan şiirlerden bir bölümü, sizin deyiminizle, ‘çok özele ilişkin’ şiirleri içeriyor. Bunun nedeni nedir? Sorunuzu doğrudan yanıtlamaya geçmeden, bununla ilgisiz gibi görünen, ama bence ilgili ve tamamlayıcı olacağını düşündüğüm, kısa bir önaçıklama yapmak istiyorum: Ben, özellikle bir dönemden sonra, ‘Kıbrıs Trajedisi’ne çok fazla yoğunlaşmış bir şairim. Gerçi temalarım bu ‘trajedi’yle sınırlı değil, çok değişik konularda da yazdım. Örneğin aşk ve hamurumu oluşturan Aphrotite/Dionysos kültürünün yansıması olarak çıplakcinsellik, bu olgular çerçevesinde insanın bilinçaltına yolculuk denemeleri de şiirimin ağırlıklı temalarından, ana damarlarından biri. Kendini sahicilik ve etik duruş bağlamında sorgulayan, kimlik arayışının labirentlerinde dört dönen, yaşadığı çağın somut koşulları acımasızlığı, değer yitimi, vahşeti, bilinçsizliği vb ile bilinçaltı boğuşmaları arasında parçalanan, hayatı anlamlandırma ve kendini bu ‘anlam’ ya da anlamsızlık içinde bir yere konumlandırmaya çalışan günümüz insanının her türlü hali, tinsel dünyası da şiirimin temaları arasında. Poetik bağlamda ise, Kıbrıs’ın binlerce yıllık tarihinin, kültürel birikiminin oluşturduğu özdeksel ve tinsel bir duyarlıktan, Kıbrıslıların çok kültürlülüğünden, ‘farklı Türkçe’sinden yeni –‘merkez’deki şiirin hem içinde hem de dışında yer alabilecek ya da varolabilecek bir şiir dili oluşturmanın peşinde oldum. Yani bir tür ‘turkophone şiir’ denebilir belki günümüz Kıbrıslı Türk şiirine. Bu tür tanımlamaları zamana, onun yapmasına bırakmanın daha sağlıklı olacağını düşünüyorum. Sorunuzun dışına çıktığımın, biraz ‘dağıttığımın’ farkındayım, ama bunu zorunlu ve bilinçli olarak yaptım. Sözlerimi –sorunuz ışığında şöyle toparlayacağım: Bütün bu temalar çerçevesinde birebir yaşadıklarım da oldu, yakın ve daha uzak tanıklıklarım da. Birçok şey şiirime girdi, ama birebir yaşadıklarımın şiirleri benim için her zaman ‘daha özel’ oldu. ‘Çok özele ilişkin’ dediğim bu; ‘içimi yırtarak, delerek geçen’ şeyler. Nedeni basit: Tanıklıklarımı şiirleştirirken ‘içimdeki kanama’ da duyulsun istedim. Savaşların içinden geçen ‘ben’in, sözde ‘barış’ın –ateşkesinve çürüme sürecinin içindeki ‘ben’in, çatırdayıp çökmekte olan –parçalanmış hoyrat, aptal bir hayatın içinde savrulup duran, onun bir parçası olan ‘ben’in; bu küresel, toplumsal ve bireysel trajedi(ler)le birlikte, ‘iç kanama’ olarak duyulmasını istedim. Yani, dışımızda yaşanan savrulmanın ve içimizde kopan kıyametin çığları şiire doğru ‘yuvarlanırken’, ‘içimin bayırlarından’ geçsin; çok çok özel olanla toplumsal olanın iç içe geçsin; okur, kitapta bu ‘kanama’yı da bulsun istedim. UMUTSUZLUK VE KARAMSARLIK Şiirlerinize umutsuzluk ve karamsarlık hakim. Sebebi nedir? Az çok bilinen bir şey, ama gene de çok kısa bir özet geçeyim: Kıbrıs (ve Kıbrıslıklar) uzun tarihleri boyunca büyük travmalar yaşamışlar. Biz de, özellikle son 4050 yılda, büyük bir travma yaşadık ve travma sürüyor da. Bir içsavaş, iki savaş, göçler, ölenler, kaybolanlar, vurguntalan, kültürel asimilasyon ve çürümeye sürükleniş(ler)... Bunları yaşayan ve yaşamakta olan bir ada toplumunun şairlerinden nasıl şiirler beklenir? Şiirlerine umutsuzluk ve karamsarlık hakim olmaz da ne olur? Hele de henüz tünelin ucunda ışığın görünmediği bir dönemde. Buna bir de günümüz dünyasında yaşanmakta olan ve neredeyse gezegenin sonunu getirmek üzere olan her türlü küresel yıkımı, çöküşü, rezaleti ekleyin. Bence, bu gerçeği göz ardı eden, salt poetik özgünlük ve yetkinlik şaheseri olan şiirler de dahil, tüm yazınsal, sanatsal ve kültürel yaratıların hiçbiri beş para etmez, çünkü bir ‘toplu yok oluş’ karşısında hiçbir anlam ifade etmiyorlar. Bana gelince... Şiirlerime bir umutsuzluk ve karamsarlık hakim, KİTAP SAYI lıklı toplu üçüncü basımının gerçekleşecek olması. Oldukça oylumlu bir kitap olacak bu; ‘şiiryazılar+şiirler’ diye tanımladığım, hem tarihsel ve kültürel, hem politik, hem de poetik bir serüveni kucaklayan, şiirlerden oluşan 5 yüz sayfalık lirik bir epope ya da nehirşiir çalışması... Kıbrıs’ta 1992 ile 1995 yılları arasında Galeri Kültür Yayınları’ndan ayrı ayrı kitaplar halinde basılan ve 1997 yılına kadar ikinci basımları yapılıp tükenen dört yapıtın, şimdi Türkiye’de toplu 3. basımının yapılacak olması hem benim açımdan önemli, hem de –daha önemlisi ‘şu Kıbrıs sorunu’ denilen ‘bela’nın ya da ‘kanser’in içinde 50 yıldır savrulup duran Kıbrıslıların Türkiye’de belki başka ülke insanlarının da daha iyi anlaşılabilmesi açısından. Acılı Bir Yurt İçin’i başka kitaplar da izleyebilir, yeni dosyaların basımı. Sözleşmede "yazarın yeni çalışmalarının basımında Dünya Kitapları öncelik hakkına sahiptir" gibi bir madde de var. Yayınevinden talep gelirse, iki yeni şiir dosyam da yayına hazır durumda örneğin. Bazı kitaplarınızdan hiç şiir seçmemişsiniz, niçin? Ben, Kıbrıslı Türk şairler arasında en çok üreten ve en çok şiir kitabı yayımlayan şair olarak biliniyorum, ki bu doğru. Bu, ne övünülecek ne de yerinilecek bir olgu; yalnızca bir gerçeklik. Anlatması çok uzun sürecek. Çok karmaşık nedenlerle o dönem Kıbrıs’ının kültürel ve sosyal koşulları ve düzeyi, kurumlaşamama, eleştiri yokluğu, dünyadan yalıtılmışlık vs olarak özetlenebilir ilk kitaplarımı çok aceleye getirdim ve liste gereksiz bir şişkinlik ka ? CUMHURİYET 852