05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

İsa Çelik, fotoğraf, film gibi çağdaş görsel sanatların olanaklarını öykü türüne aktardığı bu ilk kitabında, Anadolu’nun yaşayan kültür, dil ve söylence zenginliklerine yeni bir pencereden bakmamızı sağlıyor ? yaşamı algılama biçimini duyumsatıyor. Okuru natüralizmin sarp kayalıklarına tırmandırırken, arada bir fantastik dünyalara, efsanelerin düşsel ve gizemli göğüne alıp götürüyor. Bu geçişlerin doğallığı ve yadırgatıcı olmaması dikkati çekiyor. Gerçeğin düşe, düşün gerçeğe dönüştüğü yoğunlaşma noktaları var Dur Gitme’nin içinde. GÖRSEL BOYUT Yaşamı fotoğraf karelerine dönüştürmenin ustası olan İsa Çelik, bu dönüştürümde, an’ın gerçekliğine sonsuza dek bakabilen bir pencere açıyor zamanın içinde. Fotoğraf sanatı yaşananın, var olanın tanıklığıdır bir bakıma. İsa Çelik’in öykülerindekaçınılmaz olarakgörsel boyut önemli yer tutuyor. Yazar, doğa ve insanlarla ilgili ayrıntıları göstererek okurun dikkatini bu noktalarda yoğunlaştırıyor. Her öyküyü görsel açıdan, fotoğrafların birer birer geçişi ya da akıp giden bir filmin sahneleri olarak algılamak, düşlemek de mümkün. Dur Gitme’de İsa Çelik, yalnızca yaşamdan yansıyan renkışıkhareketolay ve insani durumları değil, ayrıca Anadolu yaşamının bir başka yansıması olan yerel dili de objektifinin kapsamına alıyor. Bir sözcük derleyicisi tutumuyla topladığı yerel sözcükleri, öykü kişilerinin konuşmalarına doğallıkla sindiriyor. Halk deyimlerinin, yerel sözcüklerin, doğadan yansıyan dil öğelerinin anlamlarını her öykünün sonundaki dipnotlarda vererek küçük çapta bir yerel dilkültür çalışmasını sergilemiş oluyor. İsa Çelik’in, öykülerinde halk dilinin kaydını tutması, sanki onun soyut bir fotoğrafını çekerek okurlara aktarması bence dikkate değer bir çaba. Öykülerinde belirli bir söz dağarcığı oluşturuyor böylelikle: Yel yepelek (aceleyle, telaşla koşmak), yakım (acılar, ayrılıklar, aşklar üstüne yakılmış türkü, ağıt), yelbirdemek (yelin etkisiyle sallanmak), ıldırışık (apaydınlık) eğsi (ucu yanmış odun), eğsisi kararmak (yaşama sevincini yitirmek)... gibi onlarca sözcük ve deyimi öykü diline aktarıyor. Fotoğraf sanatı, zamana direnmenin bir başka biçimi olduğuna göre, Dur Gitme’deki öyküler de, yaratıcı düş gücü aracılığıyla, Anadolu’nun, sözcüklerin anlam dünyasına kaydedilmiş yeni bir dönüştürümü oluyor bence. Kitabın ilk öyküsü Şıpdüşen, anlam katmanları içeren yapısıyla öteki öykülerden daha farklı bir yerde duruyor. Şimdiki zaman içinde devam eden geçmiş zaman, doğallıkla aktarılmış. Aynı zamanda anlatıcı da olan öykü kahramanının geçmişi anımsama sürecini izlerken, çocukluğundaki yerel bir ayrıntıya takılıp kalmasının izini sürüyoruz. Sobadan tablaya dökülen külleri süpürmek için hemen her evde bir tavşan ayağının kullanılması, kurutulmuş olmasına rağmen, tavşan ayağının derin, ağır kokusunun duyumsanması. Ölüm kokusu ve korku... Ölüm, öykü kişisinde fobik bir saplantıya dönüşecektir yavaş yavaş. Bu öykü iki obje üzerine kuruluyor; biri kurutulmuş tavşan ayağı, diğeri ise yörede “şıpdüşen” denen bir çeşit kapı mandalı. Şıpdüşen, o soğuk ve sert demiriyle öykü kişisinin çocuk ruhuna ürperişler vererek dokunuyor ve ölümün soğukluğunu yaşatıyor. Kar... Kış kıyamet... “Kapıları açmak için de şıpdüşeni tutmak gerek. Öyle ya. Tutunca da parmaklarımız demire yapışır, parmaklarımızın derileri şıpdüşenin üstünde kalırdı bazen. Derisi yüzülürdü, kan içinde kalırdı ellerimiz... Acısı dinsin diye karlara sokardık ellerimizi... Hep korktum, hep korkular büyüttüm içimde. Kapılar kapanır da bir daha açılmazlarsa diye...” (s. 910) Kapılar sürekli ölüme açılıyor öykü kahramanının zihninde. Okurken, sessizliğe ve suskuya indirgenen yaşamın anlamını da arıyoruz. Öykünün sonuna doğru, görüntü ve sesler; görselişitsel imgeler bütünleşerek psikolojik bir atmosfer oluşturuyor: “Gökyüzünün rengi sustu. Sokak lambaları çoktan yanmıştı. Sokak lambalarının rengi sustu. Kırlangıçlar telaş içindeydiler. Kırlangıç seslerinin rengi sustu. Her şey cerahat rengine döndü. Her şey ölüm kokusu rengine döndü...” (s. 11) DIŞTAN İÇE BAKIŞ Öykülerin çoğunda diyalogların önemli yer tutması, yazarın iç konuş852 maları aktarmaktan çok, dıştan içe yönelik bir bakış açısını yeğlediğini düşündürüyor. Böylece, hem olayların akışına hem de kahramanların iç dünyalarına diyaloglar aracılığıyla açılabiliyoruz. Bütün diyalogların canlı, doğal konuşma diliyle oluşturulması, yerel tatlar taşıması ilgi uyandırıyor. Toroslar çevresinden insan ve doğa manzaraları, uzayıp giden tozlu köy yolları... Sevgilisinin uçuruma düşüp ölmemesi için, eski minibüsün tekerleklerine kendi vücudunu dayanak yaparak canını feda eden Ali; kavuşamayan sevdalılar; kocasının daha evliliklerin ilk günlerinde kendisini yüzüstü bırakıp aldatması nedeniyle deli divaneye dönen, kırlarda yapayalnız dolaşan, kurdun kuşun dilinden anlayan Güllü Gelin... Bütün kahramanlar öykülerin dramatik yapısı içinde kendilerine ait efsanevi rolleri oynuyorlar. Yılan söylenceleri de etkileyici... Yazarın insan ruhunun derinliklerine indiği bölümlerin yanı sıra görselliği ön plana çıkardığı ayrıntılı betimlemeler, öykülerin önemli bir boyutunu oluşturuyor. İsa Çelik, öykü atmosferini de görsellik ifade eden sözcüklerin içinden geçerek kuruyor: “Akşamın kızıllığı, dağların yamaçlarına yapışmış gibiydi. Gökyüzü baştan başa kızıla boyanmıştı. Kanlı bir tülbent gibi kızıla boyanmıştı. Gece aniden çöktü... Zift gibi...” (s. 31) ‘Dur gitme’nin bir kilim motifi olduğunu, Dur Gitme adlı öyküyü okumayanlar pek bilemez... Turuncukırmızıyeşil ve mor renklidir ‘dur gitme’ motifi. Yerdeki kilimin ‘dur gitme’ motifine gözlerini dikerek dalıp giden kadının çilesi Dur Gitme öyküsünün içinde örülüyor. Bu öyküde zaman geçişleri, ilerigeri gidişler, film kurgusunu anımsatıyor. Öykünün sonunda bir boşluk bırakılarak, olayın zihinlerde sürmesi ve baştaki olaya bağlantılanması sağlanıyor. Öyküdeki olay, başta yer alan ve ‘dur gitme’ motifine bakan çileli kadın sahnesine geri dönüyor. Kurgunun bu şekilde çemberlenmesi, döngüsel nitelik taşıması etkileyici. Bir yanlışlık yüzünden öz kızını ve onun sevdiğini vuran Hıdır Emmi’nin dramı, hem onun ağzından hem de olaya tanık olan diğer yakınları ve arkadaşları tarafından, mahkeme konuşmaları biçiminde aktarılıyor. Konuşmaları ve öykünün zamansal sıçramalarını izleyen okur, olayı kolayca çözebiliyor. Bu öyküyü ilginç kılan yön ise gerçeğin yavaşça söylenceye dönüşümündeki o sükunet ve doğallık... Kitaptaki öteki öykülerde de sonuç çoğu zaman okurun düş gücüne bırakılıyor. Güzel Gözlü Güzel Sözlü Canne Hanım’da şiirlerle beslenen sıra dışı bir aşkın öyküsü, realist betimlemeler eşliğinde veriliyor. Ayrıntılar ipucu niteliği taşıyor: Üzerinde bir tüfeğin asılı olması gereken duvardaki çivinin tek başına duruşu anlatılarak (gösterilerek) o tüfeğin başka birinde olduğu sezdiriliyor. Tüfeğin, öykü sonunda “her yeri ölü mışmış kelebekleriyle doldurarak” patlaması ve bir trajedinin başaktörü olması, okuru da yaralıyor derinden. Gerçekçi anlatım ve betimlemelerin içinde zaman zaman karşımıza çıkan fantastik öğeler, kitaptaki öyküleri alışılagelen köy öykülerinin ötesine taşıyor. Sarı Sıçan ve Satı Satı Yeter adlı birbirine bağlı iki öyküde, okur, sanki sözcüklerden oluşan satırların değil de bir melodramın hızla ilerleyen karelerinin içinde akıp gidiyor. İsa Çelik, fotoğraf, film gibi çağdaş görsel sanatların olanaklarını öykü türüne aktardığı bu ilk kitabında, Anadolu’nun yaşayan kültür, dil ve söylence zenginliklerine duyarlılığı geliştirerek, sanat dallarının, birbirini bütünleyen ve birbirine dönüşen yaratım süreçlerinde var olduğu gerçeğine yeni bir pencereden bakmamızı sağlıyor...? [email protected] Dur Gitme/ İsa Çelik/ Öyküler/ İskele Yayıncılık/ 2006/ 96 s. BEHÇET AYSAN ŞİİR ÖDÜLÜ Türk Tabipleri Birliği 2 Temmuz 1993’te Sivas Madımak’ta yitirdiğimiz şair Dr. Behçet Aysan ve 36 insanımızın anısına Şiir Ödülü vermektedir. Türk Tabipleri Birliği Behçet Aysan Şiir Ödülü’nün bu yıl on ikincisi verilecektir. Ödüle 2005 Ocak ayından itibaren yayımlanmış bir kitap ya da yayına hazır bir kitap dosyası ile aday olunabilir. Ödüle son katılma tarihi 31 Temmuz 2006’dır. Ödüle, kişiler kitap ve dosya ile kendileri doğrudan katılabilir ya da yayımlanmış şiir kitaplarını sivil toplum örgütleri, yayınevleri ve üçüncü kişiler şairin onayı alınmak koşuluyla önere2bilirler. Ödül için gönderilen yapıtlar açıklanmaz; yalnızca ödül kazananlar duyurulur. Ödül kazanan yapıt 2006 yılı Eylül ayında açıklanır. Ödüle aday olacak şairler, adı, açık adresi ve kısa yaşamöyküsüyle birlikte kitaplarını (8 adet) ya da şiir dosyalarını (8 adet) TTB Merkez Konseyi, GMK Bulvarı, Şehit Daniş Tunalıgil Sok. No: 2 Kat: 4. Maltepe, 06570 Ankara adresine göndermelidir. Ödül Seçici Kurulu; Cevat Çapan, Arif Damar, Doğan Hızlan, Emin Özdemir, Ahmet Telli, Ali Cengizkan ve Ataol Behramoğlu’ndan oluşmaktadır. Behçet Aysan Şiir Ödülü ile ilgili daha geniş bilgi almak için; Türk Tabipleri Birliği web sitesine “http://www.ttb.org.tr” veya “Türk Tabipler Birliği GMK Bulvarı, Şehit Daniş Tunalıgil Sok. No: 2 Kat: 4. 06570 MaltepeAnkara” adresine, Tel: 0312 231 31 79 (pbx), Faks: 0312 231 19 5253’e başvurulabilir. TÜRK TABİPLERİ BİRLİĞİ MERKEZ KONSEYİ ? CUMHURİYET KİTAP SAYI SAYFA 31
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle