22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Doğan özlem'den Etik-Ahlak Felsefesi1 Etlk ve tarlh bilincl arasındakl ilişkinin öne- mlni vurgulayan Doğan özlem, tarihselcl felsefe açısından. birer "olması gereken'l Ifade eden slyasal. Ideolojlk. estetlk. dinsel vb. tüm değerierin özne kaynaklı ve öznel nltellkll olduklanndan hareket ederek. söz konusu değerlerin insan eylemlerlnln en önemll bellrieyicileri oiduğunu bellrtlr. ETİK I AHLAK TOSEFESİ IDOCANÖZUM Felsefe dünyamız- da üretken- liğiyledik- + kati çeken Doğan öz- lem'in Etik-Ahlak Felsefesi k\- tabının ikinci baskısı ge- çen günlerde yayımlan- dı. Yillar önce bir ders teksiri olarak ortaya çık- maya başlayan yapıt, bugüne gelinceye kadar akademik ve tarihsel bir sürecin sonunda şimdilik son şekline ulaşmış gö- rünüyor. • MustafaCÜNAY tik, başlangıcından bugü- ne kadar felsefenin en çok işlenen ve tartışılan bir f alanı olma özelliğini taşır. Etiğin bir felsefe disiplini olarak durumuna ilişkin Özlem'in sapta- ması şöyle: "Etik, felsefe disiplin- leri içerisinde yeri en az belirli olan disiplin olmasına rağmen, konu ve sorunlarının çeşitliliği, teori bolluğu ve çözüm denemelerinin çoklu- ğu bakımından öbür tüm felsefe disip- linlerinin önünde yer alır" (s. 13). 'HOMO MORALİS' OLARAK İNSAN Özlem'in Erik-Ahlak Felsefesi kitabı, "Etiğin Konumu ve Temel Problemle- ri", "Başat Sayılan Problemlere Göre EtikTipleri'/'Eleştirel Etik" ve "Etik Üzerinc Birkaç Değerlendirme" başlıklı dört ana bölümden oluşuyor ve aynca SAYFA 22 Tarihselci-hermeneutik birbakışkitabın sonunda yer alan "Ekler" kısmında ise çeşitli felsefe toplantılarında sunul- mu§ olan "Felsefe Tarihinde Değer Kavramı", "Ahlak, Hukuku Önceler", "Etik- Ahlak Ayrımı" adlı bildiriler bulunuyor. Söz konusu bildiriler, Öz- lem'in kitap boyunca ele al- dığı etiğe ilişkin temel kav- ram ve problemleri, günü- müzde karşılaştığımız kimi sorunlarla da ilişkilendirerek incelemesi bakımından, güncelliğin ta- rihselci-hermeneutik bir okuması ve yo- rumu olarak da dikkati çekiyor. lnsanların birbirleriyle ilişkilerinde ve gerçekleştirdikleri eylemlerde belirleyici ve yönlendirici olan değerler, kural ve yasalar bulunur. Birlikte yaşayan insan- lar, Özlem'in deyimiyle, "eylemini, bir de başkalarını gözeten bir ilgi ve kaygı- ya bağlı olarak, 'iyi', 'kötü', 'doğru', 'yanlış' gibi sözcükler aracılığıyla, bir şeyi değerli bulma veya değerli bulma- ma yoluyla, yani değerlendirme yaparak da yönlendirir" (s. 21). Özlem'e göre, birlikte yaşama ortamı, ahlaka ilişkin tanım ve anlamın da be- lirleyicisidir: "îşte, tek kişinin veya bir insan topluluğunun belli bir tarihsel dönemde belli türden eğüim, düşünce, inanç, töre, alışkanhk, görenek vb. ve bunlarda içerilmiş değer, buyruk, norm ve yasaklara göre düzenlenmiş ve bu haliyle gelenekselleşmiş, yerleşmiş yaşa- ma biçimine ahlak (moral) denir. Söz konusu yaşama biçimi içindeki insan da homo moralis şeklinde nitelenir" (s. 22). Ahlak felsefesi, insan eylemlerini, bu eylemlerin yöneldiği ereklerin ne oldu- ğunu ve eylemlerin dayandığı değerleri araştırır. Ahlakla ilgili olarak farklı kav- ranîlar kulknılsa da, bütün bunların in- sanın eylemlerine ve eylemlerin niteliği- ne ilişkin olduğunu ve bu konuda belli değer yargıları taşıdıklannı saptayabili- riz. Çünkü insanın eylemlerini "iyi" ya da "kötü", "erdemli" ya da "ahlakdışı" biçiminde değerlendirdiğimizde, ahlak- la ilgili ölçütlerden ve değer yargısı taşı- yan kavramlardan söz etmiş oluruz. Her insan topluluğunda çeşitli duy- gusal eğüim, düşünce, inanç, alışkanhk, töre, gelenek vb. bağlı eylemler alanı olarak karşımıza çıkan "ahlak fenome- ni" hakkında pek çok soru sorulabilir. Ahlakın ne olduğuna ilişkin sorulardan birkaçmı şöyle sıralamaİc mümkün: "Biz bir eylemi değerlendirirken neden dolayı 'iyi' ve 'kötü' gibi terimlere baş- vuruyoruz ki? 'iyi' ve 'kötü' nedir ki? Bizim 'iyi' 'kötü' hakkında ailemizin, çevremizin, toplumumuzun bize be- nimsettikleri dışında sağlam bir bilgi- miz var mıdır? Varsa böyle bir bilgi na- sıl elde edilir veya neye dayanır? Bir ki- şinin eyjemini değerlendirirken 'iyi' ve 'kötü' terimlerini kullanarak bir yargıda bulunuyoruz; fakat acaba bu yargıları- mız somut, nesnel bir olgu bilgisine mi dayanır; yoksa onlar sadece bizim öznel eğilimlerimizi, duygularımızı, arzulan- mızı mı yansıtır? 'İyi' ve 'kötü'nün de- ğerlerle ilgili olduğu söyleniyor; fakat acaba değer nedir? Tüm insanlar için geçerli, aynı anlama geknek üzere, ev- rensel olan değerler var rnıdır? Yoksa değerler kişiden kişiye, gruptan gruba, toplumdan topluma, kültürden kültüre değişen, aynı anlama gelmek üzere, hep göreli kalan öznel ölçütlerden mi iba- rettir?" Özlem'in dile getirdiği bu sorular üzerinde düşünmek, ahlak üzerine dü- şünmek anlamma gelir. Bu sorular aynı zamanda ahlak felsefesi ya da etik de- nen felsefe disiplininin de başlıca soru- larını meydana getirir. Bu noktada "etik" ve "ahlak" arasındaki ayrıma de- ğinmek yerinde olur. Söz konusu ayrım, ahlakla ilgili kavram, soru ve sorunlann ele ahnması ve bu konuda yol ahnabil- mesi bakımından da gereklidir. Etik ve ahlak arasında aynmlar yapılmasına rağmen, günlük dilde ve felsefede, bu iki sözcüğün birbiri yerine kullanıldığı- na dikkati çeken Özlem'e göre, "ahlak fiilen ve tarihsel olarak bireysel, grup- sal, toplumsal düzeyde yaşanan bir şey, bir fenomen olmasına karşıhk; etik, bu fenomeni ele alan, ahlak görüşlerini, öğretüerini irdeleyip sınıflandıran, ara- lanndaki benzerlik ve farklıhkları orta- ya koyan, bunlan karşılaştınp eleştiren felsefe disiplininin adıdır (...) Etiğin görevi, herhangi bir ahlak geliştirmek, ahlaklar çokluğuna bir yenisini eklemek ve insanlara bu ahlaka uyulmasını öğüt- lemek değildir. Tam tersine, etik, 'ah- lak' denen fenomeni inceleme alanıdır.. Başka bir deyişle, etik, pratik bir etkin- lik alanı olan ahlakı teorik bir inceleme konusu kılan felsefe disiplinidir" (s. 28- 29). OLAN İLE OLMASI GEREKEN Etik ve ahlak arasında belli aynmlar yapılsa ve sınırlar çizilmeye çalışılsa da, her etiğin bir ahlakı, her ahlakın bir eti- ği içerdiğini söylemek mümkün. Bu ise evrensel bir ahlakın olanağını ortadan kaldıran ve böyle bir ahlaka şüpheyle bakılmasına yol açan bir durum. Konu- sundan ve konumundan dolayı etik ve ahlak arasında etkileşimler ve geçişim- ler ortaya çıkar. Özlem'in sözleriyle, "etikçüerin ahlak fenomenine ve çeşitli a ahlak görüşlerine bakış ve değerlendiriş tarzlarına, kendileri farkmda olsun veya olmasın, şu veya bu ölçülerde belli bir ahlakın, tikel bir ahlak görüşünün bakış ve değerlendiriş tarzı sızmış, sinmiş ola- büir" (s. 29). Etik ve tarih bilinci arasındaki ilişki- nin önemini vurgulayan Özlem, tarih- selci felsefe açısından, birer "olması ge- reken"i ifade eden siyasal, ideolojik, es- tetik, dinsel vb. tüm değerlerin özne kaynaklı ve öznel nitelikli olduklann- dan hareket ederek, söz konusu değer- lerin insan eylemlerinin en öncmli belir- leyicileri olduğunu belirtir. İnsanın do- ğa içinde kendine kurduğu, meydana getirdiği dünyaya, Dilthey'dan aldığı bir kavramla "tarihsel dünya" adını ve- ren Özlem'e göre, "insan başta ahlaksal olmak üzere, siyasal, dinsel vb. yaşam tarzlarını herhangi bir evrensel ahlak il- kesi, bir siyasal ve ideolojik temel inanç ya da dinsel akide açısından temellen- dirme ve açıklama girişimleri bundan önce hep vardı ve herhalde bundan sonra da hep olacaktır. İnsanın içinde bulunduğu doğayı, toplumu, kültürü kavrama ve açıklama isteği, hele bunlar için evrensel yasa ve ilkeler bulma veya koyma çabası hiç bitmeyecek bir çabay- mış gibi görünüyor. Çeşitli felsefeler, ahlaklar, dinler vb. bu yoldaki çabalan- nı sürdürür" (s. 137). Bu bağlamda fel- sefe tarihinde görecelik ve evrenselcilik başta olmak üzere, etik içi farkh ya da karşıt yönelimleri ve doğrultulan hatır- lamak yerinde olur. Özlem'in hermeneutik yaklaşımına dayah olarak, mutlakçılığa karşı relati- vist, ezeli ebedi ve tekçi hakikat anlayı- şına karşı tarilıselci, evrenselciliğe karşı tekilci ve kesinlikçiliğe karşı septik ta- vırların yön verdiği bir felsefe anlayışı- nın etik kavramları ve problemleri işle- yişinde de belirleyici olduğu görülür. Özlem'in tarihselciliğinin, insancılığının ve yorumsamacıhğının, onun etik ve ah- lak felsefesinde doğalcılığı ve belirle- nimciliği (onların türlü biçimlerini) eleştirmesine yol açtığını söyleyebiliriz. Bu bağlamda Özlem'in özellikle "olan-olması gereken" aynmı konusun- da, doğal ve kültürel dünyanm farkhh- ğıyla ilgili olarak "özgür istenç" kavra- mına dayanarak yaptığı "doğanın oluş- muşluğu" ile "kültürün ve tarihin oluş- turuknuşluğu" (s. 138) konusundaki düşünceleri ahlaka yönelik tarihselci yaklaşımını ortaya koyar. Özlem'e göre "homo moralis", aynı zamanda tarihsel bir varlık olarak, kcndisinin kurmuş ol- duğu bir kültür bağlamında yaşar ve ey- lemde bulunur. Bu nedenle tarihsellik ve kültür bağlamını göz ardı ederek ah- lak ve etik üzerine konuşma imkânı yoktur. Özlem'e göre, "tarihte oluşmuşluk değil oluşturulmuşluk saptayan insan, aynı oluşturulmuşİuğun bir başka ifade- si olarak, tarihin büyük ölçüde insani seçim ve kararlara, ahlaksal. normlara, siyasal, hukuksal, ideolojik tercih, seçim ve kararlara göre şekillenen bir dünya olduğunu da bilen insandır" (s. 139). Özlem'in Etik-Ahlak Felsefesi eseri- nin, günümüzde yaşadığımız ahlak, hu- kuk ve değerlerle ilgili önemli sorunla- rın anlaşılması, bu konudaki mevcut arayışlarm tarih bilincine bağh yeni ufuklar kazanması bakımından da Tür- kiye'de ve Türkçede üretilen felsefeye değerli bir katkı olduğunu söyleyebili- riz. • Etik-Ahlak Felsefesi/ Doğan Özlem/ Say Yayırûan/ 256 s. C U M H U R İ Y E T K İ T A P SAYI 1065
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle