22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
E3 mını da yadsıyor gibi. Bu nedenle o, teist ahlaka da karşıdır, çünkü teist ahlak insanı yine bencilliğe sevk eder. lyi olan özünde dışarıdan hiçbir dayatma olmaksızın insanın isteyerek yaptığıdır. Peki, ahlak neye göre şekilleniyor böylesi kötü bir dünyada? Böylesi kö- tümser bir dünya tasarımında insan neye göre yaşayacak? Bireyin bu ya- şamda varoluşu ne anlam taşır? Bu sorulara verdiği yanıtla Schopenha- uer'in ahlak adına söyledikleri çok ko- lay kabul edilir şeyler değil, ayrıca çok kapsayıcı ve sistemli olduğu da söyle- nemez. Ama özellikle ahlakın temeli- ne oturması gerektiğini düşündüğü "duygudaşlık" kavramıyla önemli bir değeri haurlatır insanlığa. Kişi kendi dışındaki bireyleri değerlendirirken suçlayıcı ve öteleyici olmak yerine onun yerine kendini koyarak o du- rumda ne hissedebileceğini anlamaya çalışmalı, çünkü hepimiz aynıyız ve hiçbirimiz temiz değiliz: "Insan davranışının sadece üç temel kaynağı vardır ve mümkün her saik veya gü- dü bunların birinden ya da diğerinden kaynaklanır: Bunlardan birincisi bencil- lik ki kendisinin iyiliğini arzular ve smırsızdır, ikin- cisi bedhahlık ki başkaları- nın kötülüğünü arzular ve en zalim gaddarhğa ulaşa- bilir, son olarak merhamet, başkalarının iyiliğini arzu- lar ve soyluluk ve yüce gö- nüllülüğe ulaşabilir" (s. 305). KANT'I AŞMAK Schopenhauer, insanın kendiliğinden iyi biçimde kurulmuş bir ahlaka sahip olmadığını ve bunun nede- ninin bitip tükenmek bil- meyen bencillik olduğunu öne sürer. Herkes kendi için ister durur, istedikleri- ni elde etmek için de baş- kalarına zarar vermeye ka- dar varan davranışlar sergi- ler. Ama bu, bireyin tek başına ya da özüne ilişkin bir özellik değildir. Schopenhauer'e göre bu türe özgü bir durum. Bütün hayvanlar doğada bir mücadele için- de. İnsan, doğayla olan mücadele söz konusu olduğunda dayanışma içinde görünür. Ancak başka hiçbir hayvan bilerek ve isteyerek, sadece keyif için bir canlıya hele kendi türünden birine zarar vermez. Kötülük insan soyunun ayrılmaz bir parçasıdır adeta. Tarihi de bu şekilde ele ahr Schopenhauer; bütün insanhk tarihi insanın bencilliği ve hırsı uğruna dökülen kanın tarihi- dir: "Dolayısıyla her türlü çıkara gö- zetmez iyiHk izah edilemez bir eylem- dir; o bir muammadır ve onu izah et- mek için insanlar her türden varsayı- ma başvurmak zorunda kalmışlardır" (s. 349). Schopenhauer, açık bir biçimde in- san ashnda özünde kötüdür demese de, bu denli bencil bir varlığın iyilik yaparken neye dayandığını tam açıkla- namayacağını söyler. Mevcut ahlak sistemleri insanın bir ahlak varlığı ol- duğunda diretirken kuşkusuz insanın özü itibanyla iyiliğe yatkınlığını içerir. Schopenhauer, böyle bir insan tasav- vuru ortaya koyarak hem hâkim ahla- ki paradigmaya hem de hocam dediği Kant'ın ödev ahlakına karşı çıkmakta- dır. O, insanın bu trajediyi en hafif bi- çimde atlatmasının yolunu gereksiz bir erek arayışına girmek yerine benli- ğinden bir sıyrılma yoluna girme ola- rak gösterir. Ona göre Hint mistikle- rinin ya da sufilerin dünyevi olandan elini eteğini çekerek yaşamayı seçme- lerindeki amaç benliklerinden sıyrıla- rak sadece varlığın bir parçası olduk- ları bilincine varmak ve onda erimek yani Nirvana'ya ulaşmaktır. Böylelikle sahip olamadıkları için acı çekmekten biraz olsun kurtulmayı başanrlar. îs- temeyi öğrenmenin tek yolu "ben"in mümkün ölçüde öldürülmesi ve hiç- leştirilmesidir. Ifade edilen ahlaki yaklaşım bizi lsa'nın çileci öğretisine götürdüğü gibi mistik din yorumlann- da da karşıhğını bulur. Bu anlamda dâhiler ve ermiş bilgeler nefislerine acı çektirerek ruhlarını terbiye eder. Schopenhauer. acık bir biçimde İnsan ashn- da özünde kötüdür demese de, bu denli bencil bir varlığın iylllk yaparken neye da- yandığını tam açıklanamayacağını söyler. Schopenhauer, bu dünyaya bağlanan insanın mutsuz olmaya mahkûm oldu- ğu gerçeğini kabullenmekle işe başla- mak gerektiğini sa\ r unur. Kutlu gele- cek hayalleri kurmanın gereksiz oldu- ğunu, insanhğın ilerlemediğini, hiçbir şeyin daha iyi olmayacağını söylerken fazlasıyla umutsuz ve kötümserdir ama çok da haksız görünmez gören gözlere. Schopenhauer, birçok kişiye umut kırıcı ve kötümser hatta anlaşılmaz gelebilir. Ancak sürekli olarak ah§- kanlıklanmızı okşayan ve böbürlen- memize katkı sağlayan bir düşünme biçimi değil midir insanhğın varmış olduğu bu dehşet verici halin sebebi? Böyle bir hal göremeyenlere söylene- cek söz yok elbette. Ancak huzursuz vicdanlara seslenen böyle bir düşü- nür, sadece dünyayla ve yaşamla derdi olanlara bir şeyler söyler. • Arkalarına bakmadan geçmişlerinden kaçtılar, ama o hep oradaydı... Çarlık Rusyası'nın çöküş yıllanndan 1980'lere uzanan bir aşkın, bugünde yaşamakta zorlanan bir erkek ile geçmişiyle banşamayan bir kadının öyküsü... Bir Antikçağ polisiyesi, soluk soluğa bir macera. Genç yazıcı, masumiyetini kanıtlamak için gizemli papirüsün şifresini çözmek zorunda. Bu maceradan sağ kurtulma şanşı yok. Tabii tanrılar son anda yardımına yetişmezse... Schopenhauer/ Yayıma Havrlayan: Ahmet Aydoğan/ Say Yaymları/ 464 s. C U M H U R İ Y E T K İ T A P SAYI 1065 SAYFA 5 *-» -r #••
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle