22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
kuduğum Kitaplar METİNCELÂL Şiirin ve Umudun Yorulmaz iğnesi H- ll\#ı T! orulmaz iğnesiyle şii- rin / bilinen bir çiçeği işliyorum hayata" de- miş bir şiirinde Sennur Sezer. 1943 doğumlu. ilk şiiri, on beş yaşındayken, 1958'de Sanat Dünyası dergisinde yayınlan- mış. ilk şiir kitabı Gecekon- du'nun yayın tarihi 1964. Taş- kizakTershanesin.de kısa sü- ren bir memuriyetten sonra 1965te varlık dergisinde dü- zeltici olarak başladığı yayın- cılık hayatında birçok görev- ler almış, dergilerde, gazete- lerde çalışmış, eleştiriler, in- celemeler, denemeleryazmış, onlarca kitaba imza atmış. Önerrti bir şair. gerçek bir edebiyat insanı. Sennur Sezer, "kadın şair" denilince ilk akla gelen adlardandır. Şiirin bir erkek işi olarak görüldüğü dönemlerden başlayarak her zaman gür ve yalın bir sesle kadının öz- gürlüğünü savunmuş, kadın olmanın, ana olmanın getirdiği sorunlan açıkça ve yalın bir dille ifade etmiş. Toplumcu, gerçekçi bir tavırla Türkiye'de yaşananları şiirine yansıt- mış, günün tanığı geleceğin işaretçisi ol- muş. Şairim diye kendini şiiri ile sınırlama- mış, şiirin yetmediği yerde düşüncelerini ya- zıya dökmüş, siyasi görüşlerini her plat- formda açıkça anlatmış. Birey olarak, kadın olarak kurtuluşunun toplumsal kurtuluştan geçtiğine inanmış. 6O'lı yıllann şiiri içinde toplumcu gerçekçiliğin temsilcilerinden ol- muş. Evrensel Yayınlan, geçen ay Sennur Se- zer'in elli yıla varan şairliğine, emeğine ve toplumsal mücadelesine bir saygı gösterisi olarak özel bir gece düzenlemekle kalmadı Şiirin ve Umudun Yorulmaz İğnesi (Haz. Cavit Nacitarhan) adıyla bir de saygı kitabı yayınladı. Kitap, "Sennur Sezer Kimdir?" diye sorarak başlıyor. Sonra kendi kalemin- den Sennur Sezer'in hayat öyküsünü oku- yoruz. Üç buçuk sayfalık kısa bir yazı bu. SAYFA 12 Keşke böyle bir fırsat varken kitabı hazırlayan Cavit Nacitarhan, Sen- nur Sezer'le uzun uzun konuşsaymış da hayat hikâyesi- nin daha çok ay- rıntısını öğrenseymişiz. Kitabın ana omurgasını Sennur Sezer için yazılanlar oluşturuyor. Şairliği, kitaplan, şiiri- nin 40. yılında yazılanlar, armağan yazılar var. Fotoğraflar, çizimler, şiirlerinden örnek- ler kitabı bütünlüyor. Elli yıllık emek, kuşku- suz 352 sayfalık bir kitaba sığmaz. Hele Sennur Sezer'inki gibi çok renkli ve müca- deleletie dolu ise... Ama Sennur Sezer'i ta- nımak, anlamaya çalışmak için bir ilk adım sayılabilir. Gelecek basımlarda bibliyografya ve dizin de eklenirse Sennur Sezer hakkın- da çalışma yapacak, yazı yazacaklar için de yararlı bir kaynak olur. Behçet Necatigil, "Sezer on altısını kırk altısında / Yaşayacaktır. / Çünkü bütün şiir- ler/ Çiğnenmiş çiçeklere özlemi anlatır" de- miş. Sennur Sezer, Şiirin ve Umudun Yorul- maz İğnesi olarak her zaman gerçek anlam- da genç ve dinamik bir edebiyat insanı ola- rak, bir simge olarak önümüzde duruyor ve daha çok mücadeleye, daha çok çalışmaya özendiriyor. 1500. KİTAP lletişim Yayınlan, 1500. kitap olarak Karl Marc'ın "Louis Bona- parte'nin On Sekiz BrumaireTni Tanıl Bo- ra'nın çevirisi, Ahmet Insel'in Sunuş'u, Ömer Laçiner'in Sonsöz'ü ile yayınladı. 1852'de ba- sıian eseri 1500. kitap olarak seçmelerini şöyle açıklıyorlar; "Bir buçuk yüzyıldan fazla zaman önce yayım- lanmış bu eserde Marx, 19. yüzyıl ortası Fransası'ndaki sınıf mücadelelerini ve bu politik mücadelelerin bir hükümet darbesiy- le sonuçlanışını tahlil eder. Bir toplumu ve- sayet altına alırken, vasat bir adamın 'impa- rator' pelerini kuşanmasını sağlayan bir dar- bedir bu. 12 Eylül 1980 darbesinin biçim- lendirdiği 'serbest piyasa ve serbest baskı' ortamında kurulan lletişim'in 1500 kitabı bu- lan hikâyesine, bu eserin denk düştüğüne inanıyoruz. Yayıncılık serüvenimize, 'benze- rine herhangi bir kahve köşesinde rahatça rastlanacak' yavan düşüncelerin iktidarda olduğu ve o rahatlıkla hayatımızı belirlediği Louis Bonaparte'ın On Sekiz Brumaire'i a. koşullarda başlamıştık. Buna razı olmamak için..." Yılda ortalama 55 kitap yayınlamışlar. Çünkü 27 yıllık yayın hayatında kitaplardan önce bir süreli yayın dönemleri var. Yeni Gündem, Gençlik ve Toplum, Tarih ve Top- lum gibi dergiler hemen aklımıza geliyor. Cumhuriyet Dönemi Türkiye Ansiklopedisi ve Tanzimat'tan Cumhuriyete Türkiye An- siklopedisi gibi ansiklopediler yayınlamışlar. Kitap yayıncılığına yoğunlaşmaları 90'larla birlikte oluyor sanırım. lletişim Yayınlan deyince akla ilk Orhan Pamuk külliyatı gelir ama Oğuz Atay, Ya- kup Kadri, Sevgi Soysal, Cemil Meriç, Şerif Mardin de hemen eklenir. Ihsan Oktay Anar, Barış Bıçakçı, Emrah Serbes, Alper Canıgüz gibi birçok yazarın ilk yayıncısı ol- muşlar. Hızı yavaşlasa da Woolf, Faulkner, Borges, Nabokov gibi çağdaş klasikleri bü- tün eserleriyle Türkçeye kazandırmış, dün- ya klasiklerini iyi çevirilerle yayınlamışlar. Sosyal bilimlerde ise Türk yazarlarını en çok yayınlayan yayınevlerinden. lletişim'in 2000'li yıllardaki temposu iie üç bininci ki- taba çok daha kısa bir sürede erişeceği an- laşılıyor. lletişim Yayınlan "Kitap ihtiyaçtır!" diyor. Bence "İyi kitap ihtiyaçtır!", o neden- le de lletişim Yayınlan'na her zaman ihtiyaç vardır. OSMANLI ROMANININ İMKÂNLARI ÜZERİNE lletişim Yayınlan'nın Edebiyat Eleştirisi dizi- sinde ilginç ve önemli kitaplar yayınlanıyor. Şeyda Başh'nın "İlk Romanlarda Çok Kat- manlı Anlatı Yapısı" alt başlığını taşıyan Os- manlı Romanının Im- kânları Üzerine'si de bunlardan. Şeyda Başlı, ODTÜ Sosyoloji Bölümü'nde lisans ve yüksek lisans eğitimini tamamladıktan sonra 2001 yılında Bilkent Üniversitesi Türk Edebiyatı Bölümü'nde doktora eğitimine başlamış. Şeyda Başlı, Osmanlı edebiyatında ro- manın ortaya çıkışı ile birlikte verilen ürün- lerin hep 19. Yüzyıl Osmanlı Batılılaşma ya da modernleşme hareketinin sonucu sayı- lan kapsamlı değişim süreci arasında bağ- lantı kurularak eleştirildiğini belirterek söze giriyor. Romanlar, Doğu-Batı tartışmaları içinde değerlendirilmiş. Başlı, bu yaklaşı- mın "değer düşürücü" nitelikte olduğunu düşünüyor ve ilk romanlan yeniden ve baş- ka bir bakış açısı ile değerlendirmek gerek- tiğini yazıyor. Osmanlı romanlarının "taklit- çi" metinler oldukları, Osmanlı yazarlannın edebi kaygı ile değil politik görüşlerini yay- mak amacıyla roman yazdıklan ve bu ro- manların teknik olarak zayıf ya da yetersiz oldukları savlarını tartışmaya açıyor. Cum- huriyet sonrası roman için oluşturulan ka- nonun da bu bakış açılarının etkisinde ol- duğunu belirtiyor. Cumhuriyet sonrası eleş- Efettdittte Soylrfeyim ı tirel söylemin Avrupa merkezci olmasının Osmanlı romanlanna bakışı etkilediği savını getiriyor. Osmanlı romanlarının Latin alfa- besine aktarımında hangi romanlara önce- lik verileceğinin saptanmasında da bu ba- kış etkili olmuş. Bazı romanlar çevrilmeyip tamamen unutulmaya terk edilmiş. Şeyda Başlı ilk romanlan politik ve edebi katmanlarda yeniden okuyup yorumluyor. Sonuç olarak Osmanlı romanının Fransız gerçekçiliğinin taklidi olduğu savının doğru olmadığı, "bu anlatı türünün Avrupa edebi- yatından aktarıldığı yolundaki görüşlerin" romanlann çok katmanlı anlatı yapısı açı- sından geçerlilik taşımadığı yargısına van- yor. Şeyda Başlı'ya göre, "Osmanlı roman- larının hem Fransız gerçekçiliğine hem de halk ve divan edebiyatlannı içine alacak bi- çimde Osmanlı geleneksel edebiyatına ait tekniklerin bir arada dönüştürülmesinden oluşan özgül bir süreç sonunda kurulmuş olduğu görülmektedir." Şeyda Başh'nın Osmanlı Romanının Im- kânlan Üzerine'de getirdiği tezler ilk roman- lar hakkında genel kabui görmüş tezlerin tümünün yeniden tartışılmasını gerektiriyor. EFENDİME SÖYLEYEYİM Hasan Ali Toptaş, günümüzün önemse- nen yazarlanndan. "Doğu'nun Kafka'sı" gibi hoş nitelemelerle tanımlanıyor. Eserleri yabancı dillere çevirili- yor. Tiyatroya, sinema- ya uyarlanıyor. İlk kita- bının 1987'deyayın- landığı göz önüne alı- nırsa bu dikkate değer bir başarı. Üstelik Hasan Ali Toptaş, günü- müzün yazar ve de eser pazarlama yön- temlerine yüz vermiyor. Pek ortada görün- müyor. Eseri ile okuru baş başa bırakmayı, araya girmemeyi yeğliyor. Toptaş'ın tüm eserlerini yayımlayan lleti- şim Yayınları'ntn eleştiri dizisinde geçtiği- miz günlerde Mesut Varlık'ın hazırladığı "Hasan Ali Toptaş Kitabı" alt başlığını taşı- yan Efendime Söyleyeyim yayımlandı. 528 sayfalık bu derleme "Hasan Ali Toptaş'ın hem eserlerinin hem de kendisinin bugün- den görülen bir profili olarak kurgulan"mış. Toptaş'la yapılmış uzun bir söyleşiden son- ra "eserleri üzerine yazılan inceleme yazıla- rı, edebiyat dünyasından dostlarının anıları, okurlarından mektuplar, kendi metinlerin- den ve üzerine yazılan yazılardan yapılan alıntılar"la kitap oluşturulmuş. Her yazara nasip olmasını dilediğimiz değerde ve nite- likte bir derleme. Benim takıldığım tek nok- ta kitabı hazırlayan Mesut Varlık'ın Toptaş'a "aşırı" hayranlığı. Bu hal hem kitabın giri- şindeki Mesut Varlık imzalı metinlere, hem de Toptaş'la yapılan söyleşiye çok yoğun olarak yansımış. Eleştiriye ve karşı görüşle- re de belki bu nedenle yer verilmemiş. Bu durum da kitabın nesnelliği konusunda bizi biraz kuşkuya düşürüyor. • C U M H U R İ Y E T K İ T A P SAYI 1 0 6 5
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle