23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
SalfihAydemirden Dilbendi' 'Ben' Kamaşması Dilin kendi dinamiklerini sezmek, onun taşıdığı gölgelere dokuna- bilmek, sözcüklerin simyasına yürüyüp kendinden geçmek ve 'modern' insanın yabancısı olduğu 'büyülü gerçekllk'in buhurunu solumak, Aydemir şiirini yetkin ve gelişime açık bir boyuta getiri- yor. Dilbendi aynı zamanda şiire de bir saygı duruşu. onun gizil el- lerinden usulca eğilip öpmek de aynı zamanda. Zira Salih Aydemir şiire, insanlık hallerini anlatmak gibi bir 'görev' biçmek- ten imtina etmekle kalmıyor bakın ne diyor: "Şiir bu, va- rolmayı öğretiyor!" Dilbendi, şiirin büyülü vadisine yapı- lan eşsiz bir yolculuk olarak karşımızda duruyor. • Taylan ASIR • nsaıı deneyimlerinin adlandı- " ¥ " nlamayan, gündelik dil bağla- I mına oturtulamayan, çağn- J L şımlara açık ve çoğunlukla da kaotik yapısı, imgenin şair tarafin- dan kuruîuşuna dair bizi zaman zaman çaresiz bırakabilir. Herhan- gi bir şiir hakkında söz söylemek de bu yüzden çoğunlukla nesnesi- ni ıskalayıp, genel bir düşünce belirtme ve dile pelesenk olan söz kalıplarını tek- rar etmekten öteye geçememektedir. Örneğin, u Söz konusu şairin bir derdi var" ya da "Şiirlerinde günümüz insanı- nın yaşadığı derin bunalımın izini sür- müş" gibi. + ARKA BAHÇESİNDE BÜYÜLÜ CÖLCELER SAKLAYAN BİR ŞİİR Bu genel değerlendirmeler sınıflan- dırnıa çabası adına anlamlı olsa da artık biliyoruz ki, yeryüzünde şiir söylemiş bir tek şair yoktur ki kalın bir tebeşir dairesi içine alınabilmiş olsun. Zira ço- ğu zaman şiirin söylediği, katmansız, kolay anlaşılabilir, alışageldik bir dene- yimden ibaret değildir. Kendine özgü- lük, şairin kendi şiirini kurması da an- cak kendi bireysel tarihinin karanlığın- da iz sürerek, bir deneyimin ruhundaki iz düşümünün eşsizliğinde gözleri kâ- maşarak başarılabilen bir durumdur. Bu uzun girizgâhtan maksat, Salih Aydemir'in şiirine yönelik söylemek is- tediğim şu ilk cümledir: Arka bahçesin- de büyülü gölgeler saklayan bir şiir! Son şiir kitabı olan Dilbendi'ni günlerce elimde tutup, defalarca okuduktan, ki- mi dizelerin altını çizip, kenarlarına notlar düştükten sonra bile alışageldik bir "öz" duyguya ulaşamamış olduğu- mu anlamış bulunmaktayım. O zaman son çare olarak şöyle bir fikrisabite baş- vurdum: Hayat bilgisi. Kara hayat bilgi- si de olabilir. Elbette yanılıyorum. O za- man bir bütünlük arama ve bulma saç- malığından vazgeçip, kendimi olduğu gibi çağrışımlara bırakmayı deniyorum. "Avuçlarda dönüyor yüz/ müzik baş- ka bir şey." Bu iki dize arasındaki mesa- feyi kar ettiğinizde -ki muhakkak kayda değer bir mesafedir- bildiğimiz şiir kur- ma anlayışından kopup, daha likit, de- ğişken bir algoritma yaratma çabasını duyuyoruz. Başka bir şiirden şu dizeleri okuyalım: "Sıkhkla içe çekmeliyim/ dilin had saihasmı/yokluk/ değiştiriyor yü- tiiyüş düzenimi." Bu dizelerde de aym çabanın izini sürebiliyoruz. Epistemolo- jik yönelimleri ve oluş'un içine üflenen SAYFA 8 büyüsellik bir kenara, söyleyenin aslın- da bir.biçim olarak kayboluşun sonuç- lannı dilin büyük karmaşasında aradığı görülebiliyor. Salih Aydemir, bir şair ki- şi olarak, sürekli dönüşümün kavramsal boyutunu şiirine, kesin bir inançla taşı- yor denilebilir. Hemen her şiirde var olan imgesel çokseslilik, okuyan için sü- rekli devingen bir düzlemde ayakta kal- ma çabasını, dolayısıyla aktif olmak zo- runluluğunu da beraberinde getiriyor. Sürekli koordinatlan değişen bir coğ- rafyada koyu karanlıkta yol almak, şiire içkin ve onu özge kılan temel bir düstur Aydemir şiirinde. "Daha da kötüsü/ yeniden başlıyor her şey." Şiirin bağlamından koparsak bile bu iki dize yeterince ontolojik söy- leyişe sahip. Buradaki ideolojik tutum, birey için biçimlenen kalıpların reddiye- si ile başlayan ve ona dair süreçlere di- yalektik olarak yaklaşan bir gözün ka- maşmasından başka bir şey değil. 'Ben'in kamaşması. Bir başka örnek: "Değiştirelim/ hem evetleri/ hem hayır- lan/ neyse ki/ çıplak her ömrün/ yarah Türkçesi varmış." O zaman şöyle söyle- yebiliriz: Aydemir tüm dikkatimizi bi- zim bütünsellik taşıdığını sandığımız ya da öyle olmasmı umduğumuz modern dönem 'birey'in tam da parçalı ve ek- lektik hallerine yöneltiyor. Ama burada üstünde durulması gereken şey, bunun felsefi olarak, bir politik tutum olarak ifade edilmesinden ziyade, şiirinin ken- di öz-biçim yapısınm bu arayışa sahne olmasıdır. Rimbaud'nun "Ben bir başkasıdır" sözüyle şiirin ya da genel olarak sanatsal Sanatsal yaratı süreçlerinln İçine glrmlş olan öteklye ulaşma cabası salih Aydemir'in şllrin- dedebellrgln. yaratı süreçlerinin içine girmiş olan öte- kiye ulaşma çabası Aydemir'in şiirinde de belirgin. Kitabm bütünselliğinden çı- kan imge de içsel dönüşümlerin sonun- da ulaşılan zehirli bir kıyı gibi 'öteki'nin çatal diiine yönelmiş. Dil ile kurulan bu bağ ya da dili bu düzeyde bir imgesel düşünüşün, varoluşun sebebi yapmak öznenin nesne ile kurduğu bağı başka türden bir bilme biçimine yöneltiyor. "Büyü/ kalbim kapı/ kınk ve ev"; bu dizelerde de görüleceği üzere sözcükle- rin çağrışımlara bu denli açılması ve an- lamsal bağların mesafelere yayüması, söyleyişe kattığı zenginlikle birlikte şii- rin öznesini de kendi görünür gerçekli- ğinin ötesine geçmiş ve kilitli hakikatin grift varlığmı sorgular hale getirmiştir. Aynı şiirin son dizeleri ise şöyle: "Son- ra/ hiç ve zehir/ kan suda ağır." Şiirsel söyleyiş olarak hiçlik şairin serüven se- bebini yeterince açıklar. Zira şiirin bil- gisi temelde elbette insan varoluşunun saçmalığıdır. Dilin kavramsal yapısı ise bu saçmalığın ardına geçip, sonsuz ola- nın sırrına ulaşmak çabasını gösteriyor. Bu da Aydemir şiirinde, öncelikle dilin zihinsel disiplinini paramparça etmekle mümkün olabiliyor. "SONSUZLUK, YALNIZCA GEÇİCİ BİR GELECEK" Şiirin hiçliğe yol alması elbette doğru- sal olamazdı. "Kan suda ağır" dizesi bu kaotik yönelimi sergiliyor. Aslında pek çok şiirde görülen son dizelerin daha derin ve alt anlamlara açık oluşu şairin dilsel evren ve dilsel hakikat kavrayışı- nın da bir sonucu. Bir başka şiirin son dizesi de şöyle: "Düşlerin eyleminde aşınıyor dil." Burada da aynı kavrayışı görüyoruz. Dilin aşınması bir yerde onun dizgesinin dağılmasmı çağnşürı- yor. Gösteren- gösterilen-gösterge zin- cirinin şiirsel bir eylemle dağıtılması öz- nenin de çeşitli oluş süreçlerini yapıbo- zumuna uğraüyor. Böylece "öteki"ye olan yolculuğun da kapdarı aralanmış oluyor. Burada modernizmin ben'inin karşısma çıkartılan ve belki de onun sı- nırlannı aşıp kendi özgünlüğünün peşi- ne düşen bir öteki ile karşı karşıyayız. Aydemir şiirlerinde belirgin olan bu öteki arayışı kendince bir poetika yara- tıyor. Kurgunun parçalı yapısı ve anlam birimleri arasındaki karmaşık çok ilişkili akışkanlık, dili ideolojik bir gösterge olarak algılayan anlayışa da görkemli bir karşı çıkıştır. ' Aydemir şiirini kurarken dili toplum- sal bir varlık olarak var etmekten çok - ki bu başh başına şairin de belirli ideo- lojik efektlere yönelmesini öngörmek olur- şiiri oluşturan yapı birimlerini kendi iç uzaymda başı boş bırakmış gi- bidir. Böylelikle de sözcüklere nesnel olandan bulaşan katılık, bu iç uzayda bir akışkanlığa dönüşmüş ve çokanlam- lılığı ya da hiçliğin anlamsızlığmm ölçü- lemez smırlarmı zorlar hale gelmiştir. Bu da şiirin, kendinde şey olan bir sese kavuşmasını sağlamıştır. Boşluklar, an- lam akslan, zaman uzam çatışkıları, be- lirsizlik, ritmik dcğişimler de şiirin içine ikinci bir ses gibi girmektedir. Bu da okuyucu ile kurulan ilişkide diyalektik bir etkileşime kapıları aralamaktadır. "Ter" isimli şiir buna iyi bir örnektir sanınm: "Dilin dibinde yüzüyor göz /ten yakın gece sular/ ses gelmeyecek/ işin doğusu kuzey/ tül kirdir içimde saklanan /aza kalan uyku derler ben'e/ ben'i aldım acımıyor günler/ ter uyku sabah terazi/ elini ağzuna koydum/ tit- reme/ alnımda tanedir kalbin." îlk bakışta oldukça kapalı bir yapıya sahip olan bu şiir, şairin çok anlamlı metaforik dilinin zcnginliğini olanca ha- liyle sergüiyor. Şiir bizzat bu çatal söyle- miyle zihin kamaşması ya da ben ka- maşması yaratıyor..Ki asıl hedeflenen de bu sanırım. Şair, sözcüklerin "ben"e çarpıp onun arkaik evrenini kazıyarak, vâroluşsal çukurlara girip çıkarak zihni- mizdeki serüvene katdmasmı sağlıyor. Sonuç olarak Aydemir'in şiiri, ruhun sırlı bir aynaya dokunması gibi bir his yaratıyor okuyanda. Bu şiiri işlevsel de- ğil bir oluş biçimi ya da duyma biçimi olarak görmesinin, ortak algımn ve ko- lektif yargının dışına cesurca adımlar atmasının ve sanatın nesnesi olarak in- san deneyimlerinin 'kör' noktalanna yönelmesinin bir sonucu olarak karşı- mıza çıkıyor. Dilbendi'nin ustalıkla iş- lenmiş her şiirinde ontolojik çıkmazı- mızın tekrar çağrışımlara açılma çabası görülüyor. Bu çaba aynı zamanda sana- tı kaba politik işlevselcilikten çıkarıp, kendi varhğını insani kılmayı da bera- berinde getiriyor. Dilin kendi dinamik- lerini sezmek, onun taşıdığı gölgelere dokunabilmek, sözcüklerin simyasına yürüyüp kendinden geçmek ve 'mo- dern' insanın yabancısı olduğu 'büyülü gerçeklik'in buhurunu solumak, Ayde- mir şiirini yetkin ve gelişime açık bir boyuta getiriyor. • Dilbendi/Salih Aydemir/ Şiirden Ya- yınevi/128 s. C U M H U R İ Y E T K İ T A P SAYI 1065
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle