19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - CHP Genel Başkanõ Kemal Kılıçdaroğlu, BM Gü- venlik Konseyi’nin İran’a yönelik kararõyla ilgili olarak “Biz bu coğrafyada, Türkiye dahil, İsrail dahil, İran dahil, hiçbir kom- şumuzun nükleer silaha sahip olmasını is- temeyiz” değerlendirmesini yaptõ. Ankara Ticaret Odasõ (ATO) Başkanõ Si- nan Aygün, Kõlõçdaroğlu’nu CHP Genel Merkezi’nde ziyaret etti. Başbakan Tayyip Erdoğan’õn reçete eleştirileriyle ilgili olarak Kõlõçdaroğlu, “Türkiye bir ara en iyi ara malı üreticisi ülkelerden birisiydi. Bir ül- kenin güçlü olması üretimden geçer. Top- lumun iç dinamikleriyle kendi sorunları- nı çözmeye çalışacağız. 50 ve 80 kiloluk boksörleri aynı kürsüye çıkarıp bir de azarladık; ‘niye yenemiyorsun’ diye. Reçete arayışı içerisinde değiliz, çözümlerimiz var. Türkiye’nin önemli kurumları, birikimi var. Bunları harekete geçireceğiz” dedi. Gazetecilerin sorularõnõ da yanõtlayan Kõ- lõçdaroğlu, BM Güvenlik Konseyi’nin İran’a yönelik kararõnõn anõmsatõlarak Türkiye’de bir eksen kaymasõ olup olmadõğõna ilişkin so- ru üzerine, “Türkiye konumu gereği dün- yanın çok önemli coğrafyasında bulunu- yor. Biz bu coğrafyada, Türkiye dahil, İs- rail dahil, İran dahil, hiçbir komşumuzun nükleer silaha sahip olmasını istemeyiz. Ortadoğu’da barışı egemen kılmak isti- yorsak nükleer silahlardan sadece bu böl- genin değil, dünyanın da arındırılmasını istiyoruz. Çünkü bizim temel felsefemiz ba- rışı egemen kılmaktır. Eğer kaynayan bir coğrafyada nükleer silahlara kapı aralayacak silahların oluşmasına katkı verirseniz bu son derece tehlikeli bir giri- şim olur. Biz CHP olarak önceden beri nükleer silahlara karşıyız” dedi. Bir gazetecinin, “İsrail ile geçen hafta kriz yaşandığını” ifade ederek “Her siyasi kri- zin arkasından ekonomik bir krizin gün- deme geldiğini, Türkiye için bunun söz ko- nusu olup olmadığını” sormasõ üzerine Kõ- lõçdaroğlu, “Ekonomik krizlerle siyasi krizlerin at başı gittiği aşikârdır zaten. Tür- kiye’de yaşanan ekonomik krizler halkın gündeminin gizlenmesine neden oldu. Halkın gündeminde aş ve iş var, ama si- yasi iktidarın gündeminde farklı şeyler var. Biz, gündemin kaçırılmasına izin vermeyeceğiz” diye konuştu. Gürsel Tekin’le görüşecek Kõlõçdaroğlu, “Gürsel Tekin’e ‘gel gö- rüşelim’ diye bir çağrıda bulundunuz. Gö- rüşme yapacak mısınız” sorusu üzerine, “Sayın Tekin dün (önceki gün) telefon et- ti, gelmek istediğini söyledi. Yarın (bu- gün) görüşeceğiz. Niye görüşmeyelim arkadaşlar” dedi. CMYB C M Y B GÜNDEM MUSTAFA BALBAY Baştarafı 1. Sayfada Türkiye’den geldiğini söylediğimde, ilk tepki şu oluyordu: - Mapeza... Mapeza... Futbolun evrensel dili... Güney Afrika, 20. yy boyunca dünya gündemine “ırk ayrımı” ile oturdu. Öyle bir ayrımcılık ki bir daha yaşanmaması için unutulmaması gerek. Bu konuda yazılmış pek çok roman var ama benim unutamadığım, Alon Patton’un Ağla Sevgili Yurdum... Nüfusun yüzde 20’lik bir dilimini oluşturan beyazlar yerlilerle aralarına bir “ayrım” koyup, ülke yönetimine el koymuşlardı. Ayrımcılıktan birkaç örnek verelim: - Siyahların uyanmaması için okuma-yazma öğrenmesi sınırlandırılmıştı. Örneğin maden işçilerinin en çok 50 sözcüğün yazılışını ezberlemesi sağlanıyordu. O da madende çalışırken işlerin yürümesi içindi. - Siyahların beyazların yaşadığı bölgelere girmesi yasaktı. Siyahların ülke içinde seyahat edebilmesi için pasaport gerekiyordu. - Siyah öldürmek fiilen suç değildi. GAC, bunları aştı. 1990’ların başında “apartheid”, yani “ayrımcılık” politikası bitti. Bunun başlıca mimarı yaşamının 27 yılını hapiste geçiren Nelson Mandela. Mandela’nın hapis yaşamının son yıllarını geçirdiği Robben Adası, Cape Town kentinde, liman açıklarında dalgaların ortasında anı gibi duruyor. Robben, Flemenkçede “fok adası” anlamına geliyor. Adanın ilk sakinleri foklarmış. Sonra cüzamlılar ve akıl hastaları konmuş. Sonra Mandela! Johannesburg’da Mandela’nın yaşamını anlatan bir kitap almıştım. 800 sayfa kadar. Sanırım tümü yoktur. Burada sadece okula başlama öyküsünü özetleyelim. 18 Temmuz 1918 doğumlu Mandela, okul çağına geldiğinde, babası elinden tuttu, okula götürdü. Babasına Mandela’nın adını sordular: “Rolihlohla” dedi. Ait oldukları Modiba kabilesindeki yaygın isimlerden biri buydu. Öğretmeni Miss Mdingane, Bolihlahla’yı yanına çağırdı ve şöyle dedi: “Okula devam etmen için sana bir beyaz adı vermemiz gerekiyor. Büyük İngiliz kaptan Lord Nelson’dan esinlenerek senin adını değiştiriyorum, Nelson adını veriyorum...” Güney Afrika aynı zamanda Mahatma Gandi’nin “lider” olduğu yer. Hindistan’da doğup büyüyen Gandi, İngiltere’de hukuk eğitimi aldıktan sonra, Hindistan kökenli bir şirketin Güney Afrika’daki temsilciliğinde iş buldu, bu ülkeye geldi. Yaşama bakışının doğal yansıması olarak çevresinde beyaz olmuş, siyah olmuş aldırmadan istediği yerde yemek yiyebileceğini, istediği araçla yolculuk yapabileceğini düşünüyordu. Bir tren yolculuğunun daha ilk dakikalarında görevli uyardı: - Bu vagonu derhal terk edin. “Neden?” - Bu vagon sadece beyazlar için. Direndi. “Hakkım” dedi. Polis çağırıp çıkardılar. Neredeyse linç edilecekti. İyi eğitim almıştı, donanımlıydı. İsterse Londra’ya dönebilirdi. “Hayır” dedi, eşitlik için mücadele kararı aldı. Yıl 1893, yaş 24’tü. Ömrünün kalan 50 yıllık bölümünü Güney Afrika ve Hindistan’da bu mücadele ile geçirdi. Bunun için düşündüğü en etkili silah neydi? Sevgi. Ne olursa olsun nefret etmek yoktu. Hintçede “Satyograha” adı verilen yöntemin özeti şuydu: Şiddet içermeyen, disiplinli sivil direniş. Beyazlarca aşağılandıklarını söyleyen Güney Afrika’daki Hintliler şunu söyledi: “Eşitlik için mücadele edeceğiz ama önce siz sevilebilecek insanlar olmalısınız.” Gandi kısa sürede Hintlileri etrafında topladı. Yönetim bundan çok rahatsızdı. Ama ortada suç da yoktu. Cezalandırmak için sonunda şöyle bir suç ürettiler: “Binlerce Hintliyi aynı biçimde davranmaya yöneltmek.” Hapse giderken ilk tepkisi şu oldu: “İyi, biraz okuma ve düşünme fırsatı bulurum.” Gandi, 1915’te Güney Afrika’yı terk etmeye zorlandı. Hindistan’da onu daha büyük bir mücadele bekliyordu: Bağımsızlık... GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK Baştarafı 1. Sayfada niteliğe sahip olmayan Arap dünyasının dostluğunu mu? Hangisini yeğlersiniz? RTE Batı’ya giden gemide Doğu’ya koşmayı, Osmanlı artığı devlet adamlığını yeğledi. Ne AB ne de ABD’de… Türk dış politikasının temel harcı artık İran dostluğu, İsrail düşmanlığı ve Gazze! “Batı’ya bağlı görünmek ama Doğu (İslamcıl) politikalar izlemek!” Bu politika RTE’nin dış politikada da uyguladığı takıyye yöntemini akla getiriyor ve bu politikayı Batı’nın yutacağını sanıyor. Batı’ya zıt politikalar izleyeceğini kanıtlayacak… Batı’nın, ABD’den Rusya ve Çin’e kadar uzanan birlikteliğine karşı duran davranışlar sergileyecek… BM Güvenlik Konseyi’nin İran’a yaptırımları içeren kararına karşı olacaksın. Bu davranışını mazur göstereceğini sandığın veya örneğin ABD’nin mazur görmesini sağlayacak girişimlerde bulunacaksın! BM’deki oylamadan önce başkan Obama’yı arayan RTE; İran’a yaptırım kararına hayır derken, “bu kararın ‘ABD’ye ve Batı’ya karşı olduğu anlamına’ gelmeyeceğini” söylemek gereğini duyacak ve bu, dış ilişkilerde yeni çeşit takıyye uygulaması olmayacak! Öyle mi RTE! RTE’nin yaptırım kararının öncüsü ve mimarı ABD’ye ters düşmekten hayli kaygılı olduğunu ve ABD’nin Türkiye’ye yönelik politikalarında değişimden korktuğunun izlerini taşımıyor mı bu sözler? Obama’ya “Afganistan’da ve enerji politikalarında Ortadoğu’da birlikte çalışmalarımızın sürdüğü güvencesini” vermesi… ABD’ye giderek egemen olan “Türkiye ile ilişkilerin eskisi gibi olmayacağından” çekinir olmasının bir kanıtı değil mi? “ABD’ye rağmen ‘hayır’ dedik.” Bir gazetemizin başlığı, RTE’nin Türkiye’yi sürüklediği son serüveni bir başarı gibi özetliyor. Arap medyası ile “Ezber bozan hayır” diyen Sabah, “Türkiye sözünde durdu” diye başlık atan Star gibi yandaş gazetelerin övgülerine karşın… Batı medyası, devlet adamları tam aksi görüşte. Gazetelerimizde yalnız New York Times’ın “En uysal müttefik dikene döndü” başlıklı yazısından söz ediliyor. Ya diğerleri? İngiliz Guardian’ın RTE’den söz eden yazısına koyduğu başlık ıska geçiliyor: “Kavgacı vaazları artık hayalin ötesinde.” Washington Post gibi bir gazete; “Herkes İsrail konusunda endişe ediyor ama Erdoğan konusunda da dünya liderlerinin endişelenmesi gerekir” diyor. Batı basını İsrail’in gemi baskınını eleştirirken Gazze’yi vesile ederek, İran’ın avukatlığını üstlenerek Türkiye’nin Batı’dan Doğu’ya eksen kaymasını haklı göstermeye çalışan açıklamalarını önemsemiyor. Batı, Tahran’daki takas anlaşmasını BM kararından sonra geçersiz bir belge kabul ediyor. Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu daha ileride; Tahran anlaşmasının ölmediğini savunurken bir yandan da hükümetin izlediği politikalar nedeniyle “İsrail’in artık dünyada yalnızlaşacağını” ilan ediyor. Başbakanlık BM’deki oylamada Batı ile ilişkileri daha yumuşak bir zeminde yürütecek çekimser oy kullanılabileceğini unutmuş görünüyor. BM’de Türkiye’nin olumsuz oyunun nedenini açıklayacak olan daimi temsilcimizin konuşmasını -diplomatları bir kenara iterek- bizzat Başbakan yazdırıyor. Başbakanlık açıklaması dış politikadaki Kasımpaşalı tavrını; RTE’nin “takas anlaşmasının arkasında durduğunu” söyleyerek kanıtlıyor. Bir kaygı kulislerde dolaşıyor. ABD, Türkiye’ye izlediği politikaları değiştirecek mi? ve... Doğu’yu Batı’ya yeğleyen tutumu RTE’nin geleceğini nasıl etkileyecek? Ya da RTE, ABD ile ilişkileri eski rayına oturtabilmek için ne yapabilir? Daha önce örneklerini gördük; ABD’nin ulusal yararlarına uygun düşecek bir istemini kabul ediverir ama… … Anımsatmakta yarar var: Amerikan karşıtı politikalar izleyen Pakistan’ın başbakanlarından Butto, asılmadan çok önce ABD’yi şöyle değerlendirmişti: “… Amerika filler gibidir. Kindardır. Unutmaz!” [email protected] SAYFA 11 HAZİRAN 2010 CUMACUMHURİYET 8 HABERLERİN DEVAMI TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 11 Haziran Oslo Y 19 Helsinki Y 17 Stockholm Y 17 Londra Y 19 AmsterdamY 22 Brüksel Y 24 Paris Y 24 Bonn Y 28 Münih Y 22 Berlin Y 30 BudapeştePB 33 Madrid Y 21 Viyana PB 32 Belgrad B 34 Sofya B 30 Roma B 24 Atina B 29 Zürih Y 27 Moskova Y 19 Aşkabat A 41 Taşkent PB 38 Bakû B 32 Bişkek A 34 Tiflis B 33 Kahire B 32 Şam B 34 İstanbul PB 27 Edirne PB 32 Kocaeli PB 28 Çanakkale PB 29 İzmir PB 32 Manisa PB 33 Denizli Y 29 Zonguldak PB 24 Sinop Y 25 Samsun Y 26 Trabzon Y 21 Giresun Y 21 Ankara Y 23 Eskişehir Y 24 Konya Y 22 Sıvas Y 23 Antalya PB 26 Adana PB 31 Mersin Y 30 Diyarbakır B 33 Şanlıurfa B 33 Mardin B 30 Siirt B 33 Hakkâri PB 26 Van PB 24 Kars Y 21 Ülkemiz geneli parçalı ve çok bulutlu, İç Ege, Göller Yöresi, Batı Ka- radeniz’in iç kesimleri, İç Anadolu, Orta ve Doğu Karadeniz ile Mersin, Er- zurum, Kars, Ardahan ve Erzincan çevreleri sa- ğanak ve gök gürültülü sağanak geçecek. Ya- ğışların; Göller Yöresi ile Afyon ve Konya çevre- lerinde kuvvetli olması bekleniyor. Hava sıcak- lığı iç ve batı kesimlerde 2-4 derece artacak, di- ğer yerlerde önemli bir değişiklik olmayacak. Türkiye, geçen yıl BM Güvenlik Konseyi’nin 10 geçici üyesinden biri seçildiğinde Dışişleri Bakanlığı’nda yapılan hesaplamalarda en ciddi sıkıntının “İran” olacağı biliniyordu. Dışişleri Bakanlığı’nda AKP hükümetinin İran ile yakınlık politikası da dikkate alınarak, yapılan senaryo çalışmalarında İran aleyhinde bir karar tasarısı gelmesi halinde Türkiye’nin en kötü ihtimalle “çekimser” kalması öngörülmüştü. Ancak, BM Güvenlik Konseyi’nde yapılan oylamada, Türkiye’nin BM Güvenlik Konseyi nezdindeki Daimi Büyükelçisi Ertuğrul Apakan’ın eli “hayır” için kalktı. Başbakan Erdoğan’ın kararıyla kullanılan “Hayır” oyunun, Türk dış politikasını getirdiği nokta şudur: * ABD ile ilişkiler: AKP döneminde “Komşularla sıfır sorun politikası” adı verilen dış politikadaki kararların, mevcut sorunları çözmek bir yana “müttefiklerle kriz” doğurduğu ortaya çıktı. İsrail ile ilişkilerin Gazze nedeniyle dondurulmasının ardından, bu oylama da ABD ile ilişkilerde iz bırakacak. ABD yönetimi kendisi için en üst düzey güvenlik anlamı taşıyan uluslararası bir konuda belki de 1 Mart 2003 tezkeresinden bu yana ilk kez yardım talep etti ve reddedilmiştir. Bu gelişme Türk- Amerikan ilişkilerinde yeni bir krizin habercisidir. ABD yönetimi diplomatik bir üslup kullanmayı tercih etse dahi, verilen “Hayır” yanıtının, önümüzdeki süreçte ABD medyası başta olmak üzere, Amerikan kanaat önderleri tarafından çok şiddetli sorgulanması kaçınılmazdır. * NATO boyutu: NATO Genel Sekreteri uluslararası toplumun İran üzerindeki baskıyı arttırmasını memnuniyetle karşıladıklarını belirterek oylamada “evet” oyu veren ülkelere dolaylı destek vermiştir. Türkiye üyesi olduğu NATO’nun tehdit algılamasında üst sırada yer alan stratejik öneme sahip bir konuda diğer müttefikleriyle ayrı düşmüştür. * Avrupa da tartışacak: Türkiye’nin İran konusunda aldığı karar AB’nin izlediği dış politikayla da uyumlu değildir. Türkiye’nin üyelik sürecinde AB Ortak Dış Politikası’na da uyumlu hareket etmesi beklenmektedir. Ankara’nın kararı AB içinde de sorgulanacaktır. Nitekim AB Dışişleri Bakanları gelecek hafta yapacakları AB Dış İlişkiler Konseyi toplantısında öncelikli gündem maddeleri arasına “Türkiye” maddesini de dahil etme kararı aldı. * Rusya ve Çin Faktörü: Güvenlik Konseyi’ndeki oylamada sadece ABD ve Batı ülkeleri değil, İran’ın savunma, ekonomi ve enerji alanlarındaki en büyük ortakları olduğu herkes tarafından bilinen Rusya ve Çin de Tahran’a ambargoların ağırlaştırılmasına onay verdi. Dışişleri Bakanlığı’nın bu iki önemli ülkenin tavrındaki ciddi değişikliği analiz edememesi veya hükümetteki karar vericilerin böyle bir analizi dikkate almaması büyük hatadır. * Arapların tutumu: Türkiye’nin “Arap ülkeleriyle ortak dış politika üretme” iddiasının arka planının ne kadar boş olduğu bu oylama ile ortaya çıkmıştır. Arap ülkelerinin de tavrını yansıtan Lübnan’ın “çekimser” oyu bu açıdan dikkatle not edilmelidir. * Bir tek Brezilya anladı: Türkiye’nin İran ile yaptığı uranyum takas anlaşmasının, BM Güvenlik Konseyi’ndeki tartışmalara en küçük bir etkisi bile olmadı. Oylamada Türkiye’nin yanında yalnızca anlaşmanın tarafı olan Brezilya’nın yer alması, bölgesel krizleri çözme konusunda iddialı olan AKP hükümetinin başta ABD ve AB olmak üzere dünya tarafından anlaşılamadığının göstergesidir. Sayılan bu unsurlar ışığında Türkiye’nin, BM Güvenlik Konseyi’nde takındığı tutumun önümüzdeki günlerde Türk ve dünya kamuoyunda yoğun biçimde tartışılması kaçınılmazdır. Türkiye bu tartışmalardan en az zararla çıkmak için dış politika önceliklerini ve buna göre atması gereken adımları gözden geçirmelidir. ANALİZ UTKU ÇAKIRÖZER ‘Sıfır Sorun’ Derken ‘Müttefiklerle Kriz’ Çıktı [email protected] Devlet memurlarõ: Tasarõ memurlarõn haklarõnõ ortadan kaldõrõyor ‘Kölelik sistemi’MUSTAFA ÇAKIR ANKARA- AKP’nin Mec- lis’e sunduğu Devlet Memurla- rõ Yasasõ’nda değişiklik öngören tasarõyla amirinin karşõsõnda “elini kolunu hareket ettire- rek” konuşan memur bile ko- laylõkla işten atõlabilecek. Sen- dikalar, basõna iki kez bilgi ve demeç veren memurun da kapõ- nõn önüne konulmasõnõ öngören tasarõya “kölelik sistemi” ön- gördüğü gerekçesiyle sert tepki gösteriyor. Tasarõ ile kademe ilerlemesinin durdurulmasõ cezasõnõn kapsamõ genişletiliyor. Ayrõca 1 yõl içeri- sinde iki kez kademe ilerlemesi- nin durdurulmasõ cezasõ alan memurlarõn işine son verilmesi öngörülüyor. Buna göre, “ken- dini geliştirmeyen, sorun çöz- me, planlama konularında ye- terli gayret ve çaba gösterme- yen, verilen emirlere itiraz eden, görevle ilgili resmi belge, araç ve gereçlerin korunması, kullanılması ve bakımında ku- surlu davranan, görevi sıra- sında amirlerine hal ve hare- ketleri ile saygısız davranan, kurumların çalışma ortamını ve düzenini bozan, yetkili ol- madığı halde basına bilgi ve de- meç veren” memurlara kademe ilerlemesinin durdurulmasõ cezasõ verilecek. Bir memur bu suçlar- dan birisini bir yõl içerisinde iki defa işlerse işten atõlacak. Kılıçdaroğlu: Komşularõmõzõn nükleer silaha sahip olmasõnõ istemeyiz Haber Merkezi - Hakkâri’nin Yüksekova il- çesi çõkõşõnda bulunan polis noktasõna roketa- tarlõ saldõrõ düzenlendi. Roketatar karakola isa- bet etmezken bölgede operasyon başlatõldõğõ bildirildi. Osmaniye Kanlõgeçit Jandarma Ka- rakolu’na dün akşam saatlerinde teröristler ta- rafõndan taciz ateşi açõldõ. Saldõrõda askeri loj- manda bulunan bir asker eşi yaralanõrken terö- ristler gecenin karanlõğõndan faydalanarak, iz- lerini kaybettirdi. Mersin’de de terör örgütü PKK yandaşlarõ, Siteler Polis Merkezi’nin önündeki çevik kuvvet polislerine molotofkok- teylleri ve taşlarla saldõrdõ. Karakola da saldõr- maya kalkan, çöp konteynerleri ile barikat ku- rarak sokağõ kapatan çoğu çocuk olan eylemci- lere, polis, gaz bombasõ ile müdahale etti. ATO Başkanı Sinan Aygün, Kılıçdaroğlu’nu CHP Genel Merkezi’nde ziyaret etti. KİMLER FİŞLENECEK? KESKGenel Sekreteri Emirali Şimşek, tasarõ ile kadrolaşmanõn önünün açõlacağõnõ vurguladõ. Şimşek, “Memur, amirinin kar- şõsõnda elini kolunu sallarsa, kapõyõ vurmadan içeri girerse saygõsõzlõk mõ yapmõş olacak? Eğer böyle kabul edilirse ve bu- nu iki kez yaparsa memurluktan atõlacak” dedi. Anayasa de- ğişikliğiyle YAŞ kararlarõna bile yargõ yolunun açõldõğõnõ di- le getiren Şimşek, tasarõda ise “uyarma ve kõnama” cezala- rõna karşõ yargõ yolunun kapalõ olduğunu vurguladõ. Tasarõ ile performansa dayalõ çalõşma getirildiğini, bunun değer- lendirilmesinin ise kaymakam ve valilere bõrakõldõğõnõ belir- ten Şimşek, “Türkiye’de iktidara yakõn buzdolabõ dağõtan va- liler” olduğuna dikkat çekti. Şimşek, sicil sisteminin kaldõ- rõldõğõnõ yerine “bilgi kayõt sisteminin” getirildiğine dikkat çe- kerek, “Memurun hangi tarikata yakõn olduğu mu işlenecek? Memuru fişleme, jurnalleme sistemi geliyor” dedi. Mavi Marmara dosyası İstanbul’a: Ankara Cumhuriyet Başsavcõlõğõ, İsrail’in, Gaz- ze’ye yardõm götüren gemilere yönelik saldõrõ- sõyla ilgili olarak yürütülen soruşturma dosyasõ hakkõnda, “yetkisizlik” kararõ verdi. Savcõ Meh- met Taştan dosyayõ İstanbul’a gönderdi. Profesörler için tören: Bolu’da geçtiği- miz salõ günü meydana gelen kazada hayatõnõ kaybeden profesörlerden Ahmet Hõzal ve Asu- man Efe için görev yaptõklarõ İstanbul Üniversi- tesi (İÜ) Orman Fakültesi’nde tören düzenlendi. İÜ öğrencilerinden protesto: İstanbul Üniversitesi (İÜ) Su Ürünleri Mühendisliği Fa- kültesi öğrencileri, fakülte binalarõnõn Laleli’den Silivri’ye taşõnma kararõnõ protesto etti. 1 kişiye 2 milyon lira: Süper Loto’da ka- zanan numaralar “10, 21, 35, 39, 44 ve 50” ola- rak belirlenirken 6 bilen bir kişi, 2 milyon 79 bin lira kazandõ. 5 bilenler 4 bin 434 lira, 4 bilenler 89 lira, 3 bilenler de 6 lira 80’er kuruş alacak. Üçkenttekarakolsaldırısı
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle