23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
CMYB C M Y B GÖRÜŞ AHMET TAN Aynen, Yandaş Korku! MERİÇ VELİDEDEOĞLU Geride bıraktığımız 31 Mayıs günü, İsraillilerin “Davut”çukları ile bir bakıma Filistinlilerin yerini alan bizim “Golyat”çıklar kapıştılar denizin ortasında. Bilindiği gibi, “Golyat”, “Filistinliler”in; “Davut” da “İsrailoğulları”nın kahramanlarıydı yaklaşık 3000 yıl önce. (1) Birbirleriyle durmadan çekişen, savaşan bu iki halk, Davut ile Golyat’ın dövüşmesini, yenilenin ülkesinin, yenenin buyruğu altına girmesinde anlaşırlar. Bu iki kişilik karşılaşma, o zamanda hep yapıldığı gibi, dönemin silahlarıyla yani ‘kılıç’la yapılacaktı, daha doğrusu öyle olmalıydı. Ama olmadı. Golyat, geçerli yönteme göre, zırhını giyip eline “kılıcı”nı almıştı. Davut ise tahta “sapanı”nı. Vuruşmak için karşı karşıya geldiklerinde Golyat şaşırır; karşısında zırhsız, kılıçsız genç bir delikanlı vardır. Golyat şaşkın şaşkın, Davut’a doğru yürümeye başlar; kılıcı elindedir; bu koşulda belki de hiç kullanmayacaktır. Ama Davut döner, taş dolu torbasından en sivri taşı alıp “tahta sapan”ına yerleştirerek nişan alır; tam isabet; taş Golyat’ın alnına saplanır; koca Golyat yere düşer. Bu durumda İsrailoğulları kazanmış mıdır? Ne yazık ki öyledir. Bir süre sonra genç Davut, İsrail’e kral olur; ardından da kutsal sayılıp “peygamber”leşir. Hep peygamberlere yapıldığı gibi, her yönden doruğa taşınır; gün gelir “sanatçı”lar bu olağanüstülüğü işleyerek Davut’u yeniden yaratırlar. Anımsanacağı gibi, bu “yaratı”ların en ünlüsü Michelangelo’nun Davut yontusudur. İnsan güzelliğini çok etkili bir biçimde yansıtan yontunun (heykel) karşısında hep bu etkinin baskısı altında kalırız; Davut’un omzundaki “sapan”ı yarı görür yarı görmeyiz. Oysa o “sapan”, 3000 yıldır süregelen “hile”nin simgesidir; böyle algılanması gerekmez mi? Kuşkusuz öyle bir “hile” üzerine kurulan “anlaşma”nın uzun süre geçerli olması beklenemezdi; nitekim dalaşmalar, çarpışmalar yeniden başlar; binlerce yıl sürerek günümüze dek gelir dayanır. Bu uzun tarihsel süreçte Filistinliler, böyle bir durumda, “sapan”ı hiç denemişler miydi acaba? Denememişseler bile, biz üç bin yıl sonra onlar adına denemeye kalkıştık 31 Mayıs’ta. Yeryüzünün en büyük “tutuk evi”, (hapishane) olan Gazze’ye gemilerle yardım malzemesi gönderildiğinde, içlerindeki Mavi Marmara gemisi Türkiye’den gidendi. Bilindiği gibi gemiler Gazze açıklarında, uluslararası sularda saldırıya uğradı. İsrail askerleri, Mavi Marmara’ya tepeden indiler; güvertedekileri taradılar. Sonuç: Dokuz ölü! Ölenlerin her birinin bedeninde en az “üç” kurşun, ceplerinde kullanamadıkları “tahta sapan”lar bulundu... Mavi Marmara’yı yola çıkaran 21. yy. Ortadoğusu’nun, artık iyice ünlenen “Golyat”ı (!), bu duruma çok kızdı; haykırarak iki ağır vurgulama yaptı. İlki, ölülerin hesabının İsrail’den sorulacağıydı. İkincisi ise, Tevrat’taki “On Emir”in 6.’sı olan “Öldürmeyin!” buyruğunu, İsrail’in hiçe sayıp çiğneyerek “günah” işlemesiydi. Öte yanda, “Tevrat” üzerinden yapılan bu anımsatma ve değerlendirmeye, İsrailoğulları’nın 21. yy. Davut’u “Bibi”nin (2) de, Tevrat’tan alıntılayarak bir, daha doğrusu iki yanıt verdiği “söylenti”si dolaşıyormuş İsrail’de... Birincisi: “İsrailoğulları kendisine hasım olan milletleri yiyecek, onların kemiklerini kıracak ve onları oklarıyla delecektir” buyruğudur, Tevrat’ın 4. kitabı “Sayılar-24”te yer alır. Öteki ise; Tanrı’nın İsrailoğulları’na özgülediği “kutsal toprak”ların, kuzey sınırının, “Kızılırmak” kavsi içinde yerleşmiş “Hititler’in bütün dünyası olduğudur” (yeşu-1). Bu sınır doğallıkla Ankara’yı da içine alır... Demek artık, Erdoğan gündemini oluştururken kullandığı “İslam”ı ve “Kuran”ı bıraktı (ya da ara verdi); sıra “Tevrat”a geldi; öyle görünüyor. Bu son tutumun, uluslararası bağlamda “rahatsız” edici olduğu, söyleminin “düzeyi”ni düşürdüğü bilinir, hele bir de yaşanmışsa... _______________ 1) Kitabı Mukaddes, K.M. Şirketi, İstanbul. 2) İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu. Tahta Sapanlar m.velidedeoglu@hotmail.com SAYFA CUMHURİYET 11 HAZİRAN 2010 CUMA 16 Devlet memuru yasası değişiyor: “Benim memurum” geliyor! Lisan Aydın Türkaydın: “Uzaylılar Türkçe konuşuyormuş! Dünyalı Recep ise İngilizce, Hakara-Makara ve İbranice konuşuyor!” Kitap Avni Kurtuldu: “Recep, 'Biz Kuran’ı defalarca okuduk’ demiş. Başka kitap okumaya neden fırsat bulamadığı anlaşılmış oldu!” Şans Ahmet Önen: “İşçilerin madende ölmesi kader, Mavi Marmara gemisine AKP milletvekillerinin binmemesi şans!” YağmurDeniz Mavi Marmara’nın kaptanı nerede? KANLI İslami yardım gemisi Mavi Marmara’nın yarattığı uluslararası sorun henüz çözülmedi, uzun süre içinde çözülmesi de zor görünüyor. Çünkü geminin kendisi sorunun kendisi olarak ortada pardon İsrail limanında duruyor. Marmara Denizi’nde İstanbul- Marmara Adası hattında çalışan yolcu gemisi Mavi Marmara’nın yük taşıyacak bir kuruluşa üç kuruşa nasıl satıldığı bilinmiyor. Yolcu gemisini satan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, bugüne dek niye bir açıklama yapmıyor? Mavi Marmara gemisi, Özelleştirme İdaresi Başkanlığı’nca Türkiye Denizcilik İşletmeleri’nden belediyeye devredilmişti. Hangi yeni yolcu gemisi sefere kondu da belediye elindeki gemiyi sattı? Satıştan bugüne dek kaç para tahsil edildi? Türkiye’deki bir yardım kuruluşunun İslami Komor Cumhuriyeti ile ne ilgisi var? Gemiye Komor bayrağı çekmenin amacı Türkiye’den vergi kaçırmak mı? Uluslararası bir olayda önemsiz ayrıntı gibi görünen ama bugüne dek hiç gündeme gelmeyen bir konu daha var: Gemideki bebekten dizi oyuncusuna kadar neredeyse herkesi tanıdık fakat geminin kaptanı ortada yok! Kaptan demek, geminin devlet başkanı demek! Resmi uyarıları dikkate almayıp rotayı ölüme kıran kaptanı tanımak kamuoyunun hakkı olmalı! Nazi Almanyası’nda papaz Martin Niemöller’in günlüğünden: “Önce sosyalistleri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü ben sosyalist değildim. Sonra sendikacıları topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü sendikacı değildim. Sonra Yahudileri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü Yahudi değildim. Sonra beni almaya geldiler; benim için sesini çıkaracak kimse kalmamıştı.” HAFTANIN gelişen ve tepişen olayları ile olaylardan süzme yoğurt gibi süzülen yorumlar: Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin en önemli sorununun çözümü için bizzat devreye girdi. Başbuğ’un talimatı ile sakallı sivil ziyaretçilerin orduevlerine girişte karşılaştıkları engeller kaldırılacak. Sakal biçimi olarak Necmettin Erbakan’ın başbakan iken Başbakanlık’ta verdiği iftar yemeğine katılan davetlilerin sakalının örnek alınması bekleniyor. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde Türkiye’nin ret oyu vermesine karşın İran’a yaptırım kararı alınması üzerine civanımın padişahı Fatih Sultan Recep, “Konsey, siyasi bir karar almıştır, Birleşmiş Milletler siyasete alet olmuştur” dedi. Türkiye Büyük Millet Meclisi, konseyin daimi üyeleri Amerika, Rusya, İngiltere, Fransa ve Çin’i kınamak üzere olağanüstü toplantıya çağrıldı. Hükümeti devireceği iddiasıyla Erzurum’da tutuklu yargılanan Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı İlhan Cihaner’in Yargıtay tarafından Ankara’ya gönderilmesi istenen dosyası bir kez daha Erzurum’dan Diyarbakır’a gönderildi. Adalet Bakanı Sadullah Ergin konuya ilişkin yaptığı açıklamada, “Erzurum’la Diyarbakır arasındaki dosya gidiş gelişlerini hızlandırmak için ihale açtık; ihaleyi Ali Dibo Kargo kazandı, merak etmeyin dosya yakında Diyarbakır’dan Erzurum’a gelir” dedi. Anayasa Mahkemesi’nin anayasa değişiklik paketinin iptali istemiyle açılan davayı kabul etmesi üzerine Meclis Başkanı Mehmet Ali Şahin mahkeme üyelerine gereken uyarıyı yaptı. Şahin, hükümetin milli iradeyi temsil ettiğini hatırlatarak mahkemenin halkın isteğine uygun karar vereceğine inandığını söyledi. Tahran’da muhalif bir gazeteciye 30 yıl gazetecilik yasağı getirilmesi Ankara’da sevinçle karşılandı. Başbakanlık basın müşavirliğinden yapılan açıklamada, İran’la olan kardeşlik bağları çerçevesinde “gazetecilik uyum yasası” çıkarılacağı bildirildi. Silivri’deki toplama kampında Ergenekon dalgasına bakan özel yetkili mahkemenin başkanı Köksal Şengün’ün üzerindeki baskıdan yakınması aşırı yorgunluğa bağlandı. Şengün’ün izne çıkarılması ve tatil için Auschwitz’e gönderilmesi bekleniyor. Süzmece KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci@gmail.com HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu@mynet.com HAYVANLAR İSMAİL GÜLGEÇ BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ Bir cismin kütlesi ile hõzõ- nõn çarpõmõ. 2/ Çok sevilen kimse ya da şey... Faiz. 3/ “Pencereden -- - geliyor / Gur- bet bana zor geliyor” (Tür- kü)... Yeryüzü parçasõ. 4/ Ke- mirgen bir hayvan... Sõnõr boyu. 5/ Uzun omuz atkõsõ... Kumar oynatan kişinin ka- zançtan aldõğõ pay. 6/ Pulculuk. 7/ Cinsel zevkleri çağrõştõran, cinsel istek uyandõ- ran... Şaşma belirten bir ünlem. 8/ Gizli görevli... Toprağõn kayõp akmasõnõ ya da suyun yayõlmasõnõ önlemek için yapõlan kalõn duvar. 9/ Küçük erkek kardeş... Bildirme yazõsõ; mesaj. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Otomobillerde kullanõlan, içi elektrik enerjisiy- le dolu aygõt. 2/ Serbest meslek adamlarõnõ içinde toplayan resmi birlik... Zorba hükümdar. 3/ Söz- cüklerin yapõsõnõ, türeme yollarõnõ ve çekim bi- çimlerini inceleyen dilbilgisi dalõ. 4/ Bir organõmõz... Akdeniz Bölgesi’nde bir akarsu. 5/ “ --- ü namus şi- şesini taşa çaldõm kime ne” (Nesimi)... Hatay yö- resinde incirden yapõlan rakõya verilen ad. 6/ Oluş- mak, ortaya çõkmak. 7/ Sõnõr nişanõ... Aldatma işi, hile... Tavlada “üç” sayõsõ. 8/ Okulu bitirme. 9/ Ge- milerde, küçük yaşta tayfa yamağõ... “ --- çõkõnca or- taya mazi silinmeli” (Tevfik Fikret). 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 İ S K E N D E R S A A T E T E K K A B İ L A Ş I E T İ K E T İ L N L E V A N T D E T A K A Ç E T A N A M L I R E Ş İ T L A R K I L Ç I R A 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGENÇ k_urgenc@yahoo.com Keşke, bu iktidar Anayasa Mahkemesi’nden korktuğu kadar Allah’tan korksaydı... Bugün siyasete de, ticarete de bu kadar yolsuzluk, haksızlık, uğursuzluk bulaşmazdı. Flash TV’nin Gerçek Gündem programında, “kimi eski yeni üyelerle ve anayasa hukukçularıyla karşılaştığımızda yaptığımız sohbetlerden edindiğim izlenime ve gazetecilik sezgilerime dayanarak, referanduma gidilmeyeceğini; çünkü Anayasa Mahkemesi’nin ‘paketi’ iptal edeceğini” söyledim. Bu tek cümlelik tahminim, yandaş medyada fotoğraflı manşetlere çıkarıldı: - Yüksek mahkeme ‘şike yapacak’ “Anayasa Paketi’nin iptali için CHP ile birlikte imza veren milletvekili Ahmet Tan, Anayasa Mahkemesi’nin eski üyelerinin yeni üyelerle görüştüğünü belirterek, ‘Referanduma gidilmeyecek. Paket iptal edilecek’ dedi. Tan’ın açıklamaları, mahkemeyi etkileme ve ‘ihsası rey’ olarak değerlendirildi!” (Yeni Şafak 30 Mayıs 2010) Kötü niyete, adap ve edep dışılığa cehalet de karışınca manşetin bundan daha iyisi olamaz, herhalde! Günlerdir… TV’lerde, gazetelerde iktidar önde gelenlerinin ve önde gidenlerinin TBMM Anayasa Komisyonu Başbakanı’nın değil tahminlerinden, tehditlerinden geçilmiyor. Ama tahmini yapan, muhalif bir milletvekili olunca “ihsas-ı rey” sayılıyor. Sanki o milletvekili, Anayasa Mahkemesi’nde raportör! Anayasa Mahkemesi’nin Sn. raportörü TV TV, gazete gazete dolaşıyor. Anayasa Mahkemesi’ni ‘Anayasal Yıkım Merkezi’ne benzetiyor ve ekliyor:“Paketin halkoyuna gitmesi engellenirse (yani mahkeme bazı maddeleri iptal ederse) Türkiye çok ağır bedeller öder” İyi mi? Yüce Divan’da kalpazanlıktan resmi evrakta sahtekârlığa birçok davaya muhatap olacak olan Başbakan, o haklı. Arazi rantından, danışıklı kararname ile her türlü işbirlikçi ticarete bulaşan kimi eski / yeni sayın bakan da haklı… Peki, bu vurkaç manşetçi yandaşlara ve o raportöre ne oluyor? Yandaşlık yüz kızartıcı bir zenaat olmalı. Defalarca arıyorsunuz: Telefona çıkmıyorlar. Düzeltme talebinizi aracılarla iletiyorsunuz. Sonunda manşetlik melanetlerine tepkiyi yayımlıyorlar: - “Yüksek Yargıda Şike Kokusu” manşetiniz ve benim ağzımdan “Yüksek Yargı Şike Yapacak” başlığı ile tırnak içinde sunduğunuz haberin yine de “yandaşlık” değil, “yanlışlık” sonucu yapıldığına inanmak istiyorum. İma ile de olsa, Anayasa Mahkemesi’nin “şike” yapacağını söylemek için deli değil, zırdeli olmak gerekir. Haberdeki çelişki ve çarpıklıklara, benim “ihsası rey”ime gelince… Bendeniz Anayasa Mahkemesi üyesi miyim ki ihsası reyim olsun!? Hele “Eski üyeler ile yeni üyelerin bir araya gelerek görüştüğünün” yazılması ise akıllara ziyan bir ayıptır. Bir tahminden “Şike Manşeti” çıkarmanızı tebrik etmek de istemem. Alışkanlık yapacağından korkarım... Bana atfettiğiniz “Anayasa Mahkemesi Şike Yapacak” manşetinizi düzeltmenizi, açıklamamı aynen yayımlamanızı talep ediyorum. İki yandaş gazete de isteğimi “aynen!” yerine getirdi. “Öğrenci kimliği zayi ilanı” gibi 17. sayfanın dibinden… Bunlarda Allah korkusu yok. Yandaşlık yaptıkları iktidara vekâleten olacak… Sadece Anayasa Mahkemesi, Yüce Divan korkusu var o kadar.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle