23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
•^POLITIK BI'LIM Aykut Göker http:/www.ınovasyon.org;hagoker®ttnail.com Aşağıda okuyacaklarınız bazılarımıza biraz ürkütücü gelebi- lir ama bunları bilmek ve üzerinde düşünmek zorundayız. KonumuzYine Biyoteknoloji-2 Günümüzün biyoteknolojisi gerçekten insanlık için daha iyi bir ge- lecek yaratabilme potansiyeline sahip mi? Sorunun yanıtını, sözünü et- tiğim sempozyum raporundan (Symposium on Opportunities and Challenges in the Emerging Field of Synthetic Biology: Synthesis Report) alıyorum: "...Sentetik biyoloji, gezegenimizin ve onun üstünde yaşayan nüfu- sun karşı karşıya olduğu gıda güvenliği, sürdürülebilir enerji ve sağlık gibiyaşamsalsorunların üstesinden gelme konusunda bize yardımcı ola- bilir. Sentetik biyolojinin bu potansiyeli(elbettej kendimizi ve çevremi- zi nasıl değiştirmeliyiz (nasıl değiştireceğiz) gibi soruları gündeme ge- tirmektedir. Sentetik biyoloji özellikle bu tür sorular çerçevesinde güç kazanmaktadır; çünkü, bu bilim ve mühendislik disiplini biyolojik sis- temlerin tasanmını doğalevrim sürecinden bağımsızlaşnrmaktadır[al- tı tarafımdan çizildi.]DNA dizianalizi ve daha sonra da DNA sentezinin başarılması (hatta yeni baz kodlarının bulunması), insanlara, kendileri- nin de parçası oldukları biyolojik sistemleri yeniden tasarlama imkânı- nı kazandırarak, doğanın gücüne yenibir güç katma fırsatını vermiştir. "...Geleceğin biyoteknolojisinin gerektirdiği yeni araçları sentetik bi- yoloji sağlayabilir ve bu alanda bir 'araç devrimi (tool revolution}' ya- ratabilir. Sentetik biyolojinin ortaya koyacağı bu yeniaraçlar, günümüz biyoteknolojisinin rekombinant DNA teknolojisi, polimeraz zincir reak- siyonu, DNA dizi analizi ve DNA sentezi gibi yerleşik tekniklerini ta- mamlayacak niteliktedir." Görüldüğü gibi, sentetik biyolojinin insanlığa, hayal edilmesi bile zor, yepyeniimkânlarsunması söz konusudur. Insanoğlu, kendisinin de par- çası olduğu biyolojik sistemleri tasarlayabilmenin teknolojik araçlarını ele geçirecektir. Bu, biranlamda, doğal evrime özgü birsürece insan eliyle radikal müdahalelerde bulunabilme gücü demektir. Sentetik bi- yolojinin böylesi bir gelecek vaadiyle ortaya çıkışı, raporda da işaretedil- diğigibi, "tam da, bilimin toplumdakirol ve konumunun kamuoyunca gi- derek daha çok sorgulanır hale geldiği birzamana rastlamaktadır. Zor sorular ortadır: Bilimin geleceğini kimden öğreneceğiz? Toplumun çı- karı için hangi bilimsel ve teknolojik müdahalelerde bulunulabileceği- ne nasıl karar veririz? Ortaya konan yeniliklerin sonuçlanndan, olum- lu ya da olumsuz, kim sorumludur?" Sentetik Biyoloji Mühendisliği Araştırma Merkezi (ABD) Beşeri UygulamalarDirektörü PaulRabinow, bu ve benzeri soruları sentetik bi- yoloji bağlamında ele alarak, sempozyumda şunları söylemiş: "...Bu alanda yapılan işin ehemmiyeti konusundaki düşünce tar- zımızı, özellikle etik ve bilim ilişkisini, köklü birbiçimde yeniden ele al- malıyız. 1970'lerde rekombinant DNA, 1990'larda genom dizilimiyle il- gili çalışmalar konusunda geliştirilen genel düşünce çerçevesi, kıs- men bilim ve teknolojideki evrim kısmen de toplumsal ve politik ortam değiştiği için yetersiz kalmıştır. Sentetik biyoloji, karşılıklı temasların ve bilgi alışverişinin, internetsayesinde dünya ölçeğinde arttığı ve gü- venlik konusunun iyice bastırdığı birzamanda ortaya çıkmıştır. Bu du- rum, bizi önceki kabullerimize dayanmaktan çok, sentetik biyolojinin teknik, toplumsal ve etik yanlarına ilişkin araştırmalarımızı yenileme- ye zorlamaktadır.... Yaşam bilimleriyle ilgili çalışmalarda uygulanan oto- nomi, güvenlik ve sorumluluk gibi ölçütlerbugün de önemlidirama bun- lar sentetik biyolojinin muazzam potansiyeli söz konusu olduğunda ye- tersiz kalmaktadır." Evet bu sorunlarortada durmaktadır; ama sentetik biyoloji ve onun getireceği araçlarla donanmış bir biyoteknolojinin insanlık yararına kul- lanılabilecek potansiyel gücü de apaçık ortadadır. Görülen o ki, bilim dün- yası, bir yandan bu potansiyel gücü kuvveden fiile çıkarma yolundadır; öte yandan da, işin doğasıyla ilgilisorunlara çözüm arayışındadır. Dilerim, bilim insanlarının bu iki yönlü çabası, ekonomik ve siyasi gücü elinde tutanlarca da bütün ülkelerde desteklenir. Ve dilerim, Türkiye'de de bu meseleler hükümet katında ya da bu konunun politikasıyla ilgili olabi- lecek kurumunda böyle ele alınır. NEYİ NE KADAR BİLİYORUZ? ŞEKER KONUSUNDA BİLMEDİKLERİMİZ "Lugduname", sofra şekerinden 200.000 kat daha tatlı 1* Ortalama liir Amerikalı yılda yaklaşık 24,5 kilo rafine şe- ker tüketiyor. Bunun 10 kilosu- nu şekerlemeler oluşturuyor. Cadılar bayramında şeker tüketi- mi doruk noktasına ulaşıyor. Ote yandan, Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı'na baglı Tarımsal Ekonomi vc Araştırma Enstitüsü'ııün dejjerlendirmeleri, 1904-2005 döneıninde Türkiye'de kişi başına tozşe- ker tüketiminin yılda ortalama 18 kilodan 15,3 kilo- ya düştügünü ortaya koyuyor. Ülkemizde de şekcr bayramı sırasında şeker tüketimi artıyor. 2- Kandaki şekerin fazlası nlikolizlennıc adıyla bilinen bir sürcylc derideki kolajenlere ilişir. Bu da derinin esnckliğini yitirnıesino ve kınşıklıklann oluşmasına yol açabilir. 3* Şeker tüketiminin azaltılması derinin yeni- den esnekliğine kavuşmasına yardımcı olabilir. 4* Hindistan'da insanlar en az 2000 yıldır şeker kamışından eldc ettikleri şekeri kristalleştiriyor. Büyük Iskender'in eşlikçilcri oraya ayak bastıklarm- da arısız bal üreten bu insanlar karşı.sında şaşkınhğa kapılmışlardı. 5' Alman kimya uzmanı Andreas Marggraf, 1747 yılında, şeker pancıırının i(,frdij*i şeker ile şeker kamışındaki şekerin birbirleriyle aynı nlduklarım keşfetti. Şeker pancarından elde edilen şekerin arı- tım işlemlerine ilk kez 1802 yılında haşlandı ve böy- lelikle kuzey iklim ülkeleri ilk kez ucuz şekcrlemelere kavuşmuş oldu. 6* A.B.D'de bir yılda üretilen 8,4 milyon ton je- kerin yarısından fazlası şeker pancarından elde edili- yor. Türkiye'de de üretilen şekerin %90 kadarı... 1' Bir otunı$ta tam 16 kesme şekeri midenize indirdiginizi düşünebiliyor ııuısunuz? Oysa, bu miktar 20 cl'lik bir şişe kola içüğinizde tükettiğiniz şekerin biraz altında. O* Sakarin ve aspartam gibi yapay tatlandırıcı- lar, <r\>k farklı başka bir araştırma yapmakra ohın uz- manların, deneydeki bileşimleri tatmaları ve tadın- dan liDşlanınaları sonucunda kazara bulundular. 9* Bir araştırmacının deney malzcmesini tatma- ya kalkışması pek de olağan bir durum sayılmaz. Ne var ki, bu araştırmacıların en azınılan bir gerekveleri vardı. Şinulilerde Splenda markasıyla satılan sükralozu bulan bilim in- sanları, aslında bir böcek ilacı oluşturnıaya çalışıyorlardı. 1 0 ' BuKüne dek bilinen en tatlı bilcşim ulan "lugduname", .sofrada kullandığımız şekerden 200.000 kat dalıa tatlı. 11* Şekerler karbon, hidrojen ve oksijen mole- küllerinden oluşur. En basit şekerler glikoz, fruktoz ve galaktoz i(,x;rir. Sofra şekeri kristalleştirilmiş suk- rozdur. Sııkroz ise bir fruktoz molekülü ile bir glikoz molekiiliinün birleşmesi sonucunda oluşur. İ Z " Şekerler, canlılarda en fazla bulunan orga- nik molekül türü olan karU)nlıidratların yapıtaşlari' d.r. 13" Sekiz atonılu bir şeker türü olan glikolaldc- bid'e, Samanyolu'nun merkezine yakm bir yerdeki yıldızlar arası bir «az bulutunda bile nıstlanıldl. 14* (jlikolaldehid ü<,' karbonlu bir şekcrle tepki- meye geyerek bem RNA, lıeııı de DNA'nın temelini oluşturan riboz nıaddesinin oluşmuMna yol açabilir. Oy\e ki, uzayın derinliklerinde bulunan glikolalde- lıid yeryüzünde yaşamın habercisi sayılan kimyasal olabilir. 15- Sözü bu-edilen lutu lıidin tatlı bir akrabası ve an- tifrizlerin temel maddesi olan etilenglikolde i^trir. Ya kar- nıaşık şekerler yıldızlar arasın- da birleştirile- biliyorlar ya da evrenin ucun- da bir kamyon Jurafjı olabilir. 16- Bu konuyu araştırmak üzere uzaya gitmenize şeker yardımcı olabilir. Sukrozu bir miktar ^likoz ve f{üheı\ile ile yaktığınızda amalörler arasında son de- rece gözde olan şekerli bir roket yakıtını elde edebi- lirsiniz. 17- Derdinize cîire mi arıyorsunuz? Amerikan Cîıda ve llac,- Birimi'nin ölciitlerine göre üretilen "Obecalp" adlı ila<,', <,t)cuklarda jjörülen hafif sıkıntı- lara yözüm netirmek üzere piyasaya sürüldü. (Ilacın adını bir de tersten okumayı deneyin!) 18* (jlükosamin adlı şeker türü farelcrde bağı- şıklığı önleyici bir etki yaratıyor. Bir şeker alkolü olan ksilitol de kü^ük (.tıcuklarda (;orülen kulak ilti- haplanmalarının önüne HL\i'biliyor. Rıta Urgan, Kaynak: Discover
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle