19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
-İPOLITIK BILIM Aykut Göker http:/www.ınovasyon.org;hagoker®ttmai1.com Aşağıda okuyacaklarınız bazılanmıza biraz ürkütücö gelebi- lir ama bunları bilmek ve üzerinde düşünmek zorundayız. KonumuzYine Biyoteknoloji-2 Günümüzün biyoteknolojisi gerçekten insanlık için daha iyi bir ge- lecek yaratabilme potansiyeline sahip mi? Sorunun yanıtını, sözünü et- tiğim sempozyum raporundan fSymposium on Opportunities and Challenges in the Emerging Field of Synthetic Biology: Synthesis Report) alıyorum: "...Sentetik biyoloji, gezegenimizin ve onun üstünde yaşayan nüfu- sun karşı karşıya olduğu gıda gûvenliği, sürdürülebilir enerji ve sağlık gibiyaşamsalsorunların üstesinden gelme konusunda bize yardımcı ola- bilir. Sentetik biyolojinin bu potansiyeli[elbette]kendimizi ve çevremi- zi nasıl değiştirmeliyiz (nasıl değiştireceğiz) gibi soruları gûndeme ge- tirmektedir. Sentetik biyoloji özellikle bu tür sorular çerçevesinde güç kazanmaktadır; çünkü, bu bilim ve mühendislik disiplini biyolojik sis- temlerin tasarımını doğal evrim sürecinden bağımsızlaştrmaktadır[al- tı tarafımdan çizildi.] DNA dizi analizi ve daha sonra da DNA sentezinin başanlması (hatta yeni baz kodlannın bulunması), insanlara, kendileri- nin de parçası olduklan biyolojik sistemleri yeniden tasarlama imkânı- nı kazandırarak, doğanın gücüne yeni bir güç katma fırsatını vermiştir. "...Geleceğin biyoteknolojisinin gerektirdiği yeni araçlan sentetik bi- yoloji sağlayabilir ve bu alanda bir 'araç devrimi (tool revolution)' ya- ratabilir. Sentetik biyolojinin ortaya koyacağı bu yeniaraçlar, günümüz biyoteknolojisinin rekombinant DNA teknolojisi, polimeraz zincir reak- siyonu, DNA dizi analizi ve DNA sentezi gibi yerleşik tekniklerini ta- mamlayacak niteliktedir." Görüldüğü gibi, sentetik biyolojinin insanlığa, hayaledilmesi bile zor, yepyeniimkânlarsunması söz konusudur. Insanoğlu, kendisinin de par- çası olduğu biyolojik sistemleri tasarlayabilmenin teknolojik araçlarını ele geçirecektir. Bu, bir anlamda, doğal evrime ö'zgü bir sürece insan eliyle radikal müdahalelerde bulunabilme gücü demektir. Sentetik bi- yolojinin böylesibirgelecek vaadiyle ortaya çıkışı, raporda da işaretedil- diğigibi, "tam da, bilimin toplumdakirol ve konumunun kamuoyunca gi- derek daha çok sorgulanır hale geldiği birzamana rastlamaktadır. Zor sorular ortadır: Bilimin geleceğini kimden öğreneceğiz? Toplumun çı- karı için hangi bilimsel ve teknolojik müdahalelerde bulunulabileceği- ne nasıl karar veririz? Ortaya konan yeniliklerin sonuçlanndan, olum- lu ya da olumsuz, kim sorumludur?" Sentetik Biyoloji Mühendisliği Araştırma Merkezi (ABD) Beşeri UygulamalarDirektörü PaulRabinm, bu ve benzeri soruları sentetik bi- yoloji bağlamında ele alarak, sempozyumda şunları söylemiş: "...Bu alanda yapılan işin ehemmiyeti konusundaki düşünce tar- zımızı, özellikle etik ve bilim ilişkisini, köklü birbiçimde yeniden ele al- malıyız. 1970'lerde rekombinant DNA, 1990'larda genom dizilimiyle il- gili çalışmalar konusunda geliştirilen genel düşünce çerçevesi, kıs- men bilim ve teknolojideki evrim kısmen de toplumsal ve politik ortam değiştiği için yetersiz kalmıştır. Sentetik biyoloji, karşılıklı temasların ve bilgi alışverişinin, internetsayesinde dünya ölçeğinde arttığı ve gü- venlik konusunun iyice bastırdığı birzamanda ortaya çıkmıştır. Bu du- rum, bizi önceki kabullerimize dayanmaktan çok, sentetik biyolojinin teknik, toplumsal ve etik yanlanna ilişkin araştırmalarımızı yenileme- ye zorlamaktadır.... Yaşam bilimleriyle ilgili çalışmalarda uygulanan oto- nomi, güvenlik ve sorumlulukgibiölçütlerbugün de önemlidirama bun- lar sentetik biyolojinin muazzampotansiyelisöz konusu olduğunda ye- tersiz kalmaktadır." Evet, bu sorunlar ortada durmaktadır; ama sentetik biyoloji ve onun getireceğiaraçlarla donanmış bir biyoteknolojinin insanlık yararına kul- lanılabilecekpotansiyelgücü de apaçık ortadadır. Görülen o ki, bilim dün- yası, biryandan bu potansiyel gücü kuvveden fiile çıkarma yolundadır; öte yandan da, işin doğasıyla ilgilisorunlara çözüm arayışındadır. Dilerim, bilim insanlarının bu iki yönlü çabası, ekonomik ve siyasi gücü elinde tutanlarca da bütün ülkelerde desteklenir. Ve dilerim, Türkiye'de de bu meseleler hükümet katında ya da bu konunun politikasıyla ilgili olabi- lecek kurumunda böyle ele alınır. NEYI NE KADAR BİLİYORUZ? ŞEKER KONUSUNDA BİLMEDİKLERİMİZ "Lugduname", sofra şekerinden 200.000 kat daha tatlı 1- Ortalama hir Amerikalı yılda yaklaşık 24,5 kilo rafine şe- ker tüketiyor. Bunun 10 kilosu- nu şekerlemeler oluşturuyor. Cadılar bayramında şeker tüketi- mi doruk noktasına ulaşıyor. Öte yandan, Tarım ve Köy İşleri BakanlığYna baglı Tarıınsal Ekonomi ve Araştırma Enstitüsü'nündeğerlendirmeleri, 1994-2005 döneminde Türkiye'de kişi başına tozşe- ker tiiketiminin yılda ortalama 18 kilodan 15,3 kilo- ya düştüğünü ortaya koyuyor. Ülkemizde de şeker bayramı sırasında şekcr tüketimi artıyor. 2- Kandaki şekerin fazlası glikolizlenme adıyla lıilinen liir siire<,le derideki kolajenlere ilişir. Bu da derinin esnekligini yitirnıcsine ve kınşıklıklann oluşmasına yol a(,-abilir. 3» Şeker tüketiminin azaltılması derinin yeni- den esnekliğine kavuşmasına yardımcı olabilir. 4* Hindistan'da insanlar en az 2000 yıldır şeker kamışmdan elde ettikleri jekeri kristalleştiriyor. Büyük lskender'in ejlikçileri oraya ayak lıastıkların- da arısız hıl üreten bu insanlar karşısmda şaşkınlığa kapılmışlardı. 5 ' Alman kimya uzmanı Andreas Marggraf, 1747 yılında, şeker pancarının i^vrdigi şeker ile şeker kamışındaki şekerin birbirleriyle aynı nlduklarım keşfetti. Şcker pancarından elde edilen şekerin arı- tım işlcınlcrinv ilk kez 1802 yılında başlandı ve böy- lelikle kuzcy iklim ülkcleri ilk kez ucuz şekerlemelere kavuşmuş oldu. 6- A.B.D'de bir yılda üretilen 8,4 milyon ton şe- kerin yarısından fazlası şeker pancarından elde edili- yor. Türkiye'de de üretilen şekerin %90 kadarı... 7* Bir oturuşta tam 16 kesme şekeri midenize iıulirJiginizi diişünehiliyor musıınuz? üysa, bu miktar 20 d'lik bir şije kola içtiğinizde tükettiğiniz şekerin biraz altında. 8* Sakarin ve aspartam gibi yapay tatlandırıcı- lar, yok farklı başka bir araştırma yapmakta olan uz- manların, deneydeki bileşimleri tatmaları ve tadın- diin hoşlanmaları sonucunda kazara bulundular. 9* Bir araştırmacmm deney malzemesini tatma- ya kalkışması pek dc olağan bir durutn sayılmaz. Ne var ki, bu araştırmacıların en azından bir gerck(l x:leri vardı. Şiındilerde Splenda markasıyla satılan sükralozu bulan bilim in- sanlan, aslında bir böcek ilacı oluşturmaya çdlışıyorlardı. 10» Bugüne dek bilinen en tatlı bileşim olan "lugduname", sofrada kullandıgımız şckcrden 200.000 kat daha tatlı. 11* Şekerler karbon, hidrojcn ve oksijen mole- küllerinden oluşıır. En basit şekerler glikoz, frııktoz ve galaktoz i(,x;rir. Sofra şekeri kristalleştirilmiş suk- rozdur. Sukroz ise bir frııktoz moiekülü ile bir glikoz molekülünün birleşmesi sonııcıında oluşur. 12» Şekerler, canlılarda en fazla bulunan orga- nik molckül türü olan karbonhidratların yapıtaşları- d.r. 13» Sekiz atonılu bir şeker türü olan glikolaldc- hid'e, Sauuınyolu'nun merkezine yakın bir yerdeki yıldızlar arası bir gaz bulutunda bile ra.stlanıldı. 14* (ılikolaldehid üt; karbonlu bir şekerle tepki- ıııeye geı,vrek henı RNA, lıem de DNA'nın temelini olıışturan rihoz maddesinin oluşmasına yol ayahilir. Öyle ki, uzayın derinliklerinde bulunan glikolalde- bid yeryüzünde yaşamın babercisi sayılan kimyasal olabilir. 15» Sıizü edilen gaz bıı- lutıı glikolaldc- hidin tatlı bir akrabası ve an- tifrizlerin temel ınaddesi olan etilen glikol de icerir. Ya kar- nıaşık şekerler yıldızlar arasın- da birleştirile- biliyorlar ya da evrenin ucıın- da bir kamyon durağı olabilir. 16» Bu konuyu araştırmak üzere uzaya giımenize şeker yardımcı olabilir. Sııkrozu bir miktar glikoz ve gühervile ile yaktıgınızda amatorler arasında son de- rece gözde olan şekerli bir rokct yakıtını elde edebi- lirsiniz. 17» Derdinize <,Tirc mi anyorsunuz? Amerikan Cnda ve İlaç Birimi'nin öl^iirlerine göre üretilen "Obecalp" adlı ihn,1 , yocuklarda görülen hafif sıkıntı- lara (.üzürn getirmek üzere piyasaya sürüldü. (İlacın adını bir dc tcrsten okumayı deneyin!) 18» (jlükosamin adlı şeker türü farelerde bugV şıklığı önleyici bir etki yaratıyor. Bir şekcr alkolü olan ksilitol de kü<,-ük vocuklarda giırülen kulak ilti- haplanınalannın önüne ge(,vbiliyor. Rrta Urgan, Kaynak: Discover
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle