22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
CMYB C M Y B 11 HAZİRAN 2010 CUMA CUMHURİYET SAYFA KÜLTÜR 19 K A M İ L M A S A R A C I K Ü L T Ü R Ç İ Z İ K kultur@cumhuriyet.com.tr D reyer’den beri en evrensel Danimarkalõ sinemacõ de- nebilecek Lars Von Tri- er’in bugün başlayan, Tarkovski’ye adadõğõ son eseri “Antichrist-Dec- cal”, evlilik kaosunun dibini boyla- mõş, küçük oğlu Nic’in (Storm Ac- heche Sahlstrom) ölümünden ken- dini sorumlu tutup yeğin evlat acõsõyla ruh-akõl sağlõğõnõ yitirmiş, ağõr dep- resyondaki genç bir kadõnla (Char- lotte Gainsbourg), uygar dünya ni- metlerinden vazgeçip vahşi doğanõn koynundaki bir orman kulübesinde onu fedakârca tedavi etmeye soyun- muş, terapist kocasõnõn (Willem Da- foe) gitgide ölümcül bir mücadeleye dönüşen beraberliğinden, Strind- berg’den Bergman’a gidip gelen, ku- zeye özgü kasvetli bir çizgide sey- rederek yine dehşetengiz manzaralar sunan ve resmen kadõn düşmanõ bir finale çõkan, seyircinin tahammül sõnõrlarõnõ zorlayõcõ, asap bozucu bir film. Duşta başlayan bir sevişmenin kendinden geçirtici şehvet girdabõna kapõlmõş bu ateşli çiftin siyah beyaz, hararetli görüntüleriyle açõlan “Dec- cal”, bir prologla epilog arasõna sõğ- dõrõlmõş, Ölüm Acõsõ, Keder-Kaos hü- küm sürüyor, Umutsuzluk-Kadõn Kõyõmõ ve Üç Dilenci başlõklarõnõ ta- şõyan, 100 dakika kadar süren 4 bö- lümden oluşuyor. Orgazm çõğlõklarõ atarken küçük oğlunun çocuk kafe- sinin parmaklõklarõnõ aşõp yağan kar taneleriyle birlikte, açõk pencereden aşağõ uçarak yere çakõlõşõnõ fark ede- meyişinin vicdan azabõyla katõlõp donmuş kalmõş kadõn cenazede ba- yõlõp hastaneyi boyluyor. Dengesiz, hatta düşmanca dav- ranmaya başlayan, zamanõ durdurmuş acõlõ karõsõnõ, doktor-ilaç cendere- sinden kurtarõp cennet gibi bir or- manda, doğal yollardan sağaltmayõ bizzat üstleniyor psikiyatr koca. Bir ‘yeşile dönüş’ harekâtõnõ başlatan, so- runlu evliliğini onarmaya kararlõ, mütevekkil, olgun ve sürekli bilgiç haline az buçuk gõcõk olduğumuz bu ağõrbaşlõ, bilge kocanõn fedakârlõğõ, “Dalgaları Aşmak”la “Karanlıkta Dans”õn çilekeş kahramanlarõnõ anõmsatõyor. DAYANILMAZ SAHNELER Çatõsõna meşe palamutlarõnõn do- lu gibi yağdõğõ, orman kulübesinde- ki doğal doğaya dönüş terapisi, kadõnõn ko- casõnõn penisine yö- nelmiş gazabõ, baca- ğõnõ delen burgu, sõr- tõna bõçakmõşçasõna sapladõğõ makas vb. gibi dayanõlmaz sah- neleriyle seyirciyi sil- keleyip sarsan film, kaosun hüküm sürdü- ğü ve kadõnla özdeş- leştirilen tabiat ananõn bağrõndaki olanca kö- tücüllüğü üstümüze boca ediyor, dayanõl- maz bir hal alan son yarõm saatinde. Duyduğu çocuk ağ- lama sesinin aklõnõn karõsõna bir oyunu olduğunu söyle- yen, bilim adamõ kocanõn, zapturapt altõna alõnõp belli bir düzene sokula- bileceğini zannettiği, ‘şeytanın kili- sesi’ diye de nitelediği doğanõn özün- de barõndõrdõğõ şiddeti, kendi içinde de keşfedip, gittikçe fõttõrmõş kadõn- dan can havliyle kaçarken yeraltõnda önüne çõkan kargayõ vahşice öldür- dükten sonra, serseri mayõn gibi, or- manda deli deli, cõscõbõl dolanan ka- rõsõnõ gaddarca boğacağõnõ (ve ölü- sünü Viking ateşiyle uğurlayacağõnõ) da hiç beklemiyoruz sonda. Ormandaki cennetin cehenneme dönüştüğü finalde, vaktiyle cadõ di- yerek yakõlõp katledilmiş kadõnlara ilişkin maço söylem- lerin ortalõğõ sardõğõ, ortaçağdaki dinsel bağnazlõktan kaynak- lanan ‘Kadın şeytan- dır!’ demeye getiren Von Trier bu kez, da- ha kişisel ve dolaysõz yoldan doğanõn özün- deki şiddeti patlata- rak modern psikoloji- ye de vuruyor “Dec- cal”de, acõlõ, ağlak an- neye Freud da öldü dedirterek. KIŞKIRTICI BİR USTA İlk filmi “Suç Un- suru”ndan (’84) “Sal- gın” (’87) ve “Avrupa”ya (’91), “Dalgaları Aşmak”tan (’96), “Ka- ranlıkta Dans” (2000), “Dogville” ve “Manderlay”e (’03), “5 En- gel”den (’03) “Emret Patronum”a dek (’06) görebildiğimiz filmleriyle yõllardõr uluslararasõ sanat sinemasõ damarõnõ besleyen, sõnõrlarõ zorlayõ- cõ ve kõşkõrtõcõ tavrõnõn öne çõktõğõ, de- neyselimsi görsel biçemiyle de seç- kinleşen, gösterişçi filmleriyle tanõ- nan, Dogme 95 grubunun da kuru- cularõndan Von Trier, her zamanki yerleşik değerleri altüst edip sorgu- layan, sõnõrlarõ zorlayõcõ ve kõşkõrtõ- cõ bir çağdaş ustadõr malum. “Emret Patronum”un ardõndan girdiği yaratõcõlõk bunalõmõndan en- telektüel kapasitesini kullanarak, gör- düğü rüyalardan ve çocukluk korku- larõndan da yararlanarak senaryosunu yazõp çektiği ve (şimdilik) kariyerinin en önemli işi olarak değerlendirdiği bu hazmõ zor “Antichrist”le çõkan Von Trier’nin “Deccal”de nedense an- lamsõz bir kadõn düşmanlõğõna mey- lettiği apaçõk ortada. Belirgin sinema ustalõğõnõn yanõ sõ- ra kendisini ve filmlerini başarõyla pa- zarlamakta da çok becerikli, egosu şi- şik bu ‘artist yönetmen’in “Dog- ville” ve “Manderlay”de işbirliği yaptõğõ İngiliz kameraman Anthony Dod Mantle imzalõ, tablo gibi gö- rüntülerle ve uzun planlara dayanan, dõşavurumcu, hesaplõ kitaplõ anlatõ- mõyla bezediği, küçük oda müziği ta- dõndaki bir melodram gibi başlayõp giderek şiddetin dalağõnõ yaran, kan- lõ bir gerilim ve korku tüneline sapan, iki kişilik bu son sarsõcõ filminden, Willem Dafoe’nun ve özellikle Char- lotte Gainsbourg’un, Cannes Festi- vali’nde en iyi kadõn ödülüyle taç- landõrõlmõş oyunu akõlda kalõyor. İki kişilik bir cehennem Görsel biçemi ve Charlotte Gainsbourg’un ödüllü performansıyla iz bırakan bir Lars Von Trier filmi: Deccal D animarkalõ ustanõn, Tarkovski’ ye adadõğõ bu son yapõtõ, kadõn düşmanõ bir finale varan, seyircinin tahammül sõnõrlarõnõ zorlayan bir film. Bir melodram gibi başlayõp korku tüneline sapan, sarsõcõ bir yapõt. Kültür Servisi - Türkiye’deki lise öğ- rencileri arasõnda dü- zenlenen ilk ve tek ulu- sal kõsa film yarõşmasõ olan “Liseler Arası Kısa Film Yarışması”nõn 2010 yõlõ kazananlarõ belli oldu. İstanbul Li- sesi’nin altõ sene önce düzenle- meye başladõğõ yarõşmada, İstanbul, Şişli Te- rakki Vakfõ Lise- si’nden Burak Çevik “3 İmza” adlõ filmle birinciliğe değer görü- lürken, Trabzon Yunus Emre Lisesi’nden Eren Can Çam, “Gi- riftar” adlõ filmiyle ikinci, Kadõköy Anadolu Lisesi’nden Asya Ece Uzmay, “Sahne” filmiyle üçüncü oldu. Bu sene 124 kõsa fil- min yarõştõğõ etkinlikte, birinci seçilen yönet- mene HD kamera, ikinci seçilen yönetme- ne dijital fotoğraf ma- kinesi, üçüncü seçilen yönetmene IPOD ve mansiyon olarak DivX DVD oynatõcõ verildi. Amacõ öğrencilere genç yaş- tan itiba- ren sine- ma sev- gisi ka- zandõrarak Türk sinemasõnõn geleceğine katkõda bu- lunmak olan yarõşma- nõn sene yarõşma jüri- sinde, aralarõnda Erkan Can, Serra Yılmaz, Güven Kıraç, Ruhi Sarı, Hasibe Eren, Bennu Yıldırımlar, Serdar Orçin, Akasya Asıl- türkmen, Ümit Ünal, Yekta Kopan, Selim Evci gibi isimlerin de olduğu çok sayõda si- nemacõ yer aldõ. Kültür Servisi - New York’ta Kültür ve Turizm Bakanlõğõ’nõn ana spon- sorluğunda bu yõl ikincisi düzenlenecek ve Türki- ye’den sanatçõlarõn katõla- cağõ “İstanbulive” festi- vali, 3 Temmuz’da Central Park’ta gerçekleşecek. Bu yõl dünyaca ünlü Türk aranjör, besteci ve müzis- yen Arif Mardin’e ada- nan festivale Kenan Do- ğulu, Duman, Şükriye Tutkun, İlhan Erşahin ve Ozan Doğulu katõlõyor. Festival yapõmcõlarõ Ser- dar İlhan ve Mehmet Dede, düzenledikleri basõn toplantõsõnda festivale 10 bine yakõn izleyici bekle- diklerini, bu sene daha iyi hazõrlandõklarõ organizas- yonun MTV Iggy, Natio- nal Geographic Music gi- bi uluslararasõ sponsorla- rõ da olduğunu açõkladõlar. Müzisyen İlhan Erşahin ise bu organizasyonun, Türk kültürünün tanõtõmõ için çok önemli olduğunu, 3 Temmuz’daki gösteriye özel olarak hazõrlandõğõnõ belirtti. Toplantõda yer alan Arif Mardin’in oğlu Joe Mardin ise “İstan- bulive” festivalinin ba- basõna adanmasõnõn ken- disi için gurur verici ol- duğunu söyledi. New York’taki İstanbul: ‘İstanbulive’ ARİF MARDİN’E ADANDI Liseliler sinema için yarõştõ İSTANBUL LİSESİ DÜZENLEDİ Nüfus cüzdanõmõ kaybettim. Hükümsüzdür. CAN ÖZCAN
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle