25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 18 MART 2010 PERŞEMBE 6 HABERLER BİLİM ve SİYASET ORHAN BURSALI Devrim Arabaları Başbakan Erdoğan’õn Ermenilere yönelik sözleri AKP’de sõkõntõ CHP’de ise büyük tepki yarattõ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) -TBMM Dõşişleri Komisyonu’nda CHP’li Canan Arıtman’õn “Kaçak Ermenileri sınır dışı edelim” öneri- sine “Irkçılık görüntüsü oluşur” di- ye karşõ çõkan Dõşişleri Bakanõ Ahmet Davutoğlu Başbakan Tayyip Erdo- ğan’õn aynõ yöndeki açõklamasõ üzeri- ne sõkõntõya düştü. CHP sözcüsü Mus- tafa Özyürek, “Kaçak işçilerin için- den sadece Ermeni kökenlileri ayırıp geri göndermek ayrımcılıktır” derken CHP Genel Başkan Yardõmcõsõ Onur Öymen, “Gücün yetiyorsa proto- kolleri çek” görüşünü dile getirdi. Bakan Davutoğlu 15 Mart günü TBMM Dõşişleri Komisyonu’na ABD ve İsveç’te soykõrõm tasarõlarõnõn kabul edilmesiyle ilgili değerlendirmeler ya- parken CHP’li Canan Arıtman, “Baş- bakan övünüyor 70 bin kaçak Er- meni Türkiye’de çalışıyor diye. Ya- saları uygulayalım ve sınır dışı ede- lim” demişti. Davutoğlu ise “ Irkçı- lık görüntüsü oluşur. Türkiye de daha zor duruma düşer” diyerek karşõ çõktõ. Erdoğan’õn önceki gün “Türkiye’de 170 bin Ermeni var, 70 bini vatanda- şım ama 100 binini idare ediyoruz. Ge- rekirse, bu 100 binine ‘Hadi siz de memleketinize’ diyeceğim” sözleri tar- tõşma yarattõ. CHP’li Öymen, “Komisyonda Dış- işleri Bakanı, Başbakan’ın sözleri- nin tam tersi tavır koydu. Kimse kimseye ‘eziyet edelim’ demiyor. Ama başka ülkelerden gelen insanların ça- lışma izni yoksa ve onları sınır dışı edi- yorsanız, buna karşın Ermenileri ida- re ediyorsanız, yasalara aykırı imtiyaz vermiş oluyorsunuz. Biz bunu söyle- diğimiz zaman Bakan yanaşmıyor, şimdi Başbakan söyleyince ofsaytta kaldılar. Esas mesele protokol. Pro- tokolleri geri çekmemek için bu laflar ediliyor. Gücünüz sadece kendi bü- yükelçinize mi yetmiyor? Gücün ye- tiyorsa protokolleri çek” dedi. CHP’li Özyürek ise, “Bu kaçak işçi- lerin içinden Ermeni kökenlileri ayır- mak son derece yanlıştır. Pek çok ül- keden milyonlarca kaçak çalışan in- san varken onların hiçbiri için bir ön- lem almayıp sadece Ermeniler için bir karar almak ayrımcılıktır” dedi.CHP’li Onur Öymen. MELTEM YILMAZ / FATMA KÖSE Roman yurttaşlar, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’õn Roman açõlõmõndan ne kaste- dildiğini anlamayadõklarõnõ, açõlõmõn yalnõzca ev vererek de- ğil, sürdürülebilir politikalar ile olmasõ gerektiğini belirtti. Roman açõlõmõnõn, Suluku- le’de nasõl algõlandõğõnõ Ro- man yurttaşlarla konuştuk. “Doğma büyüme Suluku- leli” olduğunu söyleyen mü- zisyen Ali Haşhaş (64), “açılımın kavramlardan başlaması gerektiği”ni, çünkü toplumun genel bakõş açõsõnõn “Romanları suçla özdeşleş- tirdiğini” belirtti. 25 yõldõr Sulukule’de bakkal dükkânõnõ işleten Derya Rastgele (44), Taşoluk’ta yaşamaya hiçbir şekilde sõcak bakmadõğõnõ, çün- kü orada iş imkânõnõn olmadõ- ğõnõ belirterek “Roman kül- türünün yok edilmesi ile ‘Ro- man açõlõmõ’nı nasıl yan yana getiririz bilemiyorum” dedi. ‘Açılımı anlayamadım’ 9 ay Taşoluk’ta kendilerine kira karşõlõğõ verilen apartman dairesinde yaşayõp ardõndan Sulukule’ye geri dönen ve şu an mahallede bir çay ocağõ olan Cesur Erpek (40) yaşa- dõklarõnõ şöyle anlattõ: “Taşoluk’ta belediye bize iş imkânı sağladı ancak bunlar çöpçülük, çiçekçilik gibi iş- lerdi ve bu işlerden elimize geçecek para masraflarımızı karşılamayacaktı. 9 ay sonra mahalleme geri döndüm. Bi- riktirdiğim parayla Suluku- le yakınlarında bir ev aldım. Açıkçası açılımın ne olduğu- nu anlayamadım.” Sulukule Roman Kültürünü Geliştirme ve Dayanõşma Der- neği Başkanõ Şükrü Pündük, Roman açõlõmõnõn yalnõzca bir apartman dairesi ile sõnõr- lõ kalmamasõ gerektiğini ifade etti. Pündük, “Biz ezi- lenlerin ezdiği bir toplumuz. Bu ne- denle bize olumlu bir ayrımcılık yapılması gerekiyor. Kentsel dönüşümen zayıf halka olan Roman- lardan başladı ve uy- gulamada büyük yanlışlar yapıldı” diye konuştu. Pün- dük, “Roman açılımının ilk şartı olması gereken istih- dam alanında yapılacaklar basit. Sulukule’ye eğlence merkezleri açılabilir. Eği- tim alanında Roman ma- hallelerine atanan öğret- menlere ayrımcılığa karşı eğitim verilebilir” dedi. Dernek Başkanı Pündük, “Biz ezilenlerin ezdiği bir toplumuz” derken, Sulukuleli yurttaşlar Taşoluk’ta yaşamaya mecbur bıra- kılmaya hiçbir şekilde sıcak bakmadıklarını söylüyor. Ermeni yurttaşlar, tasarõlarõn intikamõnõn kendilerinden alõnmak istendiğini söyledi Diyasporanın işine yarar İstanbul Haber Servisi - Tür- kiye’deki kaçak Ermenilerin bir- çoğunun ülkeye “kaçak yolla gi- riş yapmadığı, çalışma yasası- nın çok zor işlemesi nedeniyle kaçak duruma düştükleri” be- lirtildi. Yetkililer, “Eski Sovyet ülkeleri ya da Ermenistan’dan gelen kişiler normal turist vi- zeleri ile giriş yapıyorlar. Bu- rada hizmet sektöründe çalış- ma talebinde bulunuyorlar an- cak Türkiye’de yabancıların çalışmasını düzenleyen yasanın çok zor işliyor olması nedeniyle bir süre sonra kaçak duruma düşüyorlar” dedi. Türkiye’deki kaçak Ermenilerin birçoğunun ülkeye “kaçak yolla giriş yapmadığını, çalışma yasa- sının çok zor işlemesi nedeniyle kaçak duruma düştüklerini” be- lirten yetkililer, bu kişilerin İran, Irak, Afganistan gibi ülkelerden gelen kişilerin birçoğu gibi ülkeye kaçak giriş yapmadõğõna dikkat çekti. Türkiye’de kaçak olarak ça- lõşan bazõ Ermenilerin Başba- kan’õn sözlerine yönelik değerlen- dirmeleri özetle şöyle: ‘Biz Türklerle dostuz’ A.N.: Ben çocuklarõmõ okutmak için Türkiye’ye geldim. Siyasiler düşman, biz Türklerle dostuz, kom- şuyuz, herhangi bir sorunumuz yok. Sorunu olan biz değil, bizi yöneten- lerdir. Çocuklarõmõn ekmeğini ka- zanmak için ailemi terk ederek gel- dim. Bizi göndermeyi düşünenlere soruyorum: Çocuğu, torunu yok mu? Onlar aç kalsa ne düşünürler? Tok açõn halinden anlamõyor. ‘Sevsen de terk et demek’ T.A.: Türkiye’de kaçak değilim ancak Başbakan’õn söyledikleri beni de rencide etti. Türkiye’ye kaçak olarak gelen Ermeniler tabii ki isteyerek gelmiyor. Burada ça- lõşmak, para kazanmak zorunda olduklarõ için geliyor. Çocuklarõ- na, ailelerine para gönderiyorlar. Bu insanlarõ göndermekle tehdit etmek aslõnda tüm Ermenileri teh- dit etmek, gözdağõ vermek gibi geldi bana. Ermeni tasarõsõnõn onaylanmasõnõn sorumlusu biz de- ğiliz ancak intikamõ bizden alõnõ- yor. Başbakan bu yaklaşõmõyla di- yasporanõn amacõna katkõ sağladõ- ğõnõ hiç mi fark etmiyor? Bu yak- laşõm artõk “Ya sev ya terk et” demenin de ötesinde, “Sevsen de terk et” demek gibi... ‘Tek suçlu Ermeniler değil’ S.Y.: İstanbul’da bir lokantada aşçõlõk yapõyorum. 5 yõldõr kaçak olarak burada yaşõyorum. Başba- kan’õn söylemi üzerine buradan gönderilmem durumunda açõkça- sõ ne yaparõm bilmiyorum çünkü beni bekleyen bir ailem, çocukla- rõm yok. Çevrem İstanbul’da oluştu ve burada çok mutluyum. Kaçak olmak suçsa, tek suçlu Er- meniler değildir sanõyorum. Türkiye’de kaçak olarak çalõşan bazõ Ermeniler Başba- kan’õn sözlerine tepki göster- di. Yetkililer ise bu kişilerin yurda kaçak olarak girmediği- ni ancak çalõşma yasasõndaki eksiklik nedeniyle kaçak du- rumuna düştüğünü belirtti. obursali@cumhuriyet.com.tr Önceki akşam Devrim Arabaları filmini seyrettik TV’de. Şüphesiz epey yazılıp çizildi bu konuda, ama birkaç noktayı belki değişik açıdan vurgulamak gerekir. Biliyorsunuz, Cemal Gürsel, 27 Mayıs 1960’tan sonra, Türkiye’nin otomobil üretebileceğine inanmış, emirler vermiş, bir avuç mühendis 6 ay sonra yapılacak Cumhuriyet Bayramı’na iki araba yetiştirmekle görevlendirilmiş.. Film, bunun öyküsü... Öykünün finalinde, pırıl pırıl iki araba tam o gün Ankara’ya yetiştirilir. Ancak, arabalardan birine benzin Ankara’da konacaktır. İşler ters gider. Gürsel, içinde az benzin olan siyah arabaya binmek ister, 100 metre sonra araba durur. Gürsel ünlü sözünü eder: “Batı kafasıyla araba yaptık, şark kafasıyla içine benzin koymayı unuttuk...” Ama beyaz araba hemen arkadadır, Gürsel ona biner ve gider. Tabii, Devrim arabaları kamuoyunda damgayı yer, proje de sona erer. Film, olayın belgeseli iddiasında. Anladığımız, devlet ve hükümette herkes, bütün bürokratlar, Gürsel ve sesi fazla çıkmayan bazı siviller dışında, projeye karşıdır. DPT de. Gerekçeleri, bizim böyle bir araba üretecek bilgi ve teknolojiye sahip olmadığımız, bunu yapamayacağımız, yapsak bile seri üretime geçemeyeceğimiz, geçsek bile arabayı satacak insan bulamayacağımız biçiminde sıralanabilir. Özetle: Devrim arabaları projesi, şu fakir halkın üç kuruşunun da çöpe atılması demektir! Olayın iki yönü var. Birinci yönü: Proje, kudretli bir askerin emriyle başlatılması açısından, komiktir. Projenin altyapısı yoktur. DPT’nin itirazları vardır, ama “belgesel”e yansıyan, bürokratların ve DPT’nin buna kesin karşı olduğudur. Aslında, orta ve uzun vadeli perspektifleri yoktur projenin, filmde. Bu açıdan plansız, programsızdır. Bir yerli üretim oto sanayii kurulacaksa, bunun yan sanayisiyle, gerektiğinde akıllı işbirlikleriyle tasarlanması gerekir. Devrim arabalarının kitabı da yazıldı, ona yeniden bakmalıyım... Bu açıdan, bir avuç mühendise verilmiş bir askeri emirle koskoca bir otomobil sanayii başlatılmak istenmektedir! “Çıkın şu tepeyi alın” emri gibi bir şey! Karikatür yönü var yani! Aslında Gürsel’in emri yerine getirilmiş, proje gerçekleştirilmiş, tepe fethedilmiştir! Seri üretim istense bile, en az 4-5 yıllık bir çalışma gerekecektir! Ancak Gürsel bile bir daha adını anmaz projesinin! Sırtını dönüp giden bir adamı görüyoruz! Bunları bir ayrıntı olarak nitelersek, Devrim arabaları projesinin ana yönüne geliriz: Her şey başarılabilir! Gürsel, belki de bunu göstermek istemiştir! Gerekli ve layık insanları bir araya getirirseniz, ortamı hazırlarsanız, destek verirseniz, başarılı olursunuz. Bu açıdan bakıldığında, Türkiye füze de yapar ve dünya çevresinde yörüngeye oturtabilir. Kendi haberleşme uydusunu bile yıllar önce yapabilirdi! İsrail’den alınan insansız uçakları burada yapıyoruz bile! Bu ne zırvalıktır! Bugün dünya ile rekabet edebilecek nitelikte yerli oto üretilebilir. Bugün büyük ölçekli çip üretimini bile başlatabilirsiniz ülkemizde. Şu led ekranlı televizyonların üretimini, ilk Türkiye’de yapmak mümkündü! 2003 bilim ve teknoloji raporlarında sözü edilen bir dizi yüksek teknoloji ürününü ülkemizde gerçekleştirmek işten bile değildi(r)! Kaç yıl önceden yazıp çizdik: Raylı ulaşım kentlerimizde çok hızlı gelişiyor. Biz hızlı trenleri- vagonları dışarıdan alıyoruz, bu gidişle hepsini her zaman dışarıdan alacağız! İspanya’nın müşterisiyiz! Ama, hızlı tren için gerekli bilgiyi, insanı, uzmanı, desteği, altyapıyı bir araya getirecek bir siyasi iradeyi ara ki bulasın bu ülkede! Sürekli dışarıdan satın almacı bir siyasal ve bürokratik zihniyete esir edilmiş bir ülke ve halk var burada! Peki, bu ülkenin şekeri, unu, suyu, ateşi, fırını, aşçısı, ne halt edecek kardeşim! Sen, dışarıdan satın almayı sürekli yeğleyen komisyoncu zihniyetinle, bu ülkeyi daha ne kadar batıracaksın!.. ‘Ayrõmcõlõk kabul edilemez’ BAYKAL: VAHİM VE TALİHSİZ BİR AÇIKLAMA CHP Merkez Yönetim Kurulu’nda (MYK) gündemdeki konuların yanı sıra Başbakan Erdoğan’ın Türkiye’deki “kaçak Ermenile- re” ilişkin sözleri de ele alındı. Alınan bilgiye göre toplantıda Baykal, Erdoğan’ın sözlerinin “kabul edilemez” olduğunu belir- terek “Vahim ve talihsiz bir açıklamadır. Türkiye’ye çalışmaya gelen insanların bir ihtilafın çözümünde koz gibi kullanılmak is- tenmesi insan haklarına aykırıdır” dedi. CHP Ermenistan’la iliş- kiler konusunda TBMM’de genel görüşme isteyecek. Örgüt üyeliği ERDOĞAN’I PROTESTO EDENLER TUTUKLANDI İstanbul Haber Servisi- Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’õn katõlõmõy- la geçen pazar Abdi İpekçi Spor Salo- nu’nda gerçekleştirilen “Roman Bu- luşması”nda “parasız eğitim istiyo- ruz, alacağız” pankartõ açan Gençlik Federasyonu üyesi 2 kişi tutuklandõ. İstanbul Üniversitesi öğrencileri Ferhat Tüzer, Berna Yılmaz ve Utku Aykır, İstanbul Emniyet Mü- dürlüğü Terörle Mücadele Şube- si’ndeki işlemlerinin ardõndan dün savcõlõğa sevk edildi. Burada savcõ- lõk tarafõndan ifadeleri alõnan Tüzer, Yõlmaz ve Aykõr, “terör örgütü üyesi” olmak suçundan tutuklanma- larõ istemiyle İstanbul Nöbetçi 9. Ağõr Ceza Mahkemesi’ne sevk edil- di. Mahkemede hâkim tarafõndan ifadeleri alõnan şüphelilerden Ferhat Tüzer ve Berna Yõlmaz, “terör ör- gütü üyesi” olmak suçundan tutuk- landõ. Utku Aykõr ise tutuksuz yar- gõlanmak üzere serbest bõrakõldõ. Fotoğraflar:FATMAKÖSE ‘Açõlõmõn içi doldurulsun’ Sulukule Roman Kültürünü Geliştirme ve Dayanõşma Derneği Başkanõ Pündük, açõlõmõn “istihdam, barõnma, eğitim, sağlõk ve ayrõmcõlõkla mücadele” üst başlõklarõnõ kapsamasõ gerektiğini ifade etti. Romanlar iş, barınma ve eğitim sorunlarının çözülmesini istiyor ABD’Lİ BÜROKRAT GORDON ABD’den ince mesajlar ELÇİN POYRAZLAR WASHINGTON - Washington, Türkiye-ABD ilişkilerinin Ermeni sav- larõna yönelik tasarõ nedeniyle sarsõldõ- ğõ bir dönemde iç ve dõş politika konu- larda bir dizi mesaj verdi. ABD Dõşişleri Bakanlõğõ’nõn Avrupa ve Avrasya’dan sorumlu bakan yar- dõmcõsõ Philip Gordon, Brookings Enstitüsü’nde düzenlenen yõllõk Sakõp Sabancõ Konferansõ’nda Türkiye-ABD ilişkileri, Ermeni tasarõsõ, İran, laiklik, basõn özgürlüğü, Ergenekon soruştur- masõ gibi konularda konuştu. Laiklik ve demokrasiye yönelik kazanõmlarõn kaybedilmemesi gerektiğini vurgula- yan Gordon, “Türkiye, laik devlet ve güçlü demokratik bir sistem inşa edilirken edilmiş başarıları gelecekte de sürdürmeye dikkat etmeli” dedi. Basõn özgürlüğünün demokratik bir toplumun temeli olduğunu da vurgula- yan Gordon, “basının yaşamsal gör- evini yapmasını baltalayacak hiçbir adım atılmamalı” dedi. Ergekenon soruşturmasõna isim vermeksizin deği- nen Gordon, “Özellikle siyaseten has- sas davalara yönelik soruşturmalar ve duruşmaların Türk yasalarına bütünüyle uyumlu ve açık olması önemli” dedi. Siyasi partilerin kapatõl- ma korkusu yaşamamasõ gerektiğini de dile getiren Gordon “Türk vatandaş- ları daha azını hak etmiyor” dedi. ‘Artık maçaya maça deyin’ Uluslararasõ Atom Enerjisi Kuru- mu’nun İran’õ kõnayan karar tasarõsõ oylamasõnda Türkiye’nin çekimser oy kullanmasõnõ üzüntüyle karşõladõklarõnõ ifade eden Gordon, “İran’a nükleer programına yönelik tutumunun so- nuçları olacağını göstermek için Türkiye’nin bize ve diğer uluslarası kilit oyunculara katılmasını istiyo- ruz” dedi. Türkiye’nin uluslarasõ top- luluğun görüş birliğine katõlmada “te- reddüt ettiğini” savunan Gordon, “Komşularla iyi ilişkiler kurmak is- temeniz çok iyi ancak maçaya maça demek gerekiyor. Eğer Türkiye uluslararası uzlaşıya bir istisna oluş- turursa bu pek çok kişi için bir düş kırıklığı olacak” diye konuştu. ‘Tan ve Erdoğan’ı bekliyoruz’ ABD Kongresi’nin Ermeni soykõrõm savlarõna yönelik tasarõyla ilgili başka bir adõm atmasõnõn Ermenistan ile Tür- kiye arasõndaki normalleşme sürecini olumsuz etkileyeceğini belirten Gor- don, buna karşõn bağõmsõz bir organ olan Kongre ile yönetim arasõnda bir anlaşma olmadõğõnõ da sözlerine ekle- di. Gordon ABD yönetiminin tasarõya ilişkin görüşlerini Kongre üyelerine aktardõğõnõ ifade etti. Başbakan Tayyip Erdoğan’õn Türkiye’deki Ermenilerin gönderilmesine yönelik sözlerini de değerlendiren Gordon, Türkiye’nin ya- sadõşõ göçmenlere yönelik politikasõnõn ABD Kongresi’ndeki bir oylamayla il- gisi olmadõğõnõ ve bunlarõn “iki ayrı konu” olduğunu söyledi. Gordon, hem Washington Büyükelçisi Namık Tan’õn dönmesini hem de Erdoğan’õn 12-13 Nisan’da yapõlacak nükleer zir- veye katõlmasõnõ istediklerini kaydetti. Kamerun’a vize kaldırıldı Haber Merkezi - Cumhurbaşkanõ Abdullah Gül, resmi ziyaret gerçekleştirdiği Kame- run’da, Cumhurbaşkanõ Paul Biya ile bir araya geldi. Türkiye ile Kamerun arasõnda resmi pa- saportlara karşõlõklõ vize muafiyeti getiren an- laşma imzalandõ. Görüşmenin ardõndan tarõm alanõnda teknik, bilimsel ve ekonomik işbirli- ğini öngören protokol imzalandõ. Talat nabız yokluyor ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - KKTC’de gelecek ay yapõlacak Cumhurbaşkanlõğõ se- çimleri öncesinde Cumhurbaşkanõ Mehmet Ali Talat, hem siyasal açõdan nabõz tutmak hem de yürütülen kapsamlõ görüşmelere ilişkin yol ha- ritasõnõ gözden geçirmek üzere Ankara’ya gel- di. Başmüzakereci Egemen Bağõş’õ ziyaret eden Talat, Kõbrõs sorununun çözümüyle ilgili kendilerine gelecek “her türlü yardõmõ” mem- nuniyetle karşõlayacaklarõnõ ifade etti. Talat, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve Dõşişleri Bakanõ Ahmet Davutoğlu ile de görüştü. Öğretmen cinayetine inceleme ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - İçişleri Bakanõ Beşir Atalay, Ardahan’da öldürülen anaokulu öğretmeni Saadet Ulus’un cinayetin- de polisin ihmali olduğu iddialarõyla ilgili in- celeme başlattõ. İçişleri Bakanlõğõ konuyla ilgi- li bir Mülkiye başmüfettişi görevlendirdi. Ulus’un ailesi cinayet öncesinde kõzlarõnõn ra- hatsõz edildiği gerekçesiyle birçok kez polise başvurduklarõnõ ancak devletin kõzlarõnõ koru- yamadõğõnõ söylemişti. İhmal iddialarõnõ de- ğerlendiren Atalay, validen olayla ilgili bilgi aldõğõnõ, valiliğe başvuru olmadõğõnõ söyledi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle