15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Svetlana Boym'dan 'Nostaljinin Geleceği' Nostalji bir hastalık (mı?) Svetlana Boym'un Nostalji- nin Ce/eceğ/kitabı, günü- müzde hep gündemde olan, ama kapsadığı anlam konu- sunda hemfikir olmadığımız nostalji kavramı üzerinde düşünmeyi körüklerken, es- tetiğe bir de bu açıdan yak- laşma fırsatı yaratıyor. "1 Kaya ÖZSEZGİN N ostaljiden, yani yaşamın Jünüyle bugünü ya da ya- rını arasındaki gel-gitler- den esinlenen her tür sa- nat eseri söz konusu olduğuna göre, bu dönüşümlü duygunun kökcnleri ve geleneği üzerine kişisel ve toplum- bilimsel verilerden yola çıkan bir araştırma ilginç tespitler yaratacaktır. Kuşkusuz bu tür tespitlerin kaynak oluştur- duğu sanat eserleri, özellikle de büyük kırıl- ma dönemlerinin ürünleri arasında yer alır. Ama biraz geriye giderek bakılacak olursa karşımtza çıkacak ilk yapulardan biri, belki de birincisi, Dürer'in 1514 tarihinde tahta üzerine kazıdığı gravürü Melencolia Jır (I). ÖZLÜYORUM, 0 HALDE VARIM! Nostalji kavramı üzerine derinlemesine bir inceleme değeri taşıyan Nostaljinin Ge- leceği kitabında Svetlana Boym'un "dertli _1_ muhayyile" olarak tanımladığı bu kavramın farklı kültürlerdeki yeri ve dilsel karşılıklan ya da türleri, evrensel nitelikli bu duygu- nun "bölücü" olduğunu gösteriyor. Söz- lüklerde nostalji, "mâlihülya, karasevda" biçiminde tanımlanır. Sözcük, köken itiba- nyla notos (eve dönüş) ve algia (özlem) kavramlarının bitişmesinden oluştuğuna göre, "var olmayan veya hiç var olmamış bir eve duyulan özlem" anlamını içermesi şaşırtıcı değil. (Çek dilinde "tanımîanama- yan özlem" anlamına "ütost", Rusçadaki "toska", Portekiz dilindeki "saudade", bu ortak anlamı vurgulayan kavramlardır. Ya- zar, ayrıca Orhan Pamuk'taki îstanbul'un fotojenik siyah-beyazına dayanan "hüzün" sözcüğüne de değiniyor.) Bütün bunlar ter- cüme edilmesi zor sözcükler. Böyle olsa da bütün dillerde romantik nostaljilerin gra- meri oldukça benzerdir: Özlüyorum, o hal- de vanm! Gene de bir reçetesi yok bu duy- gunun. Orneğin Charles Maier'e göre, iler- lemenin merhem olmadığı bu duyguyu ta- ntmlamak gerekirse şöyle denebilir: Sanat için kitsch (kötü kopya) neyse, hafıza için de nostalji odur. Boym ise, uzun süre ön- yargıyla yaklaştığını itiraf ettiği nostaljiyi, Sovyetler'den ABD'ye göç ettikten sonra başka türlü yorumlamaya başladığını belir- tiyor. Artık bireysel bir hastalık değil, çağı- mızın bir belirtisi, "tarihsel bir duygu"dur nostalji yazara göre (s. 17). Nostalji patla- malarının çoğu zaman devrimlerden sonra gelmesi ise, onu belirleyen temel ayrıntılar- dan biri olsa gerektir. Isviçreli doktor Johannes Hofer'in bir tıp hastalığı olarak yorumladığı nostalji, Hıris- tiyan öte dünya bilgisi anlamı içeren melan- koli ile hastalık hastalığı anlamına gelen "hipokandri" gibi türleri var. Ama Robert Burton'a bakılırsa, bu hastalığın felsefi bir boyutu da yok değil; nostalji, keşişlerin ve filozoflann hastalığı. Ama nasıl oldu da bu hastalık, yerel bir hastalık ("maladie du pays") olmaktan çıkarak modern çağın has- talığına ("maladie du siecle") dönüştü? S A YF A 10 Yazar bu aşamada nostalji duygusunun ya- yılmasını yalnızca mekân değişimleriyle de- ğil, değişen zaman anlayışıyla da bağlantılı görüyor (s. 31). Jean Starobinski, sanatla bilimin göbek bağının henüz tümüyle kop- madığı ve zihin ile bedenin -iç ve dış huzu- run- birlikte ele alındığı bir dönemde teş- his edildiği görüşünde. (Burada eve dön- menin baştan çıkancı etkisi için Penelo- pe'nin öyküsüne gönderme yapılıyor.) Bir tarih vermek gerekirse, nostalji hasta- lığına ilişkin teşhisin 17. yüzyıla özgü oldu- ğu üzerinde duruyor yazar. Bu, kabaca za- ı man ve tarih anlayışının radikal bir değişi- ' me uğradığı dönemle de çakışıyor. Avru- pa'da dinsel savaşlar sonlanmış, ama hep öngörülen "dünyanın sonu"na ilişkin keha- net gerçekleşmemişti. Zamansal algıya gelince, bu konu yeterin- ce karışıktır: 13. yüzyılda mekanik sanatla- rın icadından önce "Saat kaç?" sorusu pek hayati bir şey değildi. İnsanlar rahattı. Geç Rönesans kültüründe ise zamantn geçmiş, I şimdi ve gelecek şeklinde bölünmesi pek ' yaygın değildi. Cicero'nun ünlü sözünde ta- rihin, bir "yaşam öğretmeni" olduğuna iliş- I kin görüş, Leibniz'in formülünde alternatif I bir boyut kazanır: "Gelecekteki dünyanın ı bütünü, "şimdi"de saklıdır ve şimdiki dün- yada tasarianır. Devrimin Fransız ihtilaliyle "döngüsel bir metafor"a dönüşmesi de bu alternatif görüşle ilgilidir: Ozlenen bir gele- cek zincirlerinden kurtanlmıştır artık. Akan kum değildir zaman. Beklenenin aksine, nostaljinin tedavisi tıpta bulunamayınca 18. yüzyüdan itibaren bu görev, doktorlardan şairlere ve filozofla- ra geçecektir. Nostalji salgınının yaygınkş- ması da bundan sonradır. Ne var ki dok- torlar gibi şair ve filozoflar da nostaljinin "tam yerini" bulmayı başaramaz, onun ye- rine "arayışın kendisi"ne odaklanırlar. 19. yüzyılın ortalanna gelindiğinde ise nostalji, ulusal ve bölgesel müzelerde ve kent abidelerinde kurumsallaşma aşaması- na girer (s. 43-44). "Yeni Gotik", "Yeni Bi- zans" gibi kavramlann ortaya çıkması, bu gelişmenin sonucudur. Artık geçmiş, biün- meyen bir şey değildir. Alois Riegl'in de işa- ret ettiği gibi 19. yüzyılda eski anıtlar tarih- te ilk kez özgün durumlanna uygun biçim- de restore edilmeye başlanır. Yazar, "ro- mantik kitsch" dediğimiz yoz bir kültüre buradan kapı aralanmış olduğu tezine lcatı- lır. "Atlantis"in yani kayıp medeniyetin pe- şine düşenler, hayallerini uzak ülkelere yö- neltir. Böylece de olumsuz "yan anlam"lar- la süslenmiş olur nostalji. JURASSIC PARK SENDROMU1 Birbirine karşıt kültürlerdeki nostalji duygusunun farklılığı buradan kaynaklanır yazara göre: 19. yüzyıl Rus geleneğinde ulusal rüyanın taşıyıcılan yazarlar ve köylü- ler olmuşken, Amerika örneğinde yaşamın esas sanatçılan girişimciler ve kovboylardır. (Yazar burada 1999'da K. Atakay çevirisiy- le Metis'ten çıkan ve bellek yitimi kültü- ründe zamanı belirleme sorununu ele alan kitaba atıfta bulunmakta- dır.) Tarihsel bir duygu ola- rak nostalji, kitle kültürü- nün doğuşu ve roman- lizm akımının güçlenme- siyle eşzamanlldır, bu duygunun evrenselleşme- si, Avrupa'da ulus-devlet kavramının doğuşunu ha- zırlayan devrimler çağıyla da örtüijüyor. Devrim, hem "döngüsel bir tekrar" hem de "radikal kopuş" (s. 47). tlk bakışta aykırı görünen bu yoruma yazar, şöyle bir açıdan yaklaşır: Gelenek ile devrim hem birbirini kapsar, hem de birbirine karşıt bir konumdadır. Yazar bu görüşe Bruno Latour'un geçmişle radikal kopuş fikrinin tek bir zaman anlayı- şına dayalı iki simetrik sonuç olduğu yoru- mundan çıkarak ulaşır. Modernite kavra- mıyla nostalji ilişkisini incelediği bu bölüm- de, nostaljik yan anlamlara doğru açar bu görüşünü. Modernite kavramının kullanılışı Baudelaire ile başlarmş olsa da onun ken- dine ait bir tarihi bulunduğunu özellikle vurgular. Şimdiye duyulan hayranlığı, baş- ka bir zamana duyulan özlemle birleştirir. (Baudelaire, 1860'ta yayımlanan Modern Hayatm Ressamı kitabında modernliği, ele avuca sığmaz bir kavram olarak tanımlar.) Boym ise Baudelaire'inkinin yani sıra Ni- etzsche ve Benjamin'in görüşlerini karşılaş- tınr. Yazarın "Jurassic Park Sendromu" olarak isimlendirdiği popüler kültür, Ame- rikan toplumuna özgü yapısıyla, bu toplu- mun ulusal bir saplantısı olarak başlar ve gelişir. Burada hedef kide çocuklar olmakla beraber Jurassic Park, gene de "mistik bir nostalji" yaratmakta etkili olur (s. 67). Çünkü o, "sömürge cennetin nostaljik bir versiyonu" olacaktır önünde sonunda. Bu versiyon, "didaktik teknolojik peri masa- lı"nın kibar ve ince bir uzantısıdır aynı za- manda. Filmdeki dinozor, Amerikan kültü- rünün "yüceye dair vizyonu" değil midir zaten? Örneğin Empire State, bir dinozor olarak tanımlanmıştı inşa edildiğinde. Böy- lece "nostaljik dinozor" serisinin kapısı açılmış oluyordu. Her şeyi zamana duyarlı hale getiren eğlence sektörü, zaman yeter- sizliğini istismar ederek bu nostaljiyi tahrik edecektir. Greenberg de sanatın etkilerini yeniden üreten şeyin eğlence sanayii olduğu Albrecht Dürer -Melencolia r. 1514. üzerinde durmuştu. Kitabın "komplolar ve kökenlere dönüş" bölümünde Svetlana Boym, insanın geçmiş- le, hayali cennetle, eviyle ve kendine ait al- gısıyla ilişkisi açısından iki tür nostalji bu- lunduğu sonucuna varır: Yeniden kurucu nostalji ve düşünsel nostalji. Böyle bir ay- nm, kitabın yazanna özgü bir değerlendir- medir aynı zamanda. Bu bölümde türün il- ki, beşinci bölümde ise ikincisi ele alınıyor. Bunlar yazara göre "mutlak" türler değil, birer eğilim, özleme biçimi ve anlam ver- menin iki yoludur. Birincisi bir icattır ve yi- tirilmiş evi yeniden inşa etmeyi, bellekteki açıkları kapatmayı vaat eder. Düşünsel nos- talji ise özlem ve yitirme kavramlarına yo- ğunlaşır. Yazara göre, Sistina şapelindeki Michelangelo'nun Tanrı ve Adem tasvirine ilişkin restorasyon, "arızalanan nesnenin varlığıyla telafi edilen mesafe"yi bize somut biçimde yansıtır. Burada restore edip yeni- den yaratma eylemi, yeniden kurucu nos- talji türünün tipik bir örneğidir. Düşünsel nostalji türüne gelince, Jorge Luis Borges onu gene mitolojiye başvura- rak açıklayacak ve Ulysses'in eve dönmesi- nin tek nedeni olarak "yolculuğuna dönüp bakmak" olduğunu öne sürecektir. C) güzel kraliçenin yanındayken, kendi "göçebe" ki- şiliğine nostaljik duyguyla bakmaktadır çünkü. Sonuç: însanın en iyi hatırladığı şey, duygulannın renklendirdiği anılardır (s. 92). Nostalji, kolektif ve bireysel bellek ara- sında bir aracıdır yazar açısından. Kolektif bellek, bir "oyun alanı" olarak görülse de bireysel anıların yattığı bir mezarlık değil- dir; sistemsiz ve kaotik bir kavramdır. Nos- taljinin kavram olarak içerdiği yan anlamla- nn incelendiği bu kısımdan ikinci bölüme geçiyor yazar, "şehirler ve yeniden icat edil- miş gelenekler" olarak adlandırdığı bu bö- lümde, gezip dolaştığı kentlere ilişkin göz- lemlerini anlatıyor. Kent olgusu, şehirler- deki nostalji arayışı açısından iki boyutlu- dur yazara göre. Kent mitinin topografya- sını, o kentin fiziksel mekânlarıyla keşfe çı- kar. tlginç bir keşiftir bu, çünkü oralarda yaşayan canlı atmosfer, dünden bugüne çok boyutlu çağrışımlar zinciri oluşturacak- tır yazarın belleğinde. Çünkü kentlerdeki mekânlar, yalnızca "mimari metafor"lar değil, aynı zamanda kent sakinleri için "perde anı"dır (s.124). "Rusya'nm Ro- ma'sı" Moskova, Berlin, Dresden, St. Pe- tersburg... Bu kentlerdeki anıtlar ile halk arasındaki "mahrem ilişki'nin göstergeleri de yazar oraları gezerken açığa çıkacaktır. Örneğin Moskova nostaljisi kentin tarihsel geçmişine değil, Sovyet ihtişamına duyulan bir nostaljidir (s. 154). ( Petersburg, Pet- rograd ve Leningrad adlarıyla üç döneme tanıklık eden kent, kitapta bir "kültür şeh ri" olarak ayrıntılı yorumlara konu olur.) Kafka'nın kenti Prag, Çek, Alman ve Yahu- di kültürlerini bağnnda yaşatırken diğer bazı kentler de "diyaspora mahremiyeti"ni kendi içinde saklı tutar. Böyle bir mahremi- yete yalnızca hikâyeler ve sırlar aracılığıyla ulaşılabilir ancak (s. 359). Kitabın son iki bölümü, kenderle sanat- çılar ve yazarların oralarda bıraktıkları ara- sında kurulan bağıntıların yorumlarını içe- riyor. St. Petersburg ile Nabokov ve Brods- ki ilişkisi, 1992'den sonra gönüllü sürgün- lüğü kabul eden Kabakov ile Rusya bağlan- tısı, nostalji kavramı açısından ilginç örnek- ler. Nostalji kavramma küresel kültür açı- sından yaklaşırken, bellek gibi anımsatıcı araçlara ihtiyaç gösteren bu kavramın, bu- gün en yeni sınır olan siberuzaya ulusal sı- nırlann aşıldığı yeni "bilinç mekanizmaları" açısından yaklaşmayı zorunlu kıldığma de- ğiniyor yazar. Bu ise her şeyin asla bırakıl madığı gibi "aynı" kaldığı "son eve dönüş" olacaktır. Bugün hepimiz, "nostaljik olma- dığımız" bir döneme nostalji duyuyoruz. • Nostaljinin Geleceği/ Svetlana Boym/ Çeviren: Ferit Burak Aydar/ Metis Yayınla- n/506s. C U M H U R İ Y E T K İ T A P S A Y I 1 0 4 8
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle