25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
eryuzu Kıtaplıgı CEÜU.Ö8TER celaluster@cumhuriyet.com.tr Ölümünün 60. yılında Ceorge Orvvell'in başyapıtlari: Hayvan Çiftliği1 ve 19841 İki uçlu yergi mızrakJan Y azarların, düşünürlerin, sanatçıların doğum ve ölüm yıldönümleri, onla- rın yapıtlannı, düşünce- lerini, sanatlarını yeniden gözden geçirmek, kitaplarının yeni eleşti- rel basımlannı yapmak, onlan yeni kuşaklara anımsatmak ya da tanıt- mak için iyi bir fırsatttr. Örneğin, bugünlerde, resim sanatının barok ustası Caravaggio'nun ölümünün dört yüzüncü yıb dolayısıyla, başta îtalya olmak üzere çeşitli ülkelerde sanatçının yapıtlanna yeni yaklaşımlar getiren sergi- ler düzenleniyor, yaşamı ve sanatını yeni- den yorumlayan kitaplar yayımlanıyor. Genç kuşaklardan binlerce insan, Cara- vaggio'nun Avrupa ve ABD müzelerin- deki yapıtlannı bir arada görme olanağı bulunuyor; birbiri ardı sıra yayımlanan sanat kitapları, yaşamöyküleri, Caravag- gio'yu 21. yüzyılın gündemine taşıyor. Bu tür yıldönümleri bizde nedense pek o kadar önemsenmez ya da sıradan, tekdüze, en küçük bir çağdaş bakış açısı içermeyen anmalarla geçiştirilir genellik- le. Oysa, sözgelimi, Türk resminin kla- sikleri, ne bileyim, Halil Paşa, Süleyman Seyit, Osman Hamdi, giderek îbrahim Çallı, Hikmet Onat, Nazmi Ziya, vb. gibi ressamların yıldönümleri böylesi yaratıcı sergilerle, yeni yorumlar getiren kitaplar- la değerlendirilse kötü mü olur? Ustalann yalnızca devlet müzelerinin ve büyük kurumların koleksiyonlannda- ki tabloları değil, özel koleksiyonlardaki yapıtları da yeni bakış açılarıyla seçile- rek, çağımızın olanaklarından yararla- nan sergilerde özel başlıklar altında bir araya getirilse; kimi sanat tarihçilerinin basmakalıp görüşlerinden sıyrılmış, yepyeni, bambaşka bakış açıları içeren kitaplar yayımlansa, belki de resim sa- natımızın ustalarının yapıtları yalnızca sanat piyasasının ilgi odağı olmaktan bir ölçüde çıkar, gerçek anlamda sana- tın odağı olarak gencinden yaşlısına toplumun gözleri önüne gelir. En azından yıldönümlerinde gündeme getirilebilecek böylesi yeniden değerlendirmeler, özellikle devlet müzelerinin karanlık depolarını yeniden gün ışığına çıkaracağından, son olarak Ankara Devlet Resim ve Hey- kel Müzesi'nde ortaya çıkarı- lan soygun türünden rezillik- lerin de önüne geçebilir. Her neyse! Çok açılmadan, asıl konuma döneyim isterse- niz. Geçenlerde George Or- well'in ölümünün (1950) alt- mışıncı yıldönümüydü. Hay~ van Ç/////g/yayımlanalı (1945) altmış beş yJ olmuş, Bin Do- kuz Yüz Seksen Dört'ün ya- yımlanışmın (1949) üstünden S AY F A 6 altmış bir yıl, bu iki başyapıtın yazannın ölümünün üstünden de altmış yıl geçmiş. Daha önce de yazmıştım. îkinci Dünya Savaşı'nın başlarında, sağlığının bozuk- luğu yüzünden askere alınmayan Orwell, BBC'de radyo izlenceleri hazırlamakta- dır. Alman uçaklarının Londra üstüne bomba yağdırdığı günlerdir. Işte tam o günlerde, tüm Avrupa ve Amerika'nın kulak kesildiği BBC'de Hitler'i konu edi- nen bir izlence sunar. tzlence boyunca, Hitler'in düşüncelerini örneklemek ama- cıyla Kavgam'dân alıntılara yer verir. Gel gör ki, kullanılan alıntılar için, ki- tabın yazarına telif ücreti ödemek gereki- yordur! Oysa savaş dolayısıyla Ingiltere ile AJmanya arasındaki diplomatik ve te- cimsel ilişkiler kesiktir. Ama parayı öde- meye kararlı olan Onvell ve BBC yöneti- cileri, günlerce bir çözüm aradıktan son- ra, Hider'in telif ücretinin Norveç hükü- meti aracılığıyla ödenmesine karar verir- ler!.. KÜÇÜK BİR DEĞİŞİKLİK Orvvell'in, Hayvan Çifiliğfnin metnin- de son anda yaptığı "küçük bir değişik- lik" ise belki daha da ilginçtir. 1945 Mar- tında savaş muhabiri olarak Paris'te bu- lunan Onvell, orada Josef Çapski adında bir Rusla tanışır. Çapski, Sovyetler Birli- ği'nde gönderildiği çalışma kampından ve Katin Kıyımı'ndan kurtulmuş, Paris'e gelmiştir. Onvell'in, Arthur Koestler'e yazdığı bir mektupta anlattıklanna bakılırsa, Hayvan Çiftliği ve Btn Dokuz Yüz Seksen Dört artık kiaslkler arasında... Çapski, ülkesinde yaşadığı onca acıya ve Sovyet yönetimine karşı olmasına karşın, Almanlar Moskova'yı ele geçirmek üze- reyken Stalin'in kentte kaldığını, Mosko- va'nın kurtulmasında onun gözüpekliği- nin büyük payı olduğunu söyler. Hayvan Çiftliği'nde, pek çok özelliğiy- le Stalin'i çağrıştıran Napoleon adlı do- muzu yerden yere vuran Onvell, Çaps- ki'nin anlattıklarını dinledikten sonra bir değişiklik yapmaya karar verir ve kitabı- nı kısa bir süre önce teslim ettiği yayıncı- sını arar. Hayvanlartn Bayjones'u devirerek Devrim yaptıkları çiftlik, kitabın 8. Bölü- münde, komşu çifdikten insanların saldı- rısına uğramış, bu saldın karşısında tüm hayvanlar korkuya kapılmıştır. însanlar, çiftlikteki hayvanların özveriyle yaptıkla- rı değirmeni havaya uçurmuşlardır: "Gü- vercinler uçuştular, Napoleon da dahil bütün hayvanlar kendilerini karın üstü yere atıp yüzlerini kapattılar..." Onvell, Çapski'nin söyledikleri ışığın- da, bu tümceyi şöyle değiştirir: "Güver- cinler havaya uçuştular, Napoleon dışın- da bütün hayvanlar kendilerini kann üs- tü yere atıp yüzlerini kapattılar..." Bu "küçük değişikliği", bir mektubunda şöyle açıklayacaktır Onvell: "Böylelikle, Alman saldırısı sırasında Moskova'dan ayrılmayan Stalin'e haksızlık etmemiş ol- dum..." İNSANLAR VE DOMUZLAR Düşünüyorum da, artık çoktan mo- dern klasikler arasındaki yerlerini al- mış olan Hayvan Çiftliği ve Bin Dokuz Yüz Seksen Dört, birer "komünizm yergisi" olmaktan öteye gitmeseydi, ya- yımlanışlarından yarım yüzyıldan fazla bir süre sonra da bu denli yoğun ve yaygın bir ilgi görmeyi sürdürebilir miydi? Btn Dokuz Yüz Seksen Dört'ün Bü- yük Birader'ini Stalin'le, "hain" Goldstein'ını Troçki'yle özdeşleştirebi- lirsiniz. Hayvan Çi/tliği'nde, Rus Dev- rimi'nin ve Stalin'in devrime ihanetinin konu alındığını düşünebilir, iktidarı ele geçiren domuzlar arasında Marx'ın, Stalin'in, Troçki'nin izdüşümlerini ya- kalayabilirsiniz. Kaldı ki, Hayvan Çift/ıği, Soğuk Savaş'ın ilk yıllarında, gençleri "komünizm tehlike- si"ne karşı uyarmak amacıyla liselerde okutulmuş, Hayvan Çiftliği ile birlikte Bin Dokuz Yüz Seksen Dört, "nedamet getirmiş bir komünistin, dev- rimin kaçınılmaz sonuçlanna karşı bütün dünyayı uyarmak için kaleme aldığı yapıtlar" olarak, birer Soğuk Savaş si- lahına dönüştürülmemiş miy- di? Oysa, aralarında benim de bulundu- ğum pek çoklarına göre, Hayvan Çiftliği, iki uçlu bir yergi mızrağıdır. Onvell'in, 19?0'lar, 1940'lar Sovyetler Birliği'ne yö- nelttiği taşlanıanın özünde, hiç kuşku- suz, yaklaşık yanm yüzyıl sonra çöküntü- ye uğrayacak "sosyalist uygulama"nın bagnndaki düşkünlüklerin yattığı söyle- nebilir. Ama Onvell'in, hayvanlarca yö- netilen çiftliği yıkmaya çalışan "dış dün- ya"ya, başka bir deyişle öteki çiftliklerin sahibi olan "insanlar"a yönelttiği eleştiri- leri de göz ardı etmemekte yarar vardır. Açıkçası, Onvell'in, Batı'nın siyasal düzenlerini savunduğunu söylemek çok zordur. Dahası, kimi yorumculara göre, Hayvan Çiftliği'nin yönetimini ele geçi- ren domuzlarla işbirliği yapan, tecimsel ilişkiler kuran iki "insan"dan, Foxwood Çiftliği'nin sahibi Bay Pilkington kapita- list îngiltere'yi, Pinchfield Çiftliği'nin sa- hibi Bay Frederick de Nazi Almanyası'nı simgelemektedir. Onvell'in, tüm yapıtı- nı, çiftliklerdeki "insan düzeni"nin, yani kapitalizmin değiştirilmesi gerçeğinden yola çıkarak kurguladığı açıktır. Hayvan Çiftliğfrim sonunda, insanlarla domuzların aynı masanın çevresinde toplanarak zaferlerini kutladıkları yozluk sahnesi, dünya edebiyatının en çarpıcı sahnelerinden biri değil midir? Benzeri şeyler Bin Dokuz Yüz Seksen Dört için de söylenemez mi? 20. yüzyılın en etkileyici karşı-ütopyalarından biri olan Bin Dokuz Yüz Seksen Dört, salt bir komünizm yergisi midir, yoksa her şeyin bütünüyle devletin denetiminde olduğu belleksiz ve muhalefetsiz bir toplum teh- likesine karşı bir uyarı mı? Dünyanın birbiriyle sürekli savaşan üç totaliter polis devletinin egemenliği altın- da olduğu "düşsel bir gelecekte" geçen Bin Dokuz Yüz Seksen Dört'te, bir insa- nın, Winston Smith'in, devlet aygıtının yalnızca bilgi ve haber ağını değil, tüm bir tarihi değiştirip silerek bireysel dü- şünce ve belleği de denetimi altında tut- tuğu bir dünyadaki karabasanlarla dolu yaşam yolculuğunu okuruz. Winston Smith'in başkaldırısını, hapse atılışını, işkencelerden geçirilmesini ve "yeniden eğitilmesi"ni okurken, hem kendimize hem de başkalarına karşı işle- yebileceğimiz en kötü suça, bizi biz ya- pan gerçeklerin ve özgürlüklerin yok edilmesine handiyse birinci elden tanık- hk ederiz. • C U M H U R İ Y E T K İ T A P S A Y I 1 0 4 8 .
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle