25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Aslı Tohumcu ile 'Şeytan Geçti' üzerine 'Dışanda bir cennet yok, hiç olmadı, olmayacak' Aslı Tohumcu yeni kitabı Şeytan Ceç- tfy\e geçtiğimiz günlerde okurlarıy- la buluştu. Önceki kitaplarında oldu- ğu gibi bu yeni ki- tabında da Tohum- cu, kadının toplum- daki ezilen, horia- nan. yok sayılan hallerini, etkileyici ifadelerle yazıya döktü. Kendi ifade- siyle de kadınlarm ağır hasarlı varolu- şuna tanıklık eden öyküler yazdı bizle- re. 8 Mart Kadınlar Cününde okurla buluşan, bellekleri- mizdeacıama biro kadar da kalıcı izler bırakacak $eytan Geçti üzerine Aslı Tohumcu ile söy- leştik. Erdem ÖZTOP -5 evgili Aslı, yeni kita- bın Şeytan Geçti 'nin tanıtım yazısında Ah- met Oz, Elias Canet- ti 'den altmtı yapar: "Kendi çağı- nm tiryakisi olan yazar daha ötesi- ni, yani geleceği, bugünün içinde saklı geleceği rahathkla kurgulaya- bilir. " Senin hikayelerin de çağı- mızın biryarasma dokunuyor... Şeytan Geçti 'nin oluşum hikâyesini anlatır mı- 47/7 biraz? • Şöyle bir düzeltme yapmak isterim daha yolun başında, ben "çağımızın bir yarası"ndansa "çağın kendisi" demeyi doğru buluyorum. Bu öyküler, hayatı şiddetimizden, cinnetimizden bağımsız okuyamadığım için, bir yerlerde bir şey- ler birilerınin canına sürekli "tak" ettiği için ortaya çıktı diye- bilirim. Benden baş- ka türlü öyküler çık- ması beklenemezdi diye de hiç utanma- dan ekleyebilirim he- men arkasından. Do- layısıyla, suyun aktığı yer beni başından be- ri rahatsız ediyordu ve ben de pikniğinizi mahvetmek pahasına bunu bağırıyorum, bağırmaya devam edeceğim diyebüirim rahathkla! ÇOK TİKSİNDİM İNSANLARIN BİR KIYMA MAKİNESİNDEN CEÇER GİBİ YAŞAMALARINDAN' - Sen ilk kitabından bu yana kadını, kadına karşı gösterilen şiddeti, erkek he- gemonyasınm ne menem bir şey olduğu- nu kaJeme aldm. Yeni kitapta da bu de- vam ediyor. Kadmın kahraman olduğıı hikâyeler. Tesadüi eseri çıkmadı tabi bu hikâyeler. Senin geçmişten bugüne dert edindiğin meselelerin dışavurumu öyle değil mi? - Bir tek Yok Bana Sensiz Hayat'Vd kendi yaramı deştim ve zaten bu işe töv- be ettim. Onun dışında ilk kitabım Abiste de insanların cinnetini, şiddetini kovaladım diyebiliriz, evet. Bu defa, Şey- tan Geçtfâe daha kadın özelinde yaptım bu ele alışı, üstelik daha yalın bir şekilde yapmayı başardım sanıyorunı. Kadının nasıl mağdur edildiğini, nasıl insanlıktan çıkarıldığını, kadına karşı nasıl köpekleş- tiğimizi anlatmaya çalıştım. Yok yere bö- cek gibi ezilmenin, hakaret edilmenin, ölesiye dövülmenin ne demek olduğunu anlatmaya davrandım. Çok tiksindim in- sanların bir kıyma makinesinden geçer gibi yaşamalarından, tiksintim aza- lır sandım yazdıkça. Yazık, yanıl- p s mışım. •%#l|| I I II I VİII l\^l 1 AIİ BULUNMAZ A slı Tohumcu'nun ilk öyküleri, yaşamımızda önemli yer kaplayan şiddeti anlattı hep. Abis adıyla kitaplaştırdığı o öyküler, bu şiddet anlatımının toplamıydı. îkinci kitabı Yok Bana Sensiz Hayat, ölen yakını için yaktığı bir ağıttı. Tohumcu'nun yeni kitabı Şeytan Geçti, bugünlerde raflardaki yerini aldı. Kitaptaki öykülere giden kapı aralanınca, Tohumcu'nun tüm hikâyeleri ne- den "lanetlediğini"; bunların neden ona "mutsuzluk" verdiğini merak edi- yorsunuz. Bu acı ve öfkenin kaynağı, öykülerdeki yeri ne? Daha da ötesi, hikâyeler hemen baştaki cümlenin barındırdığı acıyı ve öfkeyi aşmak adına mı ya- zıldı? Görünen o ki Tohumcu öykülerini, yaşanan acıları, ayırımcılığı; öfke ve saldırı- ları yaymak, insanları bunun içine çekmek, bunları anlamalarını sağlamak adına kaleme almış, ilerleyen satırlarda bunu kavramak kolaylaşıyor. Şeytan Geçtfyi oluşturan öyküler, sizi karanlık bir tünele yolluyor gibi. Bunun nedeni, bunalımın hâkim olduğu bir edebiyat değil; aksine bunalımın, merkeze alınan kadınların hikâyelerinin aktarılışı. Hor görülen, itilen, zorlanan, zorla her- hangi bir işe sürülen kadınlar onlar; eğri başlayıp, daha da eğri süren veya biten öykülerin özneleri aynı zamanda. Öykülere, korku, tedirginlik, hak arama müca- delesi konu oluyor. Açık veya örtük şiddet, Tohumcu'nun ilk kitabındaki gibi yine karşımızda. Bu- radaki, hem psikolojik hem de fiziki anlamda şiddete uğrayan kadın. Anlayacağı- nız, karanlık dünyasından sıyrılmak isteyen, bu yönde umudu bulunan kadınlar var söz konusu hikâyelerde. Aynı kitapta çok erken yaşta hayata atılmış (ya da ha- yattan elini eteğini çekmiş-çekmesi istenmiş) kadınlar da bulunuyor. Örneğin "Kurt Gözler" isimli öyküde Fatma'nın çığlığı, bu iki kadın tipini özetlemesi; gazetelerin üçüncü sayfalarını gün aşırı kaplayan haberlerden birinin içyüzünü yansıtması bakımından önem taşıyor: "Hocaefendi", dedi deminkinden g • g daha gür bir sesle . Hoca şaşırdı, döndü baktı Fat- ^ M • b ^ • ma'ya. Fatma durur mu, dikti kara gözlerini hocanın I III ll gözlerine, başladı adamı gözlerinin içine çekmeye.'Ne- ^(fl I Wtm I den bu adamlar benim anamın namazını benim önüm- \f de kılıyor? Kansına kızına eziyet eden adamın namazı- na ihtiyacı yok anamın. Bu kadını mezara sokanlar da bunlar. Onlar benim arkamda kılacaklar namazı." Tohumcu'nun öykülerinde yer verdiği kadınlar, yanlış anlaşılan ya da çoğunluk- la anlaşılamayan; daha doğrusu, herkesin işine geldiği gibi yaftaladığı kişilikler. Aynı kadınların bir başka özelliği, hayatının tamamında veya bir bölümünde en- gellenmesi; duygu ve eylemlerine ket vurulması. Buradan bakıldığında, minör ez- gilerle bezeli öykülerle karşılaşıyoruz doğal olarak; her hikâye, kahramanlarının tortularla kaplı yaşamı nedeniyle ağızda buruk bir tat bırakıyor. Şeytan Geçti den birkaç isim sıralanabilir: Elif, Melike, Selma, Döne, Fatma, Zehra... Gerçekte hepimiz tanıyoruz onları; gazetelerden, televizyonlardaki sabah ve öğle sonrası "kadın" programlarından, ana haber bültenlerinden... Tohum- cu'nun öykülerinde bu adlarla soluk alıp verenler, "kadın doğma" ya da "kadın olma"dan kaynaklanan sorunlarla; bunu sorunlaştıranlarla (kadını, sadece kadın olduğu için sorun gibi görenlerle) yüzleşen ve onlarla mücadeleye tutuşan isimler. Tohumcu, onlardan bahsederken rahatsız edici bir dil kullanmış. Bu biçem ba- zen öylesine erkek egemen bir hale bürünüyor ki, konuyu daha da çarpıcı kılan ve adeta okuyanı sille tokat sarsıp dirilten de o zaten. Bir bakıma bu üslup, bumeran- ga dönüşüp onu yaratan ve kullananları vuruyor. Kitaptaki öykülerin en çarpıcı ve yalın biçimde ortaya koyduğu şey ise tek cen- net yeryüzünü cehenneme çeviren olaylar. Onca süsün, pırıltının içinde, bir anda insanın gerçek yüzünü ifşa eden öyküler bunlar. Hani belki de gerçek insanı ve esas kimliğini etrara saçan özellikler barındırıyorlar. Bazıları bununla; kimilerine uzak düşen bir gerçeğin kuşatıcılığıyla irkilebilir. Ama şu da var ki, tek gerçeği ya da yaşanmışlığı, böylesine kırılıp dökülen bir hayatı olan insanlar bulunuyor her tarafta ve sayılan hiç de az değil. Aslı Tohumcu'nun Şeytan Geçtîsi kesif bir hüzün, bunun yanında güçlü bir öf- ke barındırıyor. Ancak bu iki unsur da yapay değil; aksine hemen her gün örneği- ne rastlanır türden. Yalnızca isimler, şehirler ve belki yaşayış şekli değişiyor ama olaylar üç aşağı beş yukarı aynı. Böyle değerlendirilince Şeytan Geçtfnin, kadın sorununun; ayırımcılığın ve erkek egemenliğin açmazlarının bam teline son derece güçlü şekilde dokunduğunu da görebiliyoruz. • S A Y FA 4 C U M H U R İ Y E T K İ T A P S A Y I 1 0 4 8
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle