18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
AvnerZissten 'Estetik:GerçekliğiSanatsalözümsemeninBilimi1 I Sanatla yaşamı uzlaştırmayı amaçlayan öğreti Sanat, toplumsal bilincin diğer biçimleriyle aynı görevi yerine getirmek zorundadır. Bilgisel, ideolojik ve eğitsel jşlevleri, estetik eylemi içinde gerçekleşir. Sanat, insanlara gerçeğin güzelliğini bulup ortaya koyma- yı, bu güzellikten tad almayı ve onu yaşamlarına katmayı, güzelin ya- salarına göre yaratmayı öğretir. Sanatsal imge anlayışının temelinde, bilimsel öğretinin bilgi kuramı vardır. sanat, imgeler aracılığıyla ger- çekliğin yeniden-üretilmesidir. Avner Ziss, Estetik: Cerçekliği Sanatsal Özümsemenin Bilimi Ue ister yaratma süreci ister yapıtların kendileri söz konusu olsun, sanattaki temel görünüşlerin estetik, felsefi ve ku- ramsal çözümleme ilkelerini özümsemek isteyen okurlara sesieniyor. D SeneröZTOP I » ^ stetik, sanatta ve gerçeklik- I ı te güzelin bilimi. Güzeli I ' araştıran, bulduran, güzeli M J sorgulayan ve güzeli nesne- ler dünyasmda "süje-obje" ilişkisinde yorumlayan bir öğreti. Estetik güzel olanın varlık alanıyla ve sanat alanı- nın varlığıyla da ilgilenir. Estetik sa- dece güzel olanın bilimi değildir. Da- ha kapsamlı daha doğru bir tanımla- mayla: "Estetik, insanın çevresinde, insanın pratik etkinliklerinde yer aldığı ve gerçekli- ği yansıtan sanatta tespit edilen tüm 'este- tik değerlerin' zenginliğini araşöran bilim- dir." Afşar Timuçin estetiği şöyle tanımlıyor: "Estetik bir bakış biçimidir, bir öngörü- dür, bir gcnel beğeni düzenidir, bu beğeni- yi somutlaştıran ya da somutlaştıracak olan kur;ıllar dizgesidir. Estetik özgün bir tasar- lama biçimidir, kendine özgü yanları olan bir birleştirme biçimidir." Diğer taraftan, Estetik Kunımı'nda, "Yeni Sanat" olgusu- na Marksist görüşle katkı sunan Adorno, estetiğin toplum katmanlannda nasıl de- ğerlendirildiğini ve sanata katlusını, nesnel bir tavırla şöyle açıklar: "Pek çok insan, es- tetiği, basitçe gereksiz sayar. Insanlar, este- tik için kaygı duymak istemez, çünkü böyle yapmak onların hafta sonu eğlencelerini engeller, işte bu, sanatın insanlann gözün- de en iyisinden ne olduğunu gösterir." Sö- zü sanata getirir: "Sanat görsel olmamalı. Sanatın yeri tam da kavramsal alan" dedik- ten sonra da tartışılacak bir ifadeyle "... .her şeye rağmen büyük sanatçüar da sanat hakkında düşünmemişlerdi" demek- ten kendini alamaz. ESTETİK KENDİ KANATLARIYLA . UÇMAK İÇİN FELSEFEDEN KOPTU Bilindiği gibi, herhangi bir oluşumun üst yapıca değil de alt yapıca belirlenmesi Marksist tarih ve toplum görüşünün temel ilkesi. Bununla birlikte, "Aydınlanma dü- şüncesinin başlıca destekleyicisi de Marx- sizmdir. Felsefe tarihine özellikle sanat on- tolojisi ve estetiğe özgün fikirler geliştiren, değerli düşünürümüz Ismail Tunalı, kendi jannnda tek olma özelliğini taşıyan Mark- sist Estetik adlı kitabmda, Marksist Este- tik'in "bilgi-insan temelleri ile onun top- lum-insan temellerini, öte yandan sanat ya- pıtının bireysel varlığında estetiğin yine in- sana dayalı ana ilkelerini ele alır. Marksist felsefenin hümanist bir felsefe, bir düşünce sistemi olduğunu belirtir. Sözünü şöyle sürdürür: "însan değeri, insan saygınlığı ol- madan hiçbir düşüncenin yaşama olanağı bulamayacağı düşüncesidir." Hemen ar- SAYFA 16 Ziss, FrltzCremerın yapıtı icin "Sanattaklgüzel, en azından toplumcu sanattaki güzel. haklkat- ten aynlamaz Güzel denen sanatlar, her za- man tam hakikl deglldlr..." yorumunu yapıyor. dindan "Kültürün olduğu yerde, özgür in- san ortaya çıkar. Marksist estetiğe göre, sa- nat, işte böyle bir kültür temelinde ortaya çıkan bir fenomendir" vurgusu bende şöy- le bir çağrışım yaptı ve Alman idealist lel- sefesinin düşünürü, "kendisiyle savaşan" Nietzsche'nin sözünü anımsadım: "Felsefe, kültür sorunlannı çözmüş toplumlann işi- dir." Meseleyi bu boyutta düşünen Avner Ziss, "Asli görevi, modern sanatın kuram- sal yoruma girişmektir" diyor. Estetiği "gerçekliği sanatsal özümsemenin bilimi" olarak gören Ziss, bilimsel öğretide esteti- ğin işlevini de şöyle belirtiyor: "Bilimsel öğretide estetik, dünyanın estetik özüm- senmesinin bağlı olduğu yasalan genelleşti- rir. Bu yasalar sanatta daha tam, daha çeşit- li ve doğrudan bir yolla ortaya çıktıklan için, estetik de, her şeyden önce, sanatın özünü ve genel yasalarını, sanatsal yaratıyı inceleyen bir bilim olarak kendini göste- rir." Ziss, estetiğin konusunun nasıl zen- ginleştirileceği üzerine de şunlan söyler: "Estetiğin özerk bir bilim olarak kesin kuru- luşu ile ilintilidir." Yanı sıra, önemli bir aynntryı da gözler önüne seri- yor: "Terimin ge- niş anlamında sa- natı estetiğin dışı- na atarak bu sınır- lan aşın derecede dariiltmak da doğ- ru değil." Estetiğin genel sanat kuramından ayrıldığmı belirten Ziss, Rus estetikçi- si G. Pospelov'un kendi görüşüyle ör- tüşen düşüncesine yer verir: "Estetik, güze- Hn nesnel özelliklerini, güzel ile gerçeklik- teki benzer olaylann daha başka özellikleri arasındaki bağışıklığını ve de bunların in- san tarafından algdanmalarını inceleyen bir bilimdir." Pospelov Marksist estetiği de şöyle değerlendirir: "Dikkatini estetik et- kinlik biçimleri üzerinde toplamış; sanatsal yaratıyla doğrudan ilgili değildir bunlar, ama, gene de hızlı bir gelişim göstermekten de geri kalmaz." Pospelov'a göre estetik, özel bir biüm olamaz; çünkü, özgül bir ça- lışma alanı yoktur ve gerçeklikle ilintili ke- sinleşmiş yasalan da incelemez. Estetik, "genel felsefi disiplinlerden biridir" diye- rek sözünü bağlıyor. Bilimsel öğretide estetiğin konusu, ka- rakteri, amacı ve sanata etkisini açıklayan Avner Ziss, estetikle, felsefe ilişkisini çarpı- cı bir ifadeyle şöyle açıklar: "Estetik de kendi kanatlanyla uçmak uğruna felsefe- den kopup ayrüdı. Oteki insan bilimlerine çok yakın olan estetik, hâlâ felsefeyle sıkı bir bağı korumaktadır elbet, ama, onun bütünleyici bir parçası olmaktan da çoktan çıktı." Bununla birlikte, estetiğin sanatla ilişkisinde sanat, sanatçı, sanat eseri ve ya- ratma edimi üzerine kafa yorar Ziss. Bence, enteresan bakış açısı da şudur: "Estetikten kopuk her eleştiri, ilkesizlikten ve öznelci- likten yakasını kurtaramaz. Bunun tersi olarak, eleştiriden kopuk bir estetik de so- yutlamaya ve skolastiğe dalmak tehlikesiyle yüz yüze getirir insanı." Bir oluşu, bir du- rumu, bir sezişi, kültürel bilincin bir biçimi olarak sanatı; sanat eserinin "yaratım" sü- recini irdelemek, onun hakkında duygu ve düşünce derinüğini edinmek için de "este- tik değere" ulaşmak... Her şeyden önce, sanat eserini ontik yönden, bir bütünlük Avner Ziss, Vera Muklna'nın yapıtı için de "Rönesans Ideallnln söze geldiği, MlkelanJ'ınDavldheykellglbl,veraMuklnanın IsçlveKolhozluKadın 1 adlı bu yontusu da yenl Dlr dünyanın Imgeslnl somutlar" dlyor olarak görmek gerekir. Bu aşamada Ziss, toplumsal bilincin, toplumsal kavrayışın anlamlandınlması ve bu bilincin önemli öğesi olan sanatın "manevi üretim şeklini, estetik açıdan ek- lemü" olduğu vurgusu yaparak şunlan da göz önüne serer: "Insanlar kendi öz yaşam- Iarının, kendilerini çevreleyen dünya karşı- sındaki tavırlarm ve toplumsal çalışmalan- nın bilincine sanat yoluyla varır." Sanatın estetik açıdan "ekJemli" olduğu düşünce- siyle birlikte, yaratma ediminde kafa yoran sanatçınm asıl görevinin ne olması gerekti- ğini de Marx'ın şu sözünde billurlaştığmı belirtir: "Sadece teşhis değildir, iyiliğe ve kötülüğe uzak duramaz o." Buyeterlimi? Hayır. Çünkü "sanat, gerçekliğin yaratım yoluyla yeniden üretilmesi olarak değil, gerçek yaşam olaylannın yalın ve mekanik bir kopyası olarak görülür." EDEBİYATIN SANATA KATKISI Avner Ziss, "Sanat ve Bilgilenme" bölü- münde edebiyat dünyasından ve yazarlar- dan ilgi çekici örnekler verir. "Bilimsel öğ- retinin klasikleri, sanaun sınırsız bilgisel (cognitive) yetilerini, insani bilgilerin zen- ginleşmesinde sanatın oynadığı rolü büyük bir önemle üzerinde durarak vurgulamış- ur" der. Yazarlar, kültür tarihinde "birey- topluluk-toplum" üçlemesinde geçen olaylan; olaylar içinde insanın ontolojik durumunu ve onun sonsuz serüvenini ko- nu edinmiştir. Bir bakıma muhayyile gü- cüyle insanın dramını anlatmışlar yüz yıllar boyu... Derin bir "estetik algı ve kaygıyla" estetik varlığı, yani insanın ruhsal ve fîzyo- lojik yönünü öğrenmek için gözlem, etüt ve imge zenginliği içinde romanlarında canlandırmışlardır. Emile Zola bu konuda enteresan şeyler söyler: "Üç türlü bilgi kay- nağının varlığını kabul ediyorum: Bana, maziyi öğreten kitaplar; gerek yazılı eser- lerle, gerek konuşmalanyla, gördükleri ya- hut bildikleri şeyleri bana büdiren tanıldar; yerinde kendi gözümle gördüğüm, kendi işittiğim ve hissettiğim şeyler. Yazacağım her romanda, işleyeceğim konuya dair bir kütüphane dolusu eseri etrafıma toplarım. Yanlarına yaklaşabileceğim bütün yetkili insanları konuştururum, seyahat ederim, yeni ufuklar, yeni ınsanlar, yeni gelenekleri görmeye giderim. Dördüncü bir kaynak varsa, bana gösterin, derhal koşar, o kay- naktan da susuzluğumu gideririm." Aynı biçimde Ziss de Marx'ın ilgi çekici bir de- ğerlendirmesini örnekler: "Balzac'ın kendi- sini toplumsal alanda bilim doktoru olarak nitelemesini sevecenlikle aktanrdı Marks." Hemen arkasından şunlan ekler sözüne, tnsanhk Komedyası üzerine Engels'in söy- lediklerine de bu anlamda değinmek gere- kir. "Bu yapıtın okunması, o dönemin top- lumu, giderek ekonomik aynntılan konu- sunda ekonomistlerin ve istatistikçilerin cilt cilt kitabından daha çok şey öğretmiştir bana." Ziss bu konuda nadir bilinen ayrın- tılar üzerinde durarak okurunu bilgilendi- rir: "Marks'da aynca 19. yüzyıl Ingiliz ro- mancılanru, Dickens'i, Thackeray'i ve Charlotte Bronte'yi de beğenirdi; bunlann yapıtlannda, politikaalann, tarihçilerin, et- nologlann vb. kitaplanndakinden daha çok siyasal ve toplumsal hakikat bulduğu- nu söylerdi." Bu konuda Stefan Zweig'ın da sözlerine yer verir: "însan uygarlığı bir anda yanıp kül olsaydı ve kültürün tüm anıtsal yapıtlan, kitaplar, fotoğraflar, belge- ler yok olsaydı, yirminci yüzyıkn soluğunu duyabilmek, bu dönemdeki yaşamı anlaya- bilmek için, Franz Maserel'in gravürleri ve desenleri yeterli sanırım." Avner Ziss, estetik gerçekliği sanatsal özümsemenin bilimi olarak kabul ettiğini belirtirken, aslında sanatın ve yaratımın öneminden, daha doğru tanımlamayla,"sa- natçının duygusal varlığı", "düş gücü", "sanatçınm iç dünyasınm eserine etkisi", "estetik heyecan"dan söz açar. Çünkü sa- natın olduğu her yerde "estetik obje"den dolayısıyla estetiğin ontolojik değerin- • • den yola çıkılabileceğini anlatmak is- H i C U M H U R İ Y E T K İ T A P S A Y I 1 0 4 0 J
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle