Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CMYB
C M Y B
21 OCAK 2010 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA
EKONOMİ 13ekonomi@cumhuriyet.com.tr
İŞÇİNİN EVRENİNDEN
ŞÜKRAN SONER
Sokakların Ortak Dili
Dünkü gazetenin birinci sayfasına yansıyan üç
büyük sokak eylemi; Ankara ayazında direnişlerinin
37. gününde Tekel işçileri, açlık grevini başlatarak
mücadelelerinin yeni bir boyutuna geçti. Sağlık
çalışanları tam gün tasarısına karşı ülke çapında iş
bırakma eylemlerini gerçekleştirdi. Hrant Dink’in
katledilişinin 3. yıldönümünde Agos gazetesinin
önünde, akşam Taksim’de gerçekleştirilen protesto
eylemlerinde tetikçileri yakalanmış olduğu halde,
cinayetin üzerinin örtülmesi protesto edildi... DİSK,
KESK’in her hafta yinelenen ortak eylemlerinde
AKP’nin çalışanların örgütlenme haklarının gasp
edilmesine ilişkin icraatlarının bütünü dün yine
gündemdeydi. Tekel işçilerinin dünkü açlık grevinde
sözde buzlu ayazda sokak nöbeti noktalanmış
olacaktı. Ancak Türkiye’nin her yerinden gelmiş,
işçileri evlerine göndermek mümkün olmadı...
Çok farklı nedenlerle gündeme gelen direnişler,
sokak eylemlerinin haberlerinden, nedenlerin özünü
kavramak, gerekçelerini anlamak pek de kolay
olmuyor. İktidar cephesi, bütün bu çaresiz sokağa
çıkışların, öfkenin odağında, birinci dereceden
sorumlu olsa da, direnişleri tek tek kırmaya bakıyor.
Hepsinin de odağını oluşturan iktidar icraatları,
sorumluluklarının hızla büyüyen, kitleleri kapsayan
olumsuz sonuçları, tepki, öfke birikimi dalgalarının
ortak gücünün, işlevinin, algılamasının bozulması
taktikleri sonuna kadar kullanılıyor...
Tekel işçilerini sokağa indiren direnişlerinde birinci
dereceden taraf işçiler on binlerle, kendilerine pay
düşüp destekleme eylemlerine katılma gereğini
duyanlar yüz binlerle sayılıyor. Henüz seyredenleri
çoğunlukta olsalar da bu direnişle duygu bağı
kuranlar çoktan milyonlarla sayılır oldular. Örgütlülük
bilinci, siyasal algılamaları ile doğrudan destek
vermeye çalışanlar da yüz binlerle sayılabilir...
Bilmem dikkatinizi çekti mi? Piyasa yorumcuları bile
haberler arasında Tekel işçilerinin direnişi verilince,
sınıfsal bir suçluluk, eziklik duygusu ile “Bu kara
tablo karşısında hükümet bir şeyler yapmak
zorunda” türünden cümleler kuruyor.
Tekel işçileri, dayanışma yapan Türk-İş’e bağlı
diğer sendikaların direnen işçilerinin, kendi benzer
sorunları bağlantılı sokağa dökülen itfaiye, şeker
işçilerinin, geçmiş sendikalı işçiler ölçeğinde
sendikal, sınıfsal bilinçleri yok gibiydi. En çok bu
nedenle bu ölçekte güçlü bir direniş, dayanma gücü
hem şaşkınlık, hem de saygıyla karşılanıyor. Zaten
kameralar uzatıldığında, akla durgunluk veren bu
güçlü, bedeli ağır direnişin “Ölmek var dönmek yok”
diye haykıran bireyleri, çoğunlukla oylarını AKP’ye
verdiklerini itiraf ediyorlar. “İş ekmek yoksa barış da
yok” sloganı ile de Erdoğan hükümetini kararından
dönmeye çağırıyorlar.
Uzaktan görülmeyen işçi sınıfının kaybedecek bir
şeyinin kalmadığı noktada, sokağa indiğinde
sokağın dilini nasıl hızla öğrenip uygulamaya
geçirdiği, geliştirdiği, 37 gündür direnişin içinde olan
işçilerin yıllarca toplumsal örgütlenmeler içinde
olmuş, kitap devirmiş, eylemlere katılmış, toplumsal
kimliği varsayılan örgütlü bireylerden daha ilerde
refleksler kazandığını gözlemlemenizi isterdim. Kimi
ömrünü sosyal eylemler içinde geçirmiş insanlar,
pazar günü ilk kez eyleme katılan Türk-İş’e bağlı
kimi sendikaların işçilerinin dağınıklığından
yakınıyorlardı. Aynı koşullarda yola çıkmış Tekel
işçilerinin bir ayda kendilerini çok aştıklarının
ayırımında olamadan.
Önceki gece Hrant Dink’in Taksim protesto
yürüyüşünde belki de yaşamlarında ilk ya da ikinci
kez eyleme katılan Ermeni ağırlıklı gençlerin,
komitenin sunduğu sloganlar dışında en sıklıkla
Tekel işçileri ile dayanışma sloganları attıklarını
bilmiyorsunuz. Dahası bütün sokak eylemlerinin ne
kadar da çok ortak sloganlarının olduğunu, ortak
tepki mesajlarının benimsenip en sıklıkla
kullanıldıklarını... “Kurtuluş yok tek başına, ya hep
beraber ya hiçbirimiz” türünden sloganların,
sokakların ortak dili olarak nasıl hızla geliştiğini..
Özetle bir iktidar kitleleri çaresiz bırakıp,
sokağa çıkmaya zorluyorsa, sokağa çıkanlarda
bir artış yaşanıyorsa, siz istediğiniz kadar usta
satranç oyunları ile onları bölün; kendiliğinden,
yaşamın dayatması ile bilinçlenme, eğitim,
sokağın dili öylesine güçlüdür ki, sokağın ortak
dilinden, çaresizlerin direnişlerinden, dipten
gelen dalganın güçlenip birleşmesinden
korkmak, ders almak gerekir...
İş Yatõrõm uzmanlarõna göre, Türkiye ya riskini düşürecek ya da enflasyon endişesine karşõ faizleri yukarõ çekecek
Ekonomi Servisi - İş Yatõrõm
tarafõndan hazõrlanan “2010 Stra-
teji Raporu”na göre, risklere rağ-
men Türkiye ekonomisinin uzun
dönemli rotasõnõ sürdürebilmesi
için güçlü bir çõpaya ihtiyaç du-
yuluyor. Raporda, programõn Tür-
kiye için bir çõpa görevini üstlen-
mesi için IMF ile yapõlacak bir an-
laşma sonrasõnda ek önlemlerin
alõnmasõ gerektiği belirtiliyor.
Hükümetin açõkladõğõ orta vadeli
mali programõn (OVP) bu konuda
atõlan önemli bir adõmõ oluşturdu-
ğu ancak hedeflerin düşüklüğü ve
detaylar konusundaki belirsizlik-
lerin, açõklanan programõn piya-
salar üzerindeki etkisini sõnõrladõ-
ğõna dikkat çekildi.
“2010 Yılı Stratejisi: Senaryo-
lar, Öngörüler ve Öneriler” baş-
lõklõ rapor, İş Yatõrõm Araştõrma Di-
rektörü Serhat Gürleyen, Sabit
Getirili Menkul Kõymetler Analis-
ti Ödül Çengel, ekonomist Burcu
Ünüvar ve araştõrma müdürü Em-
re Sezan’õn katõldõğõ basõn toplan-
tõsõnda özetle şöyle açõklandõ:
Dünya ekonomisi gelişmekte
olan piyasalar öncülüğünde hõzlõ bü-
yüyecek. Gelişmekte olanlarõn pa-
rasõ daha da değer kazanacak.
G-7 ülkeleri genişleyici poli-
tikalara devam edecek. Büyümenin
güçlü olduğu Asya ülkeleri ve bu-
ralara ihracat yapan emtia üreticileri
daha hõzlõ faiz arttõracak.
Avrupa’daki sorunlar ve ya-
põsal problemlere rağmen Türkiye
2010’da hõzlõ büyüyecek.
Bütçedeki kötüleşme ve emtia
fiyatlarõndaki artõş Merkez Banka-
sõ’nõ faiz arttõrmaya zorlayacak.
IMF ile yeni program olasõ
risklere karşõ koruma sağlayacak.
2011’deki genel seçimler için har-
camalardaki olasõ bir artõş, bütçe
dengelerindeki iyileşmeyi sõnõr-
layacak bir risk olarak gözüküyor.
Bir diğer risk de orta vadedeki en-
flasyonist baskõlar.
Paramızı nereye yatıralım?
Döviz yükümlülüğü olmayan
yatõrõmcõ, portföyünde TL cinsi ya-
tõrõm araçlarõna ağõrlõk vermeli.
Enflasyon beklentilerinin bo-
zulacağõ ve Merkez Bankasõ’nõn
faiz silahõnõ çekeceği bir ortamda de-
ğişken faizli ve enflasyona endeksli
tahviller alõnmalõ.
2009’daki hõzlõ yükseliş son-
rasõnda da endeks genelinde “bi-
riktir” tavsiyesi geçerli.
IMF ve faizlerde artış
Rapor yazarlarõ sunum sonrasõ so-
rularõ da şöyle yanõtladõlar:
4 yõllõk programa güven
sağlanmasõ için dõşarõdan bunun
mühürlenmesi gerekiyor. Mali
kuralõ koyduğunuzda bunun sağ-
lam olmasõ, değiştirilmemesi ge-
rekiyor. Bunu yapmak zor gö-
ründüğü için piyasa IMF anlaş-
masõnõ istiyor. Sorun piyasaya
güven vermekte. Bunu verebilir-
seniz IMF’ye gerek olmayabilir.
2010 yõlõ 2009’dan daha ko-
lay olmayacak. Merkez Banka-
sõ’nõn 2010’un Eylül ayõndan iti-
baren toplam 200 baz puan faiz
arttõrmasõnõ bekliyoruz.
Türkiye’nin önünde iki yol
var. Ya riski düşüreceksiniz ya da
enflasyondaki endişeleri de dik-
kate alarak faizlerini yukarõ çe-
keceksiniz. Maliye ya güvenilir
bir çõpa ortaya koyacak ya da IMF
anlaşmasõ yapõlacak. Eğer IMF ile
anlaşma olursa 200 baz puanlõk fa-
iz arttõrõmõ beklentisi inecek.
STANDART BELİRLENDİ
‘Helal Gıda’dan
beklenen bereket
100 milyar dolar
Ekonomi Servisi - Gõda ve İhti-
yaç Maddeleri Denetleme ve
Sertifikalandõrma Derneği
(GİMDES) Başkanõ Dr. Hüse-
yin Kami Büyüközer, “GİM-
DES, yaklaşık 3 yıldır üzerin-
de çalışmalarını sürdürdüğü
GİMDES Helal Standardını
tamamladı” dedi. Büyüközer,
helal gõda toplantõsõnda, helal
gõda kavramõnõn, Birleşmiş Mil-
letler uluslararasõ gõda standart-
larõ topluluğu Codex Alimenta-
rius Komisyonu dokümanlarõn-
da “İslami kurallar doğrultu-
sunda izin verilen gıda” olarak
tanõmlandõğõnõ ifade etti.
Bugüne kadar 28 firmanõn helal
gõda sertifikasõ aldõğõnõ dile ge-
tiren Büyüközer, Türkiye’de
helal gõda sertifikalõ ürünlerin
artmasõyla ilk etapta en az 100
milyar dolarlõk ihracat potansi-
yelinin ortaya çõkabileceğini
düşündüklerini belirtti. Büyü-
közer şunlarõ söyledi:
“Helal gıda ile başlayan helal
ekonomisi, kozmetik sanayii,
oyuncak sanayii, ilaç sanayii,
finans, helal internet arama
motoru, turizm sektörü ve pe-
rakende zincirlerine kadar ya-
yılarak kendi oluşturduğu ser-
best piyasa ekonomisini bü-
yütmeye devam ediyor. Dün-
yada helal gıda pazarının bu-
günkü değerinin 850 milyar
dolar, tüm helal piyasası 2
trilyon dolar civarında.”
ÖZELLEŞTİRME İDARESİ
4 şeker
fabrikasında
satış durduruldu
Ekonomi Servisi - Özelleştirme
İdaresi Başkanlõğõ (ÖİB), Port-
föy B’de yer alan Türkiye Şe-
ker Fabrikalarõ’na ait Elazõğ,
Malatya, Erzincan ve Elbistan
Şeker Fabrikalarõ’nõn ihale sü-
recini, Danõştay’õn “yürütme-
yi durdurma” kararõ gereğin-
ce durdurdu.
ÖİB’nin konuya ilişkin kararõ,
Resmi Gazete’nin dünkü sayõ-
sõnda yayõmlandõ. “İhale Şart-
ları Belgesi”nin iptali ve yü-
rütmenin durdurulmasõ talebiy-
le Danõştay 13. Dairesi’nde açõ-
lan davada, 12 Ocak 2010’da
yürütmenin durdurulmasõna ka-
rar verildiği vurgulanan ÖİB
kararõnda, sürecin durduruldu-
ğu ve bu aşamada teklif alõna-
mayacağõ kaydedildi.
Teşviki kapan Malatya’ya koştu
Diyarbakır’a gelen giden yok
Kimsenin hatõr için yatõrõm yapmayacağõnõ
anlatan Diyarbakõrlõ işadamlarõ, ‘Teşvik iller
bazõnda verilmeli. Ortam barõş ve huzur
sağlanarak yatõrõma uygun hale getirilmeli’
görüşünü savundu.
OLCAY BÜYÜKTAŞ
DİYARBAKIR - Hükü-
metin uygulamaya koydu-
ğu ve Türkiye’yi 4 bölgeye
ayõran yeni teşvik sistemi-
nin hayata geçmesinin üze-
rinden 6 ay geçti. Az geliş-
miş bölgelere daha fazla
teşvik getiren sistemin ba-
zõ illere hiçbir faydasõnõn ol-
madõğõ ortaya çõktõ.
Bu illerin başõnda da Di-
yarbakõr geliyor. İstanbul
Ticaret Odasõ Başkanõ Mu-
rat Yalçıntaş’õn ziyaret et-
tiği Diyarbakõr Ticaret ve
Sanayi Odasõ Başkanõ Ga-
lip Ensarioğlu, yeni teşvik
sisteminin hayata geçme-
sinden sonra Diyarbakõr’a
tek bir yatõrõmõn gelmedi-
ğini savundu. Hükümet ta-
rafõndan hazõrlanan teşvik
sisteminin bugüne kadarki
en kapsamlõ sistem oldu-
ğunu kabul eden Ensari-
oğlu, “Terörden zarar
görmüş 12 ilin yanına ge-
lişmişlik düzeyi daha yük-
sek 3-4 il daha konuldu.
İnsanlar da bu 12 il yeri-
ne daha gelişmiş bölgele-
re yatırım yaptı. Biz teşvik
sisteminin değiştirilerek
iller bazında destek veril-
mesini istiyoruz” dedi.
Malatya ilinin de 4 bölge
kapsamõnda olduğunu ha-
tõrlatan Ensarioğlu, Malat-
ya’da 3’üncü organize sa-
nayi bölgesinin de (OSB)
dolmasõna karşõlõk Diyar-
bakõr’da birinci OSB’nin
hâlâ yüz 30’unun boş ol-
duğunu dile getirdi. Ensa-
rioğlu’na göre teşvik siste-
mi 2002 TÜİK verilerine
göre hazõrlandõ.
25-30 yõldõr süren şid-
detin olduğu yerde yatõrõ-
mõn ve ekonominin iste-
nildiği noktaya gelemeye-
ceğini savunan Ensarioğlu,
“Bu şiddet ve ölümler ol-
masın. Eğer bunu başa-
rabilirsek Türkiye 21’in-
ci yüzyılda süper güç olur.
Bunun eşiğindeyiz. An-
cak bu işten nemalanan-
lar ve varlıklarını şiddete
borçlu olanlar ellerindeki
imkânları kaybetmemek
için uğraşıyor” şeklinde
konuştu.
Hatır zarara sokar
Ensarioğlu, Cumhuriyetin
ilk yõllarõnda sosyoekono-
mik açõdan 3’üncü sõrada
olan Diyarbakõr’õn bugün
63’üncü sõraya gerilediğini
belirtti. Hatõr için yatõrõmõn
belirli bölgelere yapõlma-
yacağõnõ savunan Ensari-
oğlu, örnek olarak işadamõ
Ethem Sancak’õ gösterdi.
Ensarioğlu şöyle devam et-
ti: “Geçenlerde Ethem
Sancak’la karşılaştım.
Dertleşiyorduk. ‘Başba-
kan Erdoğan’õn hatõrõ için
Siirt’e yatõrõm yaptõm. An-
cak her ay 200 bin lira zarar
ediyorum’ dedi. Hatır için
yatırım yapılmamalı. Ya-
tırım iklimi sağlanmalı.”
Panasonic üçboyutla pazarõ zorluyor
Ekonomi Servisi - Panasonic
Elektronik Satõş AŞ Ülke Direktörü
Shigeo Suzuki yeni tasarõmlarõ 50
inçlik üç boyutlu HD televizyonu AB
ve Türkiye’de piyasaya sunacaklarõnõ
bildirdi. Suzuki, “Bu yıl Türkiye
piyasasına getireceğimiz en önemli
dönüm noktası full HD 3D
televizyon sistemleri olacak.
Hedefimiz, 2012’ye kadar
Türkiye’deki pazar payımızı 2
haneli rakamlara yükseltmek” dedi.
Panasonic Europe Ltd. Yönetim
Kurulu Başkanõ ve Üst Yöneticisi
(CEO) Laurent Abadie de 2008
yõlõnda küresel düzeyde 78.4 milyar
dolarlõk ciro elde ettiklerini ve AR-
GE’ye 5.2 milyar dolar yatõrõm
yaptõklarõnõ belirtti. Türkiye pazarõnda
geçmişte distribütörlük üzerinden
varlõklarõnõ sürdürdüklerini anlatan
Abadie şöyle devam etti: “Düz
ekranda bu yıl mart ayına kadar
15.5 milyon birim satış hedefine
ulaşacağız. Ayrıca bu yıl Avrupa’da
ilk defa full HD 3D teknolojisini
kullanacağız. Avrupa’da ‘Panasonic
Hollywood Yatõrõmõ’ dediğimiz
büyük bir AR-GE yatırımımız var.
Orada Hollywood stüdyoları için
teknoloji geliştiriyoruz. Bu yıl çok
yakın bir gelecekte ilk PDP 50
inçlik 3D HD’yi Avrupa’da takdim
edeceğiz.”Verilen bilgiye göre
Panasonic’in full HD 3D televizyonu,
sol ve sağ göz için iki ayrõ resim
dizisini dönüşümlü şekilde gösteren
teknolojisi ve aktif hareketli gözlükler
aracõlõğõyla işliyor.
MEYED Başkanı Alaaddin Güç (sağda) ile MEYED üyesi ve Aroma Bursa Mey-
ve Suları ve Gıda Sanayi Üretim Müdürü Yücel Oğuzer, meyve suyu sektörün-
de gelinen nokta ve gelecek dönemlere ilişkin öngörülerini anlattı.
Avrupa’nõn gõda sepeti olacağõz
Ekonomi Servisi - Meyve Suyu En-
düstrisi Derneği (MEYED) Başkanõ Ala-
addin Güç, Türkiye’de kişi başõ meyve su-
yu tüketiminin 2000’den bu yana 4 litreden
10 litreye çõktõğõnõ ve sektörün ortalama
yüzde 20 büyüdüğünü belirterek, “Türkiye
5 yıl içinde Avrupa’nın gıda sepeti ola-
cak. Bunun en büyük belirtisi de 16.
Dünya Meyve Suyu Kongresi’nin Tür-
kiye’de yapılacak olmasıdır” dedi.
Kriz nedeniyle meyve suyunun büyüme
trendinin de yavaşladõğõnõ belirten Güç,
“2009 için yüzde 5-6 büyüme öngörüyoruz.
Kriz ortadan kalktıktan ve normal dönüş
başladıktan sonra büyüme gene yüzde 20
seviyesine ulaşacaktır” dedi.
MEYED üyesi ve Aroma Bursa Meyve Su-
larõ ve Gõda Sanayi AŞ Üretim Müdürü Yü-
cel Oğuzer de, yüzde 100 meyve suyu üre-
timinin ‘yemeyeceğin meyveyi ayır’ ilkesiyle
gerçekleştirildiğini belirterek “Sektör ciro-
su 1 milyar lira civarında, sektörün ha-
sattan üretime kadar dolaylı dolaysız is-
tihdam sayısı 600 bin kişi” dedi.
Ekonomi güçlü bir çõpa istiyor
Rapora göre, Türkiye’de büyüme hõzlõ olacak, bütçe kõsmen
iyileşecek ama seçim harcamalarõnda artõş olasõlõğõ, enflasyon
baskõsõ gibi nedenlerle piyasalarda oluşacak güvensizliği
gidermek için IMF gibi bir denetmene ihtiyaç duyuluyor.
Shigeo
Suzuki.
soner@cumhuriyet.com.tr
SABANCI VAKFI BAŞKANI GÜLERSABANCI
‘Yapacak
çok iş var’
ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Sabancõ
Vakfõ Mütevelli Heyeti Başkanõ Güler Sabancı,
Birleşmiş Milletler “Kadın ve Kız Çocukları-
nın İnsan Haklarının Korunması ve Gelişti-
rilmesi” Ortak Programõ (BMOP) kapsamõnda,
dört yõlda önemli adõmlar atõldõğõnõ ancak süreci
devam ettirmek gerektiğini belirterek, yeni hibe
programlarõ planladõklarõnõ söyledi.
Sabancõ, Hilton Oteli’ndeki kapanõş toplantõ-
sõnda yaptõğõ konuşmada, dört yõl önce İçişleri
Bakanlõğõ ve Birleşmiş Milletler ile birlikte çok
önemli bir ortaklõğa imza attõklarõnõ belirterek,
sivil toplum örgütleriyle birlikte sorunlarõ ta-
nõmladõklarõnõ ve İzmir, Kars, Nevşehir, Trab-
zon, Şanlõurfa, Van’da “yerel eylem planları”
hazõrladõklarõnõ anlattõ. Programõn somut sonuç-
larõnõn, 2007 yõlõnda Sabancõ Vakfõ Hibe Prog-
ramõ ile ortaya çõkmaya başladõğõnõ ifade eden
Sabancõ desteklenen projelerle toplam yaklaşõk
300 bin kişiye ulaşõldõğõ söyledi. Türkiye’nin
2009 Küresel Cinsiyet Eşitliği Raporu’na göre,
“134 ülke içinde 129. sırada yer aldığını” an-
latan Güler Sabancõ, “Yaptıklarımız bir dam-
la, bunu kartopuna çevirmemiz lazım” dedi.
Sabancõ, yeni hibe programlarõ geliştirmeyi
planladõklarõnõ belirterek, başka illerde de proje-
lerin hayata geçirilmesini istediklerini söyledi.