22 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
CMYB C M Y B 21 OCAK 2010 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA EKONOMİ [email protected] İŞÇİNİN EVRENİNDEN ŞÜKRAN SONER Sokakların Ortak Dili Dünkü gazetenin birinci sayfasına yansıyan üç büyük sokak eylemi; Ankara ayazında direnişlerinin 37. gününde Tekel işçileri, açlık grevini başlatarak mücadelelerinin yeni bir boyutuna geçti. Sağlık çalışanları tam gün tasarısına karşı ülke çapında iş bırakma eylemlerini gerçekleştirdi. Hrant Dink’in katledilişinin 3. yıldönümünde Agos gazetesinin önünde, akşam Taksim’de gerçekleştirilen protesto eylemlerinde tetikçileri yakalanmış olduğu halde, cinayetin üzerinin örtülmesi protesto edildi... DİSK, KESK’in her hafta yinelenen ortak eylemlerinde AKP’nin çalışanların örgütlenme haklarının gasp edilmesine ilişkin icraatlarının bütünü dün yine gündemdeydi. Tekel işçilerinin dünkü açlık grevinde sözde buzlu ayazda sokak nöbeti noktalanmış olacaktı. Ancak Türkiye’nin her yerinden gelmiş, işçileri evlerine göndermek mümkün olmadı... Çok farklı nedenlerle gündeme gelen direnişler, sokak eylemlerinin haberlerinden, nedenlerin özünü kavramak, gerekçelerini anlamak pek de kolay olmuyor. İktidar cephesi, bütün bu çaresiz sokağa çıkışların, öfkenin odağında, birinci dereceden sorumlu olsa da, direnişleri tek tek kırmaya bakıyor. Hepsinin de odağını oluşturan iktidar icraatları, sorumluluklarının hızla büyüyen, kitleleri kapsayan olumsuz sonuçları, tepki, öfke birikimi dalgalarının ortak gücünün, işlevinin, algılamasının bozulması taktikleri sonuna kadar kullanılıyor... Tekel işçilerini sokağa indiren direnişlerinde birinci dereceden taraf işçiler on binlerle, kendilerine pay düşüp destekleme eylemlerine katılma gereğini duyanlar yüz binlerle sayılıyor. Henüz seyredenleri çoğunlukta olsalar da bu direnişle duygu bağı kuranlar çoktan milyonlarla sayılır oldular. Örgütlülük bilinci, siyasal algılamaları ile doğrudan destek vermeye çalışanlar da yüz binlerle sayılabilir... Bilmem dikkatinizi çekti mi? Piyasa yorumcuları bile haberler arasında Tekel işçilerinin direnişi verilince, sınıfsal bir suçluluk, eziklik duygusu ile “Bu kara tablo karşısında hükümet bir şeyler yapmak zorunda” türünden cümleler kuruyor. Tekel işçileri, dayanışma yapan Türk-İş’e bağlı diğer sendikaların direnen işçilerinin, kendi benzer sorunları bağlantılı sokağa dökülen itfaiye, şeker işçilerinin, geçmiş sendikalı işçiler ölçeğinde sendikal, sınıfsal bilinçleri yok gibiydi. En çok bu nedenle bu ölçekte güçlü bir direniş, dayanma gücü hem şaşkınlık, hem de saygıyla karşılanıyor. Zaten kameralar uzatıldığında, akla durgunluk veren bu güçlü, bedeli ağır direnişin “Ölmek var dönmek yok” diye haykıran bireyleri, çoğunlukla oylarını AKP’ye verdiklerini itiraf ediyorlar. “İş ekmek yoksa barış da yok” sloganı ile de Erdoğan hükümetini kararından dönmeye çağırıyorlar. Uzaktan görülmeyen işçi sınıfının kaybedecek bir şeyinin kalmadığı noktada, sokağa indiğinde sokağın dilini nasıl hızla öğrenip uygulamaya geçirdiği, geliştirdiği, 37 gündür direnişin içinde olan işçilerin yıllarca toplumsal örgütlenmeler içinde olmuş, kitap devirmiş, eylemlere katılmış, toplumsal kimliği varsayılan örgütlü bireylerden daha ilerde refleksler kazandığını gözlemlemenizi isterdim. Kimi ömrünü sosyal eylemler içinde geçirmiş insanlar, pazar günü ilk kez eyleme katılan Türk-İş’e bağlı kimi sendikaların işçilerinin dağınıklığından yakınıyorlardı. Aynı koşullarda yola çıkmış Tekel işçilerinin bir ayda kendilerini çok aştıklarının ayırımında olamadan. Önceki gece Hrant Dink’in Taksim protesto yürüyüşünde belki de yaşamlarında ilk ya da ikinci kez eyleme katılan Ermeni ağırlıklı gençlerin, komitenin sunduğu sloganlar dışında en sıklıkla Tekel işçileri ile dayanışma sloganları attıklarını bilmiyorsunuz. Dahası bütün sokak eylemlerinin ne kadar da çok ortak sloganlarının olduğunu, ortak tepki mesajlarının benimsenip en sıklıkla kullanıldıklarını... “Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz” türünden sloganların, sokakların ortak dili olarak nasıl hızla geliştiğini.. Özetle bir iktidar kitleleri çaresiz bırakıp, sokağa çıkmaya zorluyorsa, sokağa çıkanlarda bir artış yaşanıyorsa, siz istediğiniz kadar usta satranç oyunları ile onları bölün; kendiliğinden, yaşamın dayatması ile bilinçlenme, eğitim, sokağın dili öylesine güçlüdür ki, sokağın ortak dilinden, çaresizlerin direnişlerinden, dipten gelen dalganın güçlenip birleşmesinden korkmak, ders almak gerekir... İş Yatõrõm uzmanlarõna göre, Türkiye ya riskini düşürecek ya da enflasyon endişesine karşõ faizleri yukarõ çekecek Ekonomi Servisi - İş Yatõrõm tarafõndan hazõrlanan “2010 Stra- teji Raporu”na göre, risklere rağ- men Türkiye ekonomisinin uzun dönemli rotasõnõ sürdürebilmesi için güçlü bir çõpaya ihtiyaç du- yuluyor. Raporda, programõn Tür- kiye için bir çõpa görevini üstlen- mesi için IMF ile yapõlacak bir an- laşma sonrasõnda ek önlemlerin alõnmasõ gerektiği belirtiliyor. Hükümetin açõkladõğõ orta vadeli mali programõn (OVP) bu konuda atõlan önemli bir adõmõ oluşturdu- ğu ancak hedeflerin düşüklüğü ve detaylar konusundaki belirsizlik- lerin, açõklanan programõn piya- salar üzerindeki etkisini sõnõrladõ- ğõna dikkat çekildi. “2010 Yılı Stratejisi: Senaryo- lar, Öngörüler ve Öneriler” baş- lõklõ rapor, İş Yatõrõm Araştõrma Di- rektörü Serhat Gürleyen, Sabit Getirili Menkul Kõymetler Analis- ti Ödül Çengel, ekonomist Burcu Ünüvar ve araştõrma müdürü Em- re Sezan’õn katõldõğõ basõn toplan- tõsõnda özetle şöyle açõklandõ: Dünya ekonomisi gelişmekte olan piyasalar öncülüğünde hõzlõ bü- yüyecek. Gelişmekte olanlarõn pa- rasõ daha da değer kazanacak. G-7 ülkeleri genişleyici poli- tikalara devam edecek. Büyümenin güçlü olduğu Asya ülkeleri ve bu- ralara ihracat yapan emtia üreticileri daha hõzlõ faiz arttõracak. Avrupa’daki sorunlar ve ya- põsal problemlere rağmen Türkiye 2010’da hõzlõ büyüyecek. Bütçedeki kötüleşme ve emtia fiyatlarõndaki artõş Merkez Banka- sõ’nõ faiz arttõrmaya zorlayacak. IMF ile yeni program olasõ risklere karşõ koruma sağlayacak. 2011’deki genel seçimler için har- camalardaki olasõ bir artõş, bütçe dengelerindeki iyileşmeyi sõnõr- layacak bir risk olarak gözüküyor. Bir diğer risk de orta vadedeki en- flasyonist baskõlar. Paramızı nereye yatıralım? Döviz yükümlülüğü olmayan yatõrõmcõ, portföyünde TL cinsi ya- tõrõm araçlarõna ağõrlõk vermeli. Enflasyon beklentilerinin bo- zulacağõ ve Merkez Bankasõ’nõn faiz silahõnõ çekeceği bir ortamda de- ğişken faizli ve enflasyona endeksli tahviller alõnmalõ. 2009’daki hõzlõ yükseliş son- rasõnda da endeks genelinde “bi- riktir” tavsiyesi geçerli. IMF ve faizlerde artış Rapor yazarlarõ sunum sonrasõ so- rularõ da şöyle yanõtladõlar: 4 yõllõk programa güven sağlanmasõ için dõşarõdan bunun mühürlenmesi gerekiyor. Mali kuralõ koyduğunuzda bunun sağ- lam olmasõ, değiştirilmemesi ge- rekiyor. Bunu yapmak zor gö- ründüğü için piyasa IMF anlaş- masõnõ istiyor. Sorun piyasaya güven vermekte. Bunu verebilir- seniz IMF’ye gerek olmayabilir. 2010 yõlõ 2009’dan daha ko- lay olmayacak. Merkez Banka- sõ’nõn 2010’un Eylül ayõndan iti- baren toplam 200 baz puan faiz arttõrmasõnõ bekliyoruz. Türkiye’nin önünde iki yol var. Ya riski düşüreceksiniz ya da enflasyondaki endişeleri de dik- kate alarak faizlerini yukarõ çe- keceksiniz. Maliye ya güvenilir bir çõpa ortaya koyacak ya da IMF anlaşmasõ yapõlacak. Eğer IMF ile anlaşma olursa 200 baz puanlõk fa- iz arttõrõmõ beklentisi inecek. STANDART BELİRLENDİ ‘Helal Gıda’dan beklenen bereket 100 milyar dolar Ekonomi Servisi - Gõda ve İhti- yaç Maddeleri Denetleme ve Sertifikalandõrma Derneği (GİMDES) Başkanõ Dr. Hüse- yin Kami Büyüközer, “GİM- DES, yaklaşık 3 yıldır üzerin- de çalışmalarını sürdürdüğü GİMDES Helal Standardını tamamladı” dedi. Büyüközer, helal gõda toplantõsõnda, helal gõda kavramõnõn, Birleşmiş Mil- letler uluslararasõ gõda standart- larõ topluluğu Codex Alimenta- rius Komisyonu dokümanlarõn- da “İslami kurallar doğrultu- sunda izin verilen gıda” olarak tanõmlandõğõnõ ifade etti. Bugüne kadar 28 firmanõn helal gõda sertifikasõ aldõğõnõ dile ge- tiren Büyüközer, Türkiye’de helal gõda sertifikalõ ürünlerin artmasõyla ilk etapta en az 100 milyar dolarlõk ihracat potansi- yelinin ortaya çõkabileceğini düşündüklerini belirtti. Büyü- közer şunlarõ söyledi: “Helal gıda ile başlayan helal ekonomisi, kozmetik sanayii, oyuncak sanayii, ilaç sanayii, finans, helal internet arama motoru, turizm sektörü ve pe- rakende zincirlerine kadar ya- yılarak kendi oluşturduğu ser- best piyasa ekonomisini bü- yütmeye devam ediyor. Dün- yada helal gıda pazarının bu- günkü değerinin 850 milyar dolar, tüm helal piyasası 2 trilyon dolar civarında.” ÖZELLEŞTİRME İDARESİ 4 şeker fabrikasında satış durduruldu Ekonomi Servisi - Özelleştirme İdaresi Başkanlõğõ (ÖİB), Port- föy B’de yer alan Türkiye Şe- ker Fabrikalarõ’na ait Elazõğ, Malatya, Erzincan ve Elbistan Şeker Fabrikalarõ’nõn ihale sü- recini, Danõştay’õn “yürütme- yi durdurma” kararõ gereğin- ce durdurdu. ÖİB’nin konuya ilişkin kararõ, Resmi Gazete’nin dünkü sayõ- sõnda yayõmlandõ. “İhale Şart- ları Belgesi”nin iptali ve yü- rütmenin durdurulmasõ talebiy- le Danõştay 13. Dairesi’nde açõ- lan davada, 12 Ocak 2010’da yürütmenin durdurulmasõna ka- rar verildiği vurgulanan ÖİB kararõnda, sürecin durduruldu- ğu ve bu aşamada teklif alõna- mayacağõ kaydedildi. Teşviki kapan Malatya’ya koştu Diyarbakır’a gelen giden yok Kimsenin hatõr için yatõrõm yapmayacağõnõ anlatan Diyarbakõrlõ işadamlarõ, ‘Teşvik iller bazõnda verilmeli. Ortam barõş ve huzur sağlanarak yatõrõma uygun hale getirilmeli’ görüşünü savundu. OLCAY BÜYÜKTAŞ DİYARBAKIR - Hükü- metin uygulamaya koydu- ğu ve Türkiye’yi 4 bölgeye ayõran yeni teşvik sistemi- nin hayata geçmesinin üze- rinden 6 ay geçti. Az geliş- miş bölgelere daha fazla teşvik getiren sistemin ba- zõ illere hiçbir faydasõnõn ol- madõğõ ortaya çõktõ. Bu illerin başõnda da Di- yarbakõr geliyor. İstanbul Ticaret Odasõ Başkanõ Mu- rat Yalçıntaş’õn ziyaret et- tiği Diyarbakõr Ticaret ve Sanayi Odasõ Başkanõ Ga- lip Ensarioğlu, yeni teşvik sisteminin hayata geçme- sinden sonra Diyarbakõr’a tek bir yatõrõmõn gelmedi- ğini savundu. Hükümet ta- rafõndan hazõrlanan teşvik sisteminin bugüne kadarki en kapsamlõ sistem oldu- ğunu kabul eden Ensari- oğlu, “Terörden zarar görmüş 12 ilin yanına ge- lişmişlik düzeyi daha yük- sek 3-4 il daha konuldu. İnsanlar da bu 12 il yeri- ne daha gelişmiş bölgele- re yatırım yaptı. Biz teşvik sisteminin değiştirilerek iller bazında destek veril- mesini istiyoruz” dedi. Malatya ilinin de 4 bölge kapsamõnda olduğunu ha- tõrlatan Ensarioğlu, Malat- ya’da 3’üncü organize sa- nayi bölgesinin de (OSB) dolmasõna karşõlõk Diyar- bakõr’da birinci OSB’nin hâlâ yüz 30’unun boş ol- duğunu dile getirdi. Ensa- rioğlu’na göre teşvik siste- mi 2002 TÜİK verilerine göre hazõrlandõ. 25-30 yõldõr süren şid- detin olduğu yerde yatõrõ- mõn ve ekonominin iste- nildiği noktaya gelemeye- ceğini savunan Ensarioğlu, “Bu şiddet ve ölümler ol- masın. Eğer bunu başa- rabilirsek Türkiye 21’in- ci yüzyılda süper güç olur. Bunun eşiğindeyiz. An- cak bu işten nemalanan- lar ve varlıklarını şiddete borçlu olanlar ellerindeki imkânları kaybetmemek için uğraşıyor” şeklinde konuştu. Hatır zarara sokar Ensarioğlu, Cumhuriyetin ilk yõllarõnda sosyoekono- mik açõdan 3’üncü sõrada olan Diyarbakõr’õn bugün 63’üncü sõraya gerilediğini belirtti. Hatõr için yatõrõmõn belirli bölgelere yapõlma- yacağõnõ savunan Ensari- oğlu, örnek olarak işadamõ Ethem Sancak’õ gösterdi. Ensarioğlu şöyle devam et- ti: “Geçenlerde Ethem Sancak’la karşılaştım. Dertleşiyorduk. ‘Başba- kan Erdoğan’õn hatõrõ için Siirt’e yatõrõm yaptõm. An- cak her ay 200 bin lira zarar ediyorum’ dedi. Hatır için yatırım yapılmamalı. Ya- tırım iklimi sağlanmalı.” Panasonic üçboyutla pazarõ zorluyor Ekonomi Servisi - Panasonic Elektronik Satõş AŞ Ülke Direktörü Shigeo Suzuki yeni tasarõmlarõ 50 inçlik üç boyutlu HD televizyonu AB ve Türkiye’de piyasaya sunacaklarõnõ bildirdi. Suzuki, “Bu yıl Türkiye piyasasına getireceğimiz en önemli dönüm noktası full HD 3D televizyon sistemleri olacak. Hedefimiz, 2012’ye kadar Türkiye’deki pazar payımızı 2 haneli rakamlara yükseltmek” dedi. Panasonic Europe Ltd. Yönetim Kurulu Başkanõ ve Üst Yöneticisi (CEO) Laurent Abadie de 2008 yõlõnda küresel düzeyde 78.4 milyar dolarlõk ciro elde ettiklerini ve AR- GE’ye 5.2 milyar dolar yatõrõm yaptõklarõnõ belirtti. Türkiye pazarõnda geçmişte distribütörlük üzerinden varlõklarõnõ sürdürdüklerini anlatan Abadie şöyle devam etti: “Düz ekranda bu yıl mart ayına kadar 15.5 milyon birim satış hedefine ulaşacağız. Ayrıca bu yıl Avrupa’da ilk defa full HD 3D teknolojisini kullanacağız. Avrupa’da ‘Panasonic Hollywood Yatõrõmõ’ dediğimiz büyük bir AR-GE yatırımımız var. Orada Hollywood stüdyoları için teknoloji geliştiriyoruz. Bu yıl çok yakın bir gelecekte ilk PDP 50 inçlik 3D HD’yi Avrupa’da takdim edeceğiz.”Verilen bilgiye göre Panasonic’in full HD 3D televizyonu, sol ve sağ göz için iki ayrõ resim dizisini dönüşümlü şekilde gösteren teknolojisi ve aktif hareketli gözlükler aracõlõğõyla işliyor. MEYED Başkanı Alaaddin Güç (sağda) ile MEYED üyesi ve Aroma Bursa Mey- ve Suları ve Gıda Sanayi Üretim Müdürü Yücel Oğuzer, meyve suyu sektörün- de gelinen nokta ve gelecek dönemlere ilişkin öngörülerini anlattı. Avrupa’nõn gõda sepeti olacağõz Ekonomi Servisi - Meyve Suyu En- düstrisi Derneği (MEYED) Başkanõ Ala- addin Güç, Türkiye’de kişi başõ meyve su- yu tüketiminin 2000’den bu yana 4 litreden 10 litreye çõktõğõnõ ve sektörün ortalama yüzde 20 büyüdüğünü belirterek, “Türkiye 5 yıl içinde Avrupa’nın gıda sepeti ola- cak. Bunun en büyük belirtisi de 16. Dünya Meyve Suyu Kongresi’nin Tür- kiye’de yapılacak olmasıdır” dedi. Kriz nedeniyle meyve suyunun büyüme trendinin de yavaşladõğõnõ belirten Güç, “2009 için yüzde 5-6 büyüme öngörüyoruz. Kriz ortadan kalktıktan ve normal dönüş başladıktan sonra büyüme gene yüzde 20 seviyesine ulaşacaktır” dedi. MEYED üyesi ve Aroma Bursa Meyve Su- larõ ve Gõda Sanayi AŞ Üretim Müdürü Yü- cel Oğuzer de, yüzde 100 meyve suyu üre- timinin ‘yemeyeceğin meyveyi ayır’ ilkesiyle gerçekleştirildiğini belirterek “Sektör ciro- su 1 milyar lira civarında, sektörün ha- sattan üretime kadar dolaylı dolaysız is- tihdam sayısı 600 bin kişi” dedi. Ekonomi güçlü bir çõpa istiyor Rapora göre, Türkiye’de büyüme hõzlõ olacak, bütçe kõsmen iyileşecek ama seçim harcamalarõnda artõş olasõlõğõ, enflasyon baskõsõ gibi nedenlerle piyasalarda oluşacak güvensizliği gidermek için IMF gibi bir denetmene ihtiyaç duyuluyor. Shigeo Suzuki. [email protected] SABANCI VAKFI BAŞKANI GÜLERSABANCI ‘Yapacak çok iş var’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Sabancõ Vakfõ Mütevelli Heyeti Başkanõ Güler Sabancı, Birleşmiş Milletler “Kadın ve Kız Çocukları- nın İnsan Haklarının Korunması ve Gelişti- rilmesi” Ortak Programõ (BMOP) kapsamõnda, dört yõlda önemli adõmlar atõldõğõnõ ancak süreci devam ettirmek gerektiğini belirterek, yeni hibe programlarõ planladõklarõnõ söyledi. Sabancõ, Hilton Oteli’ndeki kapanõş toplantõ- sõnda yaptõğõ konuşmada, dört yõl önce İçişleri Bakanlõğõ ve Birleşmiş Milletler ile birlikte çok önemli bir ortaklõğa imza attõklarõnõ belirterek, sivil toplum örgütleriyle birlikte sorunlarõ ta- nõmladõklarõnõ ve İzmir, Kars, Nevşehir, Trab- zon, Şanlõurfa, Van’da “yerel eylem planları” hazõrladõklarõnõ anlattõ. Programõn somut sonuç- larõnõn, 2007 yõlõnda Sabancõ Vakfõ Hibe Prog- ramõ ile ortaya çõkmaya başladõğõnõ ifade eden Sabancõ desteklenen projelerle toplam yaklaşõk 300 bin kişiye ulaşõldõğõ söyledi. Türkiye’nin 2009 Küresel Cinsiyet Eşitliği Raporu’na göre, “134 ülke içinde 129. sırada yer aldığını” an- latan Güler Sabancõ, “Yaptıklarımız bir dam- la, bunu kartopuna çevirmemiz lazım” dedi. Sabancõ, yeni hibe programlarõ geliştirmeyi planladõklarõnõ belirterek, başka illerde de proje- lerin hayata geçirilmesini istediklerini söyledi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle