22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
İ. GÜRŞEN KAFKAS Ülkemiz üniversitelerinde görevli 15-17 bin “yardımcı doçent” dil sınavı engelini aşamadıkları için doçent olamıyorlar. Yabancı dilin öncelikli görüldüğü yükseköğretim yasasında, anlaşılan o ki “bilimsellik ikinci plana atılıyor!..” Önemli olan yabancı dil eğitimi değil, yabancı dil öğretimi olmalıdır. Türkçemizin de uluslararası dil olması için uğraşılıyorken bilim insanlarımızı öncelikle bilimsel çalışmalarıyla değerlendirmek gerekmektedir. Yardımcı doçentler akademik sürecin en zorlu ve önemli basamağı olan “doktora/sanatta yeterlilik” dönemini başararak bu aşamaya gelmektedirler. Yardımcı doçentlerin bilgi ve deneyimle ilgili sunumları, araştırmaya yönelik makaleleri, bilimsel ve akademik yeterliliklerinin kazanımıdır. Yardımcı doçentler, bu dönemde yabancı dil öğrenimi dahil, kendilerinin bireysel gelişim ve donanımı için etkin ve yoğun birçok artı çalışmalara da başarıyla katılmaktadırlar. Gelişmiş ülkelerde örneği görülmeyen ÜDS sınavı, bize özgü, göreceli bir anlayışın sınavıdır. Her alanda araştırma, buluş ve yeni arayışların yapıldığı dünyamızda, genellikle ülkemiz üniversitelerinden katılımcılar öncelikle yardımcı doçentlerdir. Onları bilimsel, sanatsal ve sosyal yaşamımızın “Ar/Ge’lerdeki donanımlı ve üretken kaynakları olarak görmekteyiz.” Bugün okuyan genç nüfusumuzun giderek çoğalması, her ilimize üniversite açılması, vakıf üniversitelerimizin artması nedenleriyle kariyer edinmiş öğretim üyelerine çokça gereksinim duyulmaktadır. Üniversitelerimizde alanlarıyla ilgili yeterli sayıda profesör ve doçent olmadığından sıkıntı çekildiği bilinmektedir. Bilimsel verilerle donanımlı, nitelikli, deneyimli ve kariyer sahibi yardımcı doçentlerin, doçentliğe ve profesörlüğe kazandırılması kaçınılmazdır. Dokuz Eylül Üniversitesi Yabancı Dil Yüksekokulu Müdürü Yard. Doç. Dr. Kadim Öztürk, “Yabancı dil sınavlarında (ÜDS) Almanca soruları çok ağır, on yıldır başarılı olamadım. Ben bu süre içinde üç fakülte bitirebilirdim. Birçok işimin yanında buna zaman ayırıyorum ama bir türlü geçemedim. Bu beni kahrediyor” diyor. Yabancı dil sınavında başarılı olamadıkları için doçent/profesör olamayan ama alan bilgileriyle ulusal ve uluslararasında başarıdan başarıya koşan birçok yardımcı doçentimiz vardır. Alan bilgileri, donanım ve deneyimleriyle yetiştirdikleri onlarca öğrencileri dil barajını aştıklarından doçent ve profesör olmuşken, onlar dil sınavı nedeniyle bu engelde duraksamışlardır. Kendilerinden izin almadığımdan, örnek olarak adlarını, kariyerlerini belirtemeyeceğim çok sayıda yardımcı doçent var. Bunlardan birçoğu bilim ve sanatta uluslararası başarı ödülleri alarak ülkemizi temsil etmiş, saygı görmüşlerdir. Bilimsel arayış ve buluşları ile bilinen; resim, karikatür, tiyatro, müzik ve spor alanlarında başarılarıyla tanıdığımız bu çok değerli akademisyenlerin önü tıkanmamalıdır. YÖK’ün çok sayıda nitelikli öğretim üyesine gereksinimi vardır. “Doktora/sanatta yeterlilik ve bilimsel kariyere öncelik verilerek” yardımcı doçentlere bir geçiş şansı tanınmalıdır. “Doktora/sanatta yeterlilik, alan bilgisinin ana kaynağını oluşturduğundan öğretim üyesi sınıfına alınmalıdır. Yardımcı doçentlerin dil sorunu da her fakültenin kendi bünyesi içinde hizmet içi eğitimle tamamlanarak çözümlenebilmelidir.” Alan bilgileri ve kariyerleriyle yeterli donanıma ulaşmış üretken ve başarılı 15-17 bin yardımcı doçentimizin akademik değerlerimize katılması olumlu bir gelişme olacaktır. Onları fakültelerimizin her alanındaki derslik, laboratuvar, atölye ve işliklerinde geleceğin doçenti, profesörü olarak görmeliyiz. ÜDS engeli, hizmet içi kurs ve seminerlerle tamamlanmalıdır. Ana ilke olan bilimsellik ve sanatta yeterlilik ile kariyerin önde tutulması üniversitelerimizin öğretim üyesi sıkıntısını da giderecektir. Deneyim, birikim ve nitelikli kariyerleriyle gençlerimizin yardımcı doçentlerimizden alacağı çok iyi dersler ve örnekler vardır. “Onlar emekleriyle yoğurdukları, eğitim birikimleriyle edindikleri, deneyimleriyle donandıkları onurlu bir sürecin akademisyenleridir.” Onları küstürmek, kırmak yerine kazanmak, meyveye duruşlarından yararlanmak gerekmektedir. Toplumun birikimli insan değerlerimizden, eğitimde çok geri olduğumuz bu süreçte yararlanılması beklentimizdir. Koşu parkuru engellerindeki çıkmazlar yerine, severek, başararak ulaşacakları hedefe yönelmelerine zemin hazırlanmalıdır. CMYB C M Y B DÜZ ÇİZGİ ÜMİT ZİLELİ Kopya Darbe!.. Ankara’nın ayazında 9 bin işçi... Her türlü şantaja, her türden baskıya, zorlamaya, copa, biber gazına, en bayağısından rüşvete, sırt sıvazlamaya karşın direniyor... Tekel işçileri dün, direnişlerinin 37. gününde, zorbalığa karşı eylemlerini yeni bir aşamaya taşıdılar, üç günlük açlık grevine başladılar. Binlerce işçi oturma eylemi sırasında hastalandı.. ama vazgeçmediler, vazgeçeceğe de benzemiyorlar!.. Pazar günü ülkenin dört bir yanından Ankara’ya işçi aktı. Son yılların en görkemli işçi mitinginde 100 binin üzerinde emekçi, “genel grev” sloganı attı, “ölmek var, dönmek yok” diye söz verdi... Pekii, bu mitingden, işçilerin tarihi direnişinden, Ankara’nın ayazında başlayan açlık grevinden kimin haberi oldu? Birkaç yurtsever gazete ve televizyon kanalını izleyenler, o kadar!.. Yanaşma medyanın en ufak yer ayırmadığı işçileri, ne yazık ki şu sıralar iktidarla uzlaşma gayreti içinde olanlar da görmedi, göremedi!.. Hele bir tanesi, yayın yönetmeni yenilenmiş olanı, mitingin ertesi günü birinci sayfasının sürmanşetine, bir şarkıcının epey alımlı bir fotoğrafını yerleştirmişti. Altında şu başlıkla: - Ben erkeğin başarılı olanını severim!.. Yazık, demeye bile utandım... Yanaşma medyada işçiler yok... Doktorlar, hemşireler, sağlık işçileri de yok!.. Özelleştirme adı altında kapıya konan İtfaiyeciler hiç yok!.. Peki, bu gazeteler, bu televizyonlar sayfalarını, ekranlarını neyle dolduruyorlar? Gayet basit: - Askeri vesayet, sivil vesayet ve darbe!.. Bir tanesi, günlerdir askeri darbe korkusunu körükleyip, “asla sivil vesayet olmaz, yalan” manşetleriyle idare ederken, bir diğeri “askerliğin kaldırılması” üzerine manşetler, ve de başyazılar döşeniyor!. The Taraf, yeni bir darbe bulmuş, adı “Balyoz”! İsim yabancı gelmedi, sonra anımsadım; “12 Mart darbesinin kod adı değil miydi bu” dedim, baktım öyleymiş!.. Dehşet bir darbe planı, tam 5 bin sayfa... 2002’deki seçimlerin hemen ardından hazırlanmış, 1 ay içinde halledilivermiş.. O kadar kısa sürede nasıl hazırlanmış diye soracak olursanız, haberi hazırlayan Yasemin Çongar ve asistanları onun da yanıtını veriyor: - 1. Ordu’nun İstanbul Selimiye’deki karargâhının raflarından 12 Eylül darbesinin “Bayrak Harekât Planı” indirildi. Hedef önce sıkıyönetim, ardından da hükümeti devirmekti… Gördüğünüz gibi darbe yapmak gayet kolay; 12 Mart darbesinin kod adını alırsın, ardından 12 Eylül darbesinin, her ne hikmetse 1. Ordu Karargâhı raflarında hazır beklemekte olan harekât planını indiriverirsin, işlem tamam!!! The Taraf’ın haberine göre, adı belli olmayan bir kurmay subay, “hiç uğraşmaya gerek yok. Bana göre yapılacak en kolay hareket tarzı 12 Eylül gibi bir harekâtın baştan itibaren organize edilmesi...” demiş zaten o zamanlar... Neler yok ki “Kopya Darbe Harekâtı”nın 5 bin sayfalık içeriğinde.. Yunanistan’la savaş çıkarılması, camilerin bombalanması, tahrik timleri oluşturulması... İnsan düşünmeden edemiyor tabii; madem bu denli kapsamlı darbe planı hazırdı, sonra neden “Ayışığı”, “Sarıkız”, “Eldiven” gibi kıytırık planlara geçildi? Niçin en kudretli oldukları zamanda yapmadılar da, emekliliği beklediler? Son iki soru: - Bu müthiş darbe planı niçin tam da sivil darbe, dinci faşizm tartışmalarının göbeğine düştü?.. - Siz bu toplumu tümden salak mı sanıyorsunuz?.. Bir Yurtsevere Mektup (XLIV) Sevgili kardeşim Balbay, yanaşma medyanın iç bulandıracak ölçüde sahte ve yalan haberlerinin topluma, üstelik son derece kaba şekilde yedirilmeye çalışıldığı şu günlerde, çok güzel şeyler de oluyor. Gerçek gündem her tür zorbalığa karşı öne çıkıyor. Geçen hafta sonu Adana’da da gördüm bunu. Senin kitaplarını, senin adına imzalarken oluşan sevgi selini görmeliydin. Sana Çukurova’dan bin selam getirdim kardeşim... Seni ve tüm yurtseverleri, dışarıdaki milyonlar adına sevgiyle, özlemle ve “artık yakındır” sözleriyle kucaklıyorum... e-posta: umitzileli@gmail.com Yardımcı Doçentlikte Bilimselliğin Önceliği KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci@gmail.com HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu@mynet.com 21 OCAK 2010 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA 15 Şehit yakınlarına madalya verilmiş. Eyvah; Ergenekon’dan içeri alınacaklar! Karanlık Ahmet Önen: “İçişleri Bakanı Hacı Beşir, ‘Karanlık odalar kalmayacak’ demiş. İktidarın çevirdiği filmlerin fotoğrafı nerede basılacak!” İnsan Metin Altay: “Üç çeşit insan vardır. Ekmek gibidir her gün aranır. İlaç gibidir gerekince aranır. Mikrop gibidir siz aramayın o sizi bulur!” Ortaoyunu Kerim Doğan: “Recep, tiyatronun yerine cami yapmamakla övünüyormuş. Anlaşıldı; ortaoyunu oynuyoruz!” YağmurDeniz Sigara faşizanları tiyatro bastı! ANKARA’DA Öteki Tiyatro’ya seyirci gibi gelen Sağlık Bakanlığı yetkilileri Zafer Atay’ın “Korkuyu Beklerken” oyunu hakkında tutanak tutmuş. Bir tiyatro oyunu Sağlık Bakanlığı’nı niye ilgilendiriyor diye sormayın. Selda Güneysu’nun haberine göre, bir ihbarı değerlendiren ekipler “oyun esnasında, kapalı mekan kabul edilen sahnede sigara içtiği” gerekçesiyle başrol oyuncusu Fatih Al hakkında işlem yapmışlar. Oysa tiyatrocular, şarap bardağını avucunun içinde saklayan dünya siyaset tarihinin en büyük döneği Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ı örnek alıp sigarayı bir iki fırt çekerek çaktırmadan içmeye çalışsalardı başlarına böyle bir iş gelmezdi! Unutmayın, bunlar iyi günlerimiz... Sigara yasağı ile baş gösteren faşizan uygulamalar daha da dallanıp budaklanacaktır. Öteki Tiyatro’nun kurucusu ve baskına uğrayan “Korkuyu Beklerken” oyunun yönetmeni Murat Karahüseyinoğlu’nun tepkisini yabana atmamak gerek: “Bu olay utanç vericidir. Bu durum tam da bizim oyunumuzda anlattığımız, toplumda oluşturulmak istenen korku imparatorluğuna bir örnek teşkil ediyor.” Nazi Almanyası’nda papaz Martin Niemöller’in günlüğünden: “Önce sosyalistleri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü ben sosyalist değildim. Sonra sendikacıları topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü sendikacı değildim. Sonra Yahudileri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü Yahudi değildim. Sonra beni almaya geldiler; benim için sesini çıkaracak kimse kalmamıştı.” ESMA Sultan Yalısı’nda düzenlenen Dünya Aile Zirvesi’nin ziyafet sofrasında civan padişahı Fatih Sultan Recep’in yemeğine “koli basili” ve “staph aureus bakterileri” yani halk diliyle “lağım suyu” bulaşmış. Sultanın haremi de lağımdan nasibini almış. Mustafa Saraç, gazetelerin “sağlık skandalı” dediği olayı yorumluyor: “Bu rezaletin özelleştirilmiş bir tarihi binada ve taşeronlaştırılmış bir hizmet dalında ortaya çıkmasına bakarak, bir ‘özelleştirme ve taşeronlaştırma skandalı’ saymak daha doğru olacaktır. Yemek ‘devlet yemeği’ oluyor, davetliler ‘resmi konuk’ sayılıyor, fakat mekânı da mönüyü de özel sektör sağlıyor ise bu karışıklıkta meyve suyu yerine lağım suyu ikram edilmesi pekâlâ mümkündür! Hem devletin prestiji, hem hizmetin kalitesi ve hem de davetlilerin güvenliği açısından, uluslararası resmi organizasyonlara mekân olarak, kamunun kendi binaları tercih edilmeli, salon ve masa düzeni de kamunun kadrolu protokol görevlileri tarafından sağlanmalıdır; oysa Esma Sultan Yalısı 1990’lı yıllardan beri özel mülk statüsünde olup salon düzeni de yalıyı işleten özel şirket tarafından sağlanmaktadır. Resmi yemek daveti hem bir tür kamu hizmeti, hem de bir uzmanlık işidir ve diplomatik sorunlara yol açmamak açısından, tüm resmi davet menülerinin kadrolu uzman devlet personeli eliyle kotarılması, hele hele insan sağlığıyla doğrudan ilgili olan mutfak ekibinin en tecrübeli ve eğitimli kamu emekçileri arasından titizlikle seçilmesi gerekmektedir. Ancak, liberal iktidarın (itfaiye teşkilatına kadar uzanan) taşeron sevdası, davet hizmetinin kamu görevlilerinden alınıp kâr odaklı bir özel şirkete havale edilmesine yol açmış ve ‘lağımlı davet’teki tüm yemekler, büyük bir ikram firması tarafından hazırlanmıştır. Bu arada özel sektörün nasıl denetlendiğine bakar mısınız: Esma Sultan Yalısı’nda 5 Aralık’ta sunulan lağımlı yemeklerle ilgili rapor, iş işten geçtikten ve lağım atıkları midelere indikten sonra, ancak 18 Aralık’ta hazırlanabilmiştir! Resmi yemeğin devlet mutfağında hazırlanması en sağlıklısıdır. Tersi, hem baş özelleştirmecinin, hem ailesinin, hem de yüzlerce yabancı resmi konuğun sağlığını ‘lağım’a atmaktır.” Lağımlı yemek SESSİZ SEDASIZ (!) HARBİ SEMİH POROY HAYVANLAR İSMAİL GÜLGEÇ BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ Doğanõn bilgisi- ne büyüsel işlem- lerle varõlabileceği inancõ. 2/ “ --- ömür biter bir uzun sonbahar olur”(Y. K. Beyatlõ)... Hz. Muhammed’i öv- mek ve ondan şe- faat dilemek ama- cõyla yazõlan kasi- de. 3/ Tunus’un plaka imi... Kimi çiçeklerin içinde bulunan, arõlarõn bal yapmak için emdikleri tatlõ sõvõ. 4/ İs- temli kas hareketlerinde düzensizliğe yol açan eş- güdüm bozukluğu... Ru- tenyum elementinin sim- gesi. 5/ Bir tür taze ve tuzsuz beyaz peynir... Baston. 6/ Bir nota... Marmara Denizi’nde tu- ristik bir ada. 7/ Özür dileme... Bir renk. 8/ Osmanlõ dev- letinde nüfuzlu ailelere verilen unvan... Verme, ödeme. 9/ Muğla’nõn Milas ilçesine bağlõ turistik bir belde... Çi- çeksiz bitkilerde üreme organõ. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ İltihaplõ göz hastalõklarõnõn genel adõ. 2/ 19. yüzyõlõn ikinci yarõsõnda İstanbul’da ortaya çõkan eğlendirici şar- kõ... Azerbaycan ve Kars yöresinde yaygõn telli bir çalgõ. 3/ Ses... Ticaret eşyasõnõn konulduğu depo. 4/ Atõn eşkin yürüyüşü... Halk şairi. 5/ Avrupa Uzay Birliği’nin sim- gesi... Tarlalar arasõnda sõnõr çizgisi olarak kullanõlan ekilmemiş bölüm. 6/ Gücenme, gönlü kõrõlma. 7/ Kimse, kişi... Tuzağa düşürülen şey... Kalõn bükülmüş sicim. 8/ Bir yanardağ patlamasõ sonucunda ortaya çõkan küçük krater... Franz Kafka’nõn bir romanõ. 9/ Ceketten uzun mantodan kõsa bir kadõn giysisi. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 B E L D İ B İ K E P E S A L T A L İ K A S K O R E T T A K M E K E S E R T A L A A G O R A O Y M A P I N A R B U B U N O A A M A G A Z E L 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle